bugün

rahibe giysisi.
ilginçtir ki kendisinin gereksiz olduğunu, yanlış olduğunu düşünenlerin nefretlerini kusmakla bitiremedikleri, herkes için farklı anlamlar içeren, tabiri caizse bir bardak suda fırtına koparılan bez parçası.
sanki bir süre durulmuştu, yasağın kalkması gündeme gelince yine hortladı, her yerde, köşe yazısında, televizyonda, sözlükte, her yerde karşımızda. bir süre ara veriyorum, türbanla ilgili başlıklara ısrarla bakmıyorum. sonra birgün okuduğumda bu konunun sözlük bünyesinde hala aynı yerde olduğunu, aynı nefret dolu, tiksinti dolu ifadelerden öteye gidemedğini görüyorum.
sevgili türban düşmanı arkadaşlarım, hadi diyelim haklısınız, türban diye bişey yok dinde, hatta din diye bişey de yok, bu senin yanlış olduğunu, olmayan bişeye inandığını düşündüğün birisine karşı nefretini haklı çıkarıyor mu? evet türban takıp, mini etek giymek bir çelişkidir, ama başkalarının hayat tarzı, çelişkisi seni neden bu kadar alakadar ediyor? bu ülkede buna gelinceye kadar ne çelişkiler var farkında değil misin? kendini sosyal demokrat zanneden insanların en milliyetçiden daha milliyetçi kesildiği, solcu denilenlerin darbeleri desteklediği, bununla da kalmayıp, bir partinin oyuna engel olmak için milliyetçi partiye oy verilmesinin salık verildiği, en güvenilir olması gereken kurumların bile hukuku işine geldiği gibi işlettiği bir ülkede türbanlının mini etek giymesi çelişkisine takılmış olunması da yine böyle bir ülkeye yakışan bir çelişkidir herhalde. böyle bir ülke derken yanlış olmasın, bu ülkenin hakettiği bu değildir tabi ki.
sözün özü, herkesin çelişkisi de yanlışı da, başkasına zararı olmadığı sürece kendisini bağlar, hele ki bu yanlış olduğu düşünülen şey tamamen kişisel bir düşünce sonucunda yanlış olduğuna karar verilmiş ancak kişinin kendisini bağlayan görüş ise.
saç teline otuzbir çekenleri engellemek üzere tasarlanmış ms.600 giysisi. halen ihtiyaç duyulan toplumlar varmış.*
meydanları kapatın, ağznızı kapatın, tv leri kapatın, interneti kapatın diyenlerin kadının saçı için bulduğu çözüm, saçınızı kapatın...
(bkz: sokaktaki herkesin fetva vermesi)
hintli erkeklerin uzun saçlarını toplamak için kullandıkları topuz şeklindeki örtü/aksesuar.

islam dinindeki karşılığı için, lütfen:

(bkz: tesettür)
(bkz: başörtüsü)
islamda olmayan ve olmuş gibi gösterilen kavram. dincilerin dayandıkları nur suresinin 31. ayetinde kadınlara göğüslerini bir örtüyle örtmesi emredilmiştir, başlarını örtmesini değil. bilirsiniz ki insanın yaka açıklığından göğüsleri gözükür ve kuran'ın indiği zamanlarda sütyen icat edilmemişti. bu ayeti çarpıtanların amaçları kadınları eve hapsetmek ve müslümanlığı hristiyanlaştırmaktır. soruyorum başlarını sıkıca örten bir kadın, rahibeye benzemiyor mu? onlarınki evlenemiyor ama bizimki evlenebiliyor. bu ne çelişkidir? başbakan ve cumhurbaşkanının kızları üniversite okudular ve üniversiteyi bitirir bitirmez evlendirildiler. bu ne biçim iştir? hem meslekleri var ve çalışmayacaklar, hem de üniversiteye giremeyen, istediği bölümü kazanamayan ve teknisyen olmak zorunda kalan binlerce insanın hakkını aldılar. gel de buna isyan etme.
yillarca nenemin annemin taktığı yemeniyi beğenmeyip illa hristiyanlarınkine benzesin diye uğraşılıp bulunan ve son 10 yıldır genellikle 30 yaş altı kadınların taktığı nesne. takılan kişiyi uzaylıya benzetir.

