bugün

bence 1 liradan fazla bile olmalıdır.
(bkz: paraların poşetli olması)
A101 ve bim poşetleri zaten 6ay/12ay icerisinde doğada kendi kendine yok olan, cevreci sayılan malzemeden yapılıyordu. Yani olayın cevre ile alâkası yok. Olsa, diger marketleri de bu poşetleri kullanmaya ya da kese kağıdı (ki bu da orman israfıdır) bulundurmaya zorlardı devlet.
Maksat herkesin bildigi gibi poşet başına 15 kuruşluk gelir elde etmek. Düşünün devletimiz ne kadar aciz duruma düşmüş. Sinekten yağ çıkartır hâle gelmiş.

Bu uygulama az bile. Yetmez ama evet ve devam diyorum ben. Soluduğumuz havaya bile ağır vergi gelmeli bence. Kışın yağan kardan, yazın ısıtan güneşten bile vergi alınmalı.
Evde zorla tutulan %50, ceplerinden para çıkarsa ne reis tanır ne din ne de kitap. Böyle böyle uyanacaklar.

Reisi yedirmeyiz.
dik dur reyiz, arkandayız.

Bu arada ocak ayından itibaren doğalgazda indirim olacakmış. Aralık ayında gelen gizli zam geri çekilecek sanırım. Gelen tutarı harcanan birime böldüğümde 1.13 idi sonuç. Yeni gelen faturada ise 1.17 cıktı. Benim faturamda 15 lira fark cıktı. 500 lirada 20 lira fark eder bu. Herhangi bir zam açıklamamışken ve özellikle zam olmayacağı söylenmişken bu fark nedir? Kimsenin sikinde degil tabi. Olsa olsa dış güşler oyun oynamıştır.
valla akp kirk yilda dogru bi sey yapti, ama tepkiler de o kadar malca ki, akpye oy kaybettirirse hic sasirmam. malum insanlarin gotunu sik, ama cebinden 25 kurus alma. yoksa boyle carlarlar. bez torbayla git markete ne olacak? zaten alacagin iki paket makarna. hayir bi de tvde hem marketin posetini parayla alacagiz, hem reklamini yapacagiz, bari logosuz poset versinler diyen bir mali gordum. amina koydugumun salagi nike ayakkabi alirken para vermiyor galiba. basit bir mevzu ulkede ne kadar mal var yine gosterdi.
yeni bir sömürü çeşidi.

bu milet çöp torbasına para vermeyeceğine göre varoşlarda çöp dağları oluşunca görürüm ben sizin sahte çevreciliğinizi.
Tek kelimeyle saçmalık.
Vereceğiniz 25 kuruş amma tantana ettiniz ya.
Yakında markete giriş de paralı olacak.
neden bu kadar konuşuldu anlamış değilim. cam filminden sonra bizimkileri bu kadar isyan ettirecek bir şey olması şaşırttı beni. beklemiyordum. zamanında umut sarıkaya bununla ilgili bir karikatür serisi yapmıştı, canım sosyologum benim.

yapılması gereken şey çok basit, yanına bir bez çanta alacaksın onu götüreceksin. içine de poşetleri koyacaksın.

yok parası nereye gidiyormuş vs diyenler var. ulan zaten her yerden çalıyorlar, bir de burdan çalsınlar en azından bir işe yarayan şey olur. neyse söyleyeceklerim bu kadar

benim fikrimin ne önemi varsa, neyse yazıyoruz işte bir önemi olmasa da.
Henüz cebimden para çıkmasına yol açamamış olan gelişme.
akepe yönetiminin türk milletine hazırladığı ve tatlı tatlı soktuğu yeni kazıktır. para üstü 5 kuruşu vermeyen akepenin marketleri 25 kuruşu okşaya okşaya almakta milletten.
Meclise bu fikri sunan vekilin poşet fabrikası olduğuna dair bir dedikodu dönüyor ortada.
Çevre adına desteklediğim uygulama. Poşet almıyorum, aldırmıyorum. File, bez çanta onlar da yoksa kucak.
Onur Hamzaoğlu, Gülhane Askeri Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, Hacettepe Üniversitesi'nden halk sağlığı uzmanlığı aldı, Kocaeli Üniversitesi'nde profesördü.
2009 yılında Dilovası ve Kandıra'da araştırmaya başladı.
Bebeklerini emziren annelerin sütünde yüksek miktarda ağır metal tespit etti. Bu bölgede dünyaya gelen ve henüz anne karnındayken etkilenmeye başlayan bebeklerin ilk kakasından alınan örneklerde, kurşun, cıva, arsenik, kadmiyum, alüminyum gibi ağır metaller buldu.
Aslında bu sonuçlar çok da şaşırtıcı değildi.
Çünkü, Dilovası'nda her 100 ölümün 33'ü kanser yüzündendi, Türkiye ortalamasının üç katıydı.
Profesör Onur Hamzaoğlu araştırmasında elde ettiği verileri 2011 yılında basın yoluyla kamuoyuna açıkladı.
Vay sen misin açıklayan…
Kocaeli büyükşehir belediyesi ve Dilovası belediyesi tarafından savcılığa suç duyurusunda bulunuldu, dört yıl hapisle cezalandırılması istendi.
YÖK'e şikayet edildi.
Kocaeli Üniversitesi tarafından hakkında soruşturma başlatıldı.
“Halkı paniğe sevketmek”le suçlandı.
Yandaş medya tarafından linç edildi, “yalan söylüyor” denildi.
Kocaeli büyükşehir belediye başkanı “şarlatan” bile dedi.
Mahkemelerde yıllarca sürüm sürüm süründürüldü.
Davaların hepsini birer birer kazandı ama, kara kaplı deftere yazılmıştı… Fetoyla mücadele ediyoruz ayaklarıyla, kanun hükmünde kararnameyle üniversiteden atıldı.
Yetmedi… Sayın hükümetimizin Suriye'ye yönelik askeri harekatını eleştirdiği için “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek”le suçlandı, şırrak diye tutuklandı, altı ay hapis yatırıldı.



Profesör Onur Hamzaoğlu'nu imha etmişlerdi ama, Profesör Onur Hamzaoğlu sayesinde artık mızrak çuvala sığmıyordu.
Dilovası gerçeği örtülemez hale gelmişti.
Sağlık Bakanlığı mecbur kaldı… 2011 yılında “Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli'nde çevresel faktörlerin sağlık üzerine etkileri” adıyla bilimsel araştırma başlattı.
Proje beş yıl sürecekti.
Aslında niyet taa en başından gayet belliydi… Araştırma bölgesini genişletmişler, araştırma süresini uzatmışlar, böylece kanser gerçeğini halının altına süpürerek, sayın ahalimizin unutmasını sağlamışlardı.



Tam düşündükleri gibi oldu.
Unutuldu.



Araştırma 2016 yılında tamamlandı.
Güya 2017 yılında sonuçları açıklanacaktı.
Açıklanmadı.
2018 bitti.
Gene açıklanmadı.



Bu araştırmada görev yapan Akdeniz Üniversitesi akademisyenlerinden gıda mühendisi Bülent Şık dayanamadı, Cumhuriyet gazetesinde dört bölümlük dizi yazı yayınladı.
“Türkiye'yi kanser eden ürünleri devlet gizledi, biz açıklıyoruz, işte zehir listesi” diyerek, çatır çatır çatır yazdı.



Yeraltı-yerüstü su örnekleri, toprak örnekleri ve 1380 gıda örneği üzerinde çalışılmıştı, 15 bin civarında analiz yapılmıştı, analiz edilen örneklerin yüzde 40'ında kimyasal madde saptanmıştı, insanlarımız soludukları havayla, yedikleri yemekle, içtikleri suyla kanserojen madde alıyordu, Sağlık Bakanlığı'nın açıklamadığı rapor buydu.
Tekirdağ, Kırklareli, Edirne'de her beş ölümden biri, Kocaeli Dilovası'nda her üç ölümden biri, Antalya'da her on ölümden birinin sebebi kanserdi.
Endüstriyel atıklar, Marmara denizindeki balıklara bile, kabuklu canlılara bile zehirli kimyasal madde bulaştırıyordu.



Vay sen misin bunu açıklayan… Sağlık Bakanlığı suç duyurusunda bulundu. “Yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı, gizli kalması gereken belgeleri açıklamak”tan dava açıldı, 12 yıl hapsi isteniyor!



Yani… Halkı göz göre göre kanser etmekte sorun yok ama, halkı kanser konusunda uyarmak suç bu ülkede!



istediğin kadar organik beslen…
Kahırdan kanser olur insan Türkiye'de.

Yılmaz Özdil - Sözcü gazetesi.

Edibüdü: Poşet parasını çevrecilik ile ilişkilendiren sözlük ahalisinin aklını seveyim.
Ödünüz (sandığınız değil eheeheehe hani var ya karaciğer de bulunan safra kesesi, işte o) dikilirken, ayranım dökülmesin yoksa elbisem kirlenir derdinde olan zekanıza hayranım.
afedersiniz de silkelenmedik bir kulağımızın arkası kalmış, dolmuşta yanımızda oturanın omzu omzumuza değdi diye yaygara koparıyoruz. yakıtı, elektriği, ulaşım ücretleri, vergileri unuttuk kıytırık poşet parasının derdine düştük. bugüne kadar aklımız neredeydi? orangutan zekasına sahip mizahşörlerin çektiği paralı poşet isyanı videoları da öyle mide bulandırıcı ki. yeter artık.
Kimine dert kimine kazanç olmuştur. Ne olacak yani poşet 25 kuruşsa? avrupada yıllarca poset paralıydı. kimse sesini çıkarmadı.
şaka bir yana uygulama işe yarıyor sanırım. insanlar daha az poşet aldıklarını görüyorum, buna ben de dahilim ondan diyorum. çantam varsa çantaya dolduruyorum, bez torbam her gün çantada taşıyorum bir sıkıntı yok bence. amma abartınız şu meseleyi.

unuttuysam yanımda yoksa veririm 25 kuruş ne yapalım, çok büyütmeyelim. alışırız buna da, 2 ay sonra unutacağız zaten.
isabetli karar.
kısa dönem askerlere poşet diye hönküren uzun dönem erlerin eskisi kadar hönküremeyeceği anlamına gelen uygulama.
millet 25 kuruşun hesabını yapar olmuş.

ulan poşet paralı olduktan sonra; ''poşete yazık şimdi ben çantama koyarım'' cılar arttı. henüz 2 hafta önceye kadar ''teker teker poşetle de yırtılmasın'' diyordunuz??
Mecburi tasarruf ediyorum. tam markete giriyorumki çantamda poşet yok , vaz geçiyorum almaktan, bahanem hazır "almasamda olur aslında".
yürürlüğe girdiği 1 ocaktan beri henüz hiçbir alışverişimde para kaptırmadığım yeni uygulama.
Görüntü kirliliğinden başka birşey değildir. Çuval ile gelen mi dersin, el arabasıyla gelen mi dersin ceplerine sıkıştırmaya çalışanlar mı dersin ? Rezillik diz boyu. Bir de bunu savunan mallar var ya. Inanamiyorum.
Desteklediğim uygulamadır bir de ıslak mendiller var ki poşetten bin beter kullanan fırlatıp atıyor bol sabunlu su ile el yıkamak varken bir de bu ıslak mendiller çıktı. Sil fırlat, lütfen atmayın kullanmayin
Evdeki atık kumaşlardan çok güzel alışveriş çantalari dikilebilir. Amaç 25 kuruş kazanmak değil poşet kullanımını durdurmak.