bugün

bugun evde yapılan tuvalet tadilatı sonucu sabah dokuz buçuk sularından beri tuvalete gitmemekle birlikte bir ton meşrubat tüketimi sonucu oturduğum yerden kalkmaya korktuğum gerçeği.
whatsapp adlı aplikasyon aracılığıyla kendi üryan fotoğraflarımızı karşılıklı paylaşabileceğimiz hanım bir arkadaş arıyorum. arkadaşlar ciddiyim, azdım.
sözlük itiraf ediyorum seni bıraktığım gibi bulmadım.eskiden daha bilgi doluydun simdi saçmalıyorsun da saçmalıyorsun tuhaf tuhaf başlıklar, saçma sapan özensiz entryler. anladım ki sen de yeni nesil olmuşsun hayırlı uğurlu olsun...
uzun zamandır bir sözlük kızıyla mesajlaşmıyor buluşmuyorum. bir eksiklik hissediyorum.
Son yıllarda senede iki kez kutlanan doğum günleri beni yoruyor.
insanlar kimliğimi gördüğünde yanılıyor.
Ah babacığım egolarının kurbanı bir doğum tarihim olmamalıydı.
Senden daha önce yaşlanacağım böyle giderse.
Neyse ben en çok böyle şeyler isterim zaten sakın benden önce ölmeye kalkma ne olur.
O anneciğe de sahip çık.
Ayrıca siz olmadan hastaneye gitmek çok can sıkıcı az biraz da sahipsizmiş gibi...
bu saatte asfalt calismasi mi yapilir arkadas? o adamlara da bize de yazik. bina sallaniyo lan makine calisirken. senin gibi belediyenin.
Çoğu şeyden vazgeçtim. Bıkmış ve usanmış bir haldeyim. Kıskançlıktanda beyin damarlarım yırtılacak.
bu sözlük var ya bu sözlük...
zengin olsam dünyayı gezer bir yer de 2 yıl durmazdım.
ama dünyayı gezecek kadar zengin değilim.
zorunda kaldığım için evlenecem.
çok param olsa evlenmem.
hayır burda bahis ettiğim para 900.000 tl gibi bir rakam
buna 10 tane ev alırım 2 sinin kirasını terkedip gideceğim anama bağlarım.
gerisinin kirasına dünyayı gezerim yemin ediyorum.
tabi hayal dünyasında yaşamıyoruz ölmeye cesaretimiz olmadığı için yaşıyoruz.
insan isteklerini karşılayamayacağı bir hayata sahipse boşuna tüketmemeli ölmeli bence ama korkağız.
cehennemden korkuyoruz ne biliyim. acı vermesinden korkuyoruz.
korkak bir hayat yaşıyorum sözlük.....
bazen çok gereksiz buralar.
Kazık kadar oldum hala karanlıktan çok korkuyorum sanki gözümü yumunca biri beni izliyor zannediyorum yorganın içine girsem de geçmiyor çok korkuyorum annemlerin yanına gitmek istiyorum ama yataktan çıkmaya da çok korkuyorum.
3-4 gece önceydi. taksi çağırdım. taksime gitmekti planım. bi arkadaşımın doğum günüydü. gidip saçma sapan triplere gircez işte. 'iyi ki doğdun, iyi ki varsın, iyi ki tanımışım seni' diye saçmalıcaz işte. uzun zamandır görüşülmeyen arkadaşlarlar sahte sohbetler yapıp, birbirimizin telefon numaralarını asla aramamak için alıp, 'olum hep aklımdasın lan, çok özledim seni' falan diye konuşucaz aptal aptal.

evin önünde taksi bekliyorum ama nasıl bi sıkıntı var içimde. bi yere sahte insanları görmek için gitmek ve buna zorunlu kalmak nasıl bi duygu anlatamam. bi şeyi zorunlu kaldığın halde yapmak. dünyanın en iğrenç hislerinden biri. salhaneye götürülen çaresiz sığırlar olur ya, aynen öyle hissediyorum(bu nasıl bi benzetme amk). taksi geldi. bindim taksiye ama resmen acı çekiyorum lan. gitmek için en ufak bi nedenim olsa evden dahi çıkmıcam. taksici bana bakıyo ben taksiciye. nereye gideceğimizi söylememi bekliyo adam ne yapsın. ekmek parası peşinde işte. 'taksime gidelim usta' diyemiyorum lan bi türlü. şöyle adamla göz göze geldim.

