bugün
- magicovento cesurluğu16
- jose mourinho23
- bu gece intihar edeceğim19
- aşkım kapışmak8
- barbara palvin'in aldatılması12
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı13
- eskorta 220 bin lira gönderen adam8
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba12
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz32
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması14
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu16
- kizil kara12
- ismail kartal9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün15
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- üçten fazla dövmesi olan kız12
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- amında oyalanmak istiyorum11
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak13
- albay kemal15
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri10
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür15
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi14
- dinci zekası8
- magicovento38
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak30
- hoşlandığı erkek tezgahtar çıkınca ağlayan kız12
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
- avrupalılar niye mülteci istemiyor sorunsalı10
- sözlük kızları sözlük erkeklerine yazıyor mudur17
- pedofiller niye uyutulmuyor sorunsalı8
- bir erkeğin bir kadına çicek alması16
- almanyada hilafet gösterisi12
- 99 098 146 tl satılan saat12
- 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi17
- almanya türkiye emeklilik karşılaştırması11
- atatürkün mason localarını kapattırması13
- atatürk'ün kuran'ı kerim'i tercüme ettirmesi8
- d varank21
- uzun entry giren erkek9
- ayak fotosu isteyen yazarlar9
- zalbert ramstein den alt dudak almak8
- kadınların erkeklerden üstün olduğu konular18
- israilin kurulmasına kimler öncülük etti14
ilk sayfasından son sayfasına kadar heyecanla okudum. ömer hayyam'dan haşşaşilere ve iran meşrutiyet devrimine uzanan tarihi bir yolculuğa çıkarıyor insanı.
amin maalouf'un haşşaşilerle ilgili itirazı da bana kalırsa yerinde bir tespittir.
tarih boyunca insanların inançları uğruna en korkunç cinayetleri işlediklerini biliyoruz. bunun yanında insanların herhangi bir uyuşturucu tesiri olmadan inançları uğruna kendilerimi ateşe verebildiklerini de. intihar bombacilari dahi günümüzde sık rastlanan bir ornek.
bunları düşününce amin maalouf'a katılmamak elde değil. hasan sabbah'in fedailerini bir tur uyuşturucu tesiriyle yönlendirdiği iddiasının rakip tarafların antipropagandası olması gözardı edilecek bir ihtimal değil.
amin maalouf'un haşşaşilerle ilgili itirazı da bana kalırsa yerinde bir tespittir.
tarih boyunca insanların inançları uğruna en korkunç cinayetleri işlediklerini biliyoruz. bunun yanında insanların herhangi bir uyuşturucu tesiri olmadan inançları uğruna kendilerimi ateşe verebildiklerini de. intihar bombacilari dahi günümüzde sık rastlanan bir ornek.
bunları düşününce amin maalouf'a katılmamak elde değil. hasan sabbah'in fedailerini bir tur uyuşturucu tesiriyle yönlendirdiği iddiasının rakip tarafların antipropagandası olması gözardı edilecek bir ihtimal değil.
Dün aldım bu kitabı bakalım bakim.
antik türk şehri.
iran ve Selçuklu tarihine meraklı olan, haşhaşilerin bilinmeyen ozelliklerini öğrenmek isteyen ve Ömer hayyam'ı seven herkesin okuması gereken AMiN MAALOUF ŞAHESERi.
Tarihin en çok merak ettiğim dönemlerinden birini konu edinen, derin ve sürükleyici bir roman: Nizamülmülk, Hayyam ve Hasan Sabbah arkadaşlığı. Lübnan asıllı bir hristiyan olan yazarın olaylara tarafsız yaklaştığını düşünmek yanıltıcı olur. Zaten tarihçiler bile, kişisel yargılarından, dönemin baskın anlayışından kendisini kurtararak yazamaz. Bu yüzden Selçuklu'yu tasvir eden yerici ifadeleri dikkate almadan, edebi yönüyle tavsiye ediyorum kitabı.
24 yaşında Semerkant'a gelen Hayyam'ın karşılaştığı ilk manzara, ibn Sina'nın öğrencisi olan Cabir'in felsefeyle uğraştığı için softa takımı tarafından sokak ortasında dövülmesi olur. Onu kurtarmaya çalışınca, aynı saldırının hedefi haline gelmesin diye dönemin kadısı Ebu Tahir tarafından koruma altına alınır. Çünkü kadı, ibn Sina eserlerini ezbere bilen bu gencin methini duymuştur ve kendi abisi de yazdığı bir şiir yüzünden öldürülmüştür.
Hayyam halkın hoşuna gitmeyen sözler etmiştir: "Camiye arada giderim, orası gölgeliktir" cümlesini "Ancak Rabbiyle barış içinde olan insan ibadethanede rahatça uyuyabilir" şeklinde açıklar. "Yobaz değilim ama 1 olana asla 2 demedim" cümlesiyle dindarlığını ifade eder.
