bugün

japon asıllı amerikalı teorik fizikçi.süpersicim kuramı kuramının kurucusu.
sci fi science physics of the impossible serisinin sunucusu, ünlü japon asıllı fizik teorisyeni. science fiction a aşırı meraklıdır bu abi.
fizikçiler in albert eınstein(aynştayn) 2 diye adlandırdıkları fizikçi.
açıklamalarını çok sade bir dille yapmasıyla dikkat çeken teorik fizikçi. hakkında türkçe kaynaklarda çok fazla bilgiye yer verilmemesi sinir bozucudur
Geçtiğimiz günlerde TET Ar-Ge Proje Pazarı etkinliği kapsamında Türkiye'yi ziyaret eden Michio Kaku ile gerçekleştirilen özel söyleşi...

* * *

Michio Kaku.

Teorik fizik üstadı, bilim insanı.

Hani şu 'Tanrı parçacığı' da denilen Higgs bosonu var ya, bu dünyada onun ne olduğunu en iyi bilenlerden biri.

Tam da Amerika'nın Rusya ile bilimsel alanda kapışmaya başladığı 50'li yılların ortasında doğmuş.

O zamanlar şimdiki gibi çocukları 'Gel internet girişimcisi ol' diye değil, 'Gel bilim insanı ol' diye özendiriyorlarmış.

O da bu yolu seçmiş ve hayatını küçüklüğünden beri hayran olduğu Einstein'in çalışmalarını bıraktığı yerden devam etmeye adamış.

Kendisini ilk kez Londra'da uçak beklerken bir merakla hava alanından satın aldığım 'Parallel Worlds' adlı kitapla tanıdım.

Kitap baştan sonra Einstein'in çalışmalarının uzantısı olan sicim teorisi ve bunun da bir adım ötesi olan M teorisine dair gelişmelerden ve bu teori sonucunda ortaya çıkan formüllerin işaret ettiği toplam 11 boyutun neye benzeyebileceğinden bahsediyor.

Merak edenler için sicim teorisi, evrendeki en küçük bileşenin boyutlar arasında sürekli titreşen küçük enerji tellerinden oluştuğunu söyler ve bildiğimiz evreni bu sicimlerin hareketiyle oluşan dev bir senfoniye benzetir. Ne kadar da şiirsel.

Fakat burada benim için asıl ilginç olan, benim hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğim bir kavramı ana dilim olmayan ingilizce yazılmış bir kitaptan okumam ve anlatılanların her satırını gayet iyi anlayabilmiş olmamdı. Kendisi o kadar dolu, ama anlatımı da bir o kadar net ve duru.

Twitter profilinde yer alan 'Popularizer of Science' tanımı da oradan geliyor olsa gerek.

Facebook üzerindeki sayfasının 280 bin hayranı var.

Twitter'da 85 bine yakın kişi tarafından takip ediliyor.

Üstelik burada bir profesörden, bilim insanından bahsediyoruz. Bir sanatçıdan, bir futbolcudan, kolaya kaçarak özenebileceğiniz birinden değil.

Hani bazı hayranları utanmasa çıkıp kürsüde konuşurken ''Kakuuuuu!'' diye bağırarak tişörtünü sahneye fırlatacak. O derece.

işte bu nedenle Michio Kaku'nun Türkiye'ye gelmesinin benim için özel bir önemi vardı.

Uzun zamandır bir şekilde fikirlerine aşina olduğum, hani hayatımı oturup baştan yazma imkanım olsa yolundan gideceğim bir adam Türkiye'ye gelip konuşacaktı.

Üstüne bir de röportaj teklifi gelmişti ki oh oh...

Kendisiyle yağmuru çağıran bir Haliç akşamında bir araya geldiğimizde yol yorgunluğu, sırada bekleyen röportajlar ve akşamki konuşmaya hazırlık nedeniyle her bir röportaja 10 dakika ayırabileceğini söylediklerinde açıkçası biraz hayal kırıklığına uğradım. Çıktığımda ise neredeyse 20 dakikadan uzun bir süredir konuşmakta olduğumuzu fark ettim.

Elimde artık sahibi tarafından imzalanmış bir kitap, 20 dakikalık ses kaydı ve birlikte çekilmiş bir hatıra fotoğrafının ardından, sorduğum soruları ve cevaplarını da sizlerle paylaşmanın vaktidir...

- Kendi alanınızda gayet iyi bilinen bir isimsiniz ve gelecekle ilgili olarak önümüzdeki 100 yıla kadar uzanan tahminlerde bulunuyorsunuz. Kendi kendini süren arabalar, bütün şehir haritasını gözünüzün önüne taşıyan teknolojiler. Diğer yandan bilişim teknolojileri hızla gelişiyor, 18 ayda bir bilgi işlem kapasitemiz iki katına çıkıyor. Bilgi işlem gücünün artmasıyla gelen teknolojinin hızlı ilerleyişi, uzun dönemli gelecek tahminlerinizi zora sokmuyor mu?

Kaku: Öncelikle matematiksel olarak kabul görecek bir kesinlikle önümüzdeki 10 yılda bilgisayarların performansında ne ölçüde bir artış olacağını kestirebilmek zor değil. Bununla birlikte Moore yasası giderek çökme eğiliminde. Çünkü transistörler artık neredeyse atom boyuna kadar inmek üzereler ve atom boyutundaki transistörlerin atom ölçeğinde işlem yapabilmeleri mümkün olmayacak. Dolayısıyla Moore yasasının önümüzdeki 10 yıl içinde çökeceğini düşünüyoruz, Silikon Vadisi dediğimiz yer de paslı bir hatıraya dönüşecek.

Bununla birlikte biz fizikçiler bu işin bir nesil sonrasının, silikondan sonrasının ne olacağını düşünmeye çalışıyoruz. Moleküler transistörler, optik transistörler, DNA transistörleri, kuantum transistörler… Şimdilik bu işin devamı belli değil ama en azından önümüzdeki 10 yıl için transistör teknolojisindeki gelişimi hesaplayabilmek, aynı zamanda gelecek 10 yılın neye benzeyeceğini de doğruya yakın olarak tahmin edebilmemizi sağlıyor. Örneğin transistörlerin kağıtla birleştiğini ve bunun da artık her yerimizi çevreleyen internet bağlantısıyla bir araya geldiğini düşünün. Duvar kağıdına konuşuyorsunuz ve bir anda karşınızda bir doktor beliriyor, size tavsiye veriyor. Böyle bir gelecek önümüzdeki 10 yıl içinde mümkün (ed: şu adreste de buna benzer bir vizyonun izlerini görebilirsiniz, ayrıca şuraya da mutlaka bakın).

- Hayatın tamamına etki eden bulut benzeri bir yapıdan mı bahsediyorsunuz?

Kaku: Evet. Ben bilgisayarların hayatımızdan çekileceğini ve bulut altyapısı içinde kaybolacağını düşünüyorum. Örneğin suyu düşünün. Sırtımızda dev su bidonları taşımıyoruz, lavaboyu açıyoruz ve su akmaya başlıyor. ilerde de bilgisayarlarımız olmayacak, içinden bilgi akan musluklarımız olacak. Bulut sistemine bağlanan bu musluklar bilgiyi sizin platformunuzda değil, bağlı olduğu merkezde işleyecek.

Burada musluk dediğim şey belki tabletiniz olacak, belki cep telefonunuz olacak. Konuşmaların anında sizin dilinize çevrilmesinden konuştuğunuz kişiye dair detaylara ulaşabilmeye kadar o kadar çok yapabileceğiniz var ki. internet üzerindeki bilgi akışını yöneten işlem siloları zaten şu anda bile bunların bir çoğunun farkında ve bu isteklere cevap verecek hizmetler sunabiliyorlar.

