bugün

metresler hakkında bir kitap. metres olanlar, kocasının metresine kızan kadınlar, bu durumu yaşayan adamlar, arada kalmış translar falan ne ararsan var. ilişki kitabı. söyleşiler, gerçek hikayeler hepsi. içindekiler bölümünü aşağıda paylaşıyorum. hadi yine iyisin sözlük! yazarı hande çayır. bu arada şimdi baktım da 16 TL'lik kitap an itibarı ile D&R'da 8 TL maykıl. bugüne has bir şey mi acaba? Bir de Ayşe Arman demiş ki “Kafadan, damardan, sansürsüz metres hikâyeleri. ‘Oha!’ oluyor insan. Kitap sarsıcı. Böylesini hiç okumamıştım. ilk defa ‘gizli kişi’ler konuşuyor.” Metin Münir de “Çayır’ın kitabı Türkiye’nin, ikiyüzlülük duvarları arkasına kapatılmış cinsel hayatına açılan ender bir penceredir.” demiş. bence türkiye tamamen böyle. bu kitaptaki gibi. ama sorsan kabul etmez.

--spoiler--
“Kocamın metresi varsa var; 76 yaşındayım ve mastürbasyon yapmayı seviyorum”

“Özel günler, metrese ait günler değil; zaten metresin dramı da orada başlıyor”

“Metresimin annesi beni çok severdi”

“Anneme göre metresler orospu”

“Herkes biliyor da bilmemezliğe geliyor”

“Ne zaman boşanacaksın da evleneceğiz”

“Bir gün benimle, bir gün seninle kalsın”

“iki karısı da çok iyi anlaşıyor, her yere beraber gidiyorlar”

“Seninle birlikte olduğum gün, kocama çok iyi davranıyorum”

“Hep aynı yere gidersek dikkat çekebiliriz”

“Her metres hikayesi buruk olmaya mahkûmdur”

“Anal seksi çok merak ediyordum”

“Karısı zaten çantadaki kuş”

“Kendini kandırmak bu”

“O kadar dolu yaşadık ki ‘ben karısıyım’ zannediyordum”

“Sevgilim gözümün önünde başka bir heriften hamile kaldı”

“Metres yalnız bir kadın; kumanın ise meşrutiyeti var”

“Adam kendi yuvasını düşünmüyorsa, biz ne yapalım”
--spoiler--

http://www.dr.com.tr/Kita...kisi/urunno=0000000659042
metresi kaça birader .
(bkz: başımıza yarrak yağacak)

seneye bu zaman evlenebilirsin.
kitap ve yorum sitesinde bahsi geçen kitap. ben en çok sevgilisinin başka bir adamdan hamile kalmasından etkilendim, öyle bir gup gup amca'dan yani.

--spoiler--
Kitap adı olarak baktığımızda pembe dizi başlangıcı gibi değil mi? Aslında durum tam olarak öyle değil. Daha sert bir durum söz konusu. ilişkiler. Ama bu ilişkiler bildiğiniz tarzda ilişkiler değil. Nasıl ilişkiler peki? Anormal yani normal olmayan normalden uzak ilişkiler. Peki buna neye göre karar veriyoruz? Yani hangi ilişkinin normal hangisinin anormal olduğuna? Toplumsal değer yargıları, ahlak kuralları, örf ve adetler, sevgi, saygı aşk vs. gibi etkenlerle şekillendiriyoruz. Ya tüm bu değerlerimiz doğru değilse? Doğru bildiğimiz bir çok yanlış gibi onlarda yanlışsa? Mutlu olmak için yeterli değilseler? Huzurlu ve güzel bir yaşam, bu değer yargılarımız ile şekillenmiyorsa? Adam Phillips’in Tekeşlilik kitabından sonra üstüne bir de Hande Çayır’ı okuyunca bu konuda büyük bir sorun olduğunu ve işin kötüsü bu sorunun çözülmesi imkansız bir sorun daha olduğunu gördüğümü söylemeliyim.

Hande Çayır, kitabında röportaj şeklinde ilerlemiş. Çarpık olarak adlandırılan ilişkiler yaşayan insanlarla konuşmuş ve onlarla soru cevap şeklinde ilerlemiş. Aldatan eşler, cinsel fantezileri olanlar, farklı şeyler denemeyi sevenler bu kitapta. Tabi bütünüyle açık bir anlatım söz konusu değil. Hafif üstü kapalı hafif açık ilerlemiş bir anlatım. Tabi isim verilmiyor. Verilse bile sadece ilk adı kullanılmış. Hikayeler gerçek hikayeler. En azından yazarımız öyle diyor. Zaten gerçek olmaması gibi bir durum yok. Hepimizin duyduğu, karşılaştığı hikayeler. Tek farkı bunu açık dille anlatan bir kitabın olması. Genelde ayıptır bunlar tabudur ve anlatılmaz. Yapan kişiler ayıplanır ve dışlanır. Ama insan kendi içinde kendisini o kişinin yerine koyar ve o hazzı yaşar. Fakat dilinde ayıplar. Kendi içinde ise yapmak ister. Belki de yapar. Belki o da yaşıyordur bu çarpıklığı ama söylemez. Statüsüne saklanır, ahlak değerlerine saklanır, savunduğu dine saklanır, illa bir saklanacak yer bulur. Zaten değil midir en iyi saklambaç, her oyuncunun yakalanmadığı saklambaç…

Düşünsenize sürekli olarak analar kutsaldır diyen, anayı bacıyı karıştırma diyen bir toplumda yaşıyoruz, ama bir kadın geçerken tabiri caiz ise öküz gibi bakan insanlarla yaşıyoruz. Hatta çoğu zaman bakmakla yetinmiyor, çok daha berbat ve korkunç şeyler yapılıyor. Tüm bunlara rağmen hala cinsellik bastırılıyor. Yeri geliyor namus oluyor, yeri geliyor günah oluyor, yeri geliyor ahlaksızlık oluyor, yeri geliyor tabu oluyor bir şekilde o yeri geliyor. Bazı zaman ise allah rahmet eylesin oluyor. O bazı zamanlarda yüreği yananlara ne oluyor bilmiyoruz bilemiyoruz. Tüm bunlara rağmen hala aynı tas aynı hamam yaşıyoruz. Et üzerinden namuslu, lafta erkek, dışarıdan mükemmel insan, kağıt üzerinde edepli eş. Herşey, göstermelik gerçeklerin içinde itina ile hazırladığımız yalanlarımızdan ibaret…

Hande Çayır’ı tebrik etmek gerek. Ülkemizde böyle bir kitap yazıp, yayınlamak zor bir iş. insanların tepkisinin bir sınırı yok biliyorsunuz. Onlara göre yanlış olan her ne ise yok edilmelidir. Ne Zaman Boşanacaksın Da Evleneceğiz’e de, aynı önyargı ile yaklaşabilirler. Her ne kadar kitap bana hitap etmese de, olması gereken bir boşluğu doldurduğunu düşünüyorum. Herkesin her gün yaptığı, ama konuşulması ahlaksızlık olarak değerlendirildiği bir çok şeyin açıkça anlatılması bence doğru bir hareket. Düşünsenize doğru giden o kadar az evlilik varken, birbirini aldatmayan insan sayısı bu kadar azken hala insanların aşktan, sevgiden, evliliğin kutsallığından bahsetmesi sizce de çok komik değil mi? Tekeşlilik zaten yok. Sadece bizler varmış gibi yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Alın size modern toplumun bir sorunu daha. Çözülür mü? Kesinlikle hayır. Çok fazla yalanla birlikte yaşıyoruz, yaşatılıyoruz…

Tüm bunları düşündürmesi bile yeterli diyer düşünüyorum ve öncesinde ya da sonrasında Adam Phillips’in Tekeşlilik kitabını okumanızı tavsiye ediyorum.
--spoiler--
bir ilk olan kitap. daha önce metres kitabı var mıydı?
Ne Boşanan Ne De Evlenecek Olanlar için bir kitap. güç verdi.

Muhterem okuyucular,

Bugün sizlere tanıtacağım kitaptan alıntı yapmayı düşünmüyorum. "Bilinmedik, sırlarla dolu bir dünya" olduğu iddia edilen bu kitabın dünyası, siz onu okuyana dek bilinmedik kalabilir. Bunda bir sakınca görmüyorum.

Her toplumda ve her çağda, konuşulması "izne tâbi", yasaklı konular vardır. izni kimin ya da kimlerin verdiği değişebilir. Ama "o" konularda konuşmak ve yazmak, otoriteden "çok çekmiş" olsa bile hâlâ otoriteden beslenmekte ısrar eden insanları utandırır ve kızdırır. Hatta, sertleştirebilir.

Yaşanılan gerçekliklere kulak vermek ya da onları dillendirmek, gerçeklikler için ifade alanı açmak, bazıları için tahammül edilemez bir durum. Çünkü, örttükleri ve gizledikleriyle "dokunulmaz" alanlara sahip olduklarını zannedenler, sahiplendikleri bu yasaklara aynı zamanda kölelik de etmekteler. Atasözleri -her zaman olmasa da- bazen hedefi tutturuyor: Genel ahlak masallarının gölgesi serin bile olsa, "Güneş balçıkla sıvanmaz".

Bu kitap, o yadsıyıcı gölgeye saklanmak istemeyenlerin kitabı. Güneş’e bakmak bazen can sıkıcı olabilir. Ama sessiz kalmamız istenen yalanlarla kendimize kurduğumuz bir hayat, hangimizi tatmin edebilir?

Kitap, "metreslik" denilen ayıp, yasak, günah, yanlış ve terbiyesiz ve belki de muğlak bölgede yaşananları tartışmaya açıyor. Çünkü şunun farkında: "Susmak", "susturmak" yalnızca kendimize yarattığımız oyuncak evleri korur. Susarak gerçek evimizi, kendimizi koruyamayız. Ya da evimizin korunması gerekip gerekmediğine bile karar veremeyiz. Ve hep "neden" sorusuna mahkum etmiş oluruz kendimizi. Gece yastığa başımızı koyduğumuzda, beynimizi kemiren ve bastırdığımız gerçeklerin yüklerini hafifletmez susmak ve susturmak. Susulması, yalnızca otoritenin izin verdiği kadar ifade edilmesi "gereken" alanlardan biri de metreslik. Trouillot'nun "Geçmişi Susturmak" adlı kitabındaki dikkat çekici bir ifadeyi paylaşmak isterim: "Sessizlik diyerek aktif ve geçişli bir süreci kastediyorum: biri, bir gerçeği veya bir bireyi, tıpkı bir susturucunun bir silahı susturması gibi "susturur"" diyor Trouillot. Bununla neyi kastediyor?

Kısaca, susulunca yaralar iyileşmez. Metreslik bir yara mıdır? Kimine göre "evet, yara"dır ve bu kitaptan öğrendiğimize göre, kimine göre "hayır, doğal"dır. Kimine göre eleştirilmesi, kimine göre saklanması, kimine göre ise kafaya takılmaması gerekendir.

Peki, metreslik nedir? Bizi neden ilgilendirmeli?

Hande Çayır'ın farklı altyapılardan ve yaşam deneyimlerinden gelen on sekiz kişiyle paylaştığı bu "öğrenme" süreci ve anlama çabası, bir kitap olarak ilgimize sunuldu. Bir sözlü tarih çalışması olarak da değerlendirebiliriz Ne Zaman Boşanacaksın Da Evleneceğiz'i, bir dertleşme vesikası olarak da...

Bu on sekiz kişinin "metreslik" hakkındaki düşünceleri, deneyimleri, varsayımları bir araya geldi. Anıların, hikayelerin, fikirlerin, anlatıların ve örneklerin birbiriyle uyuştuğu da uyuşmadığı da oldu. Kitap, susulması, sineye çekilmesi, "bir günah gibi" yaşanması buyurulan bir meseleye içeriden bakmayı denedi. Bu deneme ve yorumlama çabasının başarılı olup olmaması bir tartışma konusudur ve tartışılmalı da... Ama temsillerin "başarılı" olup olmamasından daha önemli olan bir şey var. Metreslik konusunun konuşulması, yüksek sesle ifade edilmesi, "izne tâbi" olan bu ahlaksız konuyu sahiplenip kamusal alana çıkarılması. Bu paylaşma cesaretinin kendisi zaten bir başarıdır.

Ne Zaman Boşanacaksın Da Evleneceğiz?, adına rağmen, tek sesli bir metin değil. Metreslik hakkında çok sesli bir koro. Görüşmeler, oldukları hale sadık kalınarak, cilalanmadan ve parlatılmadan paylaşılmış Çayır tarafından. Bu çok sesli haliyle, konunun basit bir konu olmadığını da göstermiş oluyor. Bence kitabın en güçlü yanı, kitap bittiğinde tek bir doğruyla ayrılmanıza müsaade etmemesi. Ne Zaman Boşanacaksın Da Evleneceğiz adlı kitap, adının ima ettiği tekil anlatının ötesinde bir içeriğe sahip. Kitapta, boşanmayı beklemeyenler de var, metresliği lanetleyenler de.

Ahlaki olarak açıktan yasaklanan ya da çaktırmadan önemsizleştirilen, konuşulması utanç nedeni sayılan bir konuda görünür olmaya cüret ettiği için bile Ne Zaman Boşanacaksın Da Evleneceğiz ilgi çekicidir. Okumanızı ya da bir göz atmanızı öneririm.

Kitabın içeriği hakkında önbilgi vermek yerine, kitabın irdelediği meselenin önemini vurgulamayı tercih ederim. Toplum ahlakı ile ilgilenen ve daha az riyakar bir topluma heves duyan herkese öneriyorum. Özellikle, metreslerin, metresleri olanların ve metreslik hikayelerini ölene dek saklamak zorunda hissedenlerin... Bu kitabı iyileştirici bulmalarını umut ediyorum.
bir solukta okuduğum kitap.

özenli, hisli, hem o yana, hem bu yana bakan, olduğu gibi, yalın, duru kitap.

tıpkı yazarı gibi.

bir Türkiye panoraması.

mor çatı'da, kitap hakkında konuşma olacakmış. hande çayır da orada olacakmış.

bazen bu falliğe lanet ediyorum. beni de almaz mısınız?

--spoiler--
Mor Muhabbet buluşmalarında bu hafta sonu Mor Çatı gönüllüsü Hande Çayır ile yeni kitabı "Ne Zaman Boşanacaksın da Evleneceğiz "i toplumsal cinsiyet ekseninde konuşacağız.

Klişeleştirilen bir ilişki biçiminin görünmeyen tarafı olan kuma ve metreslerin yer aldığı ilişkilerde bir yanda erkeğin gücü ve iktidarına tanık olurken diğer yanda 'birbirinden habersiz ve güven yerine tahakküm ve iktidarın parçası olmuş' kadınları görüyoruz. Peki bu ilişki biçimlerinde başka neler yaşanıyor, çoğunluğu genellemeye yayarak metreslerin daima kadın olduğunu söyleyebilir miyiz? Lgbtia bireyler ve kuir var oluşu yaşayanlar bu ilişkilerin neredesinde? Peki ya birilerinin metresi olan erkeklerin hikayeleri neler?

Hem kendi hayatımızda hem de toplumda anlatılmayan, askıya alınan, susturulmaya, kapalı kapılar ardında yaşanmaya mahkum edilen bu ilişki biçim(ler)inin görünmeyen yüzleri olan metreslerin hikayelerini, bu ilişkilerde toplumsal cinsiyet inşalarının ve rollerinin yerinin nerede olduğunu, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet biçimlerinin yaşanıp yaşanmadığını, konuyla ilgili araştırma yaparak çeşitli cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimlerden metreslerle bire bir konuşarak bunu kitap haline getiren Hande Çayır'la konuşacağız.

17.10.2015 Cumartesi, 16:00

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Dayanışma Merkezi
Katip Mustafa Çelebi Mah. Anadolu Sok. No:23 D:7-8 34433 Beyoğlu / istanbul

Sevgiler,
Mor Muhabbet Ekibi
--spoiler--
Bu aralar sıkça duyduğum soru.
Taktı bana. Ille de boşan diyor. Hayırını, olmazini imkansızını anlattım güzelce anlamıyor. Sert çıktım, bağırdım yine anlamıyor. Bekâr olsam bile olmaz ikimizden diyorum, dinlemiyor.
Şiddetin her türüne karşı olan beni bile zıvanadan çıkardı sonunda, kırdım ağzını burnunu.
Dedim: "arif abi, saçma sapan konuşma, delirtme beni, canını yaktirma daha fazla"
Bugün yine sokaktan geçerken perdeyi aralayıp baktı.
Vuracam ipneyi sebebim olacak, ondan korkuyorum.
Kitap ismimiymiş la dedim.
Hande Çayır. Sekreter Şükran.
Bu ne biçim kitap ismi amk. Başka isim mi bulamadın birader? Böyle baştan ofsayt kitap mi olur ak ya
görsel
görsel
görsel
gerçekten allah var. bazen inanıyorum.
(bkz: hande çayır)
hüp diye içine çeken çok sahici bir çalışma. hakkında vatan gazetesinde şunlar var:

--spoiler--
Bu cümlenin bir erkeğe ait olduğunu düşüneniz var mı aranızda? Bir erkek yasak aşk yaşadığı bir kadına böyle bir cümle kurar mı, yoksa hep kadın mıdır içine isteyerek ya da istemeyerek girdiği bu yasak ilişkiyi ısrarla yasal hale getirmeye çalışan?

Sosyolojik bir travmadır yasak ilişkiler… Zedeler, yaralar, acıtır, kanatır… Çoğunlukla da sona erer zaten… Genellikle de mağdur olan kadındır. Kendine göre fedakarlık etmiştir. Dışarıya göre, evli barklı adamla ne işi vardır onun, utanmamış mıdır yaptığından, zaten yuva yıkanın da yuvası olmaz!

Hande Çayır, bu konu üzerinde düşünmüş ve kadın hikayelerine yakından bakmış olacak, bu tür ilişiler yaşamış, hayatına böyle ayrıntılar eklemiş kişilerle yaptığı isimsiz röportajlarla Ne Zaman Boşanacaksın da Evleneceğiz, adlı kitapta yasak ilişkilerin içyüzünü gözler önüne sermiş.

Kitapta anlatılanlar, elbette ki sübjektif… Yine de düşünmeden edemiyor insan… Öteki kadında ne vardır ki erkek ona gider? Farklılık arayışı mıdır, monotonluktan bıkmak mıdır, cinsellikte sınırları zorlamak ya da tam tersi sınırların içinde kalıp kendini güvende hissetmek midir yoksa o kadının evinde başka bir kişi olmak, yepyeni bir karakter yaratmak, kendini daha çok sevmek midir?

Bütün bu soru cevapların içinde, kaç kişi yaşadığının gerçekten aşk olduğuna, o aşk için her şeyi, herkesi feda edebileceğine inanmıştır sizce? inansa da bunu yapmayı ne kadar istemiştir, buna cesaret edebilmiş midir?

Aşk gelip geçici ama çok güçlü ve sarsıcı… Aşkın beraberinde gelen benzer ve farklı yönleri dengeleme becerisi, saygı ve en önemlisi sevgiyi sadece bir kişide bulan erkek, arkasına bile bakmadan yürüyüp gidiyor yeni yolunda… Cesaret sözcüğünün üstünde düşünmüyor bile, hayatında tükenip giden ne varsa silip atıyor. Yazılarını beyaz ve yepyeni bir kağıda başlıyor ve yazdıklarının evliliğinin bir tekrarı olacağını bile bile devam ediyor yazmaya. Çünkü buna değeceğini düşünüyor.

Bir de kadına bir çeşit, bir renk, bir farklılık, bir heyecan gözüyle bakan erkekler var ki onlara göre bu zaten erkeklere verilmiş bir hak... Buna zamparalık diyemezsiniz, ahlaksızlık diyemezsiniz, yalancılık hiç diyemezsiniz. Bu tür durumlarda en büyük savunmaları da hep aynıdır, ben ona asla ümit vermedim.

Erkeklere de haksızlık etmeyelim. Az sayıda da olsa mağdur duruma düşmüş olanlar var aralarında. Onların da hikayelerine tanıklı edeceksiniz kitapta.

Aslına bakarsanız edebiyat tarihi de yasak ilişkilerle, bazen hakiki yasak aşklarla doludur. Büyük edebiyatçıların, şairlerin, sanatçıların; romanlara, filmlere konu olmuş yasak aşkları, onların verimliliğini beslemiş, hatta bazılarının unutulmaz olmalarını sağlamıştır. Hande Çayır, tüm bu olasılıklara ve duyguların, seçimlerin sahiciliğine, bir kabul çerçevesinde yaklaşmayı seçmiş bir yazar…

“Her birimizin hikayesi farklı… iyi ki de öyle! Neyin peşindeyiz? Kime, ne iyi geliyor? Neden bazı ilişkilerimizi gizleme ihtiyacı duyarız? Mahkum etmeden, yargılamadan, metresleri dinledim. Olmakta olanlara yokmuş gibi davranmadan…” dediği kitap arka kapak tanıtımından anlaşılıyor ki metres olarak adlandırılan öteki adam ya da kadınlar, bu işin içine bile isteye girmemişler. Hayatın akışına evet diyen, ona olduğu gibi, kural tanımaksızın kollarını açan bu kişilerin yaşadıkları, size ilginç gelebilir. Bu hikayelerin bir parçası olmanın nasıl bir şey olduğu üstünde düşünürken bulabilirsiniz kendinizi…
--spoiler--

http://www.gazetevatan.co...anacaksin-da-evlenecegiz/
Ve evlenince aynısını sana bir başkası söyleyecek. Ha bi de senin ruhun orospu!
Yuva yıkan sarışın kadın sözü.
ece sevimin bugün sosyal medyada bahsettiği kitap.

--spoiler--
@HurAyse "Ne zaman boşanacaksın da evleneceğiz?" kitabı inanılmaz saptamalar yapan çok değerli sosyolojik bir çalışmaydı. Sevindim bu yazıya
--spoiler--

anlaşılan o ki hande çayıraraştırmalarına devam ediyor.

http://t24.com.tr/yazarla...r/handecik-pavyonda,14533

ayşe hürde yazıdan şöyle söz etmiş.

--spoiler--
Kitabı bilmiyordum ama bu yazı beni çok etkiledi. Derin bir hüzün kapladı içimi. @handecayir'i yürekten kutlarım....
--spoiler--

güzel şeyler bunlar. türkiye'de güzel şeyler de olmuyor mu?
duygu asenanın bu çağ versiyonunun yazdığı kitap.

sadece aile içi tipi kadını kutsamayan, metresi de, pavyon kadınını da özgürlükçü anlayış ile bizimle tanıştıran, feminizmin somutlaşmış, bugünkü en cesur örneklerinden biridir hem hande çayırhem de çalışmaları.

bastırılmışlıkları bu kadar yüksek sesle söylemek baya bi iş. çayır'ın çektiği yok anasının soyadıbelgeselini izlerken de aynı şeyleri düşünmüştüm. kıyıdaki kadınların, insanların sesi oluyor. bunu hiç üstten bakmayarak, şatoda oturmayarak, yüce ve ilişki kurulamaz dil kullanmayarak olduğu gibi yapıyor. bunu olduğu gibi yapabilmek yoğun birikim gerektiriyor. dünyayı gerçek kadınların gözünden ve de güçlü gösteren ve de olduğu gibi olandaki gücü açığa çıkaran şekilde.

yeni işlerini heyecanla bekliyorum.
(bkz: karımı boşayıp seni alıcam)
bugün tekrar okuduğum kitap.