bugün

gule isimli bir parçası vardır, otur dinle, dinle otur.

yok yok benim derdim başka yahu kardeşim şimdi sözlüğe sorsam 'alişanı kaç kişi dinliyor' bir tanesi çıkmaz, ama bak sayfaya en az 10 sayfa entr, diğer boktan püsürükten türkücü bozmalarının sayfalarıda keza öyle, peki bu adamın sayfasına bu kadar mı entr girilir, bu mudur, yok kardeşim müzik zevki göreceli değildir, birinin latif doğanın türkü okumasını beğenmesi onun eğitimsizliğinden, adam gibi türkü dinlemediğinden, müziği bilmediğinden kaynaklanır ve burada da bu var, şimdi ben özgün müzik, türkü pek sevmem ama güzel, kulağa hoş geleni varsa dinlerim diyen her ademoğluna soruyorum tunay bozyiğit kaç entrlik türkücü.
illa ölmesi mi lazım birileri tarafından dinlenebilmesi için.

ulan sözlük ara sıra asabımı çok bozuyon haberin ola.
şiirleriyle olsun , şarkı sözleriyle olsun, canıma okumakta olan, şahrud & seyduna türkülerinin baş sorumlusu insan, adam. *
Şahrud Seyduna türkülerinin sahibi yüce insan.
ben bu abi ile ablam vasıtası ile tanıştım. yani o zamanlar yalnızca sesiyle tanışmıştım. geçenlerde o albümden olduğuna inandığım bir kaydın girişini duyunca tekrar hatrıma geldi. şimdi dinliyorum. çok güzel. çok dingin. dışı dingin ama içi yangın, çok belli.

"bazı şiirler" diyorum, "yalnızca tunay bozyiğit'in sesine yakışır."
Oturup sadece dinlenilir Tunay Bozyiğit'in yüreğinden kopan besteler.. Sanki sesi şiir okumak için yaratılmış, izlenimi oluşturur insanda. Bu kadar başarılı bir kişilik olmasına rağmen eserlerinin sadece belli kesimler tarafından bilinmesi ve kendisinin pek tanınmaması beni aşırı derecede üzen bir durumdur. Belki de onu özel kılan bu yönüdür diye düşünerek kendimi avuttuğum ise doğrudur..
hani diyor ya ahmed arif '' ve ben şairim. namus işçisiyim yani. '' diye, en zor şairlerin; hep yüzlerini Anadolu'ya dönmüş, sevdalarını bu bereketli topraklar ile harmanlamış olan şairlerdir diye düşünürüm. yiğit Bozyiğit de, bana hep ahmed Abi'nin geleneğini, haddim olmayarak, sürdürmüş bir şair olarak gelmiştir, yılmaz odabaşı ile. bir kavga şairi olmuştur nazarımda, şu günlerde özgürlük safsatası tutturduğumuz hep bir ağızdan, demokrasinin(?) en ilerisi varken.

ah,
koruyabilseydim böylesi zamanlar için eşkıyalığımı,
çapraz fişekliklere mermi diye sürerdim yalnızlığımı.
sonra da bir dağ başının pusatında,
sisin gümüşten yatağına çekerdim geri kalanımı.
meğer teslim etmişim dürbünlerin uzağı yüreğimi,
iki çıplak silah gibi üzerime çevrilen,
bakışını ağzına sürmüş gözlerine.

şimdi böyle çaresiz,
lal,
bilmediğim bir dille
nasıl konuşur, nasıl korurum kendimi?
yolu yok, serde eşkıyalık var
gelir en yanında kendimi öldürtürüm.

deli gönül, ahmak gönül,
bıkmadın mı boşluktan?
o yar seni terk eyledi
uyan deli gönül uyan.
seni seven terk eyledi,
nedir kapanmayan yaran?
umut bazen işkencedir,
bitmeyen zalim gecedir
yüz çevirmek, bitti demek
bilemezsin yar nicedir.
bitti deyip çekip gitmek
bilemezsin ne acıdır.

susuz güllerin kederiyim bu gece
o kadar!
gerisi masal,
gerisi leyl-i lal...
dikenleri budanan güllerin kederi...

görecek günlerin mi var,
ömür dediğin kaç bahar?
her hayat özgünün sayar,
uyan deli gönül uyan.
her hayat özgünün yaşar,
nedir kapanmayan yaran?..