bugün

Eski sevgilime son mesaj attığımda aslında asıl amacım onunla son bir kez görüşebilmek, belki de sevişebilmekti. Onu özlediğimi düşünüyordum o an için öyle gelmişti fakat daha ayrılalı çok az bir zaman geçmesine rağmen başkasıyla görüştüğünü öğrenince gerçekten midem bulanmıştı. Bazı şeyler bela gibi görünebiliyor, ama aslında bizim için çıkış yolu olduğunu da zaman geçmeden anlayamıyoruz. Şu an iyi ki de olmamış öyle bir şey diyorum. Ucuz atlatmışım.
Soğuk ve karlı günlerde, sokak hayvanları için, hergün yemek hazırlıyorum.
Bolca bayat ekmeği doğrayıp, et ya da tavuk bulyonla tatlandırdığım sıcak suyu, ekmeklerin üzerine boca ediyorum.
Ne onlar beni, ne de ben onları tanıyorum. Ama yemeklerimi sevdiklerini biliyorum.
Çok keyifli... Siz de yapsanıza....
sustuysak saf olduğumuzdan değil allaha bıraktığımızdan.
geçenlerde orada yazdım. şu ithaf şeyinden bahsettim. ithaf ediyordum ya hani. belki hatırlarsın sen de. o ithafların bir bağlayıcılığı olduğunu mu düşünmüştüm acaba. kesin öyle. 5 isme de dolaylı yollardan, ima ederek, ya da özelliğini belirten takma isimlerle ithaf etmek. öyle olunca hiç tanımadığım kimseler bile bakıp, "bana mı diyo acaba" diyebilirdi aslında. hele hele esas muhattap aldığım kişilerin bu siteyle hiç işi olmaması ihtimali de var aslında. o 5 kişiden 3'ü biraz olsun sevdiğim, aşık olduğum kişilerdi. diğer ikisini arkadaşlarımdan seçmiştim. niye yaptım? bir tanık arama güdüsüyle mi, bir koro yönetmek ister gibi mi, yalnızlığı bir nebze azaltmak için mi, kaderlerine hükmetmek –gibi saçma düşünceler– için mi? bilmiyorum.
--- o dönem olan çoğu şeyi bilmiyorum zaten. çoğu şey bilinmezlik içinde kaldı, unutuldu. çarpıtılan, bir yere bağlanır gibi olan, altında söylenmek istenen başka şeyler saklayan, başka bir bilineni saklayan sözler işittim çoğu zaman. en çok o sözler vardı havada. benim fazladan mânâ aramamı da atlamayayım ama, havadaki tekinsizlik, insanlardaki tedirginlik sözlere dönüştüğünde içimin burkulduğu, gitmek istediğim, tepki vermek istediğim falan oldu. herkes her şeyi biraz bilir, duyar. toplulukların bir araya geldiği, düğüm düğüm iç içe geçtiği ortamlar, bu gibi söylenmeyen, duyulmayacak sesle söylenen dedikodularla kaynar zaten hep. kendi kişisel ortamınız sadece görünürde güvenli bir yerdir. sizi, hayatınızı, size farkettirmeden deşecek insan çoktur. stalker da demiyim, stalk değil çünkü bu. her neyse...

insanın kendi yazmadığı şeyleri birilerine ithaf etmesi, olsa olsa, hediye verilen kitabın kapağının iç tarafına yazılacak bir nottan ibaret olabilirdi oysa. metni bozma pahasına, yazarın kendi kişisel ithaflarını değiştirmek sonradan bana da saçma göründü. hem amaçsız bir iş. ölmüş birine bir şeyler ithaf edesim geldi sonra da, bununla alakasız. ölenler anılmaya daha çok hak kazanıyor sanki. onu da henüz yapmadım. kendim yazıp ithaf etmek daha yerinde olur

