bugün

büyüklüğü ve büyümedeki artan ivmesi habire birilerine batan şeydir. felaket senaryoları yazarlar allem eder kallem ederler ne yapsak diye. panik ve kötümserlik adamların kalbinde var yahu.
dünyanın en yüksek faizi ile -ki bu %17 oluyor- borçlanan ekonomidir. bu kadar yüksek faiz alacağını bilen yabancı yatırımcı da tabi ki böyle bir ülke ekonomisini över, para getirir. sonra alır parasının üstüne bir de faizini, basar gider.
büyüdüğü söylenen şey ama o büyük şeyin sürekli bize girdiği kesin.
Geçtiğimiz hafta Noel dolayısıyla fazla işlem gerçekleşmedi ama fiyatlarda büyük değişiklikler oldu. Benazir Butto'nun suikasta uğraması piyasaları tedirgin etti. Altın ve petrol fiyatları Butto'nun ölümüyle beslendi. Amerika'da emlak satın alma dataları beklenenden kötü çıkınca dolarda değer kayıpları yaşandı. Dolardaki değer kayıpları doğal olarak petrol ve altında fiyat yükselişleri olarak tezahür etti. Altın tarihi zirvelerine yaklaşırken petrol de hemen 100 Dolar seviyesinin altında işlem görüyor.

2008 yılı içerisinde altın fiyatlarının ons başına 1000 dolar seviyesini aşacağı tahmin ediliyor. Altın fiyatlarını belirleyecek en büyük etmen ortaya çıkabilecek herhangi bir belirsizlik veya kriz ortamı ve doların değeridir. Altın güvenli liman özelliğini koruduğu için herhangi bir kriz ortamında altın talebi tavan yapacak ve altın fiyatları 1000 dolar üzerine çıkacaktır.

Amerika'da yaşanan mortgage krizinin etkileri daha tam net olarak bilinmiyor. 12 aylık bilançolar açıklanınca şirketlerin krizden ne kadar etkilendikleri görülecek. Krizin boyutu kağıt ortamına döküldükten sonra Amerikan ekonomisinin yönü de belli olacaktır. Yani 2008'in ilk çeyreği çok kritik geçecek. Şirket bilançoları iyi gelirse dolar değer kazanacak. Bilançolar kötü gelirse dolar zayıflayacak. Bilançolar kötü gelirse ve büyük bir tedirginlik oluşursa dolar kuru büyük oranlarda zayıflayacak ve Amerika'daki fonlar ülke dışına çıkmaya çalışacaklardır. Zayıflayan dolar kuru Amerika'da enflasyonist etkilere sebep olacak ve FED mecburen faiz oranlarını -belki de iki haneli rakamlara kadar- çıkartmak zorunda kalacaktır. Aşırı zayıflamış ve kriz yemiş bir Amerikan ekonomisinin dünya ekonomilerine olan etkisi de pek iyi olmayacaktır. Böyle bir durumda global bir kriz yaşanması ihtimali vardır.
aylık kredi kartı borcunu ödemek için diğer kartlarıyla nakit avans çeken zavallının durumu gibidir.

süper bir şey. evet evet. sürekli alışveriş yapıyor bu geri-zekalı. ama ödemeye gücü yok. geliri düşük. gideri çok.

mallarını satıyor bir de zavallım.
en büyük sorunu "ahlaki sorunlar" olan ekonomidir. bütün sosyolojik olayların altında ahlaki değrler kavramı yatmaktadır. türkiye ekonomisi' nin geçmişten bugüne kadar yaşadığı bütün sorunlar genel itibariyle bu eksenli ya da bu eksene dayanan etmenler sonucunda oluşmuştur. hortumlama diye bilinen olaylar, peşkeş çekilen ihaleleler, her türlü işte adam kayırmayıcılık, liyakat yerine tanıdık ayakları, rüşvet vs. vs gibi etmenler her türlü ekonomik faaliyeti etkilemekte ve de ciddi bir gelir kaybına yol açmaktadır.
bir de türkiye ekonomisi için en ciddi sorunlardan birisi nüfus ve nüfus artış hızıdır.
Dünya eski dünya değil.. Avrupa Birliği 60 yıldır sınırlarını kaldırmaya çalışıp bunu başaramazken finans piyasaları 10 yıl gibi kısa bir süre zarfında tamamen "yekpare" olmayı başardı. Finans piyasaları 24 saat açık. 24 saat boyunca bırakın aracı kurumları son kullanıcılar bile her türlü finansal enstrümana kolayca erişebiliyorlar. Finans piyasaları insanlara "yeryüzünde cenneti" vaad ediyor. Bir gecede yatırılan paranın 1000 katı kazanılabilirken tam tersi de gerçekleşebiliyor. insanlar "George Soros" olabilmek için klavyelerinin tuşlarını aşındırıyorlar. Doğal olarak işlem hacimleri inanılmaz boyutlara çıkmış durumda. Dünyada gecelik FX işlemleri hacmi 5 trilyon dolar civarında. Bu rakam Türkiye'nin 10 yıllık toplam üretimi kadar. Finansal piyasaların bu kadar gelişmiş olması finansal enstrümanların da inanılmaz farklılaşmasına sebep olmuştur. Günümüz dünyasında spot işlemlerden öte türev işlemler gerçekleşmektedir. Hatta artık türev işlemlerin bile türevleri pazarlanmaktadır.



