bugün

sol görüşlü insanların içlerinde bulunan ( artık bilerek mi içlerine katııyorlar bilinmez ) bazı kişilerin ben herşeyin en iyisini bilirim ve sizin yerinize düşünürüm tarzında antipatik yaklaşımları nedeni ile onları dinlemeyen halktır.
solcular antipatik değil söyledikleri antipatik.
kendisine tepeden bakanları, herşeyi kendisinin bildiğini sananları antipatik bulan halktır.

kabul etmek gerekir ki cemaatler de bundan beslenmektedir. çünkü bir tarafta karşısındakini beğenmeyen kendini eğitimli ve üstün gören kesim varken diğer tarafta halka yakın -ya da en azından öyle görünen- kesim vardır. halk da kendine yakın gördüğü tarafı seçmektedir.

bunda tembelliğin de etkisi var tabi. birileri okuyup okumayanlara anlatıyor. ne anlatıldığı kadar nasıl anlatıldığı da önemli olduğundan insanlar kendilerine sıcak geleni doğru kabul edip onu dinliyorlar.
kendilerini solcu sananların şeklinde değiştirilmesi geken başlık. çünkü gerçek solcular halka birlikte olur halk olurlar. halka antipatik gelmezler. halk için vardırlar.
solcu geçinenler ise ibretlik çelişkileriyle halka antipatik gelirler. gücün halkta olduğunu savunup halkı düşman gören zihniyeti savunup halka karşı halka rağmen solcuyum derler.
tabi halk kör değil kendilerine solcu diyenlere yarım asırdır iktidar vermiyor. nası versin ki? halkı yok sayan bi zihniyete halk nasıl sevgi beslesin.
Şeytan önlerine düşüyor, vur patlasın, çal oynasın bir hayat. Para, kadın, alkol ve kumar. Artık ne din, ne ahlak, sınır tanımıyorlar. Onlar için her şey mümkün. O suçluluk psikolojisinden de kurtuluyorlar. Gözlerinde şeytani bir pırıltı, dudaklarında müstehzi bir gülücük. Yerinde duramayan, aceleci, neşeli, zinde, yakışıklı, yaşam koçları her şeyleri ile ilgileniyor onların. Dindarken ya da solcuyken bu yola düşenlerin daha filozofik bir yanları oluyor. Farklı fantezileri oluyor. Daha neşeli, daha relax, özgüveni daha yüksek bir görüntü veriyorlar. Aralarındaki iş dayanışması çok yüksek. Daha liberal, daha özgürlükçü, daha iyimser.. Görüntü ile gerçek aynı olmasa da böyle bir durum söz konusu.

Kadınlarla tanışmak için iş, deniz, spor, NLP ve benzeri kurslar son derece önemli.

Zaten öyle çok fazla bir dini hassasiyetiniz yoksa, “seviyeli bir beraberlik” deneyebilirsiniz. Bir sürü sanatçı öyle yapmıyor mu? Sıkılırsanız değiştirirsiniz.. (Tevbe tevbe)

Sahi Aile Bakanlığının bu konuda bir çözüm teklifi var mı? Gençlerin sağlıklı gelişimi konusunda ne düşünüyorlar? “Babasız çocuk sendromu”nun batıda ve doğuda, özellikle Çin’de sebep olduğu sorunlar konusunda bir bilgimiz var mı?

internet, televizyon, her türlü medya yetmiyormuş gibi şimdi bir de insanımsı robotlar, humanoidler çıktı. 1960’lı yıllarda “Evlenmeyin bekârlar naylon kızlar çıkacak” diye bir şarkı vardı. Hani şu “Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman” diye şarkıların TRT’de çalındığı zamanlarda. Bugün geldiğimiz nokta bu.

Uyuşturucu, alkol, fuhuş, Mavi Balina benzeri oyunlar, subliminal mesajlar, gazetelerin magazin sayfaları, sinema filmleri, çizgi filmler, pembe roman dizileri, dizi filmler hepsi insanları şeytanın davetine çağırıyor.

Gençler, yaşlılar, kadınlar, erkekler dökülüyoruz. Bu işin zengini fakiri, okumuşu, okumamışı da yok. Tabi burada en büyük vebal de toplumun önünde olanlar. Vitrindekiler ve topluma yön verenlerde.

Bunlar kendi aralarında bir “Societe” oluşturmaya da başladılar. Dernekleri, kulüpleri var. Batıdan destek ve himaye görüyorlar. Giderek politize oluyorlar.

Dikkat ederseniz, hemen her dizide bir gay var, piercingli, tattoolu, munis, iyiliksever, akıllı ve dürüst bir karakter olarak öne çıkan, haksızlığa uğrayan biri.

15 Temmuz’da başımıza bomba yağdıranlar yeni silahlarını kalbimize ve beynimize yöneltiyorlar. Kan lekesi yok. Kafa derimiz ve göğüs kafesimiz parçalanmıyor ama kişilik olarak ölüyoruz.

Bu konuda devlete ve topluma, vakıflara ve okullara, herkese, hepimize görev düşüyor.

Selam ve dua lipa ile.