bugün

sınavlara girmek istemiyorum. 300 sayfa ezberlemek istemiyorum. bu zihniyete son vermek istiyorum. sınavda beklemediğimiz yerden soru gelmesini istemiyorum. kalmak hiç istemiyorum.

fazla hayal mi kuruyorum ne !?
her şeyin anlamını yitirdiğini görebiliyorum. daha fazla güç gerekiyor, her şey için.
şu yaşıma geldim allah'ın adaletini göremedim henüz.

fakir gittikçe fakirleşiyor, zengin gittikçe büyütüyor götünü.

bebek ölüyor lan. insanlar yaşlanamadan ölüyor olum. çocuklar okula gidemiyor lan.

ama bir allah var biliyorum onu.
uyanıklık yapmak isterken, kendini salak durumuna koyanlar her zaman komik gelmiştir. her yerde olduğu gibi burada da bu arkadaşlardan bol bol mevcut.

şöyle ki; yazarımız gayet güzel, kendine göre şahane bir entry giriyor. buraya kadar her şey normal. zaten hepimiz yazdığımız entry'nin ilk dakikalarında en beğenilenler istatistiğine girmeyi hak ettiğini sanıyoruz. ama aslında entry'nin ne mal olduğunu ilerleyen dönemlerde okuyunca görüyoruz da neyse konumuz bu değil.

bu yazar için acayiplik entry'i girdikten sonra başlıyor ve birkaç dakika içerisinde hemen entry'sini;

"edit: yeter eksi manyağı oldum"

"edit: vurmayın lan yeter!*"

"edit: kezbanlar aramızda"

vs.

minvalinde düzeltiyor.* henüz entry bir kez oylanmış hatta hiç oylanmamış bile. tabi önemli olan bunu niye yapıyor? açıkçası bu *yazar kişisi "ben böyle dersem hem bana acıyanlar hem de benim gibi düşünen ama oylama yapmayanlar hemen basarlar artıyı, ben de karmanın gözüne vururum" diye mi düşünüyor ne düşünüyor bilemiyorum.

bu sorunun temeline inilip derin analiz yapılabilir. hatta bu analiz de çocukluğu bırak vitaminlik günlerine kadar gidebilir. ama benim amacım o değil. buradan bu arkadaşlara seslenmek istiyorum;

-bak sevgi kelebeği belli ki yeni tasarım kullanmıyorsun, saygı duyarım ancak; bil ki yeni tasarımda entry'nin kaç oy aldığı hemen sağ tarafta görünüyor. yani sen hiç oylanmayan entry'i editleyerek bi halt elde edemezsin. boşuna kasma. veya kas, komik oluyor.

not: tabi editleyen herkes böyledir demiyorum. onlar kendilerini biliyorlar, isim verip rencide etmek istemiyorum. ***

edit:vurmayın yeter!*
Sözlükte 2 haftada 2 kişi bayan sandı ya la beni.
fuck buddy ilanıma ciddi ciddi cevap gelir sandım bide utanmadan mesaj geldimi diye baktım ya la.
itiraf ediyorum ki,
annesi babası çocukken terketmiş, yetimhanede büyümüs, aradığı sevgi ve aşkı kimsede bulamamış, bol kazık yemiş, aldatılmış, hayatta iyi bir insan olduğuna inancı kalmamış birinin gelip beni bulmasını bekliyorum.
ilkokula başlayacağım sene tek heyecanım mavi önlüktü sözlük. Benim için 1.sınıf o mavi önlük ve beyaz yaka demekti o derece. insanın çok istediği olmaz misali tutup beni formalı bi okula yazdırdı ailem. formayla okula gidip geliyorum ama mavi önlüklükleri görünce bende bir heves, kitaplardaki öğrenciler mavi önlüklü falan bende bi özenti. 2.sınıfa geçtiğim sene bolu-düzce depremi oldu, bizim ev yıkıldı, bende apar topar zonguldak'a teyzemlerin yanına gönderildim kardeşimle beraber. eğitimime ara verilmesin diye de kuzenlerimin gittiği ilkokula göndermeye karar verdiler beni. benden 2 yaş büyük olan kuzeniminde kendisine kısa gelen bi mavi önlüğü vardı, teyzem de bendeki bu mavi önlük sevdasını biliyor, kuzenime önlüğü bana vermesini okula giderken benim giymemi söyledi. Sözlük inanır mısın artık ne illet ne şeytan bi kuzense şu kuzenim vermedi bana önlüğünü. gitti kendisine küçük gelen önlüğü giydi. ben de sivil sivil gittim okula. Bi mavi önlük giyemeden şu ilkokulu bitirdim yazıklar olsun.
O kadar utanıyorum ki. Yani o kadar malım o kadar dikkatsizim ki. Akıllı telefon yerin dibine girsin. O whatsapp'ın ta amına koyim. Resmiyetten ve mahcubiyetten ödün vermediğim bir büyüğüme yanlışlıkla 'ben gözümü kapatacağım muratta yatağında 31 çekecekmiş' yazdım. Bu nasıl açıklanır ki. Bu nasıl bir pisliktir ki. Odasına kitlediği için ev arkadaşıma tehdit mesaji yollamaya çalıştığıma nasıl inandirabilirim ki. Benim hakkımda neler düşünülecek aman allahım öleyim ben. Genciz falan kanımız hızlı akıyor da. Bu nasıl bir cümle yaaaa.
uzun bir yürüyüş gibi seninle konuşmak, her seferinde; bir deniz kenarında; dalgaların kayalarla hasbihalinden başka ses seda yokmuş gibi doğada; arabalar daha keşfedilmemiş, binalar göğe doğru yükselmemiş gibi bir tarihte; bir deniz kenarında uzun bir yürüyüş gibi her seferinde; seninle konuşmak.

