bugün

bazen bakarim da semaya
bulutlar gecer durur
bazi bazi gunes cikar
ve gözlerimi zrank diye indiririm
nedir allasen bu olan bitenler
hadi ititraf et hala
yaşam seni sasirtiyor değil mi?
cokca bildiğin işlerde bazen
denetiminden cikmiş
olaylar sana heyecan vermiyor mu?
herneyse...
gecenlerde birisi ile hayat hakkında
konusuyorduk
hayatain kelekliği
ve düslerin rahmetli olmasi
ve akabinde kişinin
hayattan bezmesi hakkında
bayaği oturduk konustuk bu konular hakkında
iyi saraplar ve kötü biralar hakkında konustuk
terkos kokulu biralar esliğinde
fakat sunu anladik
hayat harbiden de boktanmış!
ne yapalim adam akıllı yasamiyorsak bile
yasiyormus gibi yapmak gerekiyor!
sarap agir agir bitmekte
ömür beyhude yere tükenmekte
kah hir gür ile
kah neseyle
agir agir bitmekte
ne yaparsin
yazarsa ölüm felekte
bosver birak kendini
bu çümbüsü aleme
ciki ciki baba
asri gurbet abdest bozdu agzima
tezek vardi geldim tahta bavulla
ey büyük sehir sen beni yenemeyeceksin
ben seni yeneceğim
bulbul konan yere baykus konsun banane
buyuk sehir ben seni yenecem sen beni değil ulan!
*

artık biliyorum bedenlere sapmadan,
yolun çıkmaz olduğunu
tanıdık kapılar, yollar, yansımalar..
bütün yollar çıkmaz aslında
görmüyor musun, bitiyor sonunda..
gidemedim en çok istediğimde bile
kazamadım yardım eden yoktu
her seferinde..

tırnaklarıma işlemiş toprakla
kalakaldım...
sen karşıma geçmiş ellerin kirli derken,
tek başıma beceremeyeceğimi anladım.

kimi sevdin, kimleri seveceksin
her gece gözlerim boşlukta çıldırırken,
aklından kimleri geçireceksin..

sarsılıyor bedenim, titriyor dudaklarım
anlatmaya çalışıyor yapamıyor,
bir sahte sözün için bile,
deli gibi, deli gibi yalvarıyor...

ilk kaybedişim değil bu beni,
son kayboluşunu kabullendiğimden beri..

başlamaması gereken bir son bu
belki de en son.

ve bu yüzden;
akıtmalıydım bileklerimi seni sevmeden
gözlerim daha ıslanmamışken,
sen başkasıyla sevişirken... * * * * *
(bkz: kafayı yemek)
Umuda bir hayat boyu kadar uzak ve cehalet tadında,
Dokunsan ağlar dokunmazsan ölüme kardeş,

Rızkını yetirebildiği her günün sonunda,
Temiz elli sahipleri kadar kalleş...
ben kemalizm karşıtıyım,
şeriatın yoldaşıyım,
demesinler bana yobaz,
güya sözlük yazarıyım.

hep kin güttüm ben t.c'ye,
din iman kitap diye diye,
varsın ardımı dövsün acımaz,
domalmışım bedeviye...
tek kişilik bir tapınakta yaşamaktır
-seninle aşk-

tanrıça
tek dua
nefes
ve tattıkça geçmeyecek bir heves.
tek cümlelik bir akışta aşikar
seninle paylaştığım.
ne ilahlar kadar soyut
nede yalanlar kadar somut
seni seviyorum..!
önceleri sönümlenmiş olan gerçeği
çırçıplak veriyor şimdi gönlümdeki ses.
sevdası duvarlarına çizilmiş,
tek kişilik bir hücredir gönlüm.
geleceğimin kaderini
tek kişilik bir iz sürüşte belirliyorum. * * * *
Hayal

titreyen yaprak kokusunda süzüldü
küçük bir çocukluk

hayal...

suskun
zavallı ve güçsüzdü...
apartman arası sokaklar gibi yorgun
bulutsu yağmurlarda da öksüzdü

hayal...

