bugün

Dengesizliğe tahammül edemiyorum hala sinirim geçmedi.
Reel de olsun burda olsun 4 tane yediler diye kuduran fenerlileri gördükçe gülüyor, maçın tek dakikasını izlemediğim halde hakemi savunup onları deli ediyor ve bundan büyük bir keyif alıyorum. *
Merhaba kendimi aynı hislerin eşiğinde bulan ben. Merhaba hislere bile madde gözü ile bakan, insanlığı ölmüş ayna ki suretim. Ve merhaba saçmalıklarımın alengirli cümlelerinden bir anlam çıkarmaya çalışan sevgili okuyucu.

Yaşıyoruz işte deyip bitirmek isterdim. Ancak süregelen bu anlamsızlığın ve arayışın cevabının, bu olduğuna dair inancım o kadar da güçlü değil. Bilimin bize öğrettiği organizmanın yaşamsal faaliyetlerine devam etmesinden bahsediyorsak, evet yaşıyoruz. Peki bilimin atası felsefe “neden?” sorusunu sorunca “yaşadığımız kanısı” ne kadar bizi tatmin ediyor? Her gün yaşadığı sanan insanlarla karşılaşıyorum. Bir makinenin dişlisi gibi sistemin parçası haline getirilmiş insanlar. Ve varoluşunu o dişlide ki işlevi ile kanıtlamaya çalışanlar… Kiminin çarkı çok büyük, kiminin küçük. Ama hepsi yapılması gerekeni yapmaya çalışıyor. Ve kuralsızlığa kural getiren bizler hep varolan enerji gibi bir maddesel yaklaşım da bulunuyoruz. “Hep vardı.” Sevgi de, ihtiras da. iyilikte kötülükte “Hep vardı.”… Ve tiyatral oyunumuz, “yaşam” ‘da koyduğumuz kurallara göre rol arayışına geçişimiz… Sahte olan sonsuz mutluluk için, sonlu zamanımızı harcar olduk. Varoluşumuzun ilk gününden beri, bu böyleydi. Ve muhtemelen insanlığın son gününe dek de böyle devam edecek gibi. Peki ne içi yaşıyoruz? -Tiyatronun dışında ki senin, varoluşunda ki anlamı ne?
yazan 6.nesil yetkili olunca bir bildiği vardır.
tam bir yıl olmuş. her gün spora başlama kararı alalı. ama bu pazartesi başlıyorum amına koyim.
flörtöz bir kadınım ben fakat bu aralar tipim buna müsaade etmiyor *
kalbimin her tarafı kağıt kesikleriyle dolu içini açsan Dünya'ya kıyameti getirecek kadar öfke, üzüntü, keder ve tüm insanlara yetecek kadar büyük bir mezar alanı var.*
Bütün gün güçlü görünüp yatağıma yattığımda ağlıyosam bütün günün neşesi o yatakta ağlarken sıfırlanıyor.
Kızla eve gideceğim şimdi bir de kardeşi bende geleyim beraber oluruz diyor kız, siz yaparken izlerim diyor. izmirde lazım olan varsa alsın onu, sarışın mavi gözlü. Rahat rahat yapacağım kızla ama kardeşi de bende olayım diye tutturdu. Ağır abaza varsa o kızı verebilirim bana nasılsa bir tane yeter.
Yalnız kaldıgım da hep daha kaliteli zaman gecirmeliyim kitap okumali bolumum hakkin da arastirma yapmali film izlemeliyim diyorum. Sonra kendimi televizyon karsisin da salak bir dizi izlerken elim de cekirdekle buluyorum. Pof cok sıkıcıyım.
bazı zamanlar;

eskimiş ve buruşmuş, ortasından yırtıldığı için izole bantla bantlanmış herkesin kurtulmaya çalıştığı 5 tl gibi hissediyorum.
google fermuarın icadını bile hatırlarken, çanakkale deniz zaferini hatırlamadı... yaraları var belli ki.

not: türkün türkten başka dostu yoktur...
butun ergen kulupler, futbol fanatikleri, beyinsiz embesiller beni cok sevdiğim futboldan cok hizli bir sekilde sogutuyor.

siktigimin ulkesinde gundem oldu bi mac aninda.. kanima dokunuyor lan her seyin bir anda degismesi, unutulmasi. karalar baglayin, gulmeyin demeye hakkim yok, kimsenin yok. ama sikik bir mac yüzünden değişen gundem ulkeden de futboldan da sogutuyor. yalanci duyarliligini sikeyim bütün kuluplerin. iki yuzlulugunu sikeyim insanlarin.
ölüm yakinlarimizi buldugunda bir seylerin farkina varacagiz millet olarak. herkesin bi yakininin olmesi gerekiyor cunku terorle.