sesleri daha az duyar oldum. duymaya da alıştım. en çok duyduğum şey "heyecan yaptı..." yorumu. sinir bozucu ama, heyecan falan yapmadığımda bunu niye duyarım ki? işin kötü tarafı, bu seslerin ne kadarının sokaktan, yan evlerden geldiğini, ne kadarının da benim kafamın içinde oluştuğunu pek ayırt edemiyor olmam. olsun duyulmuyor şimdi.
--- yaptığım şeyleri eleştiren, yorumlayan, fikir veren, saçmalayan, benimle konuşmaya çalışan sesler duyuyordum. delirmenin daha iyi bir göstergesi, bir belirtisi yoktur belki de. bir videoda adam şizofreni hastalarının yaşayışını anlamak için, dediğim seslere benzer konuşmaların kayıtlı olduğu bir ses kaydını kulaklıkla dinleyerek sokakta yürümeye çalışıyordu. gerginlik veren bir şey olduğunu falan söyledi sonra da. bunu kendi kendime yaptığım için, aslında şanslı sayılırım. hastalık yüzünden olsaydı bir ömür ilaçlarla falan, o şekilde geçerdi. bazen istediklerini yapıp, kendi iç sesimle o kafamın yarattığı karakterlere cevaplar bile verdiğim oluyor. beynim bu işi nasıl yapıyor, benim olmayan seslere benim olmayan düşünceleri söyletmeyi nasıl başarıyor hiç bilmiyorum. ama gerçekten konuşanlar da yok mu, kesinlikle var. onlar sokağın bir parçası haline geldikleri için yapıyorlar bunu. en çok akşam saatlerinde azıtırlar, iyice gece olduğunda ses kesilir. bir yazı yazarken, duvarlardan gelen sesler olunca, duyduklarımı yazının içine eklediğim bile oldu bazen. yalnız kendi adıma konuşmak değil, çevredeki tanımadığım insanların da sesi olmuş olabilirim biraz. bu son dediğim biraz abartılı oldu; bir kelime duyup "okursa belki bağırdığı için utanır" diye yazdıydım, hatırladığım kadarıyla

---

o değil de o bahsettiğim dönem boyunca (aslında iki dönem demeli, ikinciye geri dönmüştüm aynı yere) işi –düşüncelerimi– vardırdığım ruhani, varoluşsal konulara nasıl giriyordum, olmadık kuruntuları nasıl açıklanamaz şekillere sokup anlatıyordum şimdi hiç anlamıyorum. zaten istesem de anlayamam çünkü o aralar yazdığım ne varsa sildim. kalıntı bile yok artık. geri dönüp okuyup anlamaya çalışmak gibi bir fırsatı kendi elimle yok ettikten sonra, çok da umrumda olmadığını anladım. şimdilerde de, ara ara, güzel modlara girip güzel şeyler yazdığım oluyor, ama hep değil. o zamanki üstü kapalı, hissettirilen düşüncelerin yoğunluğu, dahası bu düşünceleri gerçekten düşünüp öyle yazıyor olmam (önce kendim inanarak) çok etkiliydi sanırım. bunları böyle açıkça tartışır gibi anlatmaktan şimdi hiç çekinmiyorum. ilk olmasının da milleti hazırlıksız yakaladığı, belki benim kendi kendime yaşadığım şaşkınlıktan daha da büyük bönlüklere yol açmış olduğu düşünülebilir. ciddiye almanın sonucu. ama ben de ciddiydim sanırım. öyleyse neden...
--- bilmiyorum. tanrıyı aramak, düşünce yoluyla ona ulaşmayı denemek gibi şeylere ayıracak boş vaktim vardı belki. sadece o olsa iyi. şeytanın aklına gelmeyecek manipülasyonlara da kalkışmışımdır muhakkak. çevrede değişen, değiştiği görülen şeylere kendinden bir pay biçmek, gençken kapıldığımız bir çeşit sanrı aslında. çok iyimser bir düşünce o. yine de hiç yok değiliz ya, sen de biliyorsun. bu dünyanın üzerinde dolaşıp, bu yaşamı idare eden, şekillendiren bizleriz. hiç üzerime vazife olmayan işlere bakıp değiştiklerin görmüşümdür en fazla. bir şeylerin değiştiğini görmekten, izlemekten haz duyanlar vardır benim gibi. üzerine konuşacak bir konu olması demektir bu. felsefi yolculuğum tanrı arayışı ile insanları fişteklemekten ibaret değildi. anlam aramak, anlam yaratmak, edebiyat kaygısı duydum. edebiyat deyince "uydurma" şeylerin hemen akla gelmesi gerekir. "şunu yaptım, bunu etmiştim, şöyle yapıyorum" diye anlatan birinin uydurduğunu, özellikle de bunları yazıyorsa uydurduğu ihtimalini gözden geçirmek gerekir. birinci ağızdan konuşarak da öykü yazılabildiği unutulmamalı.
--- eskiyi özlemiyorum ama eski üzerine düşünmeyi seviyorum. hatıraları, anıları düzene koymak, elden geçirmek gerek. şimdi millet eskisi kadar salak değil neyse ki. her dediğime inanıp kafayı yiyenleri görmüyorum eskisi gibi.
Çocukken nefes almayı unutmaktan korkardım.nefes almayı unutup öleceğimi zannederdim.
Küçükken inşaat halindeki binamızın üçüncü katından kolon demirlerine tutunarak kendimi binadan sarkıtırdım. Neyin kafası bilmiyorum.
Sanki bu anı daha önce yaşamış gibi hissediyorum sürekli.
biz 2015 nisan da falan tanistik ve bilen bilir o zamandan beri onun hakkinda entry giriyorum. Neyse.