Dolayısıyla bunu temel bir vizyon olarak ele alırsanız, bilgisayarların daha da hızlanması bu vizyonun özünü değiştirmekten çok deneyimin iyileşmesine hizmet edecektir. Örneğin daha hızlı sistemler, çok daha kapsamlı yapay zekaları gündeme getirebilir.

Sözün özü, çevremizdeki her şeyin akıllı olduğu bir dünyaya doğru gidiyoruz.

- Bu bahsettiğiniz dönüşüm sizce ne kadar zaman içinde gerçekleşecek?

Kaku: Aslında başladı bile. Örneğin farkındaysanız birçok kişi artık etkileşimi bilgisayarlar yerine akıllı telefonlara ve tabletlere kaydırmaya başladı. Yarın belki bu akıllı saatiniz olacak, diğer gün yaslandığınız duvarın ta kendisi. Çünkü artık silikon dediğiniz şey üç sente, beş sente mal oluyor ve maliyet her geçen gün daha da düşüyor. 10 yıla kadar bunun etkilerini çok daha güçlü bir şekilde göreceğimizi düşünüyorum.

- Bilginin sürekli bir yerlerden akması, dokunduğumuz hemen her şeyin bize istediğimiz bilgiyi sunduğu bir dünya insan beyninin tembelleşmesine neden olmayacak mı?

Kaku: Hem evet, hem hayır. Örneğin teknolojinin bugününe ve insanların onu nasıl kullandığına bakın. Bugün bir bilim insanı olarak yazdığım makaleleri veya araştırmaları diğer meslektaşlarımla internet üzerinden anında paylaşarak görüş alabiliyorum. Bu benim bilgi toplama sürecimi de inanılmaz ölçüde kısalttı. Bir zamanlar bir kitabı yazmak için yıllarımı harcarken artık aylar içinde kitap yazabiliyorum. Bu teknolojinin verimlilik üzerindeki pozitif etkisine güzel bir örnek.

Ama tersi de mümkün. Örneğin Japonya'da bazı işsiz gençler tüm vakitlerini karanlık bir odada gün boyunca oyun oynayarak geçiriyorlar. Anneleri sabah akşam yemeklerini veriyor ve başka da bir iletişimleri olmuyor. Bunlara Otaku deniyor. Bu insanlar teknoloji devriminin geride bıraktıklarına dair bir diğer örnek.

Sonuçta ilaç endüstrisinde de durum böyledir. Siz bir ilaç yaparsınız, bir sorunu çözersiniz ama bazıları ilacın müptelası haline dönüşür. Her devrimin böyle yan etkileri vardır.

- Size göre internet devriminin yan etkisi nedir?

Kaku: internet 1984'te insanları takip altına almayı hedefleyen bir Big brother, yani bir gizli silah olarak düşünülmüştü. 1989'da ise Ulusal Bilim Vakfı, bu gizli silahın tüm özelliklerini ücretsiz olarak genel kullanıma açtı. Tüm kodlar, tüm planlar ortaya saçıldı. işte internet devriminin asıl başlangıcı bu nedenle 1989 olarak kabul edilir.

Ama burada sorun Big Brother değil, sorun Little Brother. Yani internette sizin kredi kartı bilgilerinizi çalmak isteyenler, sizi tuzağa düşürmeyi amaçlayanlar...

Diğer yandan internet büyük demokrasi hareketlerinin de öncülüğünü üstleniyor. Örneğin Arap Baharı denen olaylara bakın. internet olmadan böyle şeylerin olacağını hayal bile edemezdik. Twitter, birkaç ay içinde soğuk savaşın 50 yılda yapamadığı şeyleri yaptı.

Bu arada şu da bir gerçek ki dünyada demokrasi yaygınlaştıkça savaşların ortaya çıkma riski de azalır. Çünkü bir demokrasi asla bir diğer demokrasiye karşı savaş açmamıştır. Baktığınızda son 100 yıldır yaşanan hiçbir savaşın iki demokrasi arasında olmadığını görürsünüz. Krallar, kraliçeler, diktatörler savaşır ama demokrasiler savaşmaz.

