bugün

daha önceleri araştırmacılık ve gazetecilik yapmış fransız yazar jean christophe grangein gerilim, macere, heyecan dolu bir solukta okunabilecek kitaplarından bir tanesi. dağların arasında küçük bir kