bugün

Prof. Dr. ,antropoloji eğitimi görmüştür bir süre amerikada yaşamıştır. Nihal Atsız ile girdiği münakaşalardan da tanınır. Bir türk ırkçısıdır. kendisi hala hayatta olup yazılarını yazmaya devam etmektedir.

bir gözünü, 1944 turancılık davası sırasında gördüğü işkenceler sonucu kaybetmiştir (bkz: tabutluk)

" ben türk ırkçısıyım ama türk ırçılığı nazist ırçılığa benzemez, bizler başka ırklara yaşam hakkı tanımayan kendisini en üst ırk olarak kabul eden bir fikriyata sahip değiliz. biz ırkımızın iyi ve kötü kısımları ile bir bütün halinde severiz..en üstün olma iddiamız yoktur. ait olduğumuz ırkımızı sevme sayma ve araştırma arzusudur."

bir çok kitabı mevcuttur. "kızılderililer ve türkler" kitabı okunmaya değer kitaplarından biridir.
1920 yılında istanbul'da doğdu. Babası Halid Ziya Bey, annesi Saibe hanımdır. iyi bir eğitim gördü. St. Joseph, Galatasaray ve Kabataş liselerinde okuduktan sonra, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. istanbul Üniversitesi'nde master yaptı. Tarih ve Türkoloji dallarında Sorbonne Üniversitesinde, Tecrübî psikoloji dalında ise Columbia Üniversitesinde ihtisas yaptı.
Uzmanlı dalları arasında psikoloji, futuroloji, hukuk, tarih, yazarlık ve yayıncılık(şeref ve sürekli basın kartı sahibi) sosyo-etnografya yer almaktadır. Reha Oğuz Türkkan, 1947-1972 yılları arasında 25 yıl boyunca ABD'de Columbia ve CCNY üniversitelerinde, 1975-1976 yıllarında istanbul Üniversitesi'nde ve daha sonra da 1996 yılında Ahmet Yesevî Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı.

"Sorularla Programlı Öğrenim" metodunun üç kurucusundan biri olarak ve ABD'deki katkılarından dolayı "WHO'S WHO" ansiklopedisinde yer aldı. ABD hükümeti tarafından 4 eyaletin eğitim planlaması ve Sunrise Açık Üniversitesi'nin kuruluşunda Eğitim teknolojisi Danışmanı olarak görev aldı. 124 okul (4 tanesi hızlı okuma ve bilgisayar üzerine) açtı.
Türkiye'de Yay-kur Açık Öğretim Üniversitesi'ni kurdu. 1976 yılında NASA'ya danışman olarak Hindistan'daki uydulu eğitim çalışmalarını inceledi.

Reha Oğuz Türkkan'ın, yerli ve yabancı basında binlerce makale, dizi ve araştırması yayınlandı. istanbul Ticaret Odası Gazetesinde "Amerika ve Türkiye'de iş Dünyası" konularında 2 yıl köşe yazarlığı yaptı.

ABD'de bulunduğu süre içinde, "Psikolojinin iş Dünyasında Başarıya Etkisi Ve Uygulanışı", "ikna Psikolojisi Ve Satış Teknikleri" konularında iş dünyasına yönelik eğitimler verdi. Çeşitli şirket ve kuruluşlara danışmanlık ve yönetim kurulu başkanlığı yaptı.

Reha Oğuz Türkkan, Türkçülük alanında çeşitli sosyal faaliyetlerde bulundu. Bu konuda yazarlık ve yayıncılık yaptı. Gurbetçi çocuklar için ABD'de Atatürk Okulu adıyla bir okul açtı. 1997 yılında Orta Asya ve Kafkas Türkleriyle ilgili olarak "Türk Dünyası Parkı" ve "Türkler" adlarıyla ABD'de ve Türkiye'de daimi resim sergileri açtı.

Reha Oğuz Türkkan, Türkiye'de "Çevrecilik Eğitimi Kampları"nın kurucusu oldu.
ABD'de Human Value Vakfı başkanlığı yaptıktan sonra, NEA (Eğitim Sendikası), IPA (Konferansçılar Derneği), Gazeteciler Derneği, Aydınlar Ocağı'nda üyelik ve Türk 2000 Vakfı'nda başkan olarak görev yaptı.

Reha Oğuz Türkkan'ın ingilizce, Fransızca ve Türkçe olarak yayınlanmış 41 kitap, 9 film ve 6 tv senaryosu bulunmaktadır.

Türkçülüğe Giriş (istanbul-1940), Milliyetçiliğe Doğru (istanbul-1943), One America (New York-1954), Talking Turkey (New York-1955), Turkish Literature (New York-1956), Turkish National Character (New York-1971), Tabutluktan Gurbete (istanbul-1975), Yenilenmiş Türk Destanları ve Hikayeler (1977), Biz Kimiz (istanbul-1987), Türk Milliyetçiliğinin Kısa Tarihi (istanbul-1992), Yükselen Milliyetçilik, 21. Yüzyıl Milliyetçiliği (istanbul-1995), Kızılderililer ve Türkler (istanbul-1998) önemli eserleri içinde yer alır.

Reha Oğuz Türkkan, Ece Zübeyde Hanım ile evlenmiş olup Aslıhan, Ceylan, Tuğrul ve Alptunga adlarında dört çocuğu vardır.

http://www.ozturkler.com
iki tane öküz gibi kalın kitabını aldığım, okurken paso;
- türkler, biz kimiz, türk ırkı nasıl, ırkçılık olmamalı, türk örf, türk türk.. gibi ifadelerle kimi zaman ''eeeh s.kecem ama'' duygusu uyandırsa da kaliteli bir insan olduğu ortada. çoğu konuda verilere başvuruyor ve futüroloji ( gelecek bilimi) ne çok önem veriyor.
türkçü bir kişilik. ırkçı değil bu yüzden kendisine ırkçı demek istemesem de gönül ferman dinlemiyor..
Fatih Altayli ve Murat Bardakci nin sunduğu Teke Tek Program konugu idi kendisi.
Sumerlerin Turk oldugu iddiası ilginc :
Sumer dilinin Ural-Altay dilleri gibi sondan eklemeli olması ve Turkceyle yaklasık 300 kelimenin benzemesi,bolgede bulunan Semitik ve Aryanların aksine Turkler gibi yuvarlak kafa taslı olmaları.

"Zigguratları tepeler olarak düşünün,tanrıya daha yakın olmak için böyle bir yere ihtiyaçları vardı çünkü geldikleri yer böyle dümdüz değildi.."

Tarihin Sümerle (çivi yazisi) ile basladigini dusunursek bu bizim icin daha da onemli.
Bir baska nokta ise ; "ibrahim Sumerliydi Ur sehrinin rahibiydi."
oyleyse Muhammed Ibrahim soyundan olduguna gore Turk oluyor. Bir hadise göre Muhammed "Ben Arap değilim arap soyundan gelen biriyim" demis.
(bkz: reha oguz turkkan)
türk ocakları, ülkü ocakları camiasında çokca sevilen mustafa kemal'le olan hukukundan mütevellit bolca teveccüh gören milliyetçi insan.
hukukçu, tarihçi, türkolog, senarist ve psikologtur. sümerler üzerinde yaptığı sefalik araştırmaya göre, sümerlerin türk olduğunu kesin bir dille söylemiş, hatta hz. muhammed'in ve einstein'ın da türk olduğunu iddia etmiştir.
uçmağa varmış, allah rahmet eylesin.

http://www.haberiniz.com/...mp;id=6374&Itemid=123
ölümüyle bazı gerçekleri de gösterebilmiş bilge insan. ulusal basın denilen kokuşmuş medya bu vefat haberini vermiyor ısrarla.
ırkçı türkçülerin son kalesiydi. can vermiş gencecik yaşta. allah rahmet eylesin. en çok atsız sevinmiştir sanırım.
ebedi aleme göçtüğü bu sabah itibariyle bizi derinden üzmüş ilim insanı. mekanın cennet olsun.
ölümü şerefine kımız içip mustafa yıldızdoğan dinlenesi türkçü.
ülkücüdür ama gidip her türlü gâvur okulundA okumuştur.

bunun okumuşu ve cinayete karışmamışı:

http://images.habervitrin...m/Mehmet-Ali-Agca2101.jpg
Önemli ve oldukça bilgili bir Türk Milliyetçisiydi. Cenab-ı Hak mekânını cennet eylesin.
hatasıyla,sevabıyla büyük adamdı Tanrı mekanını uçmak etsin.
ord. prof. türkkan türkçü düşünce dünyasının önemli kalemlerindendi...düşüncelerinin bedelini ödeyen pek çok insandan biriydi...yüce allahtan rahmet dileriz.
ruhu şad olsun. bazen atsız'a ters düşse de, türkçülük adına emekleri çok büyük. mekanı tanrı dağı olsun.
ölümünden kısa süre önce "artık turan a inanmıyorum. çünkü bugüne kadar kurulan 16 türk devletinin 15 ini gene başka bir türk devleti yıkmıştır" diyecek kadar geniş bir görüşe sahip ve gerçekleri gizlemeyen asil türkçü.
türkler ve kızılderililer kitabı okunulası tam bir beyefendi olan asilzade şahsiyet.
soyu "bedirhan yahudilerine" dayanan bir "türk" ırkçısıydı... ya işte o derece!

ömrünün son yıllarında gençliğindeki söylemlerine nazaran daha ılımlı kelamlar etmeye başlamıştı.
bir kez canlı dinleme ve sohbet etme fırsatım olmuştu kendisiyle bu da böyle bir anımdır. allah taksiratını affetsin.
nazi almanyasına da, sovyetler rusyasına da, kaba tabir ile 'gider' yapmış ve bu sebepten tabutluklara bağlanmış, tabutlukta bile asla türkçülüğünden ve mertliğinden ödün vermemiş büyük türkçü aydın. onurlu ve milli bir yaşam ve nihayetinde türk uçmağı.
kendisine en büyük acıları yaşatan kişi ismet inönüydü. nitekim hayat onları inönünün amerika ziyareti esnasında karşılaştırır.
“inönü gelecekti. Ermenilerle Rumlar birleşmiş nümayiş yapacak, belki tartaklayacaklar onu. Konsolos rica etti, ‘Buradaki Türkler’i toplayıp Ermeni ve Rumlardan daha kalabalık bir organizasyon yapsanız...’ ‘Peki’ dedim. Sonra inönü’ye dedim ‘Sizi karşılamaya gelmedim, sadece Türkiye’nin başbakanı olduğunuz için karşılıyorum’ dedim. ‘Uh’ dedi, geçti, gitti.”
vefat ettiğini nedense şimdi öğrendiğim, büyük bir türkçü.
samimi ve dürüst bir kişilikti.
ismet inönü''den çok çekmiş, atsız ile çok tartışmış ve 4-5 farklı disiplin ile ilgilenmiş bir kişilikti.
endin bir derya idi kendisi, makale ve kitapları geniş bir yelpazeye sahipti.
1.5 yıldır okuyorum hala bitmedi.

--spoiler--
tanışmak nasip olmadı lan.
--spoiler--
Reha Oğuz Türkkan'ın Mustafa Kemal Atatürk ile anısı

Bozkurtvari Gözler Bir de Palabıyık Bir Şah

1934 senesi haziran ortalarıydı, 14 yaşındaydım.

Büyük Ada'daydım.

Bahçıvan Muharrem telaşla koşup geldi; "Paşam geldi! Paşam geldi! Pederinizi soruyor," diye bağırıyordu.

Kapıda atlı faytonda Atatürk varmış. Yanında da iran Şahı Rıza Pehlevi. Atatürk onu gezdiriyormuş. Babamın evi olduğunu duyunca arabayı durdurmuş, tanığı Ziya Bey'e bir merhaba deyip kahvesini içecekmiş.

Aksi gibi babam işi icabı istanbul'daydı. Sokağa çıkan 40 küsur basamak merdiveni nasıl çıktığımı bilemiyorum. Nefes nefese oraya vardım.

