bugün

yarın bitanem bize gelicek. kızım, canım, tatlım o benim herşeyim sözlük.
on yıl sonra hala bekar olursam birine evlenme sözü verdim.
Uzun zaman sonra hoşlaşma belirtileri uyaran kızla konuşmam hüsranla bitti sözlük. Bir muhabbet kurulduktan sonra dışarı çıkma teklifime ama ben seni arkadaşım olarak görüyorum yapıştıran kız kişimiz, gece gece çok canımı sıktı. hikaye başlamadan bitti.
Çok tuhaf seviyorken zaman isteyen sevgiliye sahip olmak. bu bi ayrıcalık sanırım sözlük her şey güzel giderken yada ben öğle olduğunu sanıyorken adamda büyük boşluklara neden olan durumdur.

Öğle değil mi ama sözlük, sev zaman iste bu neyin kelamıysa artık anlam veremiyorum.
ayrıldık mı tam anlamıyla yada bir nevi sınama dönemimi. nasıl algılanmalı bu zaman aklım almıyor.

sevmese özledim diye mesaj atmaz diye düşünüyorum sözlük yada sevdiğinden emin değil olabilir mi?
var mı dır bi tavsiyesi olan, akıl akıldan üstündür sözlük.

(bkz: ne yapmalı)
"çünkü bi şekilde şimdi benimsin"
birine aşıkken nefes alamıyorum.
şirket görev yerimi değiştiriyor.önümüzdeki hafta denize sıfır bir ofiste çalışmaya başlayacağım.herkes 'oh ne güzel şahane mekan ne şanslısın 'diyor ama ben sadece huzurlu çalışmak istiyorum.isterse çölün ortası veya dağbaşı olsun ama kafam rahat olsun aga.
bugün sabah 06:23'te çok kötü bir şey oldu sözlük. ama yanlışlıkla oldu.
dün gece yatağa girdiğimde saat 03:47'ydi ve damarlarımda bir çay bardağı dolusu saf alkol(5 adet tuborg gold) dolaşıyordu.

sabah 06:30'da evden çıkmam gerektiği aklıma gelince, genius kafam çalıştı ve telefonumun alarmını evin ses sistemine bağlamaya karar verdim.

telefonumun alarmını 06:23'e kurdum (her zaman asal sayılara kurarım), ses sistemini açtım, ama erindiğimden saati bir dakika sonrasına kurup hiç deneme yapmadan kütük gibi düştüm yatağa, ses ayarını biraz fazla kaçırmışım.

sonrasında hatırladığım ilk şey, saat sabah 06:23'te 17 adet enstrümanın(Haggard) apartmana tecavüz etmesiydi. alarmı kapattıktan sonra, duyulmaya başlayan siren sesleri(ağlayan çocuklar), benim için tehlike çanlarının(sinirli komşular) çalmaya başladığının habercisiydi.

o kadar aceleyle çıktımki evden, peeling maskemi bile yapamadım sözlük, mağdurum.
Kartelll bir numara en büyük diye başlayan şarkıyı ,Çanakkale şehitlerine adlı şiiri halen ezbere biliyorum.Bu neyin hafızasıysa artık.
Eskiden beri telefon rehberimdeki tüm numaraları ezbere bilirim.
küçükken top kek çaldığım bakkalın, yaşıtım olan kızına aşıktım. lise dönemleriydi. saçma gelebilir ama çok utanırdım, anlamazdı tabi. bir gün sınıfta otururken elinde 2 top kek çıkageldi. lafı uzatmayayım 7 yıldır kek yemiyorum. raflarından bile uzağım. kıza da yazdıydım zamanında mektubu. ben sana layık değilim tarzında. lan hala utanıyorum.
neden iki yuzlu olur bir insan ve neden hala garip garip bunu devam ettirmeye calisir? anlamiyorum.
Susmayı sevdiğim için değil , güvendiğim insanların konuştuklarımı bir gün aleyhime kullanabileceklerini öğrendiğim için susuyorum.
azul bahia amk.
ne zaman sinirlensem için için ağlama isteği geliyor içimden ve bir köşeye çekilip ağlıyorum.
bu diyarlarda yazılar okunmadan oylanıyor sözlük.
ben onun en çok merhametini sevdim. kocaman yüreğini, sefkatini, insanlığını sevdim. beni ben olduğum için sevmesini, tüm fikirlerime, ideallerime, hatalarıma, hayatımdaki yanlışlara, karşı çıktığı şeyler olduğu halde sahiplendiğim değerlere saygı duymasını sevdim. en mutsuz en çekilmez hallerimde her şeyden yakınıp öfke kustuğum zamanlarda hiç bir şey olmamış gibi “ee ne olcak yani ölmedik ya su akar yatağını bulur” demesini; kafamdan tutup göğsüne yaslamasını “sen bişi düşünüp üzülme parfümümü kokla hadi” demesini sevdim.