bacımın örtüsü diyene de yemeni ve tülbent der başka da bişey demem.
kafa poşeti.
akp'nin siyasi oyunu.
bende kur' an' da da yeri yoktur, islam da da yeri yoktur ama bana ne tüm bunlardan. ister yeri olsun ister olmasın, 20 yaşına gelmiş üniversiteye gidecek kıza kalkıp da akıl öğretecek, nasihat verecek hali yok ya kimsenin. belli bir olgunluğa gelmiş, ne yaparsa yapsın sen sadece özgürlüğünü ver kıza. gölge etme başka ihsan istemez. hayat tarzını değiştirmeye odaklanan pragmatist laisizmi güden seküler chp lilerin bunu anlamasını bekliyor değilim.
ister kamuda ister üniversitede ister devlet dairesinde her yere her şey serbest olsun kardeşim. ben memurların sakal bırakamaması durumuna da karşıyım, lisedekilerin saç uzatamamasına da karşıyım, isteyen istediği şekilde gider size ne abicim, 20 yaşına gelmiş birey sizin aklınıza muhtaç mı? yasakçı fikirleri kendinize saklayın.
türban özgürlüğü falan bahanedir, amaç mümkünse (erkekler dahil) herkese taktırtmaktır...
ecnebilerin neredeyse hepsinin ağzında dolaşan ve uzun zamandır tam anlamıyla ve en gerçekçi haliyle kullandkları kelimedir. binbir türlü kelime varken bu kelime üstüne yoğunlaşmaları da ilginçtir.
haa bir de "kokoreç" muhabbeti var onu da tam olmasa da söylüyorlar.*
yani kısacası;
yabancıların sürekli aslında demokratik olan ancak orda yaşayanlara öyle değilmiş gibi göstermeye çalışmaları gibi bir amaca uygun süpper ayrıştırıcı formül.* * *
tamamen insanın içinden gelen soyunma ya da giyinme eylemi gibi, kılık kıyafet özgürlüğünün bir neticesidir.

osmanlı erkekleri fes takarlardı başlarına, atatürk sırf eski günlerin izlerinden kurtulsunlar ve sultancılık, padişahcılık, halifecilik oynanmasın diye kaldırdı bunları. siz hala yenilik avrupalı olmak için sanır durursunuz...

atatürk çok iyi biliyordu bizim geleneklerimizden zor uzaklaştığımızı hatta uzaklaşamadığımızı. zaten o yüzden tüm yenilikler köklüdür dikkat ediniz. inkılap kelimesi o yüzden atatürk'ün ağzından düşmez, eksilmezdi... o biliyordu bir şeyler tek hamlede değişmezse ertesi gün, daha olmadı ertesi hafta eski haline geri dönecek...

eee peki tekke zaviyeler ve medreseler haricinden atatürk neden dine müdahale etmedi?
çünkü atatürk şunu da biliyordu, türk halkı ya da o zamanın değimiyle osmanlı'dan kalan türkler ya da osmanlılı türkler ne kadar körü körüne yaşasalarda dinlerinden 1000 senedir taviz vermemişlerdi...

bu halkın şimdi görünürde yarısı bunu destekliyor görünebilir. sadece akp'liler sanmayın ya da karşı cepheyi sadece chp'liler...

birileri bir gün yakacakları ateşin odununu biriktiriyorlar, o gün geldiğinde ateşi tutuşturacak olan kıvılcımı da elbette hesap ediyorlar... ya sen yakacaksın bu odun yığınını(halkı) ya da ben hiç farkımız yok.
yanacak olan hepimiziz.