Atatürk'ü hemen tanıdım. Resimlerinde de daha yakışıklı, daha heybetli bir insan. Çocuk hayalimle başının çevresinde sanki nurdan bir ışık görmüş gibi bakakaldım. Hayır sarışın başı değil, gözleriydi beni çeken. Sonraları heykellerde, resimlerde görüp tanıyacağım o delici, insanın içini okuyan bozkurt gözler!

Yanındaki "izbandut" gibi oturan iriyarı çok esmer tenli ak palabıyıklı iran Şahı Pehlevi'nin bıraktığı intibayla taban tabana zıttı Atatürk'ün karizması. içimden, "önder böyle olur işte!" dediğimi çok iyi hatırlıyorum.

Cumhurbaşkanımızın ve Şah'ın ellerini öptüm, babam için özür diledim ve eve davet ettim.

"Alacağımız olsun, bir dahaki sefere" diyen Atatürk beni arabasına aldı, karşısına oturttu. Başımı okşadı, hangi okula gittiğimi sordu.

"Kabataş Ortaokuluna" dedim.

Hemen ilgilendi.

"Sınıfta Gagağuz Türkü üç öğrenci var mı?" diye sordu.

"Evet var... Komik soy isimli: gagalı, oğuzlu. Birinin adı Mikail, ötekininki Jorj. iyi kaynaştık ama... Hem de üçü de Hıristiyan olduğu halde..."

Gazi sözümü kesti:

"Olsun soyları Türk. Senin gibi, benim gibi. Romanya elçimiz Hamdullah Suphi'ye ben talimat verdim, anlaşma yaptı himayeme aldım, başka Türk öğrencilerde yollayacak. Onlarla iyi anlaşın. Türkiye'nin dışında daha birçok Türk var. Türklüğü iyi öğrenin" dedi. Şahın sıkılmasına aldırmadan bana adeta ders verdi.

"Adlarında komik bir şey yok, onlar 'Gagağuz' yani 'Gökoğuz' Türkü. Hıristiyan olmuşlar yüzlerce yıl önce, Hazar Türkleriyken... Musevi dininden olanlar da var. Ama hâlâ Türkçe konuşuyorlar... Bize akraba olan halklar da var. Macarlar gibi. Kızılderililer gibi. Gitmişiz Amerikalara bile. Bunları öğreneceksin. Gagağuz arkadaşlarına çabuk kaynaştığına sevindim. Başka okullarda da benim himayemle gelen Türkiyeli olmayıp Türk olan öğrencilere de rastlayacaksın. Özbek, Kırgız. Onlar üstelik Müslümanlar. Yurtları işgalde. Bu sözlerimi unutma, belki bir gün gene görüşürüz bunları baban da varken" dedi. Tekrar elini öptüm, o da saçlarımı okşadı ve arabacıya "sür atları" dedi.

Bu konuşmanın üzerimde etkisi büyük oldu. Hele daha da küçükken Kızılderilileri kurtmaya sevdasına kapılan benim gibi bir çocuğa.

Daha önceki tesirlerle de bağdaşınca, daha o yaşta Türkçü görüşlerim belirmeye başladı. Daha sonra Ankara'ya taşındığımızda, Atatürk'ün Meksika elçimiz, Tahsin Bey'e "Mayatepek" soyadını verdiğini Aztek ve Maya Kızılderililerin uygarlıklarını araştırmasını istediğini öğrendim. Sadık elçimizin yazdığı rapor yayınlandı, ben de 1940'larda ele geçirdim. Ne yazık ki Adapazarı depreminde oradaki kitap depomun harap olmasıyla birlikte onları tekrar bulamadım.

Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan, Türkler ve Kızılderililer, s.13-16, Pegasus Yayınları - Baskı: I
Ordinaryüs ünvanını taşıyan son Türk'tü, rahmetli olmadan önce. Nihal Atsız'la arası pek iyi değildir. Hatta Nihal Atsız'ın kendisine hitaben söylediği şeyler oldukça ağırdır. (bkz: Çanakkale'ye yürüyüş ve Türkçülüğe karşı haçlı seferleri) Fatih Altaylı'nın Programında ilginç olarak Einstein'a Türk demiştir ve Einstein'in Kitabı'ndan Alıntı yaparak bunu söylemiştir. Aöf sistemini de Türkiye'ye getiren kişidir.