bugün

anti tpo testim asiri yuksek ciktigi icin glutensiz ve laktozsuz beslenmem gerekiyor iki ay. tadindan tuzundan gectim, orta halli yasayan bir insan icin asiri pahali bir hayat. sukur alabiliyorum ama parasi olmayan ne yapar bilemedim, insan bazi seyleri basina gelmedikce dusunemiyor.
Kuytuda kalmayı, bilinmemeyi kimse istemez.
sergileyecek bir şeyi olan, ya açık açık, ya da ima yoluyla kendini ortaya sermekten geri kalmıyor.
biri sizi gösterişle mi suçluyor? Kalbini okumanıza gerek yok. O da aynı bok. istisnasız.
o kadar güzeldi ki gülen yüzün, ışıl ışıl gözlerin, ellerin, saçların, her şeyden habersiz çocuksu mutluluğun. ne kadar uzun bakılırsa o kadar baktım. hiç ölmemişsin gibi hiç olmamışsın gibi.
Sözlük adminine "uygulamayı tekrar çıkarın artık" demektir.
O kadar boşvermişlik var ki üstümde kimseye bir şey anlatasım yok.
Uyuyabiliyorken uyuyun, sallamama şansınız varsa sallamayın, ne kadar az insan o kadar huzur demek. Rahat olun ve en önemlisi hiçbir şeyi kafanıza takmayın. Sağlık dışında canınız bir şeye sıkılmasın.
Umarım mesafeler engel olmaz.
Kafamda sürekli athena an şarkısının saksafon solosu dönüp duruyor aq. Aşırı duygusal moda geçtim.
Keşke dünya insanlara gerçekten özgür olabilme hakkı verilse.
Uyuyacaktım güya. Yine laf lafı açtı kafamda uyku yalan oldu. He bir de gözyaşlarım eklendi bu duruma.

Bugün yeterince zordu, bir uyusam geçerdi belki ama onu bile beceremiyorum.
sonbahar bir türlü gelemedi. hava halen sıcak, yağmur da yok.
bugün düşündüm de biraz. kendiyle mutlu olmayan insanın kalabalıkta attığı gür ve çok sayıdaki kahkahanın ne önemi vardı?
dinciler hırsızdır çalar.
canım dereotlu poğaça istedi.
"kimsenin sevgisine ve onayına ihtiyacınız olmadığını kendinize hatırlatın."
iyi aile yoktur, Nihan kaya

Çocuktuk, artık değiliz. Kendimizden mesulüz. Mutluluk da mutsuzluk da bizim mesuliyetimizde.
aynı anda hem ölmek istiyorum hem istemiyorum. sanırım bu dünyaya ait değiliz.
Eric abim diyor yeter sen bu başlığa yaz diye ben çalmıyorum piyanoyu. Ama yook abim, madem üzüyorsun edebiyat parçalamamıza olanak tanı.
Eric abi ve atsii şov başlasın.
Sorumlulukların getirmiş olduğu kafa doluluğu yetmezmiş gibi, zil sesi duyunca "hayırdır lan bu saatte?" Diye düşünüp, sonra saçma bir kişinin gelişine tanık olmalı durumlar içerisine sık sık giriyorum. "Sen ne alaka?" Derken içten içe, dıştan -tabi daha kibar bir şekilde- "siz ne alaka eheh?" Diyorum. kibarlığıma zeval gelmesin. tabi misafirler hiç oralı olur mu? müsait midir, saat kaç olmuştur diye düşünmeyip, samimiyet sorgulamadan kapıda belirebilir. Hay yüzünüze kapı vurulasıcalar. (-sıcalar'ı kelimelere ekleyince demesi hoş geliyor değil mi?)
Neyse konuya dönelim. hayır efenim müsait değilim deyip kapıyı kapatmaya kalkışınızda kapının arasına ayak koyanları, tekrar zile basanları... yoruyorsunuz valla. Hayırdan anlar ama bir insan. Yüzünüze kapı kapanınca hani insan der "ulan bir daha gelirsem kapına, püü *tükürme efekti*." Max paspasın üstünde bir iki zıplarsın çeker gidersin. kardeşim uzatmalara oynamak ne?
hayır hayırdır, Siz hayırdır? bu 4.sınıf fen kitabındaki soru değil. d mi y mi? d ise başka bi soru ve yine d mi y mi diye devam eden. Evet ve hayır seçeneği var ve inanır mısın ikisi de direkt sonuç.
Aslında yazmak istediğim konu bu değildi. Fakat hayırdan anlamayan insanlar size içerleyişim asıl konudan sapmamıza sebep oldu. Bir daha yapmayın e mi kuzularım? Bak sonra boşuna eric abimizin parmaklarını yoruyoruz.