neyse sıktır edin, hadi haftasonu oynancak derbiyi konuşalım, hakemleri falan konusalim. gazeteler bunlari manset yapsin.
kemalist bir şahsiyet olmamama ve bu türküye karşı özel hisler beslememe rağmen bazı bazı kendimi içimden sarı saçlım mavi gözlüm söylerken buluyorum. hatta içli içli "nerde, nerdeee?" diyorum. hatta başlayınca bütün gün söylüyorum, başka bir şeylere odaklana dek.
tavşanlardan ve kedilerden korkuyorum.
Kürtlerle pek fazla arkadaşlık yapmamaya çalışıyorum. Gerçekten tanıdıklarım hep içten pazarlıklı çıktı.
Şimdi size hayatımın en büyük travmasını anlatacağım.

5 yaşımda herkesle iyi geçinen, yaramazlık yapmayan, uyku saatlerinde ağlamadan uyuyan, neşeli cıvıl cıvıl pıtırcık bir anaokulu öğrencisiyim. Havalar iyice ısınmış, okul sona doğru yaklaşmış, hazin son ayak seslerini usulca duyurmaya başlamıştı ve tabiki biz de diğerleri gibi yıl sonu müsameresi yapacaktık.

'Pamuk prenses ve yedi cüceler' oynanacak. Ve bilin bakalım prenses kim? Tabiki de justicia. Sınıfın da en yakışıklı çocuğuyla oynayacağız nasıl mutluyum anlatamam. Zaten böyle sürekli evciliklerde o baba ben anne oluyordum yemekleri hep birlikte yiyiyorduk filan şimdide ben prenses o prens olacaktı. Bir hafta boyunca provalar yapıldı, prenses kostümlerimiz geldi, replikleri hocalarla birlikte ezberlemeye çalışıyoruz vs derken bir gün bizim piyes ekibi yine toplandı. Sema hoca vardı kulakları çınlasın durdu ve bana dedi ki 'justicia'yı boyu uzun olduğu için ayna yapmaya karar verdim.'
Dünyam başıma yıkıldı. O sırma saçlı, prensimin prensesi olan beni kadın aldı ayna yaptı. Melis diye bir kız vardı hiçte sevmem onu da aldı prenses yaptı bu.
Evet prenseslikten aynalığa terfi edişim bu şekilde oldu ve tüm piyes boyunca yaptığım şey yalı kazığı gibi ayakta durup boş çerçeve tutmaktı.

Bir çocuk için atlatmak gerçekten kolay olmuyor, uzun süre etkisinde kalmıstım ve şu yaşımda hala pamuk prensesten nefret ederim.
sözlüğün en kaliteli yazarı olduğumu itiraf ediyorum. açık ve net.
Bende karşımdaki insanın niyetini anlama kabiliyeti hiç yok. Çok yorgunum. insanların benden ne istediklerini anlayamamakla, beklentilerimin olduğu insanı anlayamamakla çok yoruldum. Cesaretim de yok sormaya, takıntılı takıntılı yarım saattir bir daha online olmasını bekliyorum.
Demin elimi yıkarken sanki suya temas ettiğinde parmağımı elektrik çarpmış gibi hissettim. Ama ufak bir şeydi. Çakmaklarda olan o mekanizma çarpması ama daha yoğunu gibi. Ya da bir anlık dalgınlık ile öyle sandım. Ve romantik komedileri sevdiğimi farkettim. Şapşalca ama fena değiller.
moralimi bozmuyorum boş ceviz için .
uzun zamandan beri ilk kez bu gün kendimi değerli hissettim,hissettirildim.
Ona bakarken, onu yaşarken, Geriye dönüp baktığımda, hayatımı doymak bilmez bir bencillik üzerine harcadığımı düşünüyorum. O zamanlar sevgi sandığım şey aslında tek taraflı beslenen hırstan, kibirden ve bencillikten ibaret bi' karmaşanın saklandığı örtüyü kaldırıp bakma heyecanıymış. Bu heyecan hangi tarafa aitti, bilmiyorum. Her iki durumda da önemsiz çünkü birinde kendini keşfetmenin çirkin boyutu apaçık belli iken diğerinde gerçeği göremeyecek kadar aptal olmak söz konusu. Ne aptalmışım...
Şimdi bakıyorum... Şimdi sadece bakmıyor, yaşıyorum...
Şimdi ne güzel yaşıyorum. Şimdi iyi ki yaşıyorum...
ceketi giyince karizma oluyorum .
hala severim kendisini ama bana iyi gelmediği için engelledim konuşmuyorum artık.
ama köpek gibi sevdiğimde bir gerçektir sağlık olsun elbet başkasını da seveceğiz.
aşk zor şey.