-ee abi nasılsın?
-allaha şükür abicim. sen nasılsın?
-eyvallah abi.

ama adam bekliyo işte gideceğimiz yeri söylememi. çok ilginç bi his. zamanında uzun süre aynı sınıfta okuduğum adamlarla görüşmek istemiyorum. midemde bi ağrı var resmen. normalde çok rahat bi adamım ama bu çok farklı bi duygu. zaten kendi problemlerimle uğraşmak zor geliyo. kendimi bile çekemiyorum bu aralar. bu yaşımda karşılaştığım en büyük dibe vuruşumla boğuşuyorum. öyle dağılmışım ki doğru düzgün cümle kurmaktan dahi acizim.

taksiciye doğru döndüm. ama çıkmıyo işte 'taksim' kelimesi. resmen taksiciyle bakışıyoruz. gay aşkı gibi olduk amk. arkadaki fonda polis akademisi filminde mavi istridye barında çalan müzik olsa, taksiciyle o an yiyişmeye başlıcaz yeminle. neyse gelelim sadede. yazması bile ne kadar kolay dimi. taksim lan taksim. 6 harf altı üstü. bi türlü söyleyemedim. 'istediğin yere git abi' sözleri döküldü ağzımdan istemsizce. düşünerek ya da planlayarak yapmadım bunu. adam afalladı. lan zaten tipim at hırsızı gibi. ilk olarak kesin gaspçı zannetmiştir. ama şive falan allahtan düzgün de yırttık. o da düşünmeye başladı. şimdi uzun bi yere gitse -ki bütün taksiler gebzeye kadar gider o durumda- ayıp olacak diye çekindi. 'abicim o zaman yeşilköye gidelim, hem fazla yazmasın hem de sen iyi değilsin, deniz kenarında bi hava al, sana telefon numaramı vereyim. gelirken de ben alayım başına bişey gelmesin 'dedi.

yolda bir kelime dahi konuşmadım. konuşamadım yani. yaşadıklarımı, olayların beni nasıl bu hale getirdiğini ve bu labirentten nasıl çıkabileceğimi düşünüyorum. nasıl geldik anlamadım bile. yola bakmıyorum ki. kafamda filler tepiniyo resmen. taksiden tam inerken 'abi sen de gel bi çay içelim' dedim. nasıl dediysem amk. tam oğlancı gibi ısrar ediyorum adama. evet bu sefer arkada polis akademisindeki mavi istridye barında çalan müzik girdi. şaka lan şaka. ağzımdan istemsizce dökülen cümleler işte. sadece yalnızlığın ağızdan çıkarttığı bi cümle işte. yine şaşkın bakışlar arasında 'bi yarım saat oturalım abicim' dedi. tanıştık yürüken. adamın adı faik. güzel bi abimiz. iyi ki de bu adamı tanımışım. çaylarımızı içtik. sohbet ettik. meğer ne acayip hayatlar varmış lan. 1 saat falan oturduktan yeşilköy marinada taksiye doğru yürürken orda demirlemiş bi yattan 'oo faik nasılsın?' diye seslendi biri. 3-5 dakika içinde diğer yatlardan bi ton adam geldi. 'faik' adını duyan geliyo amk. rockstar gibi maşşallah. hepsi bi ilgi gösteriyo bizim taksici faik abiye anlatamam. hepsiyle tek tek vedalaştı taksici abimiz. neyse taksiye bindik eve gelirken kurt düştü içime. adam orda 5 dakika durdu, bütün marina etrafına toplandı adamın. sormaya da çekniyorum. ulan taksiye bindiğimde 2 kelime konuşmaktan acizdim, şimdi götüm başım oynamaya başladı taze palamut gibi. neyse, cesaretimi toplayıp başladım;

-abi orda 2 dakika gözüktün marina başına toplandı. olay ne?
+bak oğlum. senin bi problemin var. ve bu seni oldukça sarsmış. muhtemelen de bugüne kadar karşılaştığın en büyük problem.
-doğru tahmin abi.
+işte ona 2 sene sonra götünle güleceksin. xxxx tekstil firmasını duydunmu?
-duydum abi (ki harbiden zamanın en iyi tekstil firmalarından biri)
+hah işte ben onun sahibiydim. inanmıyosan da soyismim bu. internetten gir araştır.1999 yılında 600 bin dolardan fazla borçla battım. bütün malımı satıp borcumu kapattım. hatta onlar yetmedi kredi çektim. o da 2 sene önce bitti. elden aldıklarımı saymıyorum bile. hala da ödüyorum onları. çektiğim krediyi 10 yıl ödedim. o adamlar beni nerden tanıyo biliyomusun?
-nerden abi?
+zamanında ordaki en büyük yat benimdi. o yüzden takma bunları. canını da üzme. hele hele anne babanı hiç üzme. para kazanılır. bak ben battım ama hala evime ekmek götürebiliyorum.
-eyvallah abi.
eve gidilir ve bütün gece düşünülür. faik abi haklıdır.

itirafı yazayım da format daha fazla ağlamasın.

burdan doğum gününe gitmediğim arkadaşımdan, cenk'ten özür dilemiyorum. gelmedim aga. sadece gelmek istemedim hepsi bu. eğer bana kızıyosan bunun için ve trip atacaksan bu yüzden, senin de adamlığına sokayım.
konuşmam lazım. etrafımdaki insanlar o kadar boğdu ki artık cidden konuşmam lazım. hiç tanımadığım insanlarla tanışmaya, konuşmaya ihtiyacım var. sanırım 8-9 aydır kendimi kapattım her şeye ve patlamam yakın. bir çıkış yolu bulmam lazım. yaklaşık bir senedir yeni biriyle tanışmamışım lan. yuh! ek olarak, ev arkadaşım ve sevgilisinin ağızlarına birer tane çakasım var. eşşek kadar olmuşlar hala ağızlarını yamuk yumuk bükerek aşkım aşkom aşkoğoğoğom falan diyorlar. pezevenk o kadar alışmış bana da aşkım dedi geçen gün. dalıcam bi gün sabrediyorum. istanbul'un göbeğinde ne güzel tek başıma yaşıyordum lan nerden aldım bu hıyarları eve. iyilik falan yapmıcaksın amk.
gogsumde dayanilmaz bi agri var ara ara bayilacak gibi oluyorum ama hic umrumda degil bi an once olmek istiyorum.
Ameliyat oldum, ilk gün ilaçları içmeyi unutup bileklerimi kestim. Köpek gibi de sarhoşum.
üniversite son sınıfta ilk defa okul tuvaletine sıçtım.
dışardan bakana ne güzel bir hayatım var hiç bir şeyi dert etmiyorum hep gülüyorum neşeliyim falan.
zor sözlük zor içimi acıtabilecek kadar değer verebilseydim keşke bende birşeylere
yaşadığımı hissedebilseydim. ölüm bu kadar güzel gelmezdi bana.
ölecek cesaretim yok diye yaşıyorum. hiç bir kimseye kızgın değilim kırgın değilim.
kızgınlığım yaradana kırgınlığımda keşke herşey bir insan oğluna kırılmak kadar basit olsa.
keşke bende etrafımdakilerle aynı derde ortak olsam aşk için ağlasam. mesaj atmadı diye kızsam.
yada annem hasta diye üzülsem. bunlardan daha büyük sorunlar olduğunu bilmiyorlar.
Desem mi ki?

Bunu ne zaman bir şey dıecek olsam 2 saat düşünüyorum...
bu sabah kocasinan mezarlığından geçerken kendimi sorguladım, neyim napıyorum ne için yaşıyorum diye. kulağımda adını hatırlamadığım ama içimden geçirdiğim fatihayı kesebilecek kuvvette sesli ve hareketli BiR ŞARKI olduğunu hatırlıyorum. kendimi sorguladığım nokta da tam burda başladı: sure okurken kulaklığımı çıkartmak istememiştim. beni fatiha okumaya iten sebep de zaten aynı mezar taşına 3 4 kere baktıktan sonra adamın rahmet istediği hissine kapılmaktı. kendimi suçlu hissettim. geride bıraktığım tum hafta abdestsiz gezmiştim. bu nedenle annemin ruhuna bir yasin bile okumamıştım. sanırım bunun günah çıkarmasıydı bu sabahki fatiha. okuyup bitirdikten sonra kalbimin ne kadar kirlendiğini zaman içinde benim bunu nasıl da farketmediğimi sorguladım. hatırlıyorum oysa küçükken mezarlık gördüğümde şarkı söylemeyi bırakır babama radyoyu kapattırır mezarlıktaki tüm ölenlere fatiha okur ardında da allahım musluman olmayan insanları da cennetine koy derdim. şimdi din kardeşimi bile düşünmüyorum. o kadar bencil biri haline gelmişim ki okuduğum duayı annemden ve mezarlığında bulunan şehitten başkasına hediye etmiyorum. ha durup düşünüyorum zaten hiçbir zaman maneviyatı çok kuvvetli bir insan olmadım diye. ama çocukken kuvvetliymiş onu farkediyorum. maneviyat için temiz bir kalp gerekirmiş. bizler büyüdükçe kalpleri kirletilen insanlarız. bırakın çocuk ruhlu kalsın herkes. çocukken düşündüğünüz iyi dilekleri aklınıza getirin şimdi. o saflığı temizliği...
EDiT : iMLA.
noldu bügun bana itiraflarıda okuyodum yukarda, incindim i indirdim, sildim i siktim, okuyorum, noldu bana.
istanbul , izmir , antalya , trabzon arasinda mekik dokumaktan ebem sikildi artik .
Evet ben yanlış bir adamım. En büyük itirafım bu.
sozluge geldigim ilk zamanlara nazaran, bu zamanlar da trolllesmeye basladigimi fark ettim. nedendir bilmiyorum ama bunu takmiyorum.
ortam, insani cidden etkiliyormus, bunu birkez daha anlamis oldum.
işyerinde tuvalete gittiğimde telefonla konuşuyorum.
saçımı kısacık kestirsem rahatlar mıyım acaba.
bensiz yapamasın.

http://www.youtube.com/watch?v=P1e3nB0Wlok
sanırım en uygun şarkı bu.
güncel Önemli Başlıklar