Mûsikî ve Ahenkin ne kadar güzel bir şekilde kullandığını gösteren biraz utopik şiir. Ahmet haşım kendi utopyasini ne güzel de anlatmış.
Ve maalesef
'' bu sürgün ve hasrete ebediyen bu yerde mahkumuz...''
sen ve ben
ve deniz
ve bu akşamki lerzesiz, sessiz
topluyor bu-yi ruhunu güya.
uzak
ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz...

Kısmındaki ahenk ile ruhunuzu uçuran eser.
Ahmet haşim'in yaralı ruhu bir ütopya ararcasına inlemiştir bu şiirde.
Ki bu şiir dünyadaki en güzel şiirlerden biridir bundan dolayı.
ve Tekrar bir benzeri yazılması imkansızdır.
geçen yıl ezbere bildiğim halde az önce adını hatırlamakta zorlandığım şiir. Balık hafızalı okuyorum giderek.
ismail kılıçarslan'ın sesiyle dinlenmesini tavsiye ettiğim şiir. ayrıca tek bir dizeyle bir kitap dolusu şey anlatmış ahmet haşim: (bkz: melali anlamayan nesle aşina değiliz).
http://www.youtube.com/watch?v=8VgVqwC_H74
haşim'in diğer bütün şiirleri gibi bu eşsiz şiirini de otobiyografik ve sembolik anlamlarıyla okumak lazımdır. ayın ölen annesi olduğunu ve ayın kendisi olan göle yansıdığını ve o mutlu anıları bir hayal ülkesi yaratarak ve gecede yaşayarak anlattığını bilen bir insanın haşim'in şiirine vasat bir şiir olarak bakması imkansızdır. sadece ritmi ve musikisi bile o beldeye götürür sizleri. gölündeki kamış olmak istersiniz..
ek: göl durağandır, tutar ve saklar
edebiyat sadece edebiyat değildir.
her okuyuşta mana derinliği artan belki de en naif, en derin, en hüzünlü, en vurucu yeraltı şiirlerinden hasını içinde bulunduran, mevcuta yabancılaşmış hüznün aşkından yaratılan düşsel mai beldeyi hissettiren ahmet haşim eseri. bir yürek anca böylesi incelikli, sukün, hazin ve hazla dağlanır...

--spoiler--
ne sen,
ne ben,
ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
ne de alam-ı fikre bir mersa
olan bu mai deniz,
melali anlamayan nesle aşina degiliz.
sana yalnız bir ince taze kadın
bana yalnızca eski bir budala
diyen bugünkü beşer,
bu sefil iştiha, bu kirli nazar,
bulamaz sende, bende bir ma'na,
ne bu akşamda bir gam-ı nermin
ne de durgun denizde bir muğber
lerze-i istitar u istiğna
sen ve ben
ve deniz
ve bu akşamki lerzesiz, sessiz
topluyor bu-yi ruhunu güya.
uzak
ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz...
--spoiler--

günümüz türkçesi ile o vurucu bölüm:

--spoiler--
ne sen,
ne ben,
ne de güzelliğinde toplanan bu akşam,
ne de fikrin elemlerine liman,
olan bu mavi deniz
melâli anlamayan nesle aşina değiliz.
sana yalnız bir ince taze kadın
bana yalnızca eski bir budala
diyen bugünkü insanlık
bu sefil şehvet, bu kirli bakış,
bulamaz sende bende bir anlam,
ne bu akşamda ince bir hüzün
ne de durgun denizde bir kırgın
gizlenme ve umursamazlık titreyişi.
sen ve ben
ve deniz
ve bu akşam ki titreşimsiz, sessiz
topluyor ruhunun kokusunu sanki,
uzak
ve mavi gölgeli bir beldeden ayrı kalarak
bu sürgün ve hasrete ebediyen bu yerde mahkûmuz.

--spoiler--
en bilindik satırıyla; (bkz: melali bilmeyen nesle aşina değiliz)
haşim' in aradığı musikinin mevcut olduğu şiirdir. haşim şiirinde, içinde bulunduğu ortamın kendisi için ne kadar sıkıntılı olduğunu ''bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz'' mısrasıyla dillendirir. kafasında hayali bir belde tasvir etmekte, orada yaşamak istemektedir. bu beldenin özelliklerini şiirin dördüncü bendinde anlatmaktadır. hayal ettiği beldede kadınlar saftır, incedir, leylidir. onlarla olmak ister haşim. çünkü onlar ızdırabı dindirmesini bilir. hepsinin yüzünde bir hüzün hakimdir. ancak haşim hüzünden haz aldığı için bunu şiirde olumsuzluk olarak değilde bir güzellik unsuru olarak işler. şiirin son kısımlarında da o beldeye ulaşamayacağını, bu sıkıntılı dünyasında yaşamaya mecbur olduğunu dile getirir.
şiirdeki musikiyi uzunlu kısalı mısralarla, kelime ve ses tekrarlarıyla, kafiye ile sağlayabilmiştir.
bu şiirde haşim'in duygularını anlamak onunla sıkıntı noktasında ortak olanlar için hiçde zor olmasa gerek...birçok kişinin kurduğu hayal dünyaları elbet vardır...
sakini olduğum belde.

girizgahı beni benden alır:

denizlerden
esen bu ince hava saclarınla eğlensin.
bilsen
melal-i hasret ü gurbetle ufk-ı şam'a bakan
bu gozlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
hayal etmenin en güzel şekilde ifade edildiği mükemmel şiir.
günümüz türkçesiyle,daha anlaşılır bir şekilde ;

denizlerden
esen bu ince hava saçlarınla eğlensin
bilsen
hasret ve gurbet melâliyle akşam ufkuna bakan
bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
ne sen,
ne ben,
ne de güzelliğinde toplanan bu akşam,
ne de fikrin elemlerine liman,
olan bu mavi deniz
melâli anlamayan nesle aşina değiliz.
sana yalnız bir ince taze kadın
bana yalnızca eski bir budala
diyen bugünkü insanlık
bu sefil şehvet, bu kirli bakış,
bulamaz sende bende bir anlam,
ne bu akşamda ince bir hüzün
ne de durgun denizde bir kırgın
gizlenme ve umursamazlık titreyişi.
sen ve ben
ve deniz
ve bu akşam ki titreşimsiz, sessiz
topluyor ruhunun kokusunu sanki,
uzak
ve mavi gölgeli bir beldeden ayrı kalarak
bu sürgün ve hasrete ebediyen bu yerde mahkûmuz.

o belde?
durur bakir hayal bölgelerinde;
mavi bir akşam
dinlenir daima üstünde;
eteklerinde deniz
döker ruhlara bir uyku sükûnu.
kadınlar orda güzel, ince, saf, geceye dairdir,
hepsinin gözlerinde hüznün var
hepsi kız kardeştir, veyahut yar;
gönüldeki ıstırabı dindirmeyi bilir
dudaklarındaki ağlamaklı öpücükler, yahut,
o gözlerindeki gök rengi meraklı sessizlik.
onların ruhu küskün akşamdan
yoğunlaşmış menekşelerdir ki
durmaksızın sükûn ve sessizliği arar;
ayın hüznünün ışıksız parıltısı
sığıntı sanki sade ellerine.
o kadar zayıf düşmüş ki, ah, onlar,
onların dilsiz ve ortak hüzünleri,
sonra dalgın akşam, o hasta deniz
hepsi benzer o yerde birbirine...
o belde
hangi bir hayalî kıtada?
hangi bir uzak nehirle çizilmiş sınırları?
bir yalan yer midir, veya mevcut,
fakat bulunmayacak bir hülya sığınağı mı?
bilmem... yalnız
bildiğim sen ve ben ve mavi deniz
ve bu akşam ki titretiyor
bende hüzün ve ilham tellerini,
uzak
ve mavi gölgeli bir beldeden ayrı kalarak
bu sürgün ve hasrete ebediyen bu yerde mahkûmuz...
ahmet haşin'in en önemli, adeta "ben sembolistim ulaaan" diye bağırdığı şiirlerinden biridir.
(bkz: ahmet haşim)
o belde

denizlerden
esen bu ince hava saclarınla eğlensin.
bilsen
melal-i hasret ü gurbetle ufk-ı şam'a bakan
bu gozlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
ne sen,
ne ben,
ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
ne de alam-ı fikre bir mersa
olan bu mai deniz,
melali anlamayan nesle aşina degiliz.
sana yalnız bir ince taze kadın
bana yalnızca eski bir budala
diyen bugünkü beşer,
bu sefil iştiha, bu kirli nazar,
bulamaz sende, bende bir ma'na,
ne bu akşamda bir gam-ı nermin
ne de durgun denizde bir muğber
lerze-i istitar u istiğna
sen ve ben
ve deniz
ve bu akşamki lerzesiz, sessiz
topluyor bu-yi ruhunu güya.
uzak
ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz...
o belde?
durur menatıkduşize-yi tahayyülde;
mai bir akşam
eder ustunde daima aram;
eteklerinde deniz
döker ervaha bir sükun-ı menam.
kadınlar orda güzel, ince, saf, leylidir,
hepsinin gözlerinde hüznün var
hepsi hemşiredir veyahud yar;
dilde tenvim-i ıstırabı bilir
dudaklarındaki giryende buseler, yahud,
o gözlerindeki nili sükut-ı istifham
onların ruhu, şam-ı muğberden
mütekasif menekşelerdir ki
mütemadi sükun u samtı arar.
şu'le-i bi-ziya-yı hüzn-i kamer
mülteci sanki sade ellerine
o kadar natuvan ki, ah, onlar,
onların hüzn-i lal ü müştereki,
sonra dalgın mesa, o hasta deniz
hepsi benzer o yerde birbirine...
o belde
hangi bir kıt'a-i muhayyelde?
hangi bir nehr-i dur ile mahdud?
bir yalan yer midir veya mevcud
fakat bulunmayacak bir melaz-ı hülya mı?
bilmem... yalnız
bildigim, sen ve ben ve mai deniz
ve bu akşam ki eyliyor tahziz
bende evtar-ı hüzn ü ilhamı
uzak
ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
bu nefy ü hicre müebbed, bu yerde mahkumuz...