bugün

bir kere yaladığım bir daha da yalamadığım besin boyalı buz parmak. *
çocukluğumuz kısıtlı bütçemizle tadına bakabildiğimiz dondurma. evet bizim için dondurmaydı o çünkü biz fakirdik.
lezzteli fakat çok kalitesiz, boktan, sikik birşeydi. bunun satılmasına izin veren sağlık bakanı bozuntularını yargılamak lazım.
7. nesil yazar. ne kadar hoş geldiğini gösterir umarım.
çocukluğumun unutulmazı. en çok limonlu olanını severdim.
ilkokul yıllarımda okulun bahçesinde yapılan maçtan sonra kan ter içinde kalınmıştır ve bir arkadaşla serinlemek amaçlı meybuz alınmaya gidilmiştir..bardakta olan o zamanın parasıyla 100.000 lira, küçükleri ise 50.000 liradır.. o anda ne amaçla sorduğunu hala bilmememle birlikte arkadaşın yaran sorusu..
arkadaş - 50'lik meybuz kaç para ?
bakkalcı - neyyy!
(bkz: meybuz ne la meybuz ne arar bakkalda)
zamanında en üst kattaki sınıftan en alt kattaki kantine koşarak 5 dk lık teneffüste 2 tane bitirdiğim bir devrin vazgeçilmezlerindendir.
bildiğin boyalı, şekerli suyun küçük poşetlerde dondurulup satıldığı, çocukluğumuzun unutulmaz lezzeti. insana eski günleri hatırlattığı gibi, hey gidi günler dedirir.
çocukluğun unutulmazlarındandır.
Mahallemize Almanya'dan tatile gelen komşularımızdan birinin kızı her geldiğinde mahallenin çocuklarına meybuz ısmarlardı. *
öğretmenlerin, annelerin ısrarla kötülediği, okul kantinlerinde satılması yasak olan meyveli buz. her gün alırdım hiçte hasta olmazdım.
kan ter içine oyananan mahalle maçları, misket müsabakaları gibi türlü türlü oyunlar sonrasında veyahut akabinde bakkala koşulup ucuz olduğu için tercih edilen sağlıksız ama değişik ve güzel tadı olandı.
birden bire aklıma geldi gece gece. çok zaman geçmiş, hey gidi hey.
hafif eridikten ve buzları mideye indirdikten sonra alt kısmında suyu kalırdı. akabinde afiyetle onu da mideye indirirdik.
birde meybuz kabının içine kola koyup, buzluğa atardım ve kendi imalatımı yapardım.
hep, biraz erimesine izin verdikten sonra yediğim, nice iddialı sokak maçına ödül olmuş, bakkal amcanın dondurma dolabındaki en ucuz ürün olan, çubuk şeklinde, muhtelif meyve aromalı buz.
çok severdik lan.
(bkz: 90 larda çocuk olmak)
(bkz: fakir olmanin guzel yanlari)
ben şu bardaktakileri değilde, uzun çubuk olanları severdim, tam ortadan ikiye bölünüyordu. ben genelde portakallısını alırdım, ortadan ikiye ayırırdım. ayırdığım parçanın baş kısmını dişimle parçalar, sonra dişimi bastırıp, kendime doğru çekip ağzımda eritirdim. elimde max alacak para olsa bile, bir kere max alacağıma, birkaç kez meybuz alıp yerdim.

özledim be...
bardakta satılanların tadı bir başkaydı bir zamanlar.
en son ilk okul 4.sınıf yaz tatilinde ankara da 250 liraya ( eminim 250 idi ) yediğim dönemin popüler meyve aromalı bir tür buzuydu o yıllarda çocukluktanmıdır nedir çok severdik.
bu maddeyi yemeyen sözlük yazarı burada tahlil yapma konusunda biraz eksiklik yaşayacağını düşünüyorum. vay be ne zamanlardı be şimdi magnumdan aşşağısı kurtarmıyor.
magnum'la büyüyen nesle aşina değiliz;

görsel
limonlusuna hastaydım be sözlük. ama meybuzu yicez diye poşetide yiyip kabız olurduk.
Mahallenin koca marketler arasında kalmış küçük bakkalından alırdık. 10 bin liraya, 25 bin liraya. Büyükleri 50 bin liraydı. O zaman paradan altı sıfır da atılmamıştı. Annelerimiz kızarlardı. Meybuz yediğimizi anlamasınlar diye meybuzdan sonra pembeleşen kırmızılaşan yeşeren sararan dilimizi evin dışındaki çeşmede yıkardık. Ne günlermiş.
şimdi olsa yaşımdan utanmadan bakkaldan satın alır hemen orada yerdim. sonra bir tane daha, bozukluk bitinceye kadar. ah ulan ah...
bir teneffüste 4-5 tane yediğimiz halde, erir diye o kalabalık okul kantinine defalarca gidip taksit taksit aldığımız çocukluk fenomenimizdir. istediğin çeşidi kalmamışsa ''almıyorum.'' diye bir şey yoktur, çünkü hepsi güzeldir ve ''abi o zaman limonlu ver.'' dersin. derdik.