yalnız sabahlarımın
uyanan karanlığıyla barışık
ışıkta parlayan yol çizgileriyle küs
uzak şehirlerde de yalnızdı...

hayal...

mektup kokan saçları
uzak bakan gözleri vardı.

hayal...
Su damlasında gördün mü hiç kendini
Yada takip ettin mi akıntıyı birikintiye kadar
Yatağını ıslatırmıydın küçükken
Ve sonrasında süpürge topuzunu hissedermiydin kıçında
Anne baba çocuk resimleri yerine sadece kendinin olduğu resimler çizdin mi ilkokul sıralarında
Ali, Oya'yla ip atlarken oturup onları izledin mi imrenerek
Elinde top olduğu halde seni oyunlarına almayan mahalle çocuklarına küstün mü mesela
Kırmızı bisikletinden düşüp yaraladın mı alnını
Ve göz yaşların kana bulandın mı dakikasında
Hep yalnız hissettin mi bedenini bu dünyada
Ruhunu sıkıştırdı mı birşeyler belli belirsiz
Aşık olmayı becerebildin mi daha doğrusu sevildin mi hiç
Kalbini söküp klozete atmak geçtimi içinden bunaldığında
Oluyor bazen,
Oluyor işte...
sen giderken aslında bende gittim
derin bir dondurucunun en dibine attın beni
geri dönmek için çok uğraşmana gerek yok
sadece kapağı aç erimeye hazır seni bekliyorum..

yalnızlık bibliyografyasından.. 29.03.2007/3:28 ...
(#1466118)
posta gazetesi
bir köşe
yurdumun şairleri. adı : "x bilmem ne" şurada yaşıyor. 18 yıldır şiir yazıyor.

şiir komedisi yapılamayacak kadar ciddi bir iştir.
ordan burdan toplanıp bir araya getirilen kelimeler şiiri oluşturmaz. bambaşka görebilmek gerekir ismi aynı olsa da nesneleri, maddeleri, bitkileri...
senin şiirin diğerlerinden farklı olmalıdır ki, senin farklı düşünebildiğin anlaşılsın.

"her üç kişiden beşi şairdir."
(bkz: aziz nesin)
acizim sana bakarken
güneşe uçmaya çalışan ıkarus gibiyim
balmumundan kanatlarım varmış sanki
ve uçmaya çalışmışım güneşe, sevmişim seni
kanatlarım erimiş
düşmeye başlamışım hızla
durmadan, duramadan, kendimi bulamadan
koskoca bir yalan denizine çakılmışım
ölememişim ki intihar olsun adım
sürünmüşüm, senin aşkından kavrulmakmış cezam
ve senden nefret etmek isterken
seni daha çok sevmekmiş varlığım
farkına varamadığım
senin etrafında dönen bir oyunmuş hayatım **
son saniyelerimi yaşıyorum sizinle
son saniyelerimi paylaşıyorum sizinle
övünün kendinizle bu yüzden
benim sonuma şahit olacaksınız birazdan

yolum uzundu bu hayatta, olmadı
ben yaşayamadım bu karanlık dünyada
bedenim her günün boğucu resmiyetinden bıktı
yolum uzundu ama, olmadı
benim köylerim yakıldı

benim savaşım, kaybedildi
kaybettim, esir düştüm, esir oldum aşka
bütün kalelerim düştü tek tek
benim elimde kalan ise bu acı gerçek **
SIRA'dan Bir Şiir

Sıraların soğukluğunu aldığımız sabahlar vardı,
Uyku mahmurluğunuda birlikte yaşardık onlarla,
Öyle ya onlarında uyanma vaktiydi sevimsiz okul zili...


Üzerlerine konulan dirseklerle lise yıllarının hayallerine ortak oldular
Dahası meçhul öğrencilerin tehlikeli yazılarını taşıdılar.
Tanıklık ettikleri yalnızca bunlar değildi,
Sonuca varılamayan gençlik polemiklerinin seyircisi,
Öğretmene açılan isyan bayrağının tahta kum torbalarıydı onlar...
Kızlar için sünger olup ergenlik gözyaşları emdiler,
Erkekler içinse üzerlerinde duyulan pornografik fısıltıların sırdaşıydılar.
Sonraları platonik aşkımıza bakmak için barikat,
Liselinin sevgisi için sevda panosuydular.