Ülkemizde finans piyasası hala çok sığdır. Borsadaki firmaların piyasa değerlerinin GSMH'ya oranlanmasına göre yapılan ülke bazlı sıralamalarda çok gerilerdeyiz. Türkiye ekonomisi dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birisi fakat Türk finans piyasaları bunu teyit eder nitelikte değil. Fakat sürekli büyüyoruz. Bankaların aktifleri sürekli artıyor. Kayıt dışı işlemler sisteme dahil olmaya başladı. Kredi kartları bankacılık sisteminin gelişmesine büyük yarar sağladı. Mortgage piyasası derinleşirse banka aktifleri de aynı oranda büyüyecektir. Gelişmekte olan ülkeler öncelikle gelişmiş ülkelerin finansal enstrümanlarını iktisap ediyorlar. Zaten küreselleşmenin en güçlü silahı da finans. Türkiye'nin de önümüzdeki yıllarda gelişmiş ülkeler seviyesinde finansal piyasalara sahip olacağını varsayarsak bu durum bütün mali kurumlarımızın 10 kat büyüyeceği anlamına gelir. Sanırım böyle bir değişim süreci kaçınılmaz olarak yaşanacaktır
ekonomi okumamış sıradan bir vatandaş gözüyle türkiye ekonomisinin batık vaziyette olduğunu söyleyebilirim.

ekonominin ne olduğundan ziyade bana nasıl yansıdığıyla daha ilgiliyim açıkçası.
istikrar arayışı içindeki çelişkili halkım neredeyse %50'lerle destek verdiği akp'nin yağmur gibi sıralayacağı zam baskısı altında da istikrardan bahsedebilecek mi acaba?
her şey güllük gülistanlık gösterilirken, sağlık güvenceniz olmadığını, üniversiteyi bitirmişken istihdamsızlık gerçeğiyle yüzleşmenin şokunu atlatamamış zavallı gencim hastalandığı halde sağlık güvencesi olmadığı için devlet hastanesine gittiği her seferde cebinden bire bir para vermeye mecburken, ucuz iş gücüyle ayda 500-600 ytl'ye geçinmeye çalışan kişi her geçen gün daha da artan elektrik, su, ulaşım masraflarının altında kaldıktan sonra efeden tüfeden hesaplanan gayet de düşük * olan enflasyondan nasibini almış şeker, un paketini eve taşımakta zorlanırken, yine bu zavallı çalışana verilecek zammı beni yöneten insanları yöneten bir grup insan belirlerken, çiftçimin neyi ne kadar üreteceğine yine dış kapının mandalı karar verirken ve nihayetinde çocuğumun çocuğu kullanmadığı paradan sorumlu tutulacak kadar dış borcumuz varken, okumaya, yazmaya, çizmeye gerek yok ki batık vaziyetteyiz.
2008 söylendiği gibi bir kriz yılı olarak geçecekse daha da dara düşecek olan ekonomidir türkiye ekonomisi.
ifşa edilemeyen, açıklanamayan ve anlaşılamayan ekonomidir. kısacası olmayan ekonomi dir.
son günlerde gündemdeki yerini kaybetmesine ve bizzat başbakan tarafından yolunda olduğu söylenmesine rağmen önümüzdeki süreçte açmaza girmesi kaçınılmazdır.

şöyle açıklamaya çalışalım. amerikan ekonomisinde buna bağlı olarak avrupa ve çevre ülke ekonomilerinde resesyon artık yaklaşan değil başlamış bir süreçtir. fed para politikasında yapacağını yapmıştır. faizlerini beklenenin de üzerinde indirerek sırtını duvara dayamıştır. resesyonla mücadele etmek için yapılacak şey bellidir. durağanlaşmış ekonomiyi harekete geçirmek için genişletici maliye politikaları uygulamak. yani mevcut olumsuzluklarla mücadele edilebilmesi için para politikası yalnız başına etkili olmayacaktır. bu konuda abd veya avrupa için sorun yok ama türkiye nin açmazı tam da burada ortaya çıkıyor.

türkiye 2001 den bu yana sıkı maliye politikasına dayalı istikrar programını uyguluyor. bunun yanında merkez bankası da kısa vadeli faiz oranları ile enflasyonu kontrol altında tutmaya çalışıyor. bu programın en önemli ayağı yabancı sermaye girişi. zaten türkiye bu dönemde büyümesini yabancı sermaye ile finanse etti. ülke içinde faizi yüksek kuru da mümkün olduğu kadar düşük tutarak sıcak para girişi sağlandı. diğer yandan da özelleştirmeler vasıtasıyla doğrudan yatırım olarak yabancı sermaye girişi devam etti. tabi ki yabancı sermayenin güle oynaya türkiye ye gelmesindeki en büyük etkenlerden biri de dünya piyasalarına 8 - 9 yıldır hakim olan büyüme eğilimiydi.

şimdi işler değişiyor. dünya ekonomisi büyük çaplı bir resesyonun eşiğinde. merkez ülkeler yukarıda bahsettiğimiz genişletici maliye politikalarını uygulayabilirler ama türkiye nin maalesef böyle bir lüksü yok. otuz yıllık kronik yüksek enflasyonla mücadele konusunda bir yerlere gelmişken programdan ayrılmak çok mantıklı değil. diğer taraftan iç piyasaya üretim yapan firmalar yıllardır ithal ucuz mallarla rekabet ettikleri için çok iyi durumda değiller.
ihracata yönelik üretim yapanlar ise düşük kur nedeniyle karın tokluğuna çalışıyorlar. yani üretimi yapan sektörün finansal yapısı bir resesyonu kaldıracak durumda değil.

açmazda bu zaten. kredi hacmi aya varmış, reel sektörün mali yapısı zayıf, hükümet genişletici maliye politikası gibi bir argümandan yoksun. bir de yabancı sermaye gelişi kesilirse seyreyle cümbüşü.

hayırlısı.
gün itibari ile doların 1.30, euro'nun 2.04 liraya yükseldiği, borsanın ise 39.501'e gerilediği ekonimidir.

bundan yaklaşık 2 hafta önce dünyadaki dalgalanmadan dolar fırlayıp, borsa düşünce bazı düdükler "savcı türkiye'ye 30 milyar dolar kaybettirdi" diye naralar atıp, ekonominin kötü seyrini kapatma davasına bağlamışlardı. ancak, borsadaki düşün temmuz 2007'den beri zaten gerçekleşiyordu. bu cuma ne oldu gençler? başbakan bulgaristan'da, cumhurbaşkanı tansiyonu düşürmek için muhalefet liderleriyle görüşüyor, ergenekon sorşuturmasında da ekstrem bir durum olmadı, ama borsa nasıl düştü arkadaş? dolar ve euro nasıl yükseldi?

"ekonomiyi görmüyor musun, bu ak parti'nin başarısıdır" diyen düdüklere ekonomiye, piyasaya bir kez daha bakmalarını tavsiye ederim.

akp'nin ekonomiyi kırılganlıktan kurtarıp, iyi yönettiğini zannedenlere şöyle seslenmek isterim bir atasözü ile, "borç yiyen, kesesinden yer"

son olarak, bugünkü kaybın faturası kime? borsa yükselirken, dövüz düşerken bunu akp'nin başarısı addedenler, ekonomideki kötü göstergeler için mazeret bulmakta zorluk çekmezler pek. bugün türkiye'de ne oldu da dolar akp'nin kapatılması davası açıldığında bile görmediği seviyeye bugün çıktı?

durmak yok, yola devam...

güle güle kullan türkiye...
gün itibari ile finansal göstergeler bakımından ilk seans itibari ile doların 1.32'ye dayandığı, euronun 2.08'e dayandığı, borsanın 38.500'ün altına indiği, ekonomidir.

borsada satışlar sürmekte, yabancı yatırımcı denilen ülkeye sadece parasına para katmak için para yatıran, iş sahaları açmayan unsur yoğun şekilde döviz alımları gerçekleştirmekte. anayasa mahkemesi'nin kararına göre sert yükselişler veya sert düşüşler gözlenebilir. bu sebeple anayasa mahkemesi'nin kararını 17:00'dan sonra açıklaması beklenmekte. bakalım salı sallanacak mı?
bir sürü bilimsel terim arasında, sanırım en doğrusu, minimal bir dille anlatmak olayı. türkiye ekonomisinde durum 2008 itibari ile şöyledir:

türkiye bir ailedir. bu ailenin 100 üyesi var. kocaman bir evde kalıyorlar ve para kazanıp harcıyorlar. bu 100 insanın her biri ayda 1 lira kazanıyor ve toplam 100 lirası oluyor.
ardından bu para harcanmaya başlıyor. bu ailenin aylık harcaması 200 lira.
dolayısı ile her ay 100 lira borca giriyor.
söz konusu harcamanın ise 180 lirası, 100 kişiden 20 kişi için yapılıyor. kalan 80 kişi, 20 lira ile idare ediyor.
borç kabardıkça bu böyle olmayacak denip evdeki eşyalar satılmaya başlanıyor.
örneğin plazma tv'ye ne gerek var deniyor ve 100 liraya satılıyor. böylece o ay borç olmuyor. herkes mutlu.
ancak evde televizyon olmayınca aile sıkılıyor ve çalışırken verim düşüyor.
ay sonunda toplam 95 lira kazanıyor bu defa. borç 105 lira oluyor. borç çok oldu diye evdekilerden birkaçının kullandığı, dikiş makinesi gibi üretim araçları satılıyor. borç o aylık kapandı. ama artık o 100 kişiden 5'i işsiz. tüm gün evde oturuyor.
harcama aynı ama gelir 90 liraya düşüyor. borç büyüyor. borç büyüdükçe daha çok eşya satılıyor. fark artıyor.
tüm bunların üstünde evin reisi, herşey çok güzel diyerek reisliğini sağlama almak istiyor. bunu ispatlamak için yavaş yavaş o 200 liralık aylık harcama artırılıyor.
yani bir yıl sonunda, aylık gelir 80 liraya, aylık gider 300 liraya yükseliyor. borçlar tüm aileyi sarmalıyor.
maalesef aile reisine inanmayı sürdürenler, eskiden ayda 200 lira harcardık şimdi 300 harcıyoruz zenginleştik heralde derler. tüm bunların, bilinmeyen bir zamanda, kendileri tarafından ödenecek bir borç olduğunu bilmeden.
borsanın 25binin altına düştüğü, doların bir ara 1.72'yi görüp 1.69'a çıktığı, avronun 2,14'e yükseldiği, ankara'nın dışındakilerin küresel krizi fena halde hisettmeye başladığı ekonomidir.
Bir anne oğlunu adam etmek için 20 yıl uğraşır, bir başka kadın adamın 20 dakikada aklını başından alır.
türkiye global krizden etkilenmez çünkü bizi kessen acımaz. aynı zamanda bir türk dünyaya bedeldir.

yazan: mankafa.

"Gündem

Erdoğan'ın ilk global kriz yorumu

Başbakan Erdoğan, global krizle ilgili ilk kez konuştu. Krizin Türkiye için ciddi bir risk taşımadığını, geçmişten dersler alındığını belirten Erdoğan, bir hatayı kabul ederken, başka bir konuda da istanbul halkının sabırsız olduğunu söyledi."

alıntıdır. http://www.cafesiyaset.co...lk-global-kriz-yorumu.php
şehvet topuklarımızı kemiren bir fahişedir. ondan bir parça et esirgendiğinde bir parça ruh için yalvarmayı çok iyi becerir.
sarosun osuruğuna göre hareket eden kavram.
u.u. i.i.b.f. de bir ders adı. seçmelide değiş, zorunlu işkence. 2 farklı hocadan seçim şansı var. biri anlatım olarak iyi ancak sınavda çok kasar, diğeri dersi işkenceye çevirir ama sınavda kopyaya bile izin verir, o derece rahattır...
* *
bu borsa biraz daha çıkar. ama sonra toptan çöker. bu düşüş süreci belki 1 yıl sürer. 1 yıldan sonra tabandan alım yapılabilir.
yıllardan beri kötü yönetilmesine rağmen kanımca en son batacak ekonomidir. Herkesle tartışırım. Nedeni çok basit herzaman umut üzerine kurulmuş ve her zaman savaşlardan ve krizlerden çıkmış bir ülkeyiz.
planlı ekonomi zamanında italya modeli benimsenmişti. 70'lerin sonunda italyan ekonomisi büyüklüğünde bir ekonomi planlanmıştı. tabi ki gerçekleşmedi. italya uçtu gitti.

98 yılında türkiye ekonomisi ve rusya ekonomisinin büyüklükleri aynıydı şu an rusya türkiye'nin 2 katıdır.

işler olağan bile gitmiyor. hep inanılmaz krizler ve düşüşler yaşıyoruz. bu işin içinde bir iş olmalı ama çözemedim..
realbusiness adlı derginin övüp övüp bitiremediği ekonomidir.*
--spoiler--
LONDRA - ingiltere'de iş dünyasına ve yatırımcılara yönelik olarak yayımlanan RealBusiness adlı dergi, Türkiye'yi "krize dayanıklı, resesyondan etkilenmeyen ve hızlı büyüyen" ülkeler arasında gösterdi ve bu durumdaki en heyecan verici üç pazarın arasına soktu.

ingiliz yatırımcılara Türkiye'yi hedef gösteren dergi, resesyon (durgunluk) yüzünden ingiltere dışında fırsat arayan iş çevrelerine krize dayanıklı diğer iki hedef ülke olarak da Belçika ve Panama'yı tavsiye etti.

ingiliz yatırımcıların ülke dışındaki fırsatlara gözünü diktiğini belirten ve "ancak hangi ülkenin hasat için yeterli olgunluğa geldiği" sorusunun bu noktada önem taşıdığını belirten dergi yazarı, "Hangi ülkelerin yeterli yetenek ve teknolojik imkanlarla donanımlı olduğu önem taşıyor" hatırlatmasında bulundu.

"2050'ye kadar ilk 10'da Türkiye olacak"

Bu noktada ilk sıraya Türkiye'yi oturtan yazar, "Türkiye'nin 2050 yılına kadar dünyanın ilk 10 büyük ekonomisinden biri haline geleceği" tahminine yer verdi.

Türkiye'nin halihazırda iş ve yatırım yapmak için inanılmaz fırsatlarla dolu bir ülke olduğunu vurgulayan yazar, iş gücünün yüzde 50'si 28 yaşın altında, 72 milyon nüfuslu Türkiye'nin, özellikle de istanbul'un müthiş bir enerjiye sahip olduğunu kaydetti.

istanbul'da bir merkez oluşturmak isteyen yabancı bir firma için, çok sayıda eğitimli gencin "dalından kopartılmayı beklediğini" ve ucuz iş gücü imkanı sunduğu belirtilen makalede, Türkiye'nin coğrafi ve stratejik olarak da Asya, Avrupa ve Orta doğu'nun ortasında eşsiz bir "bağlantı noktası" oluşturduğuna işaret etti.

Bu durumun Türkiye'de iş yapan yatırımcılara iki değişik pazara açılma şansı tanıdığına da işaret edilen makalede, bunlardan birincisinin AB ülkelerinin sofistike batı ekonomisi ve belki daha az gelişmiş ama büyümekte olan Orta doğu ve eski Sovyetler birliği ekonomileri olduğu vurgulandı.

Türkiye'nin nüfusunun yüzde 99,8'inin Müslüman olduğu, ancak Türkiye'nin bir liberal demokrasiye sahip bulunduğuna da dikkat çekilen makalede, ülkenin kapılarının bütün diğer dinlere ve inançlara açık olduğu ifade edildi.

Derginin yazısında, "Ayrıca bizim aksimize Türkiye'de devletin borçları azaltıldı, enflasyon oranı düşürüldü ve 2001'de yaşanan krizden sonra inanılmaz bir toparlanma kaydedildi" denildi.

Yazıda, Türkiye'de umut veren sektörlerin başında da çevre ve finansal hizmetler ile tarım ve bilgisayar teknolojisinin geldiği belirtildi.

Yazıda, ingiliz yatırımcıya hedef gösterilen ikinci ülke Belçika oldu. Belçika'nın dünyanın en sıkıcı ülkelerinden biri olarak görüldüğüne işaret edilen makalede, "Ancak iş finansal istikrara gelince, orada çok iyiler" denildi.

Belçika'nın coğrafi olarak önemli bir konumda bulunduğu ve iyi eğitimli, dil bilen bir iş gücüne sahip olduğu da hatırlatıldı.

Son hedef ülke olarak da Panama'nın adını veren dergi, söz konusu ülkenin her ne kadar orta Amerika'da Guatemala, Kosta Rika ve El Salvador'un ardından dördüncü büyük ekonomi olarak kabul edilse de, bölgesinde en hızlı büyüyen ülke durumunda bulunduğunu bildirdi.
--spoiler--
borsadaki paradan ibarettir efendim.
3 senedir veremediğim dersim,acı tarafı da herkes tarafından bilinen yarım sayfada anlatılabilen bişey olması!