bugün

meb tarafından, eğitim ve öğretim ile ilgili kadro, yönetmelik, müfredat, plan, program vb. hususların işleyişini sağlamak amacı ile güdülmüş bir politika türüdür.

bununla birlikte köy enstitülerinin kapatılması (1954) ile birlikte günümüze kadar yaşanan süreçte sürekli aksak bir politika sergilenerek nice aksak okur - yazar türü yaratılmıştır. neresinden başlasam bilmem ki;

günden güne artan seviyesiz öğretmen kitleleri ki bunda bütün sorumluluk tamamen ilgili eğitim fakültelerinden kaynaklanmaktadır. bu seviyesiz öğretmen kitlelerin okullarımıza atanmasında kpss adı verilen bir sınav ile sadece bilgiye dayalı platformda ölçülmesi dengesizliğin başlıca sebebidir. oysa öğretmen sıfatını taşıma ehliyeti sadece bilgiye dayalı değil aynı zamanda öğretme ruhuna da bağlıdır.

efendim bir başka canımı sıkan husus da ingilizce eğitimidir. ilkokuldan tut lise bitene kadar bütün ingilizce kitapları "what is your name?" ve "my name is michael." formatında başlar ve bu format bütün okullarda sevinç ile karşılanır. oysa dil eğitimi bu değildir. bu kalıplaşmış yanlış dil müfredatının sonu politikanın kendisi gibi aksak olmaya mahkumdur.

her sene ücretsiz verilen ders kitaplarının temelinde yatan mantık ne acaba? ulen tam dedik ki; "helal olsun ücretsiz ders kitabı veriyorlar" lakin bir baktık kitapların içi boşaltılmış ve kendi ideolojik düşünceleri sistematik olarak genç beyinlere nakledilmek istenmekte. ne kadar acı.

gel gelelim şu meslek lisesi muhabbetine. mesleki ve teknik eğitim kavramı ülkemizde yıllarca düzeyli ve düzenli şekilde işlemekte ve bu liselerden mezun olan bireyler teknisyen olarak ülke sanayisinin gelişimine katkıda bulunmaktaydı. ancak şu dillerden düşmeyen katsayı meselesi ile birlikte son 10 yıldır bu liselerde okuyan gençlerin alayı mağdur edilmiş ve bundan dolayı meslek lisesine olan rağbet ortadan kalkmıştır. bu durum liselere atanan teknik eğitim fakültesi mezunu teknik öğretmenleri etkileyerek zaten yeterince az olan atama kontenjanlarını sıfıra indirmiştir. böylelikle koca bir neslin afedersiniz ama hamua koyulmuştur.

peki ya öğrencilerin davranışları; muazzam bir özgüven ve ancak muazzam bir cehalet. bilim ve sanat adına herşeyden uzak anlam veremediğim ne idüğü belirsiz bir gelecek nesil... milli eğitim politikasının sebebiyet verdiği yüzlerce problemden sadece bir kaçını yazmakla yetiniyorum.
budur:

görsel
tüm mürekkep yaladığım hayatım boyunca bir türlü anlam veremdiğim politikadır.
kısaca: eğitim şart.

uzun mu: kimse bilmiyor.
Eğitim düzeltilmeye çalışılırken bazılarının canının yandığı bir sistem içindeler. aslında yaptıkları güzel bir şey son bakan hariç. Eğitim sistemi bir devletin geleceğini belirler. müfredat kimi zaman değiştiriliyor, kimi zaman bozuluyor, ders yetersizliği oluyor. vallahi sonunun ne olacağını hiç kimse bilemiyo gibi. Allah sonunu hayretsin.
ilkokul 2. Sınıf öğrencilerine destek amaçlı verilen kitaptaki ilk cümle; 16 yıldır uygulanan politikayı gözler önüne seriyor. Bunun gibi sayısız örnekler var. Çocuklarımız bunları ders kitabı diye okuyor.

görsel

Burada ilk cümlede anlatım bozukluğu var. Onu geçtim Atatürk 1938 yılında vefat etti. 1939 yılında nasıl okul gezebilir?

Bu kitabı kim yazdı? Kim kaynak olarak önerdi? Kim kabul etti? Kim denetledi?

Bu kadar ciddi yanlışlıklar (!) silsilesi olur mu? Olsa bile bakalım düzeltilecek mi?
Öğrencileri denek olarak kullanan, Sürekli sistem değişimi ile kafaları allak bullak eden, ne yaptığını kendisi de bilmeyen,yenilenme ve denetleme süreçlerinde ciddi sorunlar yaşayan bakanlık. Politika yok Allah ne verdiyse var.
güncel Önemli Başlıklar