bugün

Uzun uzadıya yazmak istemiyorum sözlük.
Yalnızca kalbim kırık.
Birisi gelip de omzuma dokunsa veya nasılsın dese susturamam kendimi,
Bu yüzden kaçıyorum işte.

Kırığım ben.
Çok hemde.
Bir araya toplanınca kötü görünmek bile umurumda değil artık.
Yeter ki parçalarım birleşsin.
işte bu derece kırık hissediyorum.
Allah ım ben düzensizlikten, her hafta elekçi gibi oradan oraya gidip gelmekten sıkıldım. O yüzden istiyorum, biliyorsun. Tabi yine hayırlısı.
15 15 15 gübre lazım. 50 kilo hediye kabul ederim. ah be nerede sevdiğine tezek götüren erkek güzeli sefil bilolar?
instagramda Takipçi sayısı, takip ettiği kişilerin sayısından kat kat az olan kızlar büyük cevher. Aklınızda bulunsun.
Şu an dimesin buz gibi 1 litre portakal suyuna ihtiyacım var. Olaydı de kafama dikeydim.
Allah başka dert vermesin bana.
Kısa kes! Sen eğleniyorsun belki; ama ya ben... Mucizen için gözlerimi dört açıyorum; karanlıkta ettiğin üç beş süslü gıcır laftan başkaca bi' halt yok, göremiyorum.
ruhumun varlığına bir sebepti tüm bu acılar içinde yok olurken. Bedenimin bir parçası olmadığına kanaat getirdim. Hiçliğin içinde bir hiç olurken varlığımı kanıtlamaktı. Acı ve ıstırap dolu boğucu gecelerime küçük bir yıldız parıltısını yakıştırmaktı. Yanıldım, döndüm kendime sonsuz kere hiçliğimi haykırdım. Gökyüzüne baktım, önemsiz çok ışıldamayan bir yıldız olmayı diledim. Belki de bunu haketmiyorumdur. Sadece istedim... bir an olsun varlığıma kanıt, sonra eğdim kafamı beni yok eden geceme. Susuyorum artık sonsuz kere. söyleyecek sözlerim de kalmadı. Yolumun son ayrımıydı bu. Karanlığa döndüm Aydınlıkları unutur oldum. Sadece görmek istedim. Artık hiç ışık yok. Karanlığa sürüklüyorum kendimi. Biliyorum bundan kaçış yok, beni yok eden gece. Sen de yok et beni. Bırak beni umutsuzluğumun içinde. Bir sanrıydı bu bir arzuydu. Yazgımın dehşet verici bir parçasıydı. Yer edinme hiçliğime. Bırak dağılsın ruhumun parçaları. Savrulsun evrenin her bir köşesine.
Sadece yaşamak istedim. Acılarla yıkanmış, karanlığı zırh edinmiş ruhumu aşkın eşsiz ırmaklarında boğmak istemekti. rüzgar olup savurdun hiç çiçek açmamış o yere.
Kurtuluyorum artık umut etmekten. Sen de mutsuzluk ekme gecelerime...
Kazanmak, doğru yerde olmayı bilmektir.

Yanlış adımla çıkılan hiçbir yol, doğru menzile varmaz.
Bu, yolcunun ilk bilmesi gerekendir.

Her zaman oyunun sahibidir şeytanı bol olan.
Ama kumar, zevkli bir eğlencedir.

Bütün başarılı generaller bilir.
En kolay galibiyet, savaşmadan elde edilendir.

Kazanmak, doğru yerde olmayı bilmektir.

Savaşta yolunu kaybeden kumarbaz bir general bile muzaffer olabilir.

Çünkü mağluplar liginde, her yenilgi bir zaferdir.
Muhtemelen tesadüfen geldim,
Mecburen de yaşıyorum.
Ne zaman biter bilmiyorum.
Ama diyelim ki dün bitti,
Muhteşemdi.
Çok fazla param, bir dikili ağacım olmadı ama,
Rüzgarın tınısını dahi dinlemek güzeldi.

Bu entry bugün geçerli değilse de muhtemelen 50 sene sonra geçerli.

Hadi 100 olsun, garanti olsun.
Yine bir sıkkınlık ve ardından gelen bıkkınlık hissi geldi. Tam her şeyi düzene koyup, düzenli bir hayatım oluveriyor ama yine kaçasım geliyor. Bir işe, bir ortama, bir çevreye bağlı kalmak, bir düzen kurmayı çok istiyorum ama bu yolda ne zaman ilerlemeye başlasam gerilip sıkılıyorum. Mutlu olmak neden bu kadar zor ve bu dünyada her şey niye yarım kalıyor bilmiyorum. Burası dünya, burası bu kadar işte deyip devam edelim o zaman
6 aralık salı sabah saat 10'dan beri sular kesik aq. Bu Sabah 7'de gelcek yazmış iski. istinye, yeniköy, bebek falan kaza kaza anasını sktiniz yeter be.
Şu anda saat 03.39.