- bunu o'na söyleyemedim. buraya yazdım. (bkz: bir saklama kabı olarak sözlük).
- aferin.
Seni bırakmam sözüne inandığım tek kişi annem.
bi gün cips veya patlamış mısır yerken ölücem. ciddi ciddi bak.
ne zaman bunlardan atsam agzıma bi kaç tane ya boguluyorum ya damagım boydan boya yara bere içinde kalıyo. nasıl bir bogaz yapısına sahibim anlamadım lan.

yukardaki itirafları yapan ve devamını yapacak olan yazarlara özel not: itirafları özet geçin lan insan okuycak bunları.
nasıl bu duruma geldiğimi bilmiyorum sözlük...

buraya uzun uzun yazıyordum; sonra özet geç piç laflarını anımsadım; kabûl et, uzun yazıları okumuyorsun...

çok yalnızım be sözlük! lan yalnızlıktan kusacağım!

şunu okuyan bir hatun gelsin be sözlük. yaaa bir şeyler paylaşalım. şefkat göstersin, biraz hâlden anlasın. seks değil derdim, wallaa bak. tamam, olursa "hayır" demem ama wallaa o değil. oturalım, konuşalım. kahve yapayım. karşılıklı sigara içerken gözlerime baksın... anlasın beni. şefkat be sözlük!

lan öleceğim yalnızlıktan!
üzüldüm ama üzülmemis gibi yapayim takmamis gibi yapayim gülücüklü yazilar yazayim en samimiyetsiz sey en yapamadiğim. üzüldüysem üzüldüm iste gülücüklü falan yazamam gülücüksüz de yazamam ne yazcam gelip buraya yazarim. üzüldüm ben.
20 yaşındayım. şu zamana kadar özel hayatımda dikiş tutturamadım. birini beğensem veya hoşlansam ya " seni arkadaş olarak görüyorum baba naber ya", ya da " sen çok bir insansın ama olmaz" türünde cevaplar aldım. üniversitede ise bu konuşmalar; "o kızla olmaz, sana fazla oğlum" evet ulan kız çok güzel. evet ulan ben de yakışıklı değilim belki. napayım lan söz geçiremiyorum hislerime, ulan napayım? düşünerek seven, aşık olan birisi varsa bana yollayın. hiçbir şey kazanamadım, bari bırakın umutlarım kalsın.
isteyen her kadına , giydikleri bir külotlu çorap kadar yakınım.
bence yaşanabilecek en kötü şey sevdiğinin birinin artık olmaması, yok olması, ölmesi. insanlar öyle basit şeylere kafa yoruyor ve üzülüyor ki.. çok mantıksız. bazılarımız yaşadığımız ufak tefek olayları kafamızda büyütüp acı çekiyoruz, üzülüyoruz. bizim olayımız bu işte. gerçekle yüzleşmekten mi korkuyoruz ya da düşünmek mi istemiyoruz acı gerçeği bilmiyorum. ama sevdiğimiz insanların yok olup gideceği gerçeği varken şu hayatta daha kötü bir şey düşünemiyorum. diğer şeyler çok basit, saçma, mantıksız ve uyduruk şeyler geliyor.
Milletin ailesi 'otur da ders calis' diye baski yapar, benimkiler ben ders calisirken; 'hadi yeter yat uyu' diyor. Ne yapsam bilemedim.
bazı hikayeler sinir bozucu derecede ve istemsizce tekrar eder. yeni bölümleri yoktur onların, ne kadar çok tekrar edilirse yine ilk kez yaşanıyormuşcasına takip edilir ve kahretsin ki yine aynı heycanı verir.

hal böyle olunca konuşmanın anlamı kalmıyor, kalan durumu anlatmak için susacak var imdada yetişiyor.

***

Aslında duvarlar kapılara örülüyor. Pencereler ki, zaten doğuştan demirli! "Güneş alsın kâfi" zihniyeti bir inşaat şekliyken böyle yapılmış evlerde yaşadıkça bir hayat felsefesi halini alıyor!

Bir kentin ufuk çizgisinde bitmediğini anlamak için "gitmek" değilmiş gerekli olan. Büyümek de istermiş sınırları görebilmek. Büyüdük! ve Büyüdükçe, büyüdü dünyamız; aslında daha da yükseldi tel örgülerimiz. Bir gün "aşarım" dedin, bir gün "aşarım" diyorum. Kendi geleceğimizi ütopyalarla ipotek altına alıyoruz ve "yapacaklarımız"la dolu yarınımıza şimdiden "düş" gözüyle bakıyoruz. Benden yıllarca önde olan adam; tel örgülerin ilerisi mayın tarlası değilse, neden hala bu duruşumuz? Büyüdükçe korkak mı oluyoruz? Büyüdükçe, alışıp sınırlarımıza tel örgülere mi yeniliyoruz. yoksa onlara sevdalanıyor muyuz?

Duvar örülü kapıların gerisinde özgürce büyüdük ama anlamadın, anlamadım büyüdükçe büyüyen esirliğimizi, azalan özgürlüğümüzü! Kaçmak adına yapabildiğimiz en büyük firar, bir yüreğe sığınmak oldu. Kaçtığımızı sandık oysa tutsak düştük bir aşka! Gönüllü esaretimizde unuttuk, yeryüzünün uzaklarının da olduğunu. Unuttuk başkalarını. Başkalaştığımıza inandığımız aşkta, en önce, inandıklarımızı reddettik. Sen ve benden "biz" oldukça, göremedik, aslında senin nasıl da "ben" olduğunu; benimse, senin haricini tanımadığımı. Gözlerinde olup bitenin farkında değilsin. Farkında değilim bakışlarının elini ayağını bağladığımın.

Ben senin, kaçmak istediğinde açabileceğin ve sonrasında dünyanın yüzüne çarpıp gidebileceğin bir kapıyım! Gel, aç ve kaç... Bir gün bırakıp gitmek istediğinde her şeyi; kitaplar dolusu rafları, masa üstünde sayfalara meydan okuyan kalemini, duvarlara yapıştırdığın ve unutulmaya yüz tutmuş dipnotlarını, yalnızlık döşeli evini ve belki de kendini ve belki de beni, terk etmek istediğinde ardına geçebileceğin bir kapıyım! Gel, aç ve kaç!

***
sözlük, uzun zamandır merhabam bile olmayan birinden hoşlanıyorum. Ama bunu sana bile yazma kararını ne kadar zor karar verdiğimi bilsen, bunu gidip niye O'na söyleyemediğimi anlardın. Naapalım be sözlük yapı meselesi herhalde. Neyse sadede geleyim. Uzun zamandır sadece resmine bakmak için girdiğim facebook hesabına, bu sefer mesaj göndermek için girdim. Ama öyle kokulu cümleler içeren bir mesaj değil bu. Ders notu istedim. Klasik de ne yapabilirim? Adım hıdır, elimden gelen de budur hesabı bizimki. cevapta verdi konuştuk ve ben atladım arabaya hemen yanına gittim. telefonunu da verdi üstelik ama yağmur vardı ya ıslanma gelince ara hemen diye. hemen yanlış anlama sende be sözlük... Yanıma gelirken çarpmaya kalbim çarpmaya başladı. Sonra bir kere güldü, kalbim durdu. Aldım defterleri gittim geri geldim. oda yine geri geldi. bizim kalp yine attı durdu. Ama yüz bulduk ya sözlük, eve geçince de mesaj atmadan da edemeyiz. Astarını da ister gibi sen git bir de arkadaşlık isteği gönder. Akşamdan bu yana da bekle ama ne ret edil ne de onay al. öyle askıda bekliyorum sözlük. sonra mı ? sonrası şu sözlük. Eğer bir gün senin sayfalarını aralarsa O na kara cumle'den selam söyle. belki benim hiçbir zaman söyleyemeyeceğim şeyleri sen söylersin. kim bilir belki... ya da boş ver. bilme en iyisi...
uyuyamadım hâlâ.
babam naklimi yapacakmış. Ben evde yokken öyle demiş. Bakam kıvırtacak mı? Pek inandırıcı gelmemişti ama.
3 gün önce akrabam memmun kalmadığı vınn 3g modem hediye etti. 1 gb bedava internet yüklemiştim modeme. Kotası bitmek üzere.
öklid teoremini bilmeyen, geçen senelerden beri mal gözüyle baktığım adam sınavda 7bin kişi önümde. Öyle bir koydu ki sözlük, dünden beri düşündüğüm tek şey bu. Gerçek mal benmişim.
pisuvara işerken alttan akıcakmış gibi geliyor hep..
güncel Önemli Başlıklar