bugün

jön türkler lideri. cemiyete sonradan katılmış ve ahmet celalettin paşa'nın kendisini istanbul'a geri dönmeye, padişahın murat bey'in ıslahatlarını ve isteklerini yapacağına ikna edip döndüğü 1897 yılına kadar da lideri olmuştur. ( zira cemiyetin iki lideri vardır, diğeri ahmet rıza ).
mülkiye'de tarih hocası olan şeyh naili ve hacı ahmet efendi ile birlikte birkaç kişi kendisini cemiyete katılmayı teklif etmiş, murat bey de kabul ederek cemiyete girmiştir. zaten çıkardığı mizan adlı dergi kendisine sempati ve hayran toplamaya yetmiştir.
1897 yılında ateşkes ilan edip, istanbul'a dönmesi cemiyeti hayli etkilemiştir. zira istanbul'daki grup 1906'daki ihtilal hazırlıklarına kadar toparlanamamıştır. ancak buna dayanarak kendisine davaya sırt çevirdi, sattı gibi yakıştırmaların yapılması yanlıştır. onu böyle suçlamak haksızlık olur. 1854'te doğmuş ve 1917'de anadolu kavağı'ndaki evinde vefat etmiştir.
jön türkler ve 1908 ihtilali adlı kitaptan ;

murat bey, imparatorluk için gerekli gördüğü ıslahatın bir listesini hazırlayıp, kendiliğinden saraya sunmak için zamanın uygun olduğuna karar verdi. sonra da, ahmet rıza gibi, güven verici bir uzaklığa çekilmeyi doğru bularak, paris'e değil ama, mısır'a kaçtı. burada, cemiyetin emriyle mizan adında bir diğer abdulhamit aleyhtarı dergi çıkarmaya başladı. murat'ın daha önceleri istanbul'da çıkardığı dergi de aynı adı taşıyordu. böylelikle yeni bir jön türk lideri doğmuş oluyor ve şerefine indirilen bu darbeye çok kızan hükümet, murat'ın bilinen bütün dostlarını tutuklamaya koyuluyordu.
murat bey doğuştan türkiyeli değildi. kafkasya'da, dağıstan'da doğmuş ve büyük bir olasılıkla petrograd'da eğitim görmüştü. genç yaşta istanbul'a gelmişti. bir müslümana istanbul'da daha fazla fırsat tanınacağını düşünmüş olması mümkündür. kafkasya'da çarlık idaresini dayanılmaz bulmuş ya da vatanından ayrılmak zorunda kalmış da olabilir. bir süre düyunu umumiye'de çalıştıktan sonra mülkiye'de ders vermeye başlamıştı. verimli bir yazar olan murat'ın çalışmaları arasında altı ciltlik " tarih - i umumi " ve bunu izleyen bir ciltlik " osmanlı tarihi " vardır. bu çalışmalarıyla hayli ün kazandıktan sonra, yarı - otobiyografik nitelikteki " turfanda mı yoksa turfa mı ? " adlı bir roman yazmıştır. bu arada mizan adlı dergisini çıkarmak için de zaman buluyor ve bu dergi yüzünden hükümetle sık sık başı derde giriyordu.
gerek yazıları - özellikle milliyetçi bir üslup taşıyan turfanda mı yoksa mı turfa mı ? adlı eseri - gerekse cemiyetle ilgili etkinliği murat'ın örgüt içinde önemli bir taraftar kitlesi toplamasına yol açmıştı. öte yandan murat'ın padişahtan istediği ıslahat listesi, ününe pek bir şey katmadı. gene de cemiyetin şükran ve üyelerinin selamet dualarıyla mısır'a yolcu edildi; abdülhamit'e karşı girişilen harekette çok yararlı olacağı düşünülüyordu.

sayfa 44, 45.
jön türkler ve 1908 ihtilali adlı kitaptan ;

murat bey ise ahmet rıza'nın tam tersine çok seviliyordu. yazıları sayesinde zaten cemiyette hayli taraftar toplamıştı. pan - islamist olması lehine işleyen bir diğer unsurdu. en büyük emeli bütün müslümanların halife aracılığıyla yabancı boyunduruğundan kurtarılması ve büyük bir islam imparatorluğu'nun kurulmasıydı. padişahı bu amaca yöneltmek en büyük düşüydü.

