bugün

soba yanmıyordur.
kışın kartopu savaşından geldiği zaman soba borusunu uff ufff diye sıvazlamamış çocuktur. lan yazarken çocukluğum aklıma geldi şerefsizim. işte böyle alıştık osbire biz, soba borusunu sıvazlaya sıvazlaya...
elini sobaya değdirmemiş, dikkatli çocuktur.
aşık olmadan ölmüş insan gibidir.
öyle olduğunu idda etse bile sadece hatırlamadığındandır.
sanırım 6-7 yaşlarındaydım o zamanlar. kuzineli bir sobamız vardı. babam yeni almıştı ve zarar vermeyelim diye tembih üstüne tembih ediyordu. köy yerinde büyüdüğümüzden patatesi dilimleyip soba üzerinde pişirmeye bayılıyorduk. bir gün patatesi ters çevirmeye çalışırken kaşığı sobanın içine düşürdüm. çocuk aklı işte elime yün eldiveni giydim beni soğuktan koruyan sıcaktanda korurdu herhalde. elimi sobanın içine soktum ama alev fazla yoktu. kömür korlaşmış ve kaşığı iyice ısıtmış ve ben o eldivenle kaşığı tuttuğumda zaten yarısından çoğu polyester olan eldivenin parmaklarıma yapışması, benim acı içinde bağırmam ama kaşığıda sobadan kurtarmam daha dün gibi aklımdadır. hey gidi günler hey.
sobanın etrafı dikenli tellerle çevrilidir.
uslu bir çocuktur. ama yok arkadaş illa ellenecek.
sıcağa karşı fazlasıyla duyarlı ve hassas çocuk.

not: ''hiç mi simtaş soba yanarken çay suyu koymadın pezevenk...!'' dedi tahsin abi.