bugün

ayrilmissaniz ve hala seviyorsaniz payiniza dusen aciyi cekmeyi bitirene kadar gecen her an sevgiliye en cok ihtiyac duyulan anlardir ki cok uzun da surebilir.
özellikle duygusal bir film seyredilirken, filmdeki esas kız esas oğlana sarılıyorsa ve aşkları en yüksek seviyeye vurmuşsa; işte o an kişi yanında sevgilisinin olmasını ister. helede film izlerken gripseniz ve bir tas çorba yapacak kimseniz yoksa sevgiliye duyulan ihtiyac bi kat daha artar.
Okuldaki çayır çimende sere serpe yatmış, mutlu mutlu, hayran hayran birbirine bakan; dizine yatırmıştır, cemalini ve saçını okşayan, yüzünde samimi bir gülümseme olan çiftleri gördükten sonra söylenen tümcedir... Hatta bunalıma bile iter insanı... Kendinizi eksik hissedersiniz...
(bkz: kredi kartınızı evde unuttuğunuz anlar)
dün,bugün ve yarın.
soguk yataga u$uyerek girildigi an.
o OLMASSA NASIL YAŞARIM DiYE DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ ANLARDIR.
romantik bir ask filmini yalnız izlediğiniz an; ben de istiyorum len dediğiniz andır.
ayrıca, idodan inipte herkesi bekleyen bir sevgilisi oldugunu görünce 'hakikaten ne halim varsa gördüm, reva mı bana' dediğiniz andır.
tutunduğunuz tek o iken bırakıp gittiğinde.
bu dünyada sizi ciddiye alan ve tek değer verenin o olduğunu düşündüğünüzde.
''cok fena sevişesim geldi yaa '' cumlesi sonrasındaki ilk yarım saatlik süre (bkz: kişiye gore degisen sevişme süreleri)
babanın öldüğü an.
yanınızda olmadığı zaman ızdırap çekebileceğiniz anlardır.
sevgi eksikliği hissedildiği zamanlardır.
hayatın her dakikasının bulunduğu anlardır belki de...
her andır.
tartisirken. bir yandan birbirinizi yerken bir yandan da bitse de sarilsak barissak diye can atarsiniz.
yarım kilo mesir macunundan sonra,
canınız bir şeye sıkıldığında, aynı şehirde değilseniz ve yanınızdan sevgililer geçiyorsa, ağlarken, bir şeye üzüldüğünüzde ona sarılmak istediğinizde.. her zaman belkide..
herzamandır... sevinçte, üzüntüde, kederde... sevdiğinizle heranınızı paylaşmak istersiniz...
Bahar geldiğinde ya da yağmur yağarken en acısı da herkes aşkıyla konuşurken senin sap gibi en uzak köşeye gözlerini kaçırdığın an. Ve en gerçeği uykudan uyanıp korktuğun da sarılacak birini aradığın an.
kışın yerler buz tuttuğunda, siz ayağınız kaymasın diye zar zor yürüyüp tutunacak bir yerler ararken, yanınızdan kolkola geçen sevgilileri gördüğünüz andır.
birlikte bira içtiginiz sahile bakarken denize vuran yansımanızın hala gerçek oldugunu sanmak * , oyle olmadıgını farkettikten sonraki 10 saniye. sonrasına alisiyor insan.
küçük emrah modundayken.
anne ve babanız ile kavga ettiğiniz an. dertleşmek, içinizi dökmek için hatta ve hatta yüzüne karşı ağlamak en içten en çocuksu halinizi ona göstermek "babam yine telefon faturasını yüzümü fırlattı" diyip dert yanmak, çare aramak sevgiliden iki tatlı söz beklemek ne güzel bir duygu ne güzel bir his.