bırakalım da kimse yanmasın, kimseyi yakmayalım, kimseyi yakma, kimseyi yakmayayım, kimse yanmasın... yananlardan da olmayalım, yakılanlardan da...
takan kişinin bünyesinde oksijensizlik yaratıp kişinin salak salak davranışlar göstermesine sebep veren nesne. bu çıkartıldığında kişinin daha aklı başında davrandığı dünyaca ünlü isviçreli bilim adamları tarafından laboratuvar sonuçları ile kanıtlanmıştır.
onu boğazı açık bırakacak şekilde bağlayınca bütün iş halloluyor bir anda. bütün yobaz kafalar aydınlanıp, muasır medeniyet levelı tavan yapıyor. yüce laiklik meğerse tek bir bağlama yöntemi ile tehlikeye giriyormuş. nine modeline dönünce sorun kalmıyor.
arap adetiymiş. o yüzden tehlikeli! fransız fuları, ingiliz kraliyet ailesi piposu, iskoç eteği de bana göre rejim tehlikesi. herşey kaldırılsın. japonlar gibi milli bir dinimiz olsun. 2 lira daha fazla vermemek için çin malına hücum eden memleket insanından bir güruhun milli adetlere bu denli bağlı olması gözlerimi yaşartıyor.
''anadolu'da ninelerimizin taktığı başörtüye birşey diyor muyuz'' şeklinde türbana karşı çıkan converseli laikleri gördükçe; ''anadolu'daki dedenin giydiği çarıkla okula gel o zaman'' diyesim geliyor. okul bitsin diyeceğim. zira, rektöründen asistanına pek bir laik bizimkiler. g.tüm yemiyor bu aralar!
kullanım amacı * ikiye ayrılır;

biri siyasi amaçlıdır ki bunların, desteklenen siyasi partiye göre bağlanış şekilleri de değişir.

diğeri ise modadır malesef. son zamanlarda tayt, mini etek, dar bluz, türban kombinasyonu yapanları da gördükten sonra bunun su götürmez bir gerçek olduğu ortaya çıkmıştır.

peki dinini yaşamak için başını örtenler ne olacak?

işte onun adı da baş örtüsüdür *. türban değil.
yokluğu, zararlı güneş ışınlarına maruz kalıp sulu beyinli olmaya sebebiyet verebilen nesne. anlamına da getirilebilen, 1 ila 1,5 metre arası kumaş.

bahsettiğim paralize mantık, reaksiyoner tavırdan misilleme doğmasına neden olan iğrenç tavır budur. söyleyebilecek sözü hakaretten öte yol katedemeyecek kişilere galiz o kadar çok yakıştırma var ki, yeterki kelimeler yeryüzünden çekip gitmesin, bitmez, son bulmaz, sayfalarca yazılır, yazarım.

edit:
refere ve cevap entry değildir. tanımsa tanım. sözlük konspetine de uygun, e daha ne?
Gecenin ikisinde beni yatağımdan bilgisayarın başına fırlatan neden havanın sıcak oluşu değil. içimi yakan bir susuzluk da yok. Türkiye'nin geçen geceki aldığı yenilgiyi de o kadar fazla içerlemedim.

Beni gecenin bu geç saatinde yatağımdan fırlatan, uzandığım yerden izlediğim 32. gün programının geçmiş program görüntüleri... Hani Mehmet Ali Birand'ın her sohbetin sonunda "okey okey okey" diyerek Türkçeye kılıç çektiği program.

Programın amacı daha başından belliydi. Amacına ulaştığı da programdan kısa bir süre sonra görüldü. Üniversiteli türbanlı kızlarla, laikliği saçı açmak olarak tanımlayan kızlar karşı karşıya getiriliyor. Mehmet Ali Birand'ın çapraz soruları, öğrencilerin karşılıklı provoke atışmalarla birbirini tahrik etmeleri gırla gidiyor.

Zaten taraflara bakıldığında da içerik izleyicinin kafasında hemen şekilleniyor. Sözde laiklik yandaşları tek kale oynamak için stüdyonun en önlerine yerleştiriliyor. Ali Bulaç, Nazlı Ilıcak ve üç beş türbanlı öğrenci, karşısındaki dev orduya karşı görüşlerini anlatmaya çalışıyor.