Kadı onu Maveraünnehir'in efendisi Nasır Han ile tanıştırır. Huzurunda şiir okuyan kadına "Ağzın altınla dolsun" deyince Cihan bir tepsi dolusu altını ağzıyla toplamaya başlar. Hayyam kadını çok beğense de, bu tavrı onaylamaz. Aynı şey kendisine teklif edilince oruçlu olduğunu uydurarak reddeder. Hayat anlayışları kesişmeyen bu kadınla yolları kesişir. Cihan'ın gözü hep yönetimdedir, Hayyam'ınki ise bilimde. Hükümdarın takdirini kazanarak rasathanesini kurar. Bilinmeyene x denmesi, onun bir isimlendirmesidir.
Bir süre sonra Selçuklular şehre saldırır. Çağrı Bey adamlarına şehri yağmalatmak ister, Tuğrul Bey onu Ramazan ayı hatrına durdurur. O yıl insanlar ilk defa oruç ayı bitmesin diye dua eder. Vakti belli bir saldırıyı beklemek daha zordur ama sonuçta Tuğrul Bey kardeşine engel olur. Bu noktada Selçuklular için şu ifade kullanılır: "Ellerinden hem her türlü alçaklık gelir, hem de her türlü soylu davranış"
Tuğrul Bey kurtardığı Abbasi halifesinin kızıyla evlenmek ister. Halife daha düne kadar putlara tapan bir millete kızını vermeye yanaşmaz. "Bağdat'ı aldığım gibi o kızı da alacağım" diyen Tuğrul Bey muradına ulaşır.
Bu arada Ömer, Hasan Sabbah'la tanışır. 17 yaşındaki bu genç din, felsefe, tarih alanında her şeyi okuyup bitirmiştir. Amacı devlet yönetiminde yer edinmektir. Vezir Nizamülmülk kurt ile kuzunun aynı dereden su içebileceği huzurlu bir memleket düşler. Hayyam'ı istihbarat işlerinin başına getirmek ister. Oysa Ömer sırlar ile o sırları ortaya çıkaranlar arasında kalsa, sırlardan yana tavır koyacak bir adamdır. Bu görev için Hasan'ı önerir.
Hasan zamanla hükümdarı vezirine karşı doldurmaya başlar. Elindeki en önemli silah, cimri Melikşah'a vezirin harcamalarının boyutunu anlatmaktır. Nizamülmülk kendini şu cümlelerle savunur: "Allah'ın elinden daha fazlasının gelmeyeceğini düşünüyorsanız hiçbir şey harcamayın. Ben Rabbimin cömertliğine inanıyorum. Müslümanların iyiliği içinse, tek kuruşu bile hazinede tutmam." Vezirin hesaplarını incelemek için kırk gün süre isteyen Hasan, raporlarının karıştırıldığını fark eder ve Melikşah'a sunacağı belgeleri bulamaz. Bu noktada vezir Hasan'ın katibini satın alan bir dalavereci olarak lanse edilir tarih sahnesinde. Hasan'ın gözlerine mil çekilmesi kararlaştırılsa da Hayyam devreye girer ve gözden düşmenin acısını ancak okuyarak hafifletecek bir adama bu cezanın reva görülmesine engel olur.
Bundan sonra Hasan Sabbah kişisel intikamını, devletin başına uzun süre bela olacak bir tarikat kurmaya vardırır. Her yerde peşine taktığı müritleri Alamut Kalesinde teşkilatlar ve suikastler planlar. "Bir balığın denize atılması nasıl lütufsa sizin de ölüme gitmekten korkmamanız gerekir" diyerek müritlerini hedef aldığı insanlara yönlendirir. Kalabalıklar içinde ölüp öldürerek yeni hayranlar kazanırlar. Kendi ailesine karşı da son derece sert olan Hasan, bir suça karıştıkları iddia edilen iki oğlunu da ölümle cezalandırır. Müritlerinin uyuşturucu kullandığı iddiası Marco Polo'ya aittir Oysa onları uyuşturan tek şey son derece bağnaz bir imandır. (Haşhaşiler denilen bu akla zarar tarikatı tanımak isteyenler için Alamut adlı roman bir başyapıttır)
Bu arada Nizamülmülk Melikşah'ın siyasette etkili hanımı Terken Hatun'u kızdıracak hamleler yaptığı için isminin üzeri çizilir. Zaten bacağında ur bulunan vezir kendini Siyasetname adlı eserini yazmaya verir. Ya hastalıktan, ya Hasan'ın müritlerinden, ya hükümdardan gelecek ölümü beklemeye başlar. Ölümünden 35 gün sonra da Melikşah zehirlenerek hayata veda eder. Terken Hatun boğularak öldürülür. Cihan hayatta kalamaz. Ve Hayyam bir asker tarafından kaçırılarak kurtarılır. Hasan o askeri de ortadan kaldırıp Rübailer'in yazılı olduğu eseri kaleye götürür. Amacı Hayyam'ı da yanına çekmektir ama Ömer hiçbir zaman kaleye gitmez. Yazma eserin kalede Moğolların çıkardığı yangında kül olduğu sanılmaktadır.
Bundan sonra hikâye, o eserin peşine düşen anlatıcıya bağlanır. Ve konu yine tarihin merak edilen dönemlerinden biri olan iran devrimine dönüşür. Cemaleddin Afgani kahramanımızı, peşinde olduğu eseri bulabileceği iran prensesi Şirin'e yönlendirir. Bu sırada iran'da şah ve demokratlar arasında rejim mücadelesi devam etmektedir. Meclisin açılmasını sağlayan devrimcilere rağmen, bu model Hindistan'a kötü örnek olur diye Batı tarafından desteklenen Şah galip gelir.
Yazar prenses Şirin'in elinde bulunan Hayyam rübaileri yazmasına ulaşır. Prensesle evlenerek Titanic gemisinde balayı planlar. Büyük faciadan sonra yazma eser sulara gömülürken prenses de ortalıktan kaybolur.
Neden bütün kitabı anlattım? Çünkü yazarın Selçuklu topraklarında başlayan, iran'a bağlanan ve Titanic'de son bulan enteresan kurgusu kayda değerdi. Ayrıntıları işleme biçimi, yazdığı diyaloglar çok ustacaydı. Herhangi bir parçayı atlamak, kitaba haksızlık olurdu. ideolojik boyutunu, tarihi gerçeklik payını bir kenara bırakarak; ben edebi yönünü ve ele aldığı dönemi çok sevdim. Yaptığı sayısız baskıyı hak ediyor bence.
24 yaşında Semerkant'a gelen Hayyam'ın karşılaştığı ilk manzara, ibn Sina'nın öğrencisi olan Cabir'in felsefeyle uğraştığı için softa takımı tarafından sokak ortasında dövülmesi olur. Onu kurtarmaya çalışınca, aynı saldırının hedefi haline gelmesin diye dönemin kadısı Ebu Tahir tarafından koruma altına alınır. Çünkü kadı, ibn Sina eserlerini ezbere bilen bu gencin methini duymuştur ve kendi abisi de yazdığı bir şiir yüzünden öldürülmüştür.
Hayyam halkın hoşuna gitmeyen sözler etmiştir: "Camiye arada giderim, orası gölgeliktir" cümlesini "Ancak Rabbiyle barış içinde olan insan ibadethanede rahatça uyuyabilir" şeklinde açıklar. "Yobaz değilim ama 1 olana asla 2 demedim" cümlesiyle dindarlığını ifade eder.
Kadı onu Maveraünnehir'in efendisi Nasır Han ile tanıştırır. Huzurunda şiir okuyan kadına "Ağzın altınla dolsun" deyince Cihan bir tepsi dolusu altını ağzıyla toplamaya başlar. Hayyam kadını çok beğense de, bu tavrı onaylamaz. Aynı şey kendisine teklif edilince oruçlu olduğunu uydurarak reddeder. Hayat anlayışları kesişmeyen bu kadınla yolları kesişir. Cihan'ın gözü hep yönetimdedir, Hayyam'ınki ise bilimde. Hükümdarın takdirini kazanarak rasathanesini kurar. Bilinmeyene x denmesi, onun bir isimlendirmesidir.
Bir süre sonra Selçuklular şehre saldırır. Çağrı Bey adamlarına şehri yağmalatmak ister, Tuğrul Bey onu Ramazan ayı hatrına durdurur. O yıl insanlar ilk defa oruç ayı bitmesin diye dua eder. Vakti belli bir saldırıyı beklemek daha zordur ama sonuçta Tuğrul Bey kardeşine engel olur. Bu noktada Selçuklular için şu ifade kullanılır: "Ellerinden hem her türlü alçaklık gelir, hem de her türlü soylu davranış"
Tuğrul Bey kurtardığı Abbasi halifesinin kızıyla evlenmek ister. Halife daha düne kadar putlara tapan bir millete kızını vermeye yanaşmaz. "Bağdat'ı aldığım gibi o kızı da alacağım" diyen Tuğrul Bey muradına ulaşır.
Bu arada Ömer, Hasan Sabbah'la tanışır. 17 yaşındaki bu genç din, felsefe, tarih alanında her şeyi okuyup bitirmiştir. Amacı devlet yönetiminde yer edinmektir. Vezir Nizamülmülk kurt ile kuzunun aynı dereden su içebileceği huzurlu bir memleket düşler. Hayyam'ı istihbarat işlerinin başına getirmek ister. Oysa Ömer sırlar ile o sırları ortaya çıkaranlar arasında kalsa, sırlardan yana tavır koyacak bir adamdır. Bu görev için Hasan'ı önerir.
Hasan zamanla hükümdarı vezirine karşı doldurmaya başlar. Elindeki en önemli silah, cimri Melikşah'a vezirin harcamalarının boyutunu anlatmaktır. Nizamülmülk kendini şu cümlelerle savunur: "Allah'ın elinden daha fazlasının gelmeyeceğini düşünüyorsanız hiçbir şey harcamayın. Ben Rabbimin cömertliğine inanıyorum. Müslümanların iyiliği içinse, tek kuruşu bile hazinede tutmam." Vezirin hesaplarını incelemek için kırk gün süre isteyen Hasan, raporlarının karıştırıldığını fark eder ve Melikşah'a sunacağı belgeleri bulamaz. Bu noktada vezir Hasan'ın katibini satın alan bir dalavereci olarak lanse edilir tarih sahnesinde. Hasan'ın gözlerine mil çekilmesi kararlaştırılsa da Hayyam devreye girer ve gözden düşmenin acısını ancak okuyarak hafifletecek bir adama bu cezanın reva görülmesine engel olur.
Bundan sonra Hasan Sabbah kişisel intikamını, devletin başına uzun süre bela olacak bir tarikat kurmaya vardırır. Her yerde peşine taktığı müritleri Alamut Kalesinde teşkilatlar ve suikastler planlar. "Bir balığın denize atılması nasıl lütufsa sizin de ölüme gitmekten korkmamanız gerekir" diyerek müritlerini hedef aldığı insanlara yönlendirir. Kalabalıklar içinde ölüp öldürerek yeni hayranlar kazanırlar. Kendi ailesine karşı da son derece sert olan Hasan, bir suça karıştıkları iddia edilen iki oğlunu da ölümle cezalandırır. Müritlerinin uyuşturucu kullandığı iddiası Marco Polo'ya aittir Oysa onları uyuşturan tek şey son derece bağnaz bir imandır. (Haşhaşiler denilen bu akla zarar tarikatı tanımak isteyenler için Alamut adlı roman bir başyapıttır)
Bu arada Nizamülmülk Melikşah'ın siyasette etkili hanımı Terken Hatun'u kızdıracak hamleler yaptığı için isminin üzeri çizilir. Zaten bacağında ur bulunan vezir kendini Siyasetname adlı eserini yazmaya verir. Ya hastalıktan, ya Hasan'ın müritlerinden, ya hükümdardan gelecek ölümü beklemeye başlar. Ölümünden 35 gün sonra da Melikşah zehirlenerek hayata veda eder. Terken Hatun boğularak öldürülür. Cihan hayatta kalamaz. Ve Hayyam bir asker tarafından kaçırılarak kurtarılır. Hasan o askeri de ortadan kaldırıp Rübailer'in yazılı olduğu eseri kaleye götürür. Amacı Hayyam'ı da yanına çekmektir ama Ömer hiçbir zaman kaleye gitmez. Yazma eserin kalede Moğolların çıkardığı yangında kül olduğu sanılmaktadır.
Bundan sonra hikâye, o eserin peşine düşen anlatıcıya bağlanır. Ve konu yine tarihin merak edilen dönemlerinden biri olan iran devrimine dönüşür. Cemaleddin Afgani kahramanımızı, peşinde olduğu eseri bulabileceği iran prensesi Şirin'e yönlendirir. Bu sırada iran'da şah ve demokratlar arasında rejim mücadelesi devam etmektedir. Meclisin açılmasını sağlayan devrimcilere rağmen, bu model Hindistan'a kötü örnek olur diye Batı tarafından desteklenen Şah galip gelir.
Yazar prenses Şirin'in elinde bulunan Hayyam rübaileri yazmasına ulaşır. Prensesle evlenerek Titanic gemisinde balayı planlar. Büyük faciadan sonra yazma eser sulara gömülürken prenses de ortalıktan kaybolur.
Neden bütün kitabı anlattım? Çünkü yazarın Selçuklu topraklarında başlayan, iran'a bağlanan ve Titanic'de son bulan enteresan kurgusu kayda değerdi. Ayrıntıları işleme biçimi, yazdığı diyaloglar çok ustacaydı. Herhangi bir parçayı atlamak, kitaba haksızlık olurdu. ideolojik boyutunu, tarihi gerçeklik payını bir kenara bırakarak; ben edebi yönünü ve ele aldığı dönemi çok sevdim. Yaptığı sayısız baskıyı hak ediyor bence.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar