bugün
- zall beceremiyorsan bırak git21
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin11
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması13
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı21
- sözlüğe yeni gelen masum erkek8
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi20
- bugün hangi kadın yazara ne diksem12
- şort diken müzisyen motorcu uzun boylu yazar11
- icardi1905 ile jakuziye girmek10
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması10
- anın görüntüsü22
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak28
- ali koç12
- jose mourinho21
- günahların takımı galatasaray13
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır9
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri9
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu21
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- anneler günü18
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz15
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor14
- icardi19058
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri9
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- doğum gününde hatırlanmamak13
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- icardi1905'in sözlüğü bozması8
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- en dindar özelliğiniz25
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- yorgun mermi10
- şizofreni11
- bacağa kramp girmesi10
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkeklerin sadakatsiz olması9
- türkiye den soğuma sebepleri11
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar15
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması11
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- uludağ sözlük kapatılacak11
(bkz: altüst oluşun sebepleri)
yeni kitabı dolaşıma çıkmış olan bir abimiz;
http://yazarselimgurselgi...lim-gurselgil-kitabi.html
http://yazarselimgurselgi...akliselimin-icaplari.html
http://yazarselimgurselgi...lim-gurselgil-kitabi.html
http://yazarselimgurselgi...akliselimin-icaplari.html
ergenekon'un ergenekon olduğu zamanlar, islamcı camiadaki ergenekoncuları teşhir etmiş bir abimiz;
http://yazarselimgurselgi...azar-selim-gurselgil.html
http://yazarselimgurselgi...azar-selim-gurselgil.html
gezi olaylarını yazmış...
kimin eli kimin cebinde
kim kimi napmış
olayın altında yatan ne
içyüzü dışyüzü tersi düzü
hepsi burada nokta com;
kimin eli kimin cebinde
kim kimi napmış
olayın altında yatan ne
içyüzü dışyüzü tersi düzü
hepsi burada nokta com;
en büyük endişe kaynaklarımızdan biri de eğitim meselesidir. bunu yeni bakan, eski bakan, daha eski bakan demeden konuşmamız lazım.
bazen eğitimcilerle karşılaşıyorum.
geçen gün bir kıdemli müfettişle laflıyorduk. koskoca müfettiş benim gibi bir vasıfsız elemanla ne konuşur?
havadan sudan.
derken bir gaflette bulundu: halkın cehaletinden, kaba saba davranışlarından yakınmaya başladı.
benim normal olarak kendimi bu yakınılan cahil halktan ayırarak onu onaylamam gerekiyordu. ama dolmuşum demek:
"100 senedir halkını eğitemeyen bir eğitim sistemini sorgulayacağımıza, eğitemediğimiz halkın eğitimsizliğinden yakınıyoruz."
biraz bozuldu. ben de kendimi durduramadım:
"çocuğa okulda değerler eğitimi verilemiyor.
çocuk ailesinden ve çevresinden hangi değerleri alırsa ona göre şekilleniyor.
okulu sevmiyor. okul ona hayatın zıddı gibi görünüyor.
orada haylazlık yapabildiği kadar mutlu oluyor, yaşadığını hissediyor.
verilen eğitimi tam alan bir zümre ise kendi toplumuna, ülkesine düşman oluyor. fırsatını bulup kaçmak için kıvranmaya başlıyor.
ülkenin en iyi okulları (lise ve üniversiteleri) göçmen kaçakçısı gibi çalışıyor; dışarıya mamul madde halinde iyi eğitilmiş, kalifiye eleman yetiştiriyor.
geriye eğitilememiş ve ülkeden kaçamamış olanlar kalıyor.
onlara bakınca biz de aman ne kötü şeyler, ne cahiller diyoruz.
bu olur mu?
halkını eğitemeyen, nasıl eğiteceğini de bilmeyen bir eğitim sistemi olur mu?"
kıdemli müfettiş bir müddet dinledi.
lafın kötüye varacağını anlayınca kesmeye çalıştı.
ben durmadan, aşağı yukarı bunları söyledim. geçmişte farklı zamanlarda bu konuları hem gözleme, hem düşünme imkânı bulduğum için, konuşmaya kalkınca su gibi gitti.
sustuğumda müfettiş içinden yarabbi şükür der gibi baktı. hiçbir yorum yapmadı. hemen de ağırlığını koyarak lafı değiştirdi.
ona göre, bu mevzular bizim -hele benim gibi sade bir vatandaşın- konuşacağı şeyler değildi.
bu ülke büyük bir ülkeydi, her şeyin bir yetkilisi vardı ve yetkililerimiz günü gelince her müşkülü çözerlerdi.
bize düşen sadece onları oylarımız ve alkışlarımızla desteklemek, ama hiç karşı gelmemek, hiç eleştirmemekti.
müfettiş de böyle eğitilmişti ve bu kadar biliyordu: büyüklerimizi saymak, küçüklerimizi sevmek!
ama bu şekilde bir yere varamayız. diyeceksiniz: çok şey değişti ve değişiyor.
mesela birkaç yüz senedir hocalar öğrencileri dayakla adam etmeye çalışıyordu. şimdi bu kalktı. eğitimcilerimiz finlandiya modelini, danimarka modelini çalışıyorlar.
proje okullarımızda bu modelleri hayata geçiriyoruz.
ben de derim ki: değişen sadece kabuk, öz değil.
eskiden hocalar öğrencileri dövüyordu, şimdi öğrenci velileri ve akrabaları hocalara meydan dayağı atıyor.
bu bir gelişme sayılmaz.
ister finlandiya modeline geç, ister hollanda modeline. mesele model değil Mesele ruh.
eğitimin bir ruhu olmaması, bu ruhun topluma geçmemesi, çocuğun ve gencin bir değerler kargaşası içinde kaybolması, eğitimin toplumda bir karşılığı olmaması, eğitimli kişinin eğitimsizin ayakları altında bırakılması ve eğitimin çoğunun bir vakit kaybı olması vs.
tahlil'in şahaneliği... yazar, selim gürselgil farkıyla!
bazen eğitimcilerle karşılaşıyorum.
geçen gün bir kıdemli müfettişle laflıyorduk. koskoca müfettiş benim gibi bir vasıfsız elemanla ne konuşur?
havadan sudan.
derken bir gaflette bulundu: halkın cehaletinden, kaba saba davranışlarından yakınmaya başladı.
benim normal olarak kendimi bu yakınılan cahil halktan ayırarak onu onaylamam gerekiyordu. ama dolmuşum demek:
"100 senedir halkını eğitemeyen bir eğitim sistemini sorgulayacağımıza, eğitemediğimiz halkın eğitimsizliğinden yakınıyoruz."
biraz bozuldu. ben de kendimi durduramadım:
"çocuğa okulda değerler eğitimi verilemiyor.
çocuk ailesinden ve çevresinden hangi değerleri alırsa ona göre şekilleniyor.
okulu sevmiyor. okul ona hayatın zıddı gibi görünüyor.
orada haylazlık yapabildiği kadar mutlu oluyor, yaşadığını hissediyor.
verilen eğitimi tam alan bir zümre ise kendi toplumuna, ülkesine düşman oluyor. fırsatını bulup kaçmak için kıvranmaya başlıyor.
ülkenin en iyi okulları (lise ve üniversiteleri) göçmen kaçakçısı gibi çalışıyor; dışarıya mamul madde halinde iyi eğitilmiş, kalifiye eleman yetiştiriyor.
geriye eğitilememiş ve ülkeden kaçamamış olanlar kalıyor.
onlara bakınca biz de aman ne kötü şeyler, ne cahiller diyoruz.
bu olur mu?
halkını eğitemeyen, nasıl eğiteceğini de bilmeyen bir eğitim sistemi olur mu?"
kıdemli müfettiş bir müddet dinledi.
lafın kötüye varacağını anlayınca kesmeye çalıştı.
ben durmadan, aşağı yukarı bunları söyledim. geçmişte farklı zamanlarda bu konuları hem gözleme, hem düşünme imkânı bulduğum için, konuşmaya kalkınca su gibi gitti.
sustuğumda müfettiş içinden yarabbi şükür der gibi baktı. hiçbir yorum yapmadı. hemen de ağırlığını koyarak lafı değiştirdi.
ona göre, bu mevzular bizim -hele benim gibi sade bir vatandaşın- konuşacağı şeyler değildi.
bu ülke büyük bir ülkeydi, her şeyin bir yetkilisi vardı ve yetkililerimiz günü gelince her müşkülü çözerlerdi.
bize düşen sadece onları oylarımız ve alkışlarımızla desteklemek, ama hiç karşı gelmemek, hiç eleştirmemekti.
müfettiş de böyle eğitilmişti ve bu kadar biliyordu: büyüklerimizi saymak, küçüklerimizi sevmek!
ama bu şekilde bir yere varamayız. diyeceksiniz: çok şey değişti ve değişiyor.
mesela birkaç yüz senedir hocalar öğrencileri dayakla adam etmeye çalışıyordu. şimdi bu kalktı. eğitimcilerimiz finlandiya modelini, danimarka modelini çalışıyorlar.
proje okullarımızda bu modelleri hayata geçiriyoruz.
ben de derim ki: değişen sadece kabuk, öz değil.
eskiden hocalar öğrencileri dövüyordu, şimdi öğrenci velileri ve akrabaları hocalara meydan dayağı atıyor.
bu bir gelişme sayılmaz.
ister finlandiya modeline geç, ister hollanda modeline. mesele model değil Mesele ruh.
eğitimin bir ruhu olmaması, bu ruhun topluma geçmemesi, çocuğun ve gencin bir değerler kargaşası içinde kaybolması, eğitimin toplumda bir karşılığı olmaması, eğitimli kişinin eğitimsizin ayakları altında bırakılması ve eğitimin çoğunun bir vakit kaybı olması vs.
tahlil'in şahaneliği... yazar, selim gürselgil farkıyla!
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar