(bkz: saniyelik işkenceler)
bazen 'evet' demek. hayatta yapılan saniyelik salaklıklardandır.
yan pisuvarda işeyen adamın çiş sesine kulak kabartmak.
bu salaklığımla beni haftanın en beğenilenlerine sokmanız kesin gibi ama bakalım...

halihazırda açmış olduğunuz ayranı açılmadı sanarak çalkalamak bir an için... ikidir başıma geliyor bu. üstüm başım ayran içinde kalıyorum. hadi!
cüzdanını bakkalda unutup o akşam bütün evi talan etmene rağmen bulamama. ertes sabah da salak salak gülen bakkal amcanın nasihatlerini dinlemen. aklına mukayet ol diye.
metronun kapısı kapanırken son anda ineceğini hatırlayan kadın olmak ve çantasını kapıya sıkıştırıp 5 kişiye yakın yardımseverle metro hızlanırken çantanın arkasından sürüklenmek ve 2 metre sonra çantayı eline alıp bir şey olmamış gibi yürüyüp gitmek.
otu boku sayan ben bir keresinde yürüyen merdivendeki basamakları saymaya kalktım. farkettiğimde kendime yine sövmüştüm.
'erkeklerin şaşırtan özellikleri' adlı başlığı 'erkeklerin hapşırtan özellikleri' şeklinde okumak.
(bkz: erken boşalmak)
kopya çekerken öğretmene yakalanmak. herşey bi saniye içinde olur. sonrası malum.
kübbeyle cep nerde satılıyor?
cübbe ve kep demek istemiştim, almak için son 5 dakika kalmıştı da, heyecanım ondandır.
Paketi yerine çikolatayı çöpe atmak. (bkz: oldu bir kere)
Kontakt lens'e solüsyon dökmek isterken solüsyonun yanındaki asetonu dökmek.
sinyal vermeden serit değiştirmek.
kızmış yağa su sıçratmak.
öğlen saatlerinde ayrıldığın ortama iyi akşamlar demek.
tavla oynarken, bir elindeki leblebiyi pulların üzerine, diğer elindeki zarı da ağzına atmak.
çaya atman gereken şekeri, çerez tabağına attığın yetmiyormuş gibi üstüne üstlük; şekerin çerezin içinde erimesini beklemek...mesleğimde lakabım; kafa koparan olsa da, aynı zamanda gazetede köşe yazarlığı yapsam da, aynı zamanda kadın meclisi yürütme kurulu üyesi olsam da... evet ben bu salaklığı yaptım! hatta daha beteri; acaba buradan geçebilirmiyim diye arabayı duvara sürdüm!!! ama öğrendim ki geçilmiyormuş... sanırım bu ara çok çalışıyorum... bir tatile ihtiyacım var...
paketimi almak için yanyana duran iki kargo şirketinden yanlış olana girip 15 dakika "nasıl paketim olmaz tebligat geldi" diye paçozluk yapmam.Sonra tebligatı çıkarınca yanlış kargo şirketinde olduğumu anlayıp.Domates gibi olan bir surat ve ağlamak üzere dolmuş gözlerle koşarak kaçmam.
atış taliminde hedefe nişan almadan tüfeği atışa hazır hale getirip sağa doğru yürürken yanlışlıkla tetiğe dokunmam ve tüfeğin patlaması. az kalsın işaret parmağımı kırıyordum sol tarafımda yerden bir toz kalktı.
akşam eve varmadan önce evde birileri olduğunu biliyordum, yani telefonla konuşmuştum. kapıyı çaldım ama açan falan olmadı. ben de anahtarımla kapıyı açtım. yani evde kesinlikle biri yoktu!
ışığı açtım ve içeri girdim. masanın üzerinde bulunan bir peçetenin üzerinde bir şeyler yazıyordu, yanında da telefon. evden aceleyle çıkılmış gibiydi. hemen peçeteyi elime aldım üzerindeki yazıyı okumak için. aynen şöyle yazıyordu "vildan öldü".
vildan? nasıl olur? ne zaman? napıcam ben şimdi? nasıl olurdu?
iyi de vildan kim?
biraz sakinleşince peçeteye daha bir dikkatli baktım, vildan' a bir şey olmamış, tanımasam da bir yerlerde yaşıyor olmalı. "vidanjör" yazıyordu peçetenin üzerinde. nasıl benzettiysem, okumamdan yazmamdan utandım. ayrıca hala neden peçetenin üzerinde vidanjör yazıyordu, yanında telefon ne alakaydı bilmiyorum. öğrenicem.
saç spreyi yerine kafaya traş köpüğü sıkmak.
hay elimle gözümün senkron ayarına sokayım.
iş yerinde turnikelerden geçmek için kent kartı üst üste okutmaya çalışmak, metroya binerken personel kartını turnikeye okutmak.
her saniye yaşadığım ve kendime ithaf ettiğim durumdur.
sigarayı tersten yakmak. hele birde son sigaraysa tam salaklık.