Diyeceğim odur ki internetin demokrasiyi yaygınlaştıran yapısı, dünya barışına da dolaylı yoldan katkı sağlıyor demektir.

- Sizin şöyle bir ilginç tespitiniz var: 'Bilgisayarların yaygınlaşmasıyla kağıdın hayatımızdan çıkacağını düşünüyorduk. Ama içimizdeki mağara adamı hala bir şeyleri dokunarak, koklayarak, yanında olarak hissetmek istiyor.' Sizce içimizdeki mağara adamının geleceğe bakışı nasıl? Yoksa sizin bahsettiğiniz bir vizyonda binlerce yıllık içgüdülerimizi kaybetmek de mi var?

Kaku: Bazen ortaya koyduğunuz bir ürün, yaklaşım veya vizyonun sizin öngördüğünüz şekilde çalışmaması bilimle veya uygulanan teknikle değil, insanların hayata bakışıyla ve içgüdüleriyle ilgilidir. Örneğin kağıtsız ofis hiçbir zaman gerçek olmadı. Çünkü biz avcı sınıfına dahil olan canlılarız. Av olup izlenmek değil, avcı olup takip etmek isteriz. Avımıza dair kanıt isteriz.

Örneğin Skype büyük bir servis, ama içimizdeki bu dürtüler olmasa çok daha büyük olabilirdi. Başkalarına bakmayı sever, bize bakılmasından hoşlanmayız. Kalabalık bir grupla asansöre bindiğinizde birilerinin yüzüne bakmayı deneyin. Beş saniye içinde huzursuz olurlar, bakmaya devam ederseniz 7. saniyede suratınıza yumruk bile yiyebilirsiniz.

Neden?

Çünkü avlanan değil, avlayan olmak istiyoruz. Bunun için evden çalışmak yerine her gün şehirlerde sabah akşam yol tepiyoruz, bunun için telekonferans yerine binlerce kilometre gidip insanların yüzüne bakmayı tercih ediyoruz. Çünkü biz sosyal avcılarız, sosyalliğe ihtiyacımız var, başkalarıyla bir arada olmaya ihtiyacımız var.

Patronunuzu düşünün. Çalıştığı ortamda kimin kendisine yalan söylediğini, kimin bahane ürettiğini, kimin sizden çaldığını bilmek ister. Bütün bunları telekonferansla yapamazsınız. insanın gözünün içine bakmanız gerekir, soru sorup sıkıştırdığınızda alnından damlayan teri görmeniz gerekir. Monitörden bunu yapamazsınız. Bunun için bazı teknolojiler düşündüğünüz kadar kolay ilerlemiyor.

- Öngörüleriniz arasında önümüzdeki 100 yıl içinde dünyanın tek bir dil ve tek bir ülkeden oluşan bir birlikteliğine dönüşeceğini söylüyorsunuz. Sizce başımızda bunca sorun varken bunu başarabilecek miyiz?

Kaku: Ben bir fizikçiyim. Biz uygarlıkları enerjiye göre sınıflandırırız. Tip 1 uygarlıklar gezegendeki enerjiyi alır ve yön verirler. Rüzgara, hava durumuna, okyanuslara, fırtınalara hükmederler. Tip 2 uygarlıklar güç kaynağı olarak yıldızları kullanırlar. Gezegenler arası federasyonlardan oluşan Star Trek evreni buna güzel bir örnektir. Tip 3 uygarlıklar ise galaktik ölçektedirler, Star Wars evreninde olduğu gibi.

Peki biz?

Havayı kontrol edebiliyor muyuz?

Güneşten doğrudan enerji alabiliyor, galaktik ölçekte yaygınlık sağlayabiliyor muyuz?

Hayır. Biz hala kömürden, petrolden enerji sağlıyoruz. Dolayısıyla biz Tip 0 uyarlık sınıfındayız.