2 yil once ben bunu seviyorum konusuyoruz falan. Yaz oldu ben alacatiya arklarimin yanina gittim. Orda biliyonuz bileklikler falan var. o zamanda batman vs supermanin trailiri yeni cikti ben batman diyorum o superman falan. Neyse. Bunu kesin anltmisimdirda. Baktim iki tane bileklik yanyana birinin uzerinde batman sembolu onudunde superman. Aaaa dedim bunu ben takarim supermanide ona alayim. Hani takmasada ben onu ona hediye aldm ya sevgmi paylascam. Aklimsira. Bi gece yatiyodm iste nerdesin gelmiyo musun falan mesajlasiyoruz. Ya dedim ben boyle boyle bisi gorunce aldim sana dedim. Bana dedi ki "bana sordun mu onu takcagimi falan mi zannediyosun?" Dedi.

Aldigim gunden beri 2 yildir o bilekligi ufak hediye ambalajinda sakliyodum. Yilbasi gecesi atmak icin cikardim paketten elimde uyumus kalmisim. Sabah uyaninca ilk isim atmak oldu.

Hani dedim "yak butun fotoraflari ona ait butun esyalari" kurtulurum belki dedim. Gerci bunu heryerden silerekde denemistim sonra gecen yilbasinda aglayip tekrar eklemistm mesaj falan atmistim.

Ya of ne anlatiyom bende bilmiyom ama seviyom iste. Nerde yanlis yaptim bilmiyorum. Belkide kendmi dogru ifade edemedim. Cok ihtiyacim var sicacik kollarina aslinda. Tam bugun. Bu gece bu sabah. Bu aksam.
Onunla vakit gecirmek benim icin bi mucizeye bagli heralde. Ben gel deyince gelmiyo cunku. Bi mucize oluyo. Bi sekilde gorusuyoruz iste. Dilegim o ki bi gece cok yakinda onunla uyuyim. Burnumda onun kokusuyla uykuya dalip gozumu onun yaninda acayim istiyorum.

Lutfen ya. Nolur. Sihirli bi peri gelip beni prensese mi cevircek yoksa 7 tAne cucem mi olcak ne bok olcaksa olsunda bi mucize bi siler olsun artk amk ya. Napiyim amk saclarimi 7. Kattan mi sarkitayim napiyim hep mi masallarda bu mutlu sonlu asklar amk.
Bir yanım hep kötü biri olmak istemiştir çünkü kötü insanların dünya umurumda değil eğleniyorlar biz her boku takıyoruz.

Kaybedenler kulübü.
itiraf ediyorum. Sana gideni durduramazsın, giden gider isterse demiştim. Sana gitme demiyecegim ama gitme ... Bunlar hep kuyruğu dik tutma çabaları.
asla yapmam, oyle biri degilim dedigim ne varsa yapiyorum. galiba oyle biriyim ben.
Gecenlerde bir kitap aldim. Nicola tesla'nin biyografisini anlatan bir kitap. Cocuklugundan, annesinden babasindan bahsederken bir an amerika'ya kadar gelip; cok titiz birisi olmasina ragmen güvercinlerle icli disli oldugundan bahseden bir kitap. Üstelik resimlerle ve belgelerle yazilmis, simdiye kadar tesla hakkinda okudugum en gercekci kitap diyebilirim.

bu gece yataga gecince elime alip okumak nasip oldu. Sirf gözlerimi dinlendirmek icin mola verdim. Saate baktim. Zaman su gibi akip gecmis. 1800'lerden 1900'lere daha sonra 2000'lere. Her yüzyil icerisinde cesitli gelismeler ve insanligin kendi kendisine yazdigi tarihler.

Yarin is var. Gözlerim hala baykus gözü gibi acik. Yorgunum ama uykum yok. Bu gece ilk defa neden fazla mesaiye kaldigimi kesfettim. Kafam cok yorgun. Hani cok calisan insanlar olur ya? Iste onlardan biri de benim. Iskolik felan da degilim aslinda. Eve is getirmesini de pek sevmem ama calismayi severim. Sirf evdeki, özel hayatimdaki ufak tefek sorunlari düsünüp; daha da büyütmemek icin calismayi tercih ediyorum.

simdi de okumaya devam etmeliyim. Sözlük icerisinde gecirdigim her zaman dilimi, uykumun kacmasina sebep olabilecek cesitli gereksiz düsünceleri beynime filizlendirecekmis gibi geliyor.
Şu sıra hayatımda hiç bir şey yolunda gitmiyor lan. Neye heveslendiysem yine olmadı amk!
Bir sürü insan sevdim ama onlar beni sevmedi. Eminim buna.
Kendimi kandıramıyorum.
dün bi kurabiye yapayım dedim nasıl becerdimse takır takur olmuş. yoldan geçen birinin kafasına atsam kafası yarılır. ama ar bokuna çaya batırıp batırıp yiyorum. bol malzemeliydi de yaa. portakal kabuğu, muz, hindistan cevizi uuuff ama sanırsam yağı az oldu ya da bilemiyorum başka sebep ne olabilir.
evet sözlük, 11 tane xanax içip meclis tv yi izliyorum. çok eğleniyor adamlar orada yahu.
uzun zaman sonra, ilk kez bugün birileriyle yumruk yumruğa kavga ettim. çok saçma sapan, gereksiz bir şey yüzünden -ki hatırladıkça sinirim tepeme çıkıyor zaten-. ama yine de birilerinin ne derece arkadaş ve ne derece de ikiyüzlü olabildiğini gördüm. işine gelince peşkeş çekenlerin, işine gelmeyince nasıl şerefsiz olabildiğini...

gerçek yüzünü gösteren herkese teşekkürler.
Tanrım, bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı; güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı öğret.

-Hırsızlığa, Yolsuzluğa, Diktatörlüğe ve başkanlığa #Hayır!
Eksi oy kasıyorum. Evet.
canım istedi, domates çorbası aldım. hazır. içine maydonoz, dere otu, az bişey de acılı ketçapla pul biber kattım. nefis bişey oldu.
şimdi ilk biramı açacağım
Kronik yorgun ve bıkkınım.
Bir saat önce instagrama attığım fotoğrafa bir arkadaşın yorum yapmasını beklemiyordum. Yaptı.
Gardaş geliyor tam 6 ay sonra.şimdiden isim arayışına girdim.cinsiyeti belli değil ama olsun.kazık kadar herifim kardeşim oluyor.ismini ben koycam.erkek olursa bizzat ben eğitcem kız olursa 2 numaraya paslarım.zaten o da kız.resmen şoktayım.
Akpartili birini ciddiye alamıyorum. Gerçekten karşımda maymun olsa daha çok saygı duyacak vaziyetteyim artık. Üzgünüm ama bu denli güce tapan zavallılar bana bunu yaşattılar.