bugün

6 temmuz 2015ten beri kapak fotoğrafımı süsler.
tomrisimi gören oldu mu arkadaşlar?
benim özel şairim.

en güzel yanı, her geçen gün daha da iyi anlıyorum onu. 20 yaşında okuduğum şiirini o zaman da anlamıştım ama 29 yaşımda çok daha iyi anlıyorum.

onu anladıkça, ona daha çok hak veriyorum. ona daha çok hak verdikçe daha çok üzülüyorum. çünkü:

"halbuki korkacak hiçbir şey yoktu ortalıkta,
her şey naylondandı o kadar"

sen yine yazsaydın da haklı çıkmasaydın be usta. neyse, haklı olmanın seni mutlu etmediğini biliyorum ne de olsa. bizi sorarsan, tam da senin dediğin gibiyiz:

"ne iyiydik ne kötüydük
durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı"
Göğe Bakma Durağı adlı şiiriyle beni büyülemiş bir şair.
Aynı zamanda sanırım edebiyatçıların ikinci yeniciler dediği grupta Sezai Karakoç , Edip Cansever gibi ünlü kişılerle şiirler yazmıştır.
"bir biz varız güzel, öbürleri hep çirkin"

demiş.
"Söylenir ve yarım kalır
bütün aşklar yeryüzünde
bir kaktüs bol sudan nasıl
nasıl çürürse, öyle"
Turgut Uyar

En sevdiğim şiirlerden biridir...
Ne güzel işedin be Üstad güneşe karşı.
bir motto vardır; turgut uyar, tomris asla.
Senfoni
Yanyana olduk mu elele
Aç kalsak ağlamayız biliyorum.
Turgut uyar.
karanlık her yere girerdi. çünkü her yerde gece olur.
ben, yekta bunu hoş buluyordum.
Ablam kitap okumayı çok sever. Ben de severim. Annemiz babamız da sever. Zaten evimizde her zaman, her şeyden çok kitap, dergi, ansiklopedi oldu. Evimizde hep kitaplıklar oldu. Kitaplıklar yemek masasından, ne bileyim vitrinden, koltuktan önce düşünülüp konuldu evimize. Romanlar hariç bilim, sanat, tarih, coğrafya, matematik yani akla gelebilecek her tür, hemen hemen.

Bense ailenin en umutsuz romantiği olarak şiire düşkün, yeni tabirle şiire düşmüş. En bulunmayana meyyal olmam artık herkesin dalga geçtiği bir konu. Geçelim.

Acınası hevesimle uzun seneler korkunç şiirler yazdım. Az şiir okumuş ya da hiç okumamış bir çocuğun şiirleri. Yetişkinlerin bu hali daha berbat gerçi. Hatta birçok ödül aldım bu şiirlerle. inanılmaz ya gerçekten. :/ Hatta artırıyorum, hocaların yazdığı şiirleri de düzeltiyordum, burası olmamış şurası olmamış, diye. Vay arkadaş bu ne itimat? Onların yüzünden kendimi dahi sandım. Uzatıyorum yine, geçelim.

Lisede işler böyle yürümedi. insanlar yine yeteneksizdi fakat bilgiliydi, bu kez kütüphaneye dadandım. Şiir antolojileri okudum, bir kısmını çaldım allah affetsin. Hem benden başka kimse okumuyordu :/ Yazmaya devam ettim, artık olağanüstü umutsuzdum. Zaten o kadar karışık ve plansız okuyordum ki bir yere de varamıyordum. Depresyona da girince toptan okumayı bıraktım. Hll spr dvm.

Üniversitede epey iddialıydım, herkesten çok okumuştum bu şiir denen zıkkım hakkında. Sürekli yazıyordum. Ayarsız, amaçsız, kendimi konuşarak ifade etmem gereken ne varsa beceremeyip. Kendimce çok önemsediğim edebiyat bilgilisi, okumuşu bir arkadaşımı da tavlamıştım. Demek ki ben baya iyi yazıyordum. Yahu ben harcanıyordum??

Üniversite bittikten sonra kendime bir kitaplık oluşturdum. Külliyat. Turgut Uyar, Cemal Süreya, Sezai Karakoç, Metin Altıok, Gülten Akın, Neruda, Baudelaire. Eklemek çok uzun, onlarca şair.

Acı bir gerçek. Ben şiir okuyamıyorum. Altyapım o kadar zayıf ki ifadeleri anlayamıyorum. Üstelik senelerce yazdığım çöpleri kabul edemiyorum. Tanrım ben nerede hata yapıyorum?? işsizim, param yok, ihanete uğramışım. Yahu benden iyi şair mi olur?? Olmuyor. Üstelik olmuşları da okuyamıyorum. Kitapları kolileyip memlekete dönüyorum.

Uzun uzun film izliyorum bir süre. Olağanüstü dikkat dağınıklığım filmlere odaklanmama mani oluyor. Acılar içindeyim kendimce, çıkış yolu bulamıyorum.

Sonra işe başlama, istanbul'a yerleşme derken şöyle bir süreç başlıyor ilk 1.5 sene için. "Şu son 1.5 sene gerçek bir düşüştü." Başucumda Büyük Saat. Her gece okuyorum. Sabırla, inatla okuyorum. Baştan alarak defalarca okuyorum. Okudukça anlıyorum, anladıkça ısınıyorum. Derken diğer şairler. Hep çok sevdiğim Neruda özellikle. Hatta bir süre ispanyolca öğrenip kendi dilinde okuyorum. Bir şairi kendi dilinde okumanın hazzına varıyorum. Dil okumuş birini çok kıskanıyorum. Hala çok kıskanıyorum.

Büyük Saat artık benim sığınağım. Birçok şairi çok seviyor ve okuyorum hala, fakat kimisinin sevmediğim, beğenmediğim eserleri oluyor ama Turgut Uyar'a söyleyecek bir söz bulamıyorum.

Dönüp dönüp okuduğum şudur, meraklısı arayıp okur nasılsa. Ben öyle yapmıştım.

Akçaburgazlı Yekta'nın Mahkeme Kararını Aldığında Söylediği Mezmurdur

Kendimi ifade ederken hala sadece bir avuç kelime kullanıyorum ama artık bu ummanı anlayabiliyorum ve artık sadece çok çok sarhoşken yazma cesareti bulabiliyorum *

Turgut Uyar'ın doğum günü 4 Ağustos'tur, Ahmet Erhan'ın ölüm tarihi de. Senelerce Ankara sokaklarını arşınlayıp kendisini görmek için en ufak bir çaba sarfetmediğim Ahmet Erhan, ölümünden sonra bir hafta ağladığım. Onunla hikayemi bir başka zaman anlatırım.
Her fotoğrafını gördüğümde aklıma ferhan Şensoy'u getiren şairdir. Başlığa gelmişken geyikli gece şiirinden iki satır bırakalım.

Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
“ben hep sıkıntılıyım. yani bir adamın canı sıkılır, o ben’im. çünkü bana en yaraşan durumdur sıkıntılı olmak. ben silahsız bir askerim de ondan. törenler askeriyim ben.. törenler askeriyim ben. cumartesi ve pazar askeri. aslında karışık bir şey, kime ne söylenebilir? bir sıkıntıyı ısrarla büyüterek, asıl büyük sıkıntıya ısrarla giden tümün attığı çekirdek. pis bir köleliğe ve sonsuz çılgınlığa varacak bir oluşumu sıkıntıyla bekleyen bölünmez varlık’ın ben’i. ondan severim sıkıntıyı. sevincin o amansız, o aşağılayıcı bönlüğünden korur beni.

ne söylenmişse ve ne söylenmemişse, ne yapılmışsa ve ne yapılmamışsa, ne düzeltilmişse ve ne düzeltilmemişse ondan sıkılan biri. belki, söylenmemişin, yapılmamışın ve düzeltilmemişin telaşı içinde biraz. o kadar. ve sıkıntılı. ve sıkıntılı. işte böyle başlıyordu her yerde mutsuzluk. ve mutsuzluk büyük bir umut gibi çekiyor kendine beni. değişiyorum ve çoğalıyorum gibi. tek büyük doğrunun yarım dilimi o. kim bilebilir işe yaramamanın değişmesini ha? ha!… cumartesi ve pazar günlerinde. yorgun, izinli ve silahsız bir asker. sonra kim döneniyor ortalarda benden başka. şiir yazdığım söyleniyor ortalarda. değil. ben, kutsal bir bahaneyim, belki de bir sığınağım kendime.”

papirüs, 1966
turgut'u severim ama şiir okuyanlar da dünyayı kirletir, bilirim.
‘Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur. ‘ dizesi çok romantik olan ikinci yenici şair.

Muhtemelen Tomris hanım’a yazıldı. Her kime yazıldıysa artık, kıskanılası.
savaşta ve barışta
denizde va karada
her zaman yazılır aşk şiiri
çünkü aşk yazılgandır.
Bir plan yapılırken olası Turgut şahsiyetlerinin gelip gelmeme durumunu belirleyen ve adaptasyon hızı stabil olan kişidir. Abi Turgut bizimle gelir mi ? Abi Turgut uyar.
(...)

Dünya öyle güzel ki;
Sevişmek var, ölmek var,
iç çekmeleri var şaraplarla,
Bir kadının: "oh" demesi var içinden,
Koptuğu yerden başlamak.
Yaşamak için her şey.

(...)

(Dünyanın En Güzel Arabistanı - Turgut Uyar, s.67)
Hiçsizliğe şiiri çok etkileyici olan şair.
geyikli gece'si yeter. çünkü hepimiz amacına saplanamamış sultan hançerleriyiz ay ışığında.
“Herkes bıraksın senin için ölürüm laflarını. Önce kendiniz için yaşamayı öğrenin, sonra başkası için ölürsünüz .“

Adam hayatın sırrını vermiş daha n’aapsın?
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim.

Başını alıp gittin tam 35 yıl önce bugün.
"Her şey bitmemeli hayatta. Bazı şeyler hep yarım kalmalı. Bazen 'son nokta' hiç konmamalı."
bir sessiz geceden turnam

(...)

Sen olsan ne yapardın Turnam
Bir sandala atlamış denize açılmışsın
Yanında ne pusula, ne aş, ne azık
işte karşında Dübbü Ekber, solunda Demirkazık
Salkımsaçak bulutlar, delibozuk dalgalar.
Bütün rahatlıkları sahilde bırakmışsın
Mor rüyalar asmalarda, pembeleri yatakta
Yola düşüp Huu demişsin, Huu işitmişsin
Arpa boyu, çavdar boyu, minare boyu değil
Tut ki gecelerce mısralar boyu gitmişsin..
Bir tuzlu sahile “Ben Robenson’um” deyip
Kemali azametle kadem basmışsın.
Kumlarda ayağının çatlak çatlak izleri
Garip garip ses verirmiş attığın her adım,
Söyle Turnam, insan olsun, köpek olsun, karınca olsun
Bir dost aramaz mısın?..

Yürümüşün akşam olmuş tâbü tüvan kalmamış
Boy vermeye başlamışlar yıldızlar kadir kadir.
Issız sessiz bir bozkır, manasız çimen çiçek
Düşün, şimdi yanında – konuşmasanız bile –
Düşük omuzları, adım sesleri, saçları ile bir insan
Ne denlû ısınırdı yüreciğin kimbilir?..

Okşamak geçerdi içinden parmaklarını,
Nefes alışını dinlemek uzun uzun.
Sonra, meselâ: – Ahmet demek, Ne var, demesi. –
Bozkır karangu, yol uyanık, yıldızlar uzak
Ahmet demek, Mehmet demek, kardeşim canım demek
Bir muhabbet ki sıcaklığına benzer yazın
Ve cümle kanunlara kafa tutmak.
Bu böyle devam edip gitmelidir Turnam,
Bütün yaratılmışlara selâm salmalı, selâm almalı
iyi günlerden, kötü yıllardan, baharlardan
Gecelerin peşinde kaybolmuş diyarlardan..
Alı! Şimdi şu sessiz gecemde bana:
-Turgut, kalk gidelim.- diyen bir dost olmalı
"bak bunu sakın unutma ; her gözünü kapayan uyumaz, her veda eden de gitmiş sayılmaz. "
Göğe bakma durağı en çok okunan şiir kitabıdır.