Az önce yıllardır yazmayı düşünüp de yazamadığım öyküye başlangıç yaptım. Villamdan çıktım. Güzel bir müzik açtım, bir de sigara yaktım. sitede dolaşıyorum. Sitenin ışıkları bir saatten sonra otomatik olarak sönüyor. Ortalık zifiri karanlık. Karşı kıtanın ışıklarını saymazsak tabii.

Baykuş sesleri geliyor.

Şu an dünya'nın en güzel anı olabilir mi?
hiç beklenmedik insanlar lüks hayatlar yaşıyor bu para nereden geliyor.
Onunla, onun için kaybettiğim onca şeyden sonra; onun yüzünden, bir şeyleri bir defa daha kaybetmek istemiyorum. Bu düşünce korkunç hissetiriyor. Biraz da tuhaf.
Oğuz atay'ın tehlikeli oyunlar kitabında dediği gibi;

"...
bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.
"

Ve sonrasında her şey daha da kırıcı, daha da zor oluyor. Belki böylesi doğru olandır. Ama insan bir şey doğru diye de hislerine gem vuramıyormuş. Birinde biterken diğeri "ben de tamamım. Bitti." Diyemiyormuş.
Söylenecek çok şey varken susmayı tercih ediyormuş...
Olgunlaşmayacağım.

Şiddete de karşıyım.
Eskiden birkaç gün unutup buraya giremediğimde mesaj kutumda minimum 30 farklı mesaj olurdu. Bir sürü arkadaşlıklar , flörtler yaşadık. Şimdiki arkadaşlar ya fazla götleri kalkık ya da harun abi rolü oynamayı seviyorlar.
Bazen paralel evrenlerdeki benle şimdiki ben yer değiştiriyoz hissediyorum.
yahşi günde yar yahşidir, yaman günde yetiş gardaş.
her kim ki biner ellerin sıdkına, elbet düşer milletin rıtkına.
Yağmurda, karda, suda her yerde giyebilirsiniz. Hem su geçirmiyor, hemde özel nano teknoloji sayesinde +10 dereceye kadar vücut sıcaklığını koruyor. Yanlış duymadınız nişantaşında mağazalarda 4000-5000 liraya satılan kolombiya montları 299 liraya kapınızda. Ver müzüği.
başlarsak duramayız. en iyisi susalım gerektiğinde konuşuruz. milenyum çağı gerçekten kendini göstermeye başladı, eskisi gibi olan bir şey yok.
Allah belanı versin allah seni mahvetsin bana gelen sana gelsin yaaarr.
Nefes alamıyorum. Birisi boynuma bir ip dolamış gibi sanki. Ancak sorun şu ki o birisine izni veren de benim ve asıl zor olanı da versene o ipi, ihtiyacımız var deyip kızmaları. Boynumda olduğunu görmüyorlar belki de. Bilmiyorum.

Kendi kendimi yıkıyorum. Parçalarımın altında kalıyorum. Bir enkaz olmayı bekliyorum belki de. Hiçbir fikrim yok.

Herkes konuşuyor hakkımda, herkes.
Bir tek ben konuşmuyorum.
Hayır, konuşmuyorum değil. Konuşamıyorum.
Zaten herkes yeterince konuşuyor. Ve yine hayır, hiçbirisi aslı gerçeğe dayanan şeyler de değil. Ben ne o bahsedilen şeyim ne de bir başka şey. Ben benim. Hayır, ben en çok ben değilim. Ve yine hayır, ben en çok o altı çizilen şeyler de değilim. Kendimle çelişiyorum. insanlar birbirine zıt olur. Ben kendime zıtım.

Çok konuştular, konuşuyorlar.
Ben kendime bile konuşma hakkı tanımazken insanlar nasıl olur da sözleriyle kalbime cam kırıklarını saplayabiliyorlardı?

Çok sorguladım. O kadar çok ki. Ağlaya ağlaya.
Ve yine hayır, hiçbir cevabı bulamadım.
Artık sorgulamıyorum.
Hayır, yalan. Sorguluyorum.
Ben insanlara yalan söylemekten kaçınırken kendimi insandan saymayı unutmuşum.
Ben bir başkasını belirsizliğe sokmamak için kıvranıp yalan söylemeye çekinirken kendimi yakmışım. Yalanlarla kandırmışım. Kendimi. Yeniden. tekrardan.

Sırtımda olan bıçakların çoğunluğunun sahibi benim.
Ben en büyük zararı kendimden görüyorum.
Ve ondan. Hayır, onlardan.

Sanırım yok olmam gereken zaman yavaş yavaş yaklaşıyor.
Tuhaf.
Günlerce, alakamın olmadığı yerler rüyalarıma girip durdu... Nasipte alakamın olmadığı başka bir yer varmış...