bugün

çorlu'da her 3 kızdan 5'i için kullanılan taşlık belirtecidir.

rakısını içmem ama çorlu'da yaşamak için tek sebep kız olabilir dünyada.
bu gece yeni yıla birlikte girdiğim ve yanında ayrıca şalgam içtiğim içkidir. insanı rahatlatıcı bir etkisi vardır fakat ölçüyü kaçırmamak gerekir.*
tekel rakısı gibi insanın burnunun direğini kıran anason kokusunu barındırmayan rakıdır. hoştur.
eskiden 1 sayısı ile anladığımız, şimdilerde birçok çakması olan rakı.
tekirdağ'da okumanın güzelliklerindendir. " siz şimdi ne rakı balık yapıyorsunuzdur" diye sorulduğunda da, soranları çok pis özendirme sebebidir.
Tekirdağ Racky'si. Acı yok, yoğurt yeter.
beyaz şarap balık ikilisini kıskandıracak tarzda balığa uyum sağlayan bir rakı çeşididir.
içinde bulunan ''rafine beyaz şeker''den dolayı ''halis rakı'' sınıfına ''asla giremeyecek olan'' rakı çeşididir..yumuşak içimiyle bir tür bayan rakısıdır aslında..sanıldığı gibi kolay içiminden dolayı yeni rakıya göre daha zararsız değil bilakis içine yapay olarak katılan rafine şekerden dolayı daha zararlı olan rakı türüdür..çünkü hiçbir alkol çeşidi ile tatlı,şekerli gıdalar yenmez..bu çok basit bir kuraldır..şekerin, karaciğerde metobolize edilmesi alkol ile çakıştığı zaman vücuda normal alkolden çok daha zarar verebilmektedir şekerli şeyler ile alınan alkol..
3 tehlikeli ile birlikte deli gibi giden, anasonu az alkolü bol, kokusuz içimi rahat, çarpımı güzel rakıdır.

3 tehlikeli;
yoğurtlu mantar
acılı ezme
tulum peyniri
dir.
Acı ama gerçek... Aslında "Tekirdağ Rakısı" diye bir şey yoktur. Bütün bu olay zamanında Tekel'in bir fabrikasını Tekirdağ'da kurmasından dolayı doğmaktadır. Yani Tekirdağ yerine fabrika Edirne'de kurulmuş olsa Edirne Rakısı diye bilecektik. Bütün bu ünü ise halk arasında yayılan "Tekel'in Tekirdağ'da üretilen rakılarının tadı bir başka oluyor" şeklinde gelişen sözlerden ibaret. Tekel'in kendi yetkilileri bile Tekirdağ Fabrikası'nda üretilen rakının standart Yeni Rakı normlarında üretildiklerini belirtip herhangi bir ekstrasının olmadığı ekliyorlar. Geriye 2 seçenek kalıyor. Ya Tekirdağ'ın suyundan kaynaklanan bir lezzet farkı var ya da toplum psikolojisi. Yine de yumuşak içimi nedeniyle bayanların bile tercihi olmuştur Tekirdağ Rakısı... işte Tekel uyanıklık edip bu efsaneye dayanarak 2000 yılında Tekirdağ markasını piyasaya sürdü. Sonrasında Tekel'i satın alan Mey içki de buna aynen devam etti. Bununla birlikte Mey içki yerinde durmadı ve Tekirdağ Altın Seri'yi de üretti. Tekirdağ Altın Seri % 100 Yaş üzüm sumasından yapılan ve Çeşme'nin anason tohumlarının kullanıldığı altın renkli ilk rakı. Daha da yumuşak içime sahip olmasının bir nedeni de litresinde ortalama 1700 mgr olan anason yağ eteri oranını korumasıdır. Altın rengini ise dinlendirildiği meşe fıçılardan almaktadır.
diğer rakılardan farkı tekirdağ rakısının kokusu daha az ve içiminin yumuşak olmasıdır.
edit: yumuşak ne lan.
şakşuka ile güzel giden rakı.
trakyalı biri olarak diyebilirim ki yeni rakı dan farklıdır.

meyhanelerde fazlasıyla tercih edilmez, daha ağır anların içkisidir.
sanal alemde gezen şöyle bir alıntıyla sırrını ifşa etmek istediğim;

Tekirdağ Rakısının sırrını bilir misiniz? Birden hocanın sorusunu duyunca herkes şaşırdı.
Üniversitede, üretim yönetimi dersindeydik.
Konu 6 Sigma.
Dersin ortasındayız ve hepimizin içi bayılmış.
Ama rakı lafını duyunca bir anda uyandık ve herkes rakı hakkında bilgisini konuşturmaya başladı.
Biri “Yaş üzüm” diye atıldı.
Kimi “Tekirdağ’ın havasından” dedi.
Öteki “artezyen suyundan” dedi.
Bense “Tekirdağ Rakısı” nedir bilmediğim için ağzımı bile açmadım.
En sonunda hoca herkesi susturup anlatmaya başladı:

‘Tekirdağ rakı fabrikasına zamanında yeni bir müdür atanmış.
Müdür daha fabrikaya gelmeden, ne kadar suratsız bir adam olduğuna dair
söylentiler ulaşmış.
Herkes yeni müdürün ne kadar geçimsiz, ne kadar sinirli bir adam olduğunu konuşur olmuş.
Müdür gelince ilk iş, tüm yönetim takımını toplanmış fabrikayı gezmeye başlamış.
Müdür gezerken tek bir laf bile etmemiş. Ama asık olan suratı asıldıkça asılmış.
Böylece söylentilerin doğru olduğu anlaşılmış.
Gezinin sonunda yeni yetme bir mühendis:
-Beğendiniz mi efendim? diye sorma gafletinde bulunmuş.
Müdür önce sert bir bakış atıp
-Ben bu fabrikanın nesini beğeneyim? diye kükremiş.
Mühendis iki büklüm olmuş, sorduğuna soracağına pişman, sinmiş
bir köşeye. Müdür buna daha da sinirlenmiş. Yanında artık varil mi, paket mi ne varsa tekme atıp devirmiş. Herkes korkmuş şaşırmış, kimseden ses çıkmamış.
Neyse ki müdür yardımcıları aklı selim adamlarmış. Ertesi gün kendi
aralarında toplanıp“Fabrikayı nasıl düzeltiriz” diye plan yapmaya başlamışlar. Gördükleri her eksiği tamamlamışlar.
Birkaç ay içerisinde fabrika iki katı verimle şekilde çalışır hale getirmişler.
Sonunda müdürün yanına çıkıp “Gelin fabrikayı bir daha gezelim” demişler.
Bu sefer tüm birimler çok düzgün çalışıyor, hiç bir yerde sorun yok. Herkes pür dikkat görev başında.

Ama yeni müdür rahat durmamış. Paketleme yapılan alana gelince durmuş.
Paketlerden birini açıp, içinden bir rakı şişesi çıkarmış.
Kapağını açıp koklamış, koklayınca yüzünü ekşitip, rakıyı yere dökmeye başlamış.
Tüm amirler, usta başları, işçiler şok.
-Efendim neyi beğenmediniz? diye soracak olmuşlar.
-Bu rakının beğenilecek nesi var? diye kükremiş müdür.
Herkes sus pus.

Ertesi gün yine tüm fabrika panik. Müdür yardımcıları yine toplanmış, çağırmışlar usta başlarını sormuşlar
“Rakıyı nasıl iyileştiririz?” diye.
Biri demiş “Şebeke suyu kullanmayalım. Kloru fazla.”
Öbürü demiş “Anasonu çok keskin.”
Bir başkası demiş “Yaş üzüm kullanalım.”
Aylar boyu uğraşıp rakıyı yenilemişler. Yine müdürü alıp tekrar fabrikayı gezdirip yaptıkları yeniliklerden bahsetmişler. Paketleme yapılan yere gelince durup, bir rakı açıp ikram etmişler. Müdür durmuş. Önce şişeyi alıp evirip çevirmiş. Sonra sunulan bardağı alıp biraz içmiş. Tabi o içerken herkes pür dikkat bakıyor, ne diyeceğini merak ediyormuş. Sonunda yine yapacağını yapmış “Bu rakının nesi güzel?” diye bağırıp, elindeki şişeyi yere boşaltmaya başlamış.

Birden yaşlı bir usta başı dayanamayıp “Döktürmem ben sana rakımı” diye atlamış.
Müdürün elinden kapmış şişeyi.
Herkes şaşkın bakarken de usta başı, “Ne demek nesi güzel. Sen rakıdan anlamıyor musun?” diye bağırmış.
Etraftakiler bir yandan “Ne yapsak yaranamıyoruz” diye ustabaşına hak veriyorlar,
öte yandan müdür kızacak diye korkuyorlarmış.
Müdür ustabaşına bakmış. Herkes bağırıp çağırmasını beklerken o sakin sakin
“Ben rakıdan anlamam.” demiş.
“Ben insandan anlarım. Yaptığınız işi o kadar kötüledim, şimdiye kadar içinizden biri çıkıp sahiplenmedi.
Demek ki aslında kimse ortaya çıkan işi savunacak kadar beğenmiyordu.
Ama şimdi bu şişeyi çocuğunmuş gibi sahiplendin.” demiş.’

