bugün

risk almaktır.
eğer ki kendi projeleriniz varsa ve okul buna engelse alınan riske değebilir.
başarılı olduğunuzda herşey mükemmel olur.**
başarısız olduğunuzda herşey çok kötü olur.*
ilk zamanlar mutluluk , daha sonra yavaşş yavaşş sıkıntı veren durum .
mutluluğu aramaktır.

ciddi ciddi düşündüğüm durumdur artık. üçüncü sınıftayız ve en basit birinci sınıf dersini hala veremedik mına koyayım. bugünde sınav saatini yanlış almamdan mütevellit yine kaçtı mına koyayım. yok arkadaş ne ettiysek olmadı, olmayacak. sikerim okulunu. bırakma vakti geldiğinde uzatmanın bir anlamı yok. zaten kubbeli kerane lakabından mütevellit cenabetlik var okulda.*
kısaca sevmediğin bölümde okumayacaksın! zorlamayacaksın!
riskli ve göt isteyen bir eylem. bir yanda "ya okulu bitiremezsem? yol yakınken döneyim." düşüncesi. diğer yandan "bitirmek zorundayım. aileme borçlu kalamam." düşüncesi. insanı yer bitirir.
aile dayatması sebebiyle yapılamayandır. bölüm tercih etme hakkı elinden alınmış öğrencinin üniversitede aklının başına gelmesiyle birlikte kişiye bilimum rahatsızlık sebebi olarak geri dönüşü olacaktır. (bkz: okulu uzatmak)
hayattaki kısa süren, ama etkisi uzun olan durumlardandır.
okulu bırakmak...
sadece bu kadar değil olay, büyük bir karar olsa gerek. yapanlar bilir, derin düşünülen zamandır okulun bırakıldığı an.
değer mi?
hem de sonuna kadar! en doğal bir hak gibi insanın üstünde olan durumdur. bırak gitsin, zorlamanın anlamı yok. yolun sonunu göre göre ilerlemek salaklık değil, eksikliktir. ve zaten çok salak vardır bu yüzden.
ben okulu bıraktım evet, etrafta bir tane bile destekleyen olmadan hemde. kimse böyle bir şeyi yediremediğinden midir yoksa birer salak olduklarından mıdır desteklemedi bu hareketimi. ve bu yüzden soranlara altındaki gerçek nedenleri anlatmayıp öyle gerekti deyip geçiştirdim, geçiştiriyorum.
nedir bu okulu bırakmak yav?
yeni bir yola kendinle devam etmektir, hiçbir şeyin sana ait olmadığı bu hayatta aslında her şeyi reddetmektir. bunu dedğim gibi gerçekten anlayabilenler anlar.
mesela bir kız vardı, arkadaşın arkadaşı, bir muhabbette tiyatroyu çok sevdiğini ve mecburen maliye bölümünde okuduğunu söylemişti. neden dedim, bırak git... mantığı değil, hissi tercih et. kız bir sürü laga luga yaptı, aile faktöründe girip mantık durumlarından çıktı.
peki her şey mi mantık bu hayatta?
anan baban seni dünyaya getirirken mantıklılar mıydı acaba? tabiki düşünmüşlerdir bir şeyleri, bir kaza kurşunu değilsen başka da, bir parça düşünmüş olmalılar. ama neyi düşündüler? senin geleceğini mi? senin alma ihtimalin olan kararları mı?
hiçbirini düşünmediler. hissettiler, çocuk istediler, ve sen oldun!
sana soran oldu mu şunu sever misin diye?
olmadı, şans eseri ya da değil... ama burdasın, gerçek bu.
başına bu kadar şey gelmiş birisi neden kalkıp mantık tarafından bıdı bıdı yapar ki?

güçlü olmaktır okulu bırakmak, aslında yalnız olmaktır, ve en güçsüz olmak gibidir. mevzu karar verebilme yeteneğiyse, en kararlı ve tutarlı insandır okul bırakan. çaresizliği ve kararlılığı bu kadar iç içe yaşayabilen ender insanlardandır.
marifet diye anlatmıyorum bunları, düzenli olmak elbette güzeldr. ama bir yerde bozukluklar varsa onun üzerine düzen kelimesi eğreti düşebilir, bu yüzden yapmamak lazım.
tiyatro aşkıyla dolu bir maliyeci...
ne kadar eğreti dime...
bir de okuduğu bölümden beklentisi olmadığı halde okuyanlar var, ve nedense ısrarla okullu olmanın önemini vurguluyorlar. gerçekçi olmak gerek, ülke şartlarında zırttırı üniversitesi pırttırı bölümünden mezun olmak iş garantisi geçtim, hareket etme garantisi bile vermez. bir açı değil ama, yinede sonsuz saygı duymalı, bir bakış açısı bu da!