ben onun saatlerce gözlerimin içine bakarak beni dinlemesini ve bunları sevgilisi olduğum için değil insan olduğum için yapmasını sevdim. ama ne yalan söyleyeyim çok konuştuğumda da beni susturuşunun tadını unutmak kolay olmuyor. çoğu kere sırf sustursun diye konuştuğumu bilirim.

ben onun sadece beni değil; benle beraber beni vareden herşeyide sahiplenmesini sevdim… annemi, babamı, kuzenimi, evimi... sırf annem onu sevsin, sırf ben mutlu olayım diye annemin önüne atlayıp zorla onla konuşmasını sevdim. benimle beraber babama kızmasını benle beraber babamın kahraman olduğuna inanmasını sevdim. benim yaşadığım heyecanları, benim yaşadığım eğlenceyi, kahkahayı kilometrelerce ötemde olmasına rağmen benimle beraber yaşamasını sevdim.

ona sonsuzca güvenebilmeyi sevdim. güvenmenin ne olduğunu bana öğreten erkek olmasına rağmen onu deli gibi kıskanmayı sevdim. bütün kadınlar sanki benim boşluğumu yakaladıkları anda onu elimden alacaklarmış gibi korkmayı; ama onun benden başka kimseyle ilgilenmeyişini sevdim. mesaj atarken yüzünde oluşan o “durun memleket meselelerini çözüyorum” diyen ciddiyetini sevdim.

tek bir kelimemle her ne koşulda olursa olsun koşup yanıma gelebilecek deliliğini sevdim. sipsi diyemeyişini sevdim. her pazar sabahı onu uyandırmayı, onunla beraber kahvaltı yapmayı sevdim. birlikte nargile içmeyi sevdim. hiç korkmadan yanında uyuyabilmeyi sevdim. bana şarkı söylemesini sevdim.

velhasıl arkadaşlar ben onu çok sevdim, hepsi bu. hemde öyle böyle değil. beni ben yapan herşeyi tekrar gözden geçirecek kadar çok sevdim. şimdi kimse bana kalkıp yıllarca neden tek bi insanı sevdin neden kimseyi hayatına sokmadın demesin! işte hepsi bu yüzden.
Kendimde buyuk degisikler fark ediyorum. Bi sene onceki benle simdiki ben arasinda daglar kadar fark var. Karakterim oturdu gercekten baya. Eskisine gore daha guclu oldugum su goturmez bi gercek. Kendim icin yasamayi ve aciz insanin mutsuz insan oldugunu ogrendim bu bi senede.
sözlükte 2. günüm ama kendimi hala yazar gibi hissedemedim. daha doğrusu, sözlükten biri gibi hissedemedim be sözlük. şimdi bana 'daha dur 2 gün olmuş, neyin kafasındasın sen?' desen; işte tam olarak bunun kafasındayım derim. ha 2 gün ha 800 gün, önemli olan insanın kendine yakışanı yazması değil mi? kendimi çok yabancı hissettim yani özetle bu.
belli bir yaştan sonra insan daha dolu yaşıyor hayatı. aldığı nefesi, kokladığı çiçeği, yüzdüğü denizi daha bir fark ediyor. daha önce koştururken göremediği bir çok şeyi yaş ilerlediğinde görüyor.

not: 50'sinde değilim. *
az önce 2 saat cereyanda uyudum. ulan kızarmış tavuk gibiyim bir de küçüklükten beri aman cereyana kalma oğlum felan derlerdi demek ki bir tehlike var bunda. sözlük anneleri duruma bir el atsın.
o kadar çok kazık yedim ki, gelen eşeğini bana bağlıyor.
ne zaman geometri çalışırken dikkatim dağılsa kendimi rotringle tırnaklarımın arasını temizlerken buluyorum sözlük, evet.
insanlar konuştuğunda bazen bana karıncalanmış yayın yapan televizyon sesi gibi geliyor sonra bir bardak su içip ortamı terk ediyorum.
bugün yine sıçtım.