Peki ne zaman Tip 1 olacağız?

Muhtemelen önümüzdeki 100 yıl içinde. internet örneğin Tip 1 uygarlığın telefon sistemini temsil eden bir örnek.

Dünyada kendi dilleri haricinde bir diğer baskın dili konuşanların giderek yaygınlaşmasını ve ülkelerin AB gibi birlikler eşliğinde aynı doğrultuda hareket etmesini Tip 1 uygarlıklara doğru atılan ilk adımlar olarak görmek mümkün.

Önümüzdeki 100 yılda herkesin yerel kültürü yanında bir de gezegen kültürü, kendi diliyle birlikte bir de baskın dili olacak. Rock'n Roll örneğin küresel kültüre güzel bir örnek. Sporun uluslararası hale gelmesi, ekonomik birliktelikler hep Tip 1 için atılan adımlar.

Tabii doğal olarak bazıları bundan hoşlanmayacak. Tip 1 uygarlık fikrinden nefret edecekler, çoklu kültüre ve bilimsel birlikteliğe sıcak bakmayacaklar. Bunu söyleyemeseler bile, içgüdüsel olarak bunu istemediklerine şahit olacağız.

Unutmayın ki zaman her zaman ileri doğru akar, geriye değil.

- Son olarak sizden Türkiye'ye dair görüşlerinizi de alabilir miyiz?

Türkiye birçok kültürün birleştiği önemli bir noktada yer alıyor. Kapitalizm değişiyor, artık bilginin değer haline dönüştüğü ve bilgiyi elinde tutanın zengin olduğu bir kapitalist düzenden bahsediyoruz. Çin bunun gayet farkında. Dışarıya harcıalem ürünler satarak elde ettikleri birikimle kendi silikon vadilerini, eğlence tesislerini, turizm altyapılarını, kısacası kendi entelektüel birikimlerini oluşturuyorlar.

Bu sabah kahvaltı sırasında önüme koyulanları bundan 100 yıl önce ingiltere Kralı sofrasında bir arada görmeyi hayal bile edemezdi. Dolayısıyla ürün dediğiniz şey artık ucuz. Bir ülke kendi geleceğini sadece gıdaya ve diğer harcıalem ürünlere yatırıyorsa geleceğini tehlikeye atıyor demektir.

Türkiye'nin bu konuda bir dönüm noktasında olduğunu düşünüyorum. insanlarınızı ne kadar eğitebilirseniz, bilim ve teknolojiyi ne kadar sahiplenirseniz ve ne kadar toleranslı olursanız o kadar zengin olursunuz.

Çünkü yaşadığımız dünyada zenginlik artık buradan geliyor.

Levent Daşkıran - 30 Mayıs 2012
That there could be an infinite number of universes each with a different law of physics.
Our Universe could be just one bubble floating in an ocean of other bubbles.
Michio Kaku
dinlemesi en keyifli fizikcilerden.

bilimkurgu ve cizgi roman fani. tam conmicon luk tip. belgesel serileri surukleyicidir.
dinlemesi en keyifli fizikcilerden.

bilimkurgu ve cizgi roman fani. tam conmicon luk tip. belgesel serileri surukleyicidir.
sıradışı fikirleri olan ünlü bilim adamıdır. aşmıştır. anlattıkları tüm bilim adamları tarafından kesin kabul görmesede ürkütücü bilgiler verir. tabikide sorgulayan insanlar.

http://www.youtube.com/watch?v=8y1Etuyh3ig
türkiye için gariban denecek fizikçidir. tanıyan yoktur. http://www.idefix.com/kit...urun_liste.asp?kid=182067 kitaplarını alın ve çevrenizdekilere okutun.
Hakkında sadece 10 entry girilmesi çok enteresan. Şu anda dünyanın önde gelen bilimadamlarından biri olmasına rağmen türkiyede pek bilen yok. Kitabını kütüphanede gördüğümde arkadaşıma "aa michio kaku" dediğimde suratına bön bön bakınca anlamıştım bunu.
24 Ocak 1947'de doğmuş teorik fizikçidir. Ayrıca en karmaşık şeyleri bile herkesin anlayabileceği hale getirme yeteneğine sahiptir.

Tabii biraz da Carl Sagan'ın yandan yemişi.

(bkz: carl sagan)
dedem yaşında olmasına rağmen oldukça genç ve enerjik görünen adam. dedemin de maaşallahı var gerçi...
kitaplarını severek okuduğum popüler bilimci bir bilim insanı. fizikçi.
belgeselerdeki cool haliyle bildiğimiz bu anime karakterine benzeyen kendi halindeki şeker gibi çekik gözlü bilim adamı bile bazen o coolluğunu kaybedip gerilebiliyormuş:
https://www.youtube.com/watch?v=sdGOrWmVMv8

röportajın türkçesini bulamadım ama tartıştıkları konu bilimsel özgürlük, demokrasi, amerika, el kaide falan.
uygarlıkların gelişmesi için dinlerin, kültürlerin ve dillerin yok olması gerektiği tek dilli uluslararası bir üst kimlik oluşturulması gerektiğini çok güzel açıklamış kendisi.

https://www.youtube.com/watch?v=iwjsfhyKbeA
Nat geo ve discovery science'ın kadrolu bilimadamıdır.bu adam olmasaydı muhtemelen belgesel çekemeyeceklerdi.
City College of New York’ta teorik fizik alanında Henry Semat Profesörü unvanına sahip teorik fizikçi. Bilimin popülerleşmesi ve insanlara ulaşması için çalışmaktadır. Fizik ve benzeri konular üzerine birçok kitap yazmış ve ekranlarda sıkça boy göstermiştir. Ayrıca birçok ağ günlüğüne yazı ve makaleler yazmaktadır. Çok satan kitaplar listesine giren imkânsızın Fiziği (2008), Geleceğin Fiziği ve Zihnin Geleceği (2014) adlı üç adet eseri bulunmaktadır.

Kaku BBC, Discovery Channel, History Channel ve Science Channel adlı kanallarda birçok program sunmuştur.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Michio_Kaku
Hayatımda rol model olarak belirlediğim iki insandan biridir büyük insandır bilim dünyasında bir ikon ve büyük bir bilim kurgu ve çizgi roman hayranıdır.
Bana bilimi sevdiren abidir kendisi. Uygarlıkların gelişmişlik düzeylerine göre ayıran teorileri olan tip 1 , tip 2 ve tip 3 modelli uygarlık modelleri tam anlamıyla başyapıt. Seviyoruz kendisini. Ünlü bir fütürist olmasının yanında reailstte.
Evrendeki var olması muhtemel canlıları gelişmişlik düzeyine göre tip 1, tip 2 ve tip 3 olarak ayırmıştır. Kendisini bunun üzerine yazdığı bir makalede tanımıştım.
Eğitim ortamı tamamen değişecek ve günümüzün sınıfları yerlerini 3 boyutlu dersliklere bırakacak. Öğretmenler sadece yönlendirme görevi üstlenecek ve bu nedenle aslında öğretmenlik daha önemli olacak. Çünkü, öğrenciler bilgiyi zaten birçok ortamdan edinebilecek. Bu noktada öğretmenler bilgi aktarımından çok yönlendirme görevi sağlayacak. Robot öğretmenler ise öğrencinin "ders kaçırdım" bahanesini elinden alacak. Öğrencinin odasının duvarına, kaçırdığı dersler yansıtılabilecek. Derste anlaşılmayan konular robot öğretmenler tarafından tekrar anlatılacak gibi öngörüleri olan fizik profesörü.
Her dediği çıktı, akılalmaz kehanetler! Michio Kaku'dan 2124 kehanetleri: Yapay zeka, ölümsüzlük, nükleer savaş.