Beni yatağımdan fırlatan, türbanın serbest olması gerektiğini savunmam güdüsü de değil. Beni buraya atan; türbanın tüm kamu kuruluşlarında serbest kalmasını isteyen küçük toplulukların bu tür hedefi belli programlara Battal Gazi edasıyla katılıp Birand ve türevlerinin amacı göz önünde sorularına kalkan olmaya çalışmaları. Zira geçtiğimiz haftalarda bir de Fatih Altaylı örneği var. Ve daha niceleri...

Kurda kuzunun masumiyetini anlatmaya çalışan genç beyinlerin özgürlüklerini ellerinde mundar etmeleri beni üzüyor. Beni, saçı açıkla kapalı olanlar kol kola gezerken bu programlara çıkan saçı açık ve kapalı kızların bu iki grubu birbirine düşman gibi göstermesi de üzüyor.

Yazımı, "türban neden serbest kalmalı" başka bir deyişle "türban neden yasaklanmamalı" konularını işleyerek ideolojiye kurban etmeyeceğim. Eğer öyle olsaydı akşam yemeği sonrası Kanyon çıkışında anneleri türbanlı bir aileye dönen birkaç şortlu bay ve bayanın aileyi yerin dibine sokan bir duruşla "bunlar buraya da mı girdi yaa" deyişini kınar, size de şikâyet ederdim.

Bu konu, ancak bir başka yazının konusu olabilir. Türban sorununun tartışılması gerektiği yerler eğer demokratik yerler olmalıysa yukarıda bahsettiğim programlar bu sorunun tartışılacağı programlar olamaz. Bir bayın, yanındaki türbanlı bayan arkadaşını işaret ederek yandaş arkadaşlarınca da alkışlanan "bunun yanında oturmaktan utanıyorum" sözlerini hoş karşılayan program, sorunun çözüm yeri olamaz.

Amacı belli olan ve hep aynı neticeyle sonuçlanan bu programlara çıkmamanız sorunun daha da büyümesine engel olacak.

Kendisini Süpermen, Süperkadın zanneden arkadaşları kanayan bu damarı baltalamamaya davet ediyorum. Ne siz süpersiniz, ne de onlar bu süperlik karşısında fikirlerinden dönecek fikir adamları.

Çift taraflı atışmaların, tahriklerin elinize vereceği sadece sıfırla sıfırın toplamıdır. Amaca hizmet etmeyin. Benden söylemesi...
farsça tülbent kelimesinin fransızcada telaffuzu bozulmuş hali. islam literatüründe türban kelimesi ise hiç bir yerde yoktur. başörtüsü kelimesi vardır ki saçları kapatan örtü anlamındadır. üzerindeki tartışmalar bir iktidar pratiğinden ibarettir. bunun çağdaşlık, gericilik veya başka bir şey olması kamuyu ilgilendirmemesi gereken bir konudur. çünkü devletin amacı bireyleri çağdaşlaştırmak veya gericileştirmek olamaz, bu bireysel bir tercihtir. bu meselenin simge, hak, özgürlük gibi kavramlar dahilinde değil iktidar pratiği dahilinde değerlendirilmesi gerekir. kutsalını değiştirmek bir tür otorite kabul ettirme yöntemidir zira. velev ki islamda böyle bir şey olmasın, x diye bir din türetip adına islam diyen insanlar bu dinde turban denen şeyin bizzat kendisi kutsaldır ve zorunludur ve kadınların tek zorunluluğu budur desin. laik bir devlet bu durumu da inanç özgürlüğü kapsamında değerlendirmelidir çünkü dinin hükümlerinin ne olduğunu ve doğruluğunu kritik etme hakkı yoktur. tamamen dinin mensubunun beyanına bağlıdır. tabi laik değil laisist bir devletten bahsediyorsak işler değişir.
öte yandan istanbul'da bir ev kirasının asgari ücretten daha yüksek olması gibi sorunlar varken türban polemiği yapmak akılla bağdaşır bir şey değildir.
fransızca bir kelimedir sanırım. artık sokakta, işyerlerinde veya herhangibi yerde türbanlı bir insan görebilirsiniz. aslında türban çoğunlukla baskıyla takılan başörtüdür.
bez parçası genel anlamda , evet sadece bir bez parçası ve kim nefret ederki bir bez parçasında tahminim kimse.türban dan kim nefret eder en azından ben nefret ederim ki kendime göre ve toplumun kendini sokmaya çalıştığı bu saçma düzen tartışmalara karşı bir tepkim olsun anlamında .

