bugün

"hepimiz biliyoruz ki: dostlarımız, biz cadde kenarında alevler içince yanarken, karşıya geçip üstümüze işemeye üşenen insanlardır."
http://yenisafak.com.tr/y...-guc-film-festivali/35388 yeni yazısında çok harika film listesi yapan kişidir.
onun ''korkma ben varım'' romanında aşk ve aşka dair karakterlerinin konuşmaları hislenmeleri, kelime bombardımanıdır. şüphesiz ki aşka dair yüreğe kibrit çakan bu tespitler aşık bir adamdan değil aşık olamamış bir adamdan çıkmıştır.
''Cool'luk adı altında kibir… Başarı adı altında bencillik… işbilirlik adı altında cimrilik… Ciddiyet adı altında somurtkanlık… Espritüellik veya tavizsizlik adı altında aşağılama… Bağımsızlık adı altında vefasızlık… meşrulaştı, prestijli hale geldi''
sözleri ile bende haklı bir takdir kazanmış insan.
dublörün dilemması kitabı sayesinde kendisini belki de en güzel şekilde tanıtmıştır bana. kelime oyunları kurgusu ve anlatımının canlılığıyla gerçekten güzel bir kitaptı. devamını bekleriz.
“Hayatının geri kalanını birisiyle geçirmek istediğini anladığın zaman, hayatının geri kalanının bir an önce başlamasını istersin.”

Murat Menteş, Dublörün Dilemması
kendisi en sevdiğim yazar olur. onunki gibi yazarlar daha da çoğalır inşaallah. şu an çok poüler olan bir sürü yazar menteşin eline su dökmez bence. birazda hakkında somut bilgiler verilim. iletişimle bağlarını koparıp april yayıncılağa geçmiş. şubatta ruhi mücerret adında yeni kitabı çıkacakmış. sabırsızlıkla bekliyorum...
bugünkü yazısında metin kaçan'dan söz etmiş kişi.
"insanları en iyi yaptıkları iş üzerinden tanımlamak gerekir." demiş. Bu ne demektir? hitler'i tanımlamak için çok başaralı bir lider demek ya da başarılı bir seri katil için, zeki, idealist tanımlarını kullanmak demektir. süslü kelimeler kullanıyor, bunu çok iyi de yapıyor, ki romanlarını sevme nedenim de bu. ama bazen sadece kulağa hoş gelsin diye yazıyor gibi.

şimdi metin kaçan konusuna gelirsek, hakkında tam olarak bir şey diyemem. kitabını okumadım ama filmi izledim ve tabi ki çok beğendim. tecavüz konusunda ise bir şey bilmemiz artık imkansız, işin gerçekliği tartışılır. bir insan ağır roman gibi bir kitap yazınca, insanlar ister istemez, bu kişi böyle bir şey yapmış olabilir diye düşünüyor. ama ortada kesin bir şey yok, bahsedilen suçu işlemiş de olabilir, suçsuz da olabilir. tek bildiğim; bir insan intihar ediyorsa vicdanı var demektir. genel olarak intiharın bencilce bir şey olduğunu düşünüyorum ama bu durum farklı. iki seçenek var gibi gözüküyor; ya vicdan azabından, ya da bahsedilen olay olmadıysa bu yakıştırmalarla daha fazla yaşamak istemediğinden.
yavan üslubuyla bir şeyler çiziktiren kağıt karalayıcısı.
sadece beyzadem için arada bir yeni şafak'ın sitesine bakıp islami kitaplar satan kitapçılara dalıyorum öyle bir adamdır. hoş , naif , kibar bir üslubu ve farklı bir düşünme tarzı var gelse uludağ'da yazsa.
dücane cindioğlu'na fena sarmış yazar kişisi.
en hos uslupla yazan, dili en guzel sekilde kullanan, okurken sarhos eden, kelimelerle oyun oynayan, 2 roman kitabini bitmesin diye bir solukta bitiremedigim, afili filintalara mensup yazar.

(bkz: okuyun okutturun)
http://yenisafak.com.tr/y...ina-sasmisimdir-hep/36335
müthiş bir beyni vardır. klark programında çok sağlamdı. daha sonra dublörün dilemmasını okuyunca dehşete kapıldım.2 gün önce son sayfasını gördüğüm korkma ben varım isimli şaheserle beraber "Tamam." dedim.kayıtsız şartsız destekleyeceğim artık
bir zamanlar gerçek hayat dergisinde yaptığı röportajları kitaplaştırsa veya bir şekilde bir araya getirse ne de güzel olur.
kaleminden hafif onur ünlü tadı aldığım yazar.
deplasmanda plasebo
allah'ım kaderimde anarşi ve protesto
antidepresanlar ve içi boş bir gardırop
ne de çok yer kaplıyor mesela al pacino
yardımın gerekiyor kadıköy'deyim stop.

allah'ım kaderim bu sentimental ambargo:
alternatif referans potansiyel salvo yok,
sadece klostrofobi, hicran türbülans ve şok;
cariyeler çekilmiş yeraltına cumburlop.

allah'ım kaderimi sen yazdın sen bilirsin
kalbim oyuncak mı ne, ne kolay kırılıyor?
"deplasmandır bu dünya" diyor albino şeyhim
plasebo yutturuyor bana depresif doktor.

allah'ım kaderimden şikayetçi değilim
aksine bahtiyarım evrende bana da rol
verdiğin için şahsen, allah'ım bizler senin
falsolu kullarınız, n'olur bizden razı ol.
Cüneyt Arkın film çevirir, orhan Gencebay şarkı söyler ve ben roman yazarım. diye bir söylemi olan kişi. bilemeyiz artık...
garanti karantina ve dublorün dilemması kitaplarından ayrıca diğer münferit yazılarından anladığım kadarıyla kelimeleri gayet yakışıklı dizen ve müthiş bir kafası olan yazar.
iki cümlesiyle kalbime ayrı ayrı iki ok saplamış olan, yeni romanını beklediğim yazardır.

"şebnem, her gülümseyişinde tüm ülkeye çay ısmarlayayım."

"onca yoksulluklar varken tertemiz aşklar yaşandıysa, bunda neşet ertaş'ın payı var."
Ölmemiş birinin ardından iyi konuşmak zordur.
"Kitapçı yoksa, mimari uyumsuzsa, herkes klaksona abanıyorsa...zor. Barışı bozan, güveni zedeleyen, ruhu karartan şeylerle çevriliyken arkadaşlığa yer açamayız." sözünün sahibi, kelime cambazı, laf ebesi ve elbette okunası yazar.
ebediyete intikal etmiş ve halen eser veren yazarlar listemde 13816. sırada bulunan gözlüklü. koştursun bakalım.
yeni şafak' ta zaman zaman kesip saklanmaya değecek akar harika yazılar yazan yazar.

edebiyatçı kimliğine gelirsek; kötü yazıyor diyemem ama abartıldığı kadar iyi değil. yani orhan pamuk, oğuz atay, hasan ali toptaş hayranı birisi bu adamı ve kitaplarını ciddiye almaz ama yine de göz atar.
bugün bir söyleşisine katıldıgım yazar.
'romandan uyarlanmış hayat' başlıklı bir konuşma yaptı söyleşinin başında. tarihten örnekler vererek romanların gerçek dünyaya büyük etkilerde bulundugu hatta avrupanın bugünlere gelmesinde büyük bir pay sahibi oldugu tezini ortaya attı saglam kanıtlar öne sürerek. örnegin charles dickens dedi, ingilterenin karakterini belirleyen yazardır, toplumu şekillendirmiştir dedi. o an aklıma dickens'ın oliver twist'i yazdıktan sonra bu romanı okuyan halkın romandan cok etkilenmesi, ve sokak cocuklarına daha cok sadaka vermeye başlaması, devletin de romanın itici gücüyle cocuklar için sıgınma evleri açması geldi. o aslında biraz daha genel bir şeyden bahsediyordu sanırım, tüm halkı tüm milleti kalkındırdıgını kendine getirdigini karakterlerinin farkına vardıklarından ve bir vizyon edindiklerinden dem vuruyodu heralde. aynı şekilde balzac'tan, victor hugo'dan da bahsetti. bu aydınlar sayesinde o korkunç karanlık geçmişi bir kenara bırakıp yepyeni aydınlık bir gelecege tasıdıgını söyledi hemen hemen. (tabi sadece yazarlar sayesinde olmadıgının da altını çizdi.) geçmişte çocukları haçlı seferine göndermeye kalkan çılgınca zihniyetten de söz etti laf arasında. çok dogru bir örnekti.
kısacası konuşması her zamanki dağınık üslubunun tekrarı da olsa onu kendisi yapan bu düzensiz anlatım şekliyle bence çok güzel ve enterasan bir konuya değindi, kafa açtı akşam akşam.
hatta kendisi de zaten o kadar iyi konuşamadıgını ve sanıldıgı kadar zeki olmadıgı milen kundera'nın "romanlar daima yazarlarından daha zekidir" sözüyle ifade ederek mütevazi karakterinden taviz vermedi yine.
gelelim izleyen kitlesine;
o kadar ahmakça, seviyesizce, magazinel sorular sordular ki adama, onların adına ben utandım, oturdugum koltukta eridim resmen, "hangi politikacıyla dost olmak istersiniz?", "farklı olmak için özel bir çaba harcıyor musunuz?", "çoraplarınız neden renkli?", "götünüzde kıl var mı?*" gibi saçma sapan, ipe sapa gelmez sorular sordular. lan yazar o yazar, adam gibi soru sor, zaten konu belli, 'romandan uyarlanmış hayat' adamın konuşmasının teması, onun hakkında sorsana ahmak, hadi olmadı biraz derin cevap verilebilecek sorular sor, ölümden gir, yalnızlıktan çık, aşk nedir diye sor da yapıştırsın güzel bi cevap kendimizi bulalım be kardeşim, o ne mına koyim, çorabınız neden renkliymiş, lan böyle soru mu olur be, adam kitap yazmış, sordugun soruya bak.
üniversite seviyesindeki gençlerden oluşan bir toplulugun düşünce seviyesini, entellektüel birikimini, konuşabilme potansiyelini, iletişim becerisini ve 'söyleşi'de soru sorma adabını bilmedigini cok net gösterdi bana bu söyleşi.
menteş kızmakta haklı, adam kalkmış gelmiş ayağına kadar elle tutulur bir şeyler konuşabilmek için, senin yaptığına bak. yine iyi, salonu terketmedi adam, oturdu konuştu olabildigince, gülerek eğlenerek biraz da kendini zorlayarak, hikaye falan anlatarak zamanı doldurdu. lakin bu söyleşiden hiç memnun kaldığını sanmıyorum.

menteş, gözlerinden anladım, "ne aptal bir gençliksiniz!" dediğini.
haklısın.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25429624/ son romanı ruhi mücerret hakkında bir röportaj vermiş şurada.