Hoca hikayeyi anlatmayı bitirip durdu. Sonrada şöyle bir öğüt verdi.
Bir gün bir fabrikanın başına geçecek olursanız,
ürettiğiniz cansız nesneyi değil, onu üreten insanı yönetin.

Siz şişenin içindekinden hiç anlamayabilirsiniz. erak etmeyin onu üreten onu nasıl mükemmel yapacağını bilir.

işte Tekirdağ Rakısının sırrı o şişeyi sahiplenip, içindekini
efsane haline getirmesini bilenlerdedir.

1. Sarhoş olunmaz.
2. Masada konuşulan masada kalır. Kayıt, not tutulmaz.
3. Fotoğraf çekilmez. Dışarıdan çekene kızılmaz.
4. Telefonla konuşulmaz. Çalarsa açılır, “Rakı içiyorum” denir, kapatılır.
5. GSM'le oynanmaz: Sofra iPhone, Blackberry tanımaz.
6. Muhabbet esnasında biçem, izlek, imgelem gibi kelimeler kullanılmaz.
7. Kadınlar ruju silip oturur: Rakı bardağında ruj izi olmaz.
8. Düzgün konuşulur, lüzumsuz şirin olunmaz.
9. Rakıda hızlı gidene karışılır, yavaş düşene karışılmaz.
10. Argo konuşulur, küfür edilmez.
11. “Hey!”, “hişt!”, “pişt!” gibi ünlemler kullanılmaz.
12. Memleketi herkes meşrebine göre kurtarır karışılmaz.
13. Yemek yenilmez.
14. Meze tırtıklanır, karın doyurulmaz.
15. Şalgam suyu, soda, ayran, çay yanına konabilir, içine konmaz.
16. Kafaya vurup “lölölö!” demek gibi zevzek şakalar yapılmaz.
17. Masada kitap, dergi, hele laptop asla bulunmaz.
18. Zeki Müren de, Giuseppe Verdi de dinlenir;
19. Varsa müzik duyulacak kadar açılır bağırtılmaz.
20. Hüzün de neşe de eksik olmaz.
21. Masada ağlanmaz.
22. Ağlayan çıkarsa konu değiştirilir, avutulmaz.
23. Yüksek sesle şarkı söylenmez.
24. Şarkı mırıldanırken el kol hareketleriyle desteklenmez.
25. El kol fazla hareket etmez.
26. Tartışılır, kalp kırılmaz.
27. Herkes konuşur, monolog olmaz.
28. Aynı anda konuşulmaz, söz kesilmez.
29. Masaya sigara dumanı üflenmez.
30. Bir rakı içilirken başka marka övülmez.
31. Rakı masasında sessizlik olmaz.
32. Zırt pırt tuvalete gidilmez .
33. Masada yellenilmez.
34. Masada geğirilmez.
35. Masaya müzisyen alınmaz.
36. Azıcık uçulabilir ama yalan dolan olmaz.
37. Yüksek sesle konuşulmaz.
38. Kazak pantolonun içine sokulmaz.
39. Çıplak, yarı çıplak durulmaz.
40. Şiir konuşulur, şiir okunmaz.
41. Rakı içilirken başka içki içilmez.
42. Yolluk bir teki aşmaz.
43. Yolluk alınmışsa cila çekilmez.
44. Biradan başka cila olmaz.
45. Cila birası bir küçüğü geçmez.
46. Rakı sonrası kahve, şekerli içilmez.
47. Kahve içilirken höpürdetilmez.