gidiyorum, gökyüzünü gözlerimin önüne koyup bilmem kaç numaralı bir interstate üzerinde saçlarım rüzgarda savrula savrula...
biliyorum başıma gelecekleri; ne olacağını bilerek gidiyorm ama en azından, ne olacağımı bilerek...
bıraktım, bırakıyorum...

derinlerden not: aileye bencillik etmekle de alakasız durumdur, 4 yıllık okulu 6-7 senede bitirmek bir sürü ekstra maliyettir, ve ailesini gerçekten düşünen, okumakta olduğu bölümle kendi karnını zor doyuracak parayı kazanacağını bilenler en azından br adım atmış demektir okul bırakarak.
üniversiteye gidene kadar hiç akla gelmeyen düşüncenin üniversite kazanmakla beraber sürekli akla gelmesidir.
şu günlerde gerçekleştirdiğim eylem, kendimi in to the wild daki alexandır süper serseri gibi hissediyorum, süper bir duygu yaşayın.
terk i fünun.
zamanında dedelerimizin, ana babalarımıza yaptırdğı zorunlu eylemdir. okul gibisi var mı yaa hele ki yatılıysan mis işte.
ogrencının sureklı dusundugu ama alternatıf yetersızlıgınden kuyrugunu kıstırıp gerı dondugu dusunce.
şu sıralar kendimi ferrarisini satan bilge gibi hissetmeme sebep veren durum. kararın verilmesinden önceki uzun uzun düşünme safhalarını geçtiyseniz ve bunu çevrenizdekilere söyleyecek götü kendinizde bulduysanız tavsiye ederim. işin bundan sonrasını düşündün mü koç diyorum kendime; he düşündüm. neyse bakalım karala sil ile geçiyor hayat. ooğy dumanlı dağlar.
para yoksa kaçınılmaz sondur, bahsedilen okula ödenecek para değildir, pekçok dimağın bilmediği gibi o vucut yemek yakıyor biyerde kalıyor uyuyor, herşeye para lazım, destekleyen bir aile yoksa okulu bırakıp iş kovalamak kaçınılmazdır harfmi yicez lan. tüm felsefe fizik bilim hayaller ölür gider. akşam nerde kalıcam ne yicez kalır sadece küçücük 15 yaşındaki dimada.
... terk
olağan bir hadisedir istediğin de tekrar girebilme imkanın olduktan sonra.
küçük yerde yaşıyorsanız, bir de bırakma nedeniniz bir gavatsa, konu komşu eş akraba duymasın diye ailenizin diretmesi sonucu gardroplara saklanabilirsiniz. yüzkızartıcı bir suçunuz varmış gibi.

kısacası okulu bırakmayın.
zaman zaman düşündüğüm fikir ancak bir türlü eyleme geçemiyor insan. zor karar hele son sınıf ve okul uzadıysa. iyi düşünmek gerek.
kolaya kaçmak felan değildir okuyun efendim bitirin okulunuzu sonra ne yaparsanız yapın.
edit: evet bu ara yaşlılarla fazla takılıyorum.
Sebeplere ve koşullara bağlı olarak Bazen yapmak zorunda kalınan, alınan en doğru karardır.
Bu günkü Türkiye'de yapmış olduğum şeydir, geçen 13 yılıma üzülüyorum. Ciddiyim pdf ile 13 yıldır okulun öğrettiğinden daha çok bilgi öğrendim.

Okul dediğin şey, herkesin kendi yapmak istediği şeyin öğretilmesidir. Kardeşim ben bilgisayar mühendisi, makine mühendisi olacağım. Bana ne yüzle matematik, geometrinin hiç kullanmayacağım yerlerini ve diğer o dersleri niye öğretiyorsun. Tamam geometri bir nebze kaldırılır çizimlerde özellikle iş görür, coğrafyayı ne yapıyım ben.

-Efendim, projenin b-1 ve c-5 isimli parçaları oluşan yüksek merkez kaç kuvvetine dayanamayıp parçalandı, ne önerirsiniz?
-Dert etme, burada dağlar denize paralel.
-Efendim?! makina diyorum.
-Ne makina sı makine diye okunur.

Cem Yılmaz'ında dediği gibi;

Yirmi beş yıl okursun bir hayata atılırsın hiç öyle değil, bir yirmi beş sene daha harcayasın ki bildiğini unutasın.
ilkokulda çalış derler, arkadaşların da çalışıyordur, zaten öğrenmeye de heveslisindir ve çabucak öğreniyorsundur; çalışırsın.

ortaokulda ergenliğe giriyorsundur umrunda değildir okul, arkadaşlar, kankalar, aileden uzaklaşma; çalışmazsın. Fakat lise geliyordur, sınav için biraz çalışırsın.

lisede dersler birden bire ağırlaşır, çalışmazsan öss'de/lys'de sıçacağını söylerler, bunları dinleyerek 3 sene geçirip son sene çalışırsın. sonra birden sonraki sene rahat rahat çalışma fikri gelir aklına, çalışmayı bırakırsın. sonraki sene gelir; çalışırsın.

kazanırsın bir üniversitede bir bölüm. öylesine yazmış da olabilirsin bu bölümü, hayalini senelerdir kurup da. öylesine yazmış olmamalıydın, öngörmeliydin sıkılacağını, ama olmadı.

ilk senende yeni insanlar tanırsın, yabancı hissedersin kendini, oysa sınıfta herkes birbiriyle kanka olmuştur nasıl olduysa ve sürekli birbirlerinin fotoğraflarını beğenmektedirler facebookta. "amaaan" der geçersin ama yarına vize yerine geçecek ödevin olduğunu hatırlarsın; hazırlarsın. sonraki gün de aynı şeyleri yaparsın; hazırlarsın. Hazırlarsın.

ikinci sene, bir şeyleri boşverip herkese benzemeye çalışırsın aslında biraz ama diğer tarafın da farklı özelliklerini vurgulamak ister. çelişkiye düşersin ama farkında olmazsın bile. sen farkında olmasan da sonraki gün teslim etmen gereken final ödevi vardır; hazırlamaya çalışırsın.

üçüncü sene... "nasıl geçecek bu iki sene de mezun olacağım?". ödevler verecekler, sınavlara sokacaklar. kesinliği olmayan şeyler öğretip onları soracaklar. kabul edesin gelmeyecek, bırakasın gelecek, her şeyi ertelediğin gibi bunu da erteleyeceksin.

loser.

where is my money bitch?
Bu iş, meslek benlik değil. Girdik öylesine, sonra akademisyen oluruz, üniversitede kalırız dedik; zorluğu, sorumluluğu görünce vazgeçtik... Çocuk yetiştirme kurumlarında çalışırız dedik, faydalı olalım, yata yata para kazanmayalım dedik; okurken mesleği beceremeyeceğimizi faydasız olacağımızı fark ettik; vazgeçtik... Okullardan birinde "rehber öğretmen" olacağız bu gidişle; bu gidişle yatacağız ileride.

internette takılıyorsun, dünya hakkında yazılar okuyorsun, felsefi, siyasi... Sonra okula gitme zorunluluğuna küfrediyorsun. Oyun oynuyorsun, işe yaramayan, tatmin etmeyen bir başarı tatmininden başka bir şey geçmeyince eline onu da bırakıyorsun. ibadet ediyorsun, islam'ı öğrenmeye çalışıyorsun; istediğin, dileyip arzuladığın şekilde islam içinde yaşayamayacağını görünce hevesin kaçıyor da ayıplıyorsun kendini. Hayatın boyunca ilk kez bir şeye bu denli inanıyorsun da bunda bile istediğini yapmıyorsun diye...

Aslında babam demişti ki ister üniversite okursunuz, ister gelir benim yanımda serada çalışırsınız diye... Gülüp geçtim şu güne kadar... Mizah anlayışım bok gibiymiş...

ayrıca (bkz: #21721337)
eğitim fakültesi dediler, yata yata geçersin dediler. öyle olmadı ama. ben mi beceremiyorum bi? hergün bunları yaşamak ve hissettiğim duyguları anlamaya çalışmaktan bıktım zaten. daha iki hafta daha var, ve benim yapmadıklarım zaten birikti. halihazırda 5 farklı ödevim var ve işte beceremiyorum. neden zorluyorsam hala okula gitmek için? sanki mezun olup birilerinin hayatını düzeltmeye çalışırken düzenli olmayışın onlara yardım etmeni engellemeyecek?

sanıyor musun ki mezun olup da işe başlayınca sihirli bir değnek seni düzeltecek?

bak işte öğretmenlerin seni seviyor, devamsızlığın sınırda olmasına rağmen sana yardım etmeye çalışıyor; neden hala onların iyi niyetini suistimal edercesine okumaya niyetin varmışçasına ödev yapmaya çalışıp da bok gibi ödevler verip de onları zor durumda bırakıyorsun?

bunun üstesinden gelemiyorum işte. zaten hayatım boyunca ben neyde başarılı oldum ki bunda olayım? iyice depresif ve özgüven eksikliği yaşayan bir ergen gibi konuşsam da aslında ben erikson'un psikososyal gelişim kuramına göre yakınlık arayan erken yetişkinlik dönemindeyim. belki de ömrüm boyunca yakınlığı bulmuş olmama rağmen son birkaç senedir kaybetmiş olmanın yarattığı depresyonu yaşıyorumdur. işte ben eğer bu okulda okumasaydım, bu bölümde; işte o zaman ben bunları bilmiyor olacaktım belki de. depresyon nedir, bilmeyecektim. gerçi annem major depresif bir insan ben kendimi bildim bileli. ama ben kendimdeki özgüven eksikliğini falan fark etmezdim, takılıp gidiyordum işte, güzelim, insanlar beni seviyor, arkadaşlarım var, ailem beni seviyor diyerek geçinip gidiyordum. e ne yaptım? çevremin kriterine göre güzelliğimi yok ettim, arkadaşlarımdan uzaklaştım, annemin depresyonunu en ince ayrıntılarına kadar gördüm ve annemin oyun bağımlısı haline gelişini izleyince onun sevgisini hissedemez hale geldim. insanlar beni uç noktada görüyor, cesur sanıyorlar. hiç değilim ki. ben çıkıp iki kelime ettiğimde kızarmaktan ölüyorum.
4-5 aydır kafamda olan düşünce. fakat bir türlü kendimde o cesareti bulamıyordum ki 2 gün önce bir film izledim sonra aniden bir cesaret geldi. bırakıyorum ulan dedim yakın arkadaşlarıma haber verdim, dedim hadi uyayayım yarın da eşyalarımı toplar giderim bu sene bir cacık olmaz seneye sınava girer hayalimdeki yere giderim dedim. sonuç mu? bugün internete girdim sanki gözüme sokarmışcasına karşıma bir haber çıktı 2014 ygs son 2015de yeni sistem olacak herkes 3-4 ayda bir sınava girecek. bendeki o cesaret tekrar gitti. ulan haberi okumayıp direk dönseydim eve haberi okuduktan sonra vazgeçmezdim belkide. ama yinede içimde kalmasın bu sene gireceğim o sınava!

özet : sözlük Allah kimseyi bu hale düşürmesin kararsızlığın dibine vurdum, günler güzel geçmiyor. Ha sınıf arkadaşlarım çok iyi insanlar, çok güzel zaman geçirebiliyoruz fakat aklımı kemiriyor bu düşünce.
burayı sözlük yazarlarının itirafları gibi, bir günlük gibi kullanmaya başladım iyiden iyiye, kötüden kötüye. ne tanım yapıyorum artık ne de okurlara bir şey katacak formatta yazıyorum. neyse belki bu son entrym olur bu başlıkta.

bu yazı hatırladığım kadarıyla dördüncü yazım. bu arada sözlüğün acilen entry yerine kullanılacak bir kelime bulmasını talep ediyorum. her neyse. bundan öncekilerin hepsi okulu ne kadar bırakmak istediğimi anlatıyordu, sebepleriyle birlikte. kimisi dakikalarca ağlamanın sonunda, kimisi saatlerdir hiçbir yüz ifadesi sahibi olmadığım zamanlarda yazılmıştır. al işte, ne bu resmi dil? okulda ödev hazırlaya hazırlaya rapor gibi konuşmaya başladım. dönelim konumuza. bu yazımda da kısaca belirteyim, okulu bırakmayı, belki gidip babamın yanında serada çalışıp bir yandan boyamayla ilgili bir hobi edinmeyi çok isterdim. lakin ki bunu yapacak göt olmadığını kabul ediyorum artık. ben zaten bölüm bile seçmemiştim ki. ilgimle alakasız bir yerde, psikolojiyle ilgili bir bölüm okuyorum. bu kez ben saçmaladım victor. evet, bırakmam sanırım okulu; hatta dondurmam bile. oysa ailem karşı çıkmaz bu isteğime. yine de ben tam bir maddeyim ve eylemsizliğimi korumak en büyük özelliğim. bir de kütle var tabi ama son 4 ayda sanırım, okulun stresi ve depresyon sebebiyle 10 kilo falan verdim. serotonin istiyorum. ama psikiyatrik ilaçlar istemiyorum.

koptum iyice konudan. birazdan kalkıp büyük tuvaletimi yapıp okula gideceğim. enteresandır ki, en okula gitmek istemediğim zamanlarda devamsızlığım %100 düştü, hiç gitmemezlik etmedim. acaba hangisi diğerini tetikliyor? ben buraya daha çook yazı yazarım bence.