Konusu önceden belirlenmiş nice komposizyonlar yazdık,
Nice 29 Ekim, 10 Kasım resimleri çizdik,
Ve benliğimizi aradığımız yıllarda nice gizli özneleri bulduk üzerlerinde.


Sıraların soğukluğunu aldığımız sabahlar vardı,
Uyku mahmurluğunuda birlikte yaşardık onlarla,
Öyle ya onlarında uyanma vaktiydi sevimsiz okul zili...


Tek farklı yanları yoklama defterinde adlarının olmayışı,
işte bu yüzden lise yıllarının en samimi,en iyi,ve en güzel dostuydu
Fark edemediğimiz SIRALAR...


Onlar odundan gelmişti ama;
Hiç bir zaman odun olmadılar... *
ömrüm;
senin sevginle son bulacak
yüreğim hep
ürkek martı çırpınışlarıyla atacak
seni en son gördüğüm yer
kalbimde mabet kalacak
ölümden önce son gittiğim yer
seni en son gördüğüm yer olacak
ömrüm
senin sevginle son bulacak.. * *
dostu yok gecelerin,
geceler çok uzun.
geceler bir ömür
ömür dediğin bir tutam ümit.
ümidi yok yarınların
tıpkı senin yokluğun gibi
ve ben biraz daha sana hasret
hasret bir ip. boğazıma düğümlenmiş.
düğümler, her tarafımda.
bütün yollar kördüğüm
ve ben. biraz daha ölüyorum
sensizliğin ortasında.. *
şimdi çok uzak
çok uzak bana gözlerin
içimde hep o sıcak gülümseyişin
gece olunca birer birer dökülür gözlerimden
göz yaşlarım anlatır ancak
ne sen görürsün
ne de hissedersin
sessiz soluksuz ağlayışlarımı
elim titrer yazarken
aklım kayar hep o günlere
bozuk plak gibi dilimde senin adın
belki ömrümün sonuna dek
bekide sen gelene..

sende mi, sende mi?
yine yeniden mi
o acılarla başbaşa bırakıp
sende mi gidiyorsun
beni bir başıma savunmasız bırakıp
sende mi..
bu kocaman dünyada
bir başıma sensiz
yine ben, yine sensiz..
SORMAYIN

Öksüz bir çoçuğun canını acıtır
Büyüyünce ne olacaksın sorusu
Halbuki cevap çoktan hazırdır,
Ama söylemez
O da her çocuk gibi sıralar gözde meslekleri
Oysa çocuğuna baba olmaktı idealindeki

O da isterdi en çok anneni mi
Yoksa babanı mı seviyorsun sorusunu duymayı..
Ya da canı acıdığında anne diye ağlamayı
Bu yüzden mi istiyordu
Sezerciğin annesine kavuşmasını
kar'anlık bir hata simsiyah yüzlerde,
ki bembeyazlardı bir zamanlar.
ne'ye bölündük ne'yle çarpıldık,
ne'den çıkarıldık bizden ne çıkarıldı da
sonakaldık, şaşakaldık ve susakaldık!..
barış'a

özene bezene yaptı kumdan kalesini
ve yerleştirdi; silahlı askerlerini
sonra kaleye adını yazdı masum çocuk
B-A-R-ı-Ş

bir akşam üstü kosankarga
bir gri fare kemiriyor gökleri
barutun ruhu dolaşıyor ortalıkta
yoksunluk duygusu oyalıyorken beni
şeytan ile gölgen komplo pazarlığında
Acıya bağımlısın
Acı balın, acı pekmezin
Dilindeki kör olası sancı
Seni asla terk etmesin.
bari beni bırakıp gittiğinde sensiz kalabilseydim
gene olmadı gene olmadı.
güncel Önemli Başlıklar