48. Rakı yalnız içilmez.
49. Rakı masası 4-5 kişiyi geçmez.
50. Garsona adı dışında bir şeyle seslenilmez.
51. Garsona rakı doldurtulmaz.
52. Balkon sofrasında içmeyen çalıştırılmaz.
53. Sıcaksa buz konabilir, buz erimeden içilmez.
54. Rakıdan önce su, sudan önce buz konmaz.
55. Rakı sek içilmez.
56. Rakıcı ota çöpe öpüşmez ,habire takdir etmez.
57. içerken serçe parmak havaya kaldırılmaz.
58. Rakı hızlı içilmez.
59. Rakı fondip yapılmaz.
60. Kerahet vaktinden önce rakı içilmez.
61. Büyük konuşanla rakı içilmez.
62. Çok konuşanla rakı içilmez.
63. Sessiz duranla rakı içilmez.
64. Şakadan anlamayanla rakı içilmez.
65. Büyük yudumlarla rakı içilmez.
66. Rakı sofrasında iş dedikodusu yapılır, iş konuşulmaz.
67. Küllüğe limon kabuğu, zeytin çekirdeği konmaz.
68. Tabağa, kâseye sigara söndürülmez.
69. Zırt pırt kadeh tokuşturulmaz.
70. Konuşurken rakı masasına vurulmaz.
71. Bardak boş bekletilmez.
72. Masanın her bir köşesi meze ile doldurulmaz.
73. Ağız şapırdatılmaz.
74. Çatal kaşık dişe değdirilmez.
75. Burun karıştırılmaz.
76. izinsiz masadan tuvalete dahi kalkılmaz.
77. Şerefe vb. yeterlidir, kadeh tokuştururken yaratıcı olunmaz.
78. Garsona balık ayıklatılmaz.
79. Garsonun sırtına vurulmaz.
80. Personele hatır sormadan meyhanede oturulmaz.
81. Sofraya erken ya da geç gelinmez.
82. Rakı buzdolabının en alt rafından yukarı çıkarılmaz.
83. içi görünmeyen kadehte rakı içilmez.
84. Masada farklı kadehler olmaz.
85. Masada farklı markalar olmaz.
86. Yerken ağız doldurulmaz.
87. Ağızda lokma varken konuşulmaz.
88. Boğaza, yeleğe peçete takılmaz, dize peçete konmaz.
89. Konuşurken çatal bıçak sallanmaz.
90. Hiçbir durumda ve fikirde ısrar edilmez.
91. Racon kesilmez.
92. Ukalalık, kıskançlık kaldırmaz.
93. Rakı sofrası süslenmez.
94. Loş meyhanede içilmez.
95. Yan masanın muhabbeti dinlenmez.
96. Başka masaya uzun bakılmaz.

97. Masadan kopuk muhabbet edilmez.
98. Çiftler el ele tutuşmaz, oynaşmaz.
99. Sallanan masada içilir, sallanan insanla içilmez.
100. Bunlar kendiliğinden olur, kasarak yapılmaz.

Bu meret öyle bir merettir ki,
acıyla içilir,
tatlıyla içilir,
neşeyle içilir,
ağlayarak içilir,
kavunla içilir
peynirle içilir,
ikisi birlikte çok güzel içilir,
yemekle içilir,
mezeyle içilir,
suyla içilir,
susuz içilir
sodayla içilir,
şalgamla içilir.

Ama işte,
Bir tek salakla içilmez.

