bugün

durmadan dudağının ortasının kanaması gibidir. geçti sanırsın, elini her attığında eline kan gelir. krem felan sürersin geçer diye geçmez. yara olur, kabuk bağlar. fakat sen görmezsin. bu sefer birileri sana ''dudağın kanıyor' der. elini atarsın yine kan. sigaranın izmaritinde kan, bardağın ağzında kan, çekirdek kabuğunda kan, kazağının yakasında kan...içimde yüzlerce acı, hayal kırıklığı, umutsuzluk, bitkinlik, yorgunluk var. eksilmiyorlar. ama ceketi giyip dışarı çıktığımda güçlüymüş gibi görünmeye çalışıyorum. onlarla gülüyor, onlarla konuşuyorum. zorla oyunculuk yapıyorum şu dünyada. güçsüzsem güçsüz gibi görünmek istiyorum ama o bile benim elimde değil. benim elimde olan hiçbir şey yok. ''3 günlük dünya nolsa'' dememek için elimden geleni yapıyorum, çatışıyorum bu kabullenmişlikle. bitme ve tükenme noktasındayım. yarın, öteki gün ya da önümüzdeki ay çıkışa geçeceğim, kendimi bundan daha iyi hissedeceğim felan gelmiyor aklıma. düşünmüyorum. umrumda değil. fonda kerim tekin den akşamlar çalar, cebimde 20 lira, masanın üzerinde 5 dal sigaram kalmışken neden bu kadar güçlü görünmek zorundayım?
ölümlü dünyada sıradan bir tespit. işte insan gerçekten bunu fark edince güçlenmeye başlıyor. misal bugün dünden daha iyi bir gün. yarın kuvvetle muhtemel bugünden daha iyi geçecek. ama beklentileri düşük tuttuğun sürece güçleniyorsun o dA AYRI BiR KONU. hep mutluluğu, iyiyi hedefleyerek sadece güçsüzleşirsin. çünkü hayatta senin elinde olan çok fazla bir şey yoktur. bunu binlerce yıl önce zenon söylemiş. en son bu ismi felsefe dersinde lisede duymuştum. adam kendini hatırlatacak kadar kaderciymiş meğer.
Aşırı karizmatik görünen davranış.
yıkılmadim ama italik duruyorum insanına donusmektir.

şimdiye kadar sadece bir kişinin yanında tüm güçsüzlüğüm ve acizligimle durabildim , ona burdan yine teşekkür ederim. Ama onun haricinde hala şu dönemde bile kan kusup kızılcık şerbeti içiyorum modundayim
işte o gün tükeneceğiz.
(bkz: Can çekişmek)
insanın ontolojik olarak lokal değil evrensel olan bir hata olduğuna inandığım günden beri güçlü görünmeye çalışmıyorum. insanız biz. tükendiysek tükendik . güçsüzsem güçsüzüm. Napam ?
(bkz: ne yaşamış olabilirsin ki)

nasıl tükenmişlik sendromuna yakalanıyorsunuz anlamıyorum. dünya umurumda değil.
Ahh bee ben bilirim beni dedirtir.
Kendini korumaya almaya çalışmaktır. Evren güçsüze çok iyi davranmıyor çünkü.
Yüzünde acı bir gülümseme ile yapılan şeydir. Yapmışlığım vardır. Zordur.
görsel
böyle arkadaşlarım sayesinde ayaktayım. ayakta kalma çabam güzel olmalı, ölüm beni almaya geldiğinde ne güzel adammış be demeli!

--spoiler--
fotoğraftakileri tanımıyorsanız da tanıyormuş gibi yapın. güzel insanlar.
--spoiler--
tam olarak tükenme noktasında olmamaktır aslında. tükenme noktasında olunca insan nasıl göründüğünü, ne kadar güçlü göründüğünü düşünmüyor bana göre. maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki gibi, önceliklerin değişiyor. güçlü görünmektense böğründeki acıya rağmen yere yığılmamak, yürüyebilmek, şu araba gelip bana çarpsa keşke diye düşünsen de karşıdan karşıya geçebilmek önceliğin oluyor. bunlar olurken de tabii gözünde bir miktar titreşim modunda yaş, tipinde berduşluk, yüzünde savaş oluyor. karnın bile aç oluyor mesela, yemek bile geri plana gidiyor, karatay diyetleri falan halt ediyor, o arada anlamadan uğraşmadan eriyip gidiyorsun. işin özü, güçlü görünmek falan umrunda olmuyor tükenme noktasındayken. yaa evet bir arkadaş birkaç kere tükendi de, ooordan biliyorum.
Güvenebileceğin,destek olacak kimsen yoksa bundan başka çarn yoktur.
genelde babaların yaptıklarıdır.

allah onlardan razı olsun.
Sanırım psikolojimin beni getirdiği nokta orası.
Mesala kalbim.
Bir tükenmişken güçlü durmaya çalışmak değildir koçum.
Allah sabır versin...
yıkılmadım ama ayaktada sayılmam diyodur.
yanındayız dostum.

biz de aynı duyguları hissettik zaman zaman.

hayat budur.
Hayata "yıkılmadım ama ayakta da değilim" demek olabilir.
yıpratıcıdır. sürekli gelen " nasılsın ? " sorusunu göğüslemeye çalışırsınız, bu bile sizi daha çok yorar.
Çok güzel oynarım, kimse de anlamaz.
+9 milli kızlara güçlü görünme hareketi.
Oscar'a aday gösterilmesi gereken alaylı aktördü/aktristtir bunlar. Maskeleri suratlarına öyle bir yapışmıştır ki bir süre sonra artık o kimliğe bürünür ve şizofrenliğin kıyılarında gezinirler.