Asıl konu zaman kapsüllü insanımızın, kümemizin bir elemanı olmadığı halde aman ne olacak safları sıklaştırın diye belirişi ve ardından görünmezlik pelerinini ara sıra takmasına dair. anlayıp, tolerans gösterdikçe bazı şeyleri kendinde hak görüp, verilen alanı kullanmak yerine işgal ediyor algısı oluşturmasıyla, küme dışısın diye yol gösterişlere dair. zaten hiç kümemize de ait olmamıştı ki. Buradan bir atlı geçti hesabı kendini hatırlatma ve hayatıma dahil olma çabasını anlasam da, herhangi bir karşılığı yok. Belli ki onda da sürdürülebilirlik yok.
Satrançta rakibin hamlesine bakıp, acaba ne yapmayı hedefliyor diye düşünürken bazen onun öylesine, anlık bir hamle yaptığını gözden kaçırıyorum. Her şeyde mantık yok. Bazen öylesine. Eric abim üzgünüm öylesine bir gönderi için çaldın bu gece. Öylesine bir gece.
Arkadaşlarıma ne kadar iyi olduysam hepsinden kopmak durumunda kaldım çünkü tek taraflı oluyordu kullanılıyordum farkına geç vardım ama yalnız kaldım.
ya çok bir şey istemiyorum. iş hayatımda ki memnuniyetin yarısı kadar gönül hayatımda iyi olsa ne iyi olur. niye böyle oldu diye soruyorum kendime. yalnızlığımın kaliteli olduğu söylenemez çünkü.
insan tuhaf bir mahluktur. Kendisine değer verenden kaçar, eziyet edeni sever ...
Uff o kadar bir şey yaşamıyorum ki ot gibiyim duvarlarla iyi anlaştığımı söylemek istiyorum. Sorunsuz duvarlar. biraz daha edebî kitap okumazsam cümle bile kuramayacağım kesin böyle vaziyetin içine tüküreceğim. Böyle zevksiz böyle yavan.
Bütün romanları temizlikte gözümün önünden kaldırdım, çok üzüldüm ama tabiî bunu kimseye anlatamıyorum. iyi yönünden bakarsak artık daha az tozlanacaklar. sizi çok seviyorum, benim sadık dostlarım! dönüş vaktini mümkün olduğunca kısa tutmaya çalışacağım. He ama bir şey olur da dönemezsem sakın üzülmeyin, sizi hâlâ seviyor olacağım çünkü. ve döndüğümde size köpek gibi sadık olacağımdan da emin olabiirsiniz. Gerekirse bütün buluşmaları erteleyip yatarken bile sizinle uyuyacağım. Kalbimin yarısını size böldüm, diğer yarısı zaten hiç benim olmadı. Şimdi anlıyor musunuz niçin kalpsiziz? Eğer şimdi kalpsiz olmazsak bir daha hiç....
insanın en büyük budalalığı başkaları ne düşünür diye çekindiğinden dolayı yapmaktan vazgeçtiği herşeydir demiş Dostoyevski. 100 yıl sonra tanıdığımız, tanımadığımız Dünya üzerinde şu an yaşamakta olan herkes yok olacak. kınayan, yargılayan, dedikodu yapan, seven, aşık olan, kıskanan, nefret eden, sevinen, hüzünlenen bütün bir yaşam sadece 100 yıl sonra bu dünyadan tamamen silinecek.

Geçmiş yada gelecek yok. iki kavram yalnızca zihnimizde oluşturduğumuz bir yanılsamadan ibaret. Gerçek anlamda hissedilebilecek ve duyumsanabilecek tek zaman dilimi şu an. Ama geçmiş ve geleceği düşünerek kaybettiğimiz zaman dilimi de şu an. Anda varolamadığımız zaman aslında hiç var olmamış gibi olmuyor muyuz?
Ama bütün bunlara rağmen yine de düşünmekten sorgulamaktan vazgeçemiyoruz.
Gördüklerimiz ve dokunduklarımızın bile beynimizin içerisindeki nörolojik süreçler sonrasında ortaya çıkan subjektif yorumdan ibaret olduğu bu dünyayı ve kendi dünyamızı fazla abartmıyor muyuz?
ucuna et takılan ve sürekli hareket eden oltayı kovalayan bir köpek gibi sürekli birşeyleri beklemekle, birşeyleri kovalamakla, birşeyin peşinden koşturmakla geçmiyor mu hayat?

tüm bunlara rağmen ve tüm bunları bilmemize rağmen sabahın ilk gün ışıklarıyla herşey yeniden aynı şekilde başlamıyor mu? gece düşündüğümüz herşey sanki silinmiş gibi.
Önceden kazanmak için uğraştığım şeylerden şimdi kurtulmak için çalışıyorum.
insanlığa ve yakınlarıma olan Bütüüün güvenimi kaybettim, bundan sonra kimseye güvenmeyeceğim. Hiçbir insana da aklımdan geçenleri açık açık anlatmayacağım, herkes çükümü yesin.
Ansızın gelen şeyler hep güzel oluyor neden bilmiyorum.
Rastgele Bi bankta otururken tanıştığınız insanla, muhabbet ederken öğrenilen hiç bilmediğiniz Bi kitapla, youtubede rastgele karşınıza çıkan ve nasıl daha önce dinlemediğim dediğiniz Bi şarkıyla, her hangi Bi sosyal ortamda plansız tanışılan ve muhabbetini sevdiğiniz bir insanla, rastgele karşınıza çıkan ve kendinizi bulduğunuz Bi yazıyla karşılaşmak.. Hep keyifli olmuştur. içinde plan olmayan güzellikler her zaman daha çekici olmuştur. Bu da benim kendi hayatımdaki Bi tespitim oldu böylelikle.