Nazım Hikmet ilk 100 lük kısım kimin bilmiyorum ama bu meret diye başlayan kısım nazım hikmet in.
tekirdağ rakı fabrikasına zamanında yeni bir müdür atanmış.
mudur daha fabrikaya gelmeden, ne kadar suratsız bir adam olduğuna dair söylentiler ulaşmış.
herkes yeni müdürün ne kadar geçimsiz, ne kadar sinirli bir adam olduğunu konuşur olmuş.
müdür gelince ilk iş, tüm yönetim takımını toplamış fabrikayı gezmeye başlamış.
mudur gezerken tek bir laf bile etmemiş. ama asık olan suratı asıldıkça asılmış.
böylece söylentilerin doğru olduğu anlaşılmış.
gezinin sonunda yeni yetme bir mühendis:
beğendiniz mi efendim? diye sorma gafletinde bulunmuş.
mudur önce sert bir bakış atıp,
ben bu fabrikanın nesini beğeneyim? diye kükremiş.
mühendis iki büklüm olmuş, sorduğuna soracağına pişman, sinmiş bir köşeye. müdür buna daha da sinirlenmiş. yanında artık varil mi, paket mi ne varsa tekme atıp devirmiş. herkes korkmuş şaşırmış, kimseden ses çıkmamış.
neyse ki mudur yardımcıları aklı selim adamlarmış. ertesi gün kendi aralarında toplanıp fabrikayı nasıl düzeltiriz diye plan yapmaya başlamışlar. gördükleri her eksiği tamamlamışlar.
birkaç ay içerisinde fabrikayı iki kati verimle çalışır hale getirmişler.
sonunda müdürün yanına çıkıp -gelin fabrikayı bir daha gezelim- demişler.
bu sefer tüm birimler çok düzgün çalışıyor, hiç bir yerde sorun yok. herkes pür dikkat görev başında.
ama yeni mudur rahat durmamış. paketleme yapılan alana gelince durmuş.
paketlerden birini açıp, içinden bir rakı şişesi çıkarmış.
kapağını açıp koklamış, koklayınca yüzünü ekşitip, rakıyı yere dökmeye baslamış.
tüm amirler, usta başları, işçiler şok.
efendim neyi beğenmediniz? diye soracak olmuşlar.
bu rakının beğenilecek nesi var? diye kükremiş müdür.
herkes sus pus.
ertesi gün yine tüm fabrika panik. müdür yardımcıları yine toplanmış, çağırmışlar usta başlarını sormuşlar
rakıyı nasıl iyileştiririz? diye.
biri demiş şebeke suyu kullanmayalım. kloru fazla.
öbürü demiş anasonu çok keskin.
bir başkası demiş yaş üzüm kullanalım.
aylar boyu uğraşıp rakıyı yenilemişler. yine müdürü alıp tekrar fabrikayı gezdirip yaptıkları yeniliklerden bahsetmişler. paketleme yapılan yere gelince durup, bir rakı açıp ikram etmişler. müdür durmuş. önce şişeyi alıp evirip çevirmiş. sonra sunulan bardağı alıp biraz içmiş. tabi o içerken herkes pür dikkat bakıyor, ne diyeceğini merak ediyormuş. sonunda yine yapacağını yapmış bu rakının nesi güzel? diye bağırıp, elindeki şişeyi yere boşaltmaya baslamış.
birden yaşlı bir usta başı dayanamayıp döktürmem ben sana rakımı diye atlamış.
müdürün elinden kapmış şişeyi.
herkes şaşkın bakarken de usta bası, ne demek nesi güzel. sen rakıdan anlamıyor musun? diye bağırmış.
etraftakiler bir yandan ne yapsak yaranamıyoruz diye ustabaşına hak veriyorlar, öte yandan müdür kızacak diye korkuyorlarmış.
mudur ustabaşına bakmış. herkes bağırıp çağırmasını beklerken o sakin sakin,
ben rakıdan anlamam. demiş.
ben insandan anlarım. yaptığınız işi o kadar kötüledim, şimdiye kadar içinizden biri çıkıp sahiplenmedi.
demek ki aslında kimse ortaya çıkan işi savunacak kadar beğenmiyordu.
ama simdi bu şişeyi çocuğunmuş gibi sahiplendin. demiş.
hoca hikayeyi anlatmayı bitirip durdu. sonrada şöyle bir öğüt verdi.
bir gün bir fabrikanın başına geçecek olursanız, ürettiğiniz cansız nesneyi değil, onu üreten insani yönetin.
siz şişenin içindekinden hiç anlamayabilirsiniz.
merak etmeyin onu üreten onu nasıl mükemmel yapacağını bilir. işte tekirdağ rakısının sırrı o şişeyi sahiplenip, içindekini efsane haline getirmesini bilenlerdedir.
görsel
güzel ve lezzetli rakılardan biridir. rakı yudum yudum yavaş içilmesi gereken bir içkidir ama bu rakının içim rahatlığına aldanıpta hızlı gidilirse tersi diğer rakılardan daha pistir. yemek, özelliklede balık ve özelliklede levrek yanında giden bir rakıdır bana göre, bilmiyorum ama meze rakısı gelmemiştir bana hiçbir zaman, damak ve tercih meselesi tabi sonuçta.
çoğu rakı içicisi yeni rakıdan daha iyi olduğunu savunur. ancak ben buna katılmıyorum, yeni rakı kesinlikle piyasada ki en iyi rakıdır.
eskiden içindeki metil alkolü tamamen alınmış ve ikiden fazla defa damıtılmış olan tek rakıydı ve çok farklıydı. ama artık rekabet nedeniyle neredeyse tüm rakılar da buna yakın kalitede. tekirdağ ismi daha uzun süre işi götürür, orası ayrı.
altin serisi kesinlikle denenmesi gereken rakidir.
Tekirdağ’dayım deyince avanta rakı isteyen arkadaşımı aklıma getirir.

Sanki tekirdağ’da Çeşmelerden rakı akıyor, bedava getireceğiz.