bütün bunların sonucu olarak murat, cemiyetin aslanı kesilmiş ve mısır'dan gelir gelmez ittihat ve terakki cemiyeti cenevre kolu başkanı seçilmişti. ikinci başkanı çürüksulu ahmet'ti. mizan'ın ve meşveret'in birincisi cenevre'de, ikincisi paris'te olmak üzere, cemiyetin organları olarak yayınlanması sürdürüldü. her ikisi de, hiç olmazsa kuramsal olarak, istanbul'daku merkez komitesinin denetimi altındaydılar ve ayrıca bütün makaleler artık ahmet rza 'dan çok murat'ın etkisinde olan avrupa alt komitesinin denetiminden geçmekteydi.

sf 55, 56.
jön türkler ve 1908 ihtilali adlı kitaptan ;

ancak, cemiyetin geri kalanları son çatışmada aldıkları yaraları onarmaya uğraşa dursunlar, birden, hiç beklenilmedik bir şel oldu. bir ya da ikisi dışında, avrupadaki bütün jön türkler ani olarak abdülhamit'e karşı sürdürdükleri savaştan vazgeçtiler. murat bey'in liderliğinde bir grup boğaz kıyılarına kadar uzanıp daha birgün önce lanet yağdırdıkları padişahın ayaklarına kapanacak kadar ileriye götürdüler işi. istanbul'daki cemiyet bu beklenmedik darbenin etkisinden hiçbir zaman toparlanamadı. sayfa 65.
ahmet celalettin paşa, murat bey ile yaptığı tartışmalarda hayli taktik kullanmıştı: padişahın gururlu bir insan olduğunu, jön türklerin şimdiye dek kullandıkları yöntemlerle başarıya ulaşamalarını mümkün görmediğini söylemişti. murat'ı, padişahın sonunda ıslahat gerektiğine kannat getirdiğine, ancak, durumundan ötürü, böyle hareket etmeye zorlandığı kanısı uyanacağından bunu gerçekleştiremediğine inandırmayı başarmıştı. murat, bunu mantıklı bir açıklama olarak kabul etmiş ve celalettin eline geçirdiği fırsatı yerinde kullanarak, bir yandan yardım etmek için çırpınan, öte yandan kendisine verilen emirlere karşı gelmekten çekinen bir tavır benimsemişti. böylece, murat'a dikkatli oynarsa ve padişaha hakaret etmek yerine onun gururunu okşayacak iltifatlarda bulunursa, her istediğini elde edebileceğini söyleyecekti. bütün bu kışkırtmaların üzerine bir de jön türklerin padişaha karşı savaşmaktan vazgeçmeyi kabul etmeleri halinde bütün siyasi suçluların ve sürgünlerin affedileceği konusunda sağlam bir garanti verecekti. aksi halde cemiyet üyeleri bundan böyle daha da şiddetli muamele göreceklerdi.
anlaşılan, murat'ı etkileyen daha başka güçler de söz konusuydu. belki de bunların en önemlisi, düşlediği islam imparatorluğu'yla ilgiliydi. celalettin paşa'nın bu konuyu işlemesi mümkündür, ama hiç konuşulmamış bile olsa, murat bey böyle bir emeli gerçekleştirmek için padişaha bir şekilde yaklaşması gerektiğini kendiliğinden kavramış olmalıdır. onu çok üzen bir diğer sorun da kendi çıkardığı mizan dergisinin osmanlı imparatorluğu dahilinde birçok insanın hapsedilmesine ya da sürülmesine sebep olmasıydı. özellikle son tutuklamalardan sonra murat, bir pire için yorgan yaktıklarını, cemiyetin neden olduğu perişanlığı dengeleyecek bir hızda ilerleyemediğini düşünmeye başlamışa benzemektedir. bütün bunların yanı sıra bir de istanbul'da bıraktığı çocuklarının özlemi, murat'ı iyice zor duruma düşürmekteydi.

sf 66, 67.
1890 yılında yayınladığı turfanda mı yoksa turfa mı romanında 2. abdülhamit han a bol bol övgü ifadesi kullanmış, ona bağlılık vurgusu yapmıştır lakin aynı zamanda itc nin cenevre kolu lideridir. sonralarında ise abdülhamiti eleştirir. o dönem aydınlarının çoğu gibi o da kafa karışıklığı içindedir. fikirlerinin yansıması olan söz konusu romanda mansur bey gibi bir ideal tip yaratmıştır. osmanlıcılık-türkçülük-islamcılık tesirlerinin üçü de vardır murat bey'in şahsında.
güncel Önemli Başlıklar