bugün

bilgi kavramının ontolojiye dayandığını öne süren alman filozof ve metafizik savunucusu. *
"yeni varlıkbilgisi" akımının öncüsü olan ve ülkemizde takiyettin mengüşoğlu sayesinde tanınan ve ''değer bilgisi'' alanında kendini gösteren ünlü filozoftur.
2. dünya savaşında hitler'in gazabından kaçıp türkiye'ye gelmiş, istanbul üniversitesi felsefe bölümünde dersler vermiştir.
yeni ontolojik yapıt inceleme yönteminin kurucusudur.
resmi 7 aşamada inceler.
-ön yapı
-3 boyut
-hareket
-figürlerde canlılık
-figürlerde iç yapı
-figürlerde portre
-ideal anlatım.
Yeni ontoloji olarak bilinen ama çok etki uyandıramayan felsefenin kurucusudur.
Hartmann, yeni kantçıları ve kant'ı tek yönlü bakışından ötürü eleştirir. Ona göre varlık felsefesi bilgi felsefesinden öncedir, çünkü varlık, bilgiden öncedir.

Fenomenolojiyi bir anlamda kullanır lakin husserl'i de takipçilerini de aynı tek yönlülükten ötürü eleştirir. Ona göre "tasarım" ve "bilgi" ayrılmalıdır. Felsefede tasarım, bilgiyle aynı olarak ele alınmıştır. Hartmann varlığın bilinçten bağımsız var olup olmadığını oldukça ayrıntılı bir şekilde ele alır.
Çok etki uyandırmayan (belki fazlaca değişik hallere bürünmesinden ötürü) ama varlık-bilgi önceliği hususundaki görüşleriyle -belki cehaletimden ötürü- bana yakın gelen bir filozof.

Yeni ontoloji vs... Her yerde bulunabilecek bilgiler de benim bahsetmek istediğim onun episteme ve gnosis ayrımı.

Daha öncelerdeki hesabım ile özdeşleyim kelimesinden bahsetmiştim. Bu kelime kişinin kendisini yöneldiği nesnede bulması ile bilgisini edinmesidir. Aslında husserl fenomenolojide algıyla edinilen bilgi ve sezgiyle edinilen ayrımını buna benzer biçimde yapar. Kısaca husserl'e göre algıyla bilebileceklerimi sadece fenomenlerdir. Şeylerin özüne dair bilgi ancak sezgi ile mümkündür. Ben burada sezgiden kastının özdeşleyimin bir başka hali olduğunu düşünüyorum.

Nicolai hartmann'ın varlığın bilgiden önce geldiği düşüncesinin en önemli sonucu, tek yönlü bakış açılarını eleştirmesidir. Yani bir nesnenin sadece algılandığından var olduğu görüşünü eleştirir. Ona göre nesne algılandığında var olmaz, fark edilir. Ki bu basit görünen ama temellendirmesi fazlasıyla zor görüşü kendisi de çok tutarlı bir biçimde temellendiremez. Metafizik artık, kant'ınki olmayan kendi şeylik vs... ile açıklamaya çalışır.

Nicoloai hartmann hususunda söylenmesi gereken en mühim şey gnosis ve episteme ayrımıdır ki ben bununla ilgili gerçekten çok çok zor bulunan bir entry girmiştim. Bundan dolaylı olarak da kişisel bir entry girdim. Onlar okunursa bu adamın düşüncesini kavramaya yaklaşılabilir:

(bkz: gnoseoloji)
(bkz: Gnoseolojik ontoloji)
0:00 0:18
Bilgi problemine eleştiriden çıkarılmış yeni bir bakış getiren gnoseolog. Hartmann'a göre bilgi de bir varlık problemidir, rahatça idrak edileceği üzere bilgi de bir varolandır. Bilgi için bir özneyi zorunlu koşan batı metafiziği ve kısmen fenomenolojiye ek olarak nesnenin de özne kadar zorunlu olarak var-olması gerektiğini ifade eder. Nesne ona göre öznenin yaratımı, tasarımı değildir, nesne özne gibi vardır ve bilgi için ikisinden birisinin olmaması düşünülemez.

Burada hartmann'ın ding an sich ya da başka türden bir ideal varolan'dan bahsettiğini söylemek yanlış olur. O nesnenin kendi başına var olduğunu söylerken o varolanın kendinde şey olduğunu söylemiş olmaz, onun eleştirdiği tek taraflı bilinç görüşlerine karşı tez niteliğidedir bu. Yani öznenin varlığını zorunlu olarak görüp bilgide nesneyi öznenin bir ürünü gibi görmeye karşı olarak; nesnenin kendi başına var olduğunu ve tıpkı özne gibi bilgide "o olmadan bilgi olmayan" olduğunu beyan eder. Ona başta gnoseolog dememin sebebi budur, çünkü nesnenin kendinde şey olduğunu da ideal türden varolan olduğunu da kastetmez, onda nesne gnoseolojik bir varolandır.
Bakın; bu adamı descartes kadar, kant kadar takmadınız. ismini görünce, "bu kim iq" dediniz. Felsefe denilince varsa yoksa "platon, descartes, kant" diye söylendiniz ama şimdi lanet gözlerinizle burayı iyi okuyun, Hartmann denilen bu şapşik ve ponçirik adamın ziyadesiyle yerinde ve zımni sayılabilecek eleştirel düşüncesine bakın: "her şeyden önce bilgi de bir 'varlık' meselesidir.
Fenomenolojinin transendental yönüne vurgu yaparak, bilinç merkezciliğine karşı çıkar. Yine fenomenolojiyi kullanır ama onu bilinç merkezli olmasından kurtarmak ister. Bunun Pekala birçok nedeni vardır. Bunlardan en temeli batı metafiziğinin tasarım ve nesneyi iyi idrak edememiş olmasıdır. Bilgi probleminin ilkin varlık problemi olduğunu öncesel olarak belirtip, nesnenin zihnin bir ürünü ya da tasarımı olmadığını, onun da tıpkı özne gibi kendi varlığı olduğunu ifade eder. Aman buraya dikkat bu "kendi varlığı" dediği kesinlikle ding an sich türünden bir şey veya materyalist türden bir nesne anlayışı değildir. Onun kastettiği nesnenin bir varlığı olduğudur. Ona epistemolojik değil, ontolojik bakar.

O şunu vurgular: nesne zihnin tasarımı ya da yapıtı değildir, bilakis nesne vardır zihinden bağımsız olarak ama onun bilgisi onun kendisi değil, tasarımıdır. Yani diyor ki nesnenin kendisi değil, bilgisi tasarımıdır.

Tam bu noktada şuna parmak basar: fakat nesnede bilinmeyen bir kısım vardır ki ona metafizik artık der. Bunu Pekala anlayabiliriz. Hartmann nesnenin bilinçten bağımsız olduğunu söyleyerek dolaylı olarak nesnenin bilinçten aşkınlığını da söylemiş olur. Fakat nesne özne tarafından bilinebilir, bu bilinirlik sınırlıdır, zira nesne bilinçten aşkın konumdadır. Nesnenin bilgisi nesnenin kendinden farklı bir şeyi değil ama kendisi de değildir, tasarımıdır. Tamamen kendisini içimize alamadığımız nesnede hep bir bilinmeyen vardır, bu da metafizik artıktır.

Yine belirtmekte fayda var, Hartmann bilgiyi ontoloji bağlamında ele alır.

(bkz: gnoseoloji)
20. Yüzyıl Alman filozof-metafizikçi. yeni ontolojinin kurucusu olarak anılmaktadır.

Onun felsefesi bilgi ve gerçeklik sorunlarından yola çıksa da ön planda olan insan ve insan değerleridir.

görsel
Onun için anlam kendi başına varolan bir şey değildir. Anlam, insan için vardır ve dünyada insansız anlam yoktur.

“Dünya baştan beri anlamla dolu olsaydı, artık anlam verilecek bir şey kalmaz ve anlam veren bir varlığa ihtiyaç olmazdı.”
Varlığın bilgiden önceselliğini vurgulayan ve fenomenolojinin aşkınsal idealizm olmasından ötürü bilinç-merkezciliğini eleştiren değişen ruh halli bir filozof. Yeni ontolojinin kurucu temsilcisi.
Spinoza ve Hegel'den sonra belki de en büyük ontolojik yapıyı kurma girişiminde bulunmuş; bununla da yetinmeyip geçmişteki kapalı, sistemci ve spekülatif metafiziklerin açıklarını, kusurlarını bir bir tahlil etmiş, Kant'ın metafizik üzerine ortaya attığı düşüncelerle büyük bir itinayla hesaplaşmış, ontolojinin sağladığı güç ve ufuk vasıtasıyla insanın değerler alanını tesis ederek etik'i relativizmin ellerinden kurtarmış ama gariptir ki tüm bunlara rağmen bir Heidegger kadar dikkatleri üzerine çekmeyi başaramamış, hak ettiği önemden yoksun bırakılmış -aksi tavırda durduklarından, kendisinin de bizzat öğrencisi olan takiyettin mengüşoğlu'nu ve kendisinin değerler öğretisini geliştiren ioanna kuçuradi'yi tenzih etmeli- Yeni-ontolojinin kurucusu, büyük alman filozof.

''...Eski dünya görüşlerinin hepsi dünyayı küçülttüler. Yeni ontolojinin ilk işi bu yapma engelleri ortadan kaldırmak, dünyanın büyüklüğüne yönelen bir görüşü kazanmaktır.''