belki açıklamaları yapabilecek kadar geniş bir kültür birikimim yok bu konuda ama kendini türbanlı gösteren bunca insanın gözlerinde gördüğüm bu tüm tarihsel birikimlerin aslında kimsede olmadığı göstermiştir şahsıma.

türbanı sevmiyorum; kendi anlamından o kadar sapmış ki insanların elinde gerçek anlamı dışında hertürlü anlamda kullanılmıştır,birisider türban namusum , öteki siyasi simgem falan filan , gördüm ki her zat dini veyahut dini değerli kendi menfaatine uygun yerden tutuyor ve bunlar kendini din muhafızları olarak gösteriyorlar , aslında bunları buraya yazmak bile o kadar saçmaki insanı savunduğu değerler arasında ikileme düşürüyor , kimler savunuyor kimler reddediyor , hangi amaçla , hangi sebeplerin iştirakı bunları geçerli nedenler arasına sokuyor ...

bu ülke toprakları içerisinde her zaman türbana karşı bir birey olarak anlatamak istediklerim aslında o kadar çok ki yazabildiklerim bu kadar , ama bilirim ki bu sorun adı altında anılmaya başlayalı artık ne türbanı sever oldum ne de türbalıları anlaşılan o ki görünmez güçlerin tabirinde yer alan varlıklar yine istedikleri amaçlara yine ulaşıyor ve ulaşacak ,öyle bir millet ki kendi tarihinden ve değerlerinden o kadar uzak ki acıyarak baksan ne fayda bağırsan çağırsan ne fayda...
önce bir örnek vereceğim. sonra da ana temayı efendiler:

erkek kadın doğum uzmanı. konferansın birinde, hastasının birini anlatıp bir örnek sunuyor:
"....kocasını sorduğumda düştüğü sıkıntıdan evli olmadığını anladım. şimdi siz olsanız bu çocuğu alır mıydınız?"
..........
konferans bitip konu kapandığında meraktan yanına gittim. ve sordum:
"nasıl bu kadar çok kazanabiliyorsunuz? ben çok modern ve açık görüşlü bir insan olarak cinsel bölgemle ilgili bir doktora gidecek olsam, karşı cinse gitmezdim diye düşünüyorum."
güldü ve cevap verdi:
"genelin bu konudan bir şikayeti yok."
"ama ben böyle düşünüyorsam, benim gibi düşünen modern insanlar varsa türbanlı kadınlar da hiç gelmez. bu da hasta sayınızı baya kısardı?"
"hem evlilik dışı ilişkide bulunup hem de çocuğunun canına kıymak isteyen bahsettiğim bayan vardı ya" dedi, "o türbanlıydı. demek istediğim evladım, şu sokakta , çekicilikten günahtan kaçan dediğin o türbanlı kadınlar, sadece senin saçındaki jole gibi, ya da boynundaki kolye gibi o türbanı yaşam tarzı olarak değil, giyim aksesuarı olarak takıyorlar. ve hastalarımın çoğu türbanlı, bunu da itiraf edebilirim rahatlıkla. türbanlıların bahsettiğin gibi erkekten çekinme, günahtan kaçma gibi bir sıkıntıları yok. hatta türbanı düğünlerde güzel şekillere sokmak için kuaförlerin türbana özel bölümlerine bile gidiyorlar. bu kadınlar; türbanı çekicilikten kaçmak için kullanmıyorlar."

ana tema: türban süslü bir aksesuardır. takanlara çekici giyinmiş demek boş yeredir. adamların amacı sadece siyaset. artık çoğu kimse çekici olmaktan kaçmak, cennete gitmek, günahlardan arınmak ve uzak durmak için bunu takmıyor, onu giyim tarzı olarak bir süs amacıyla kullanıyor..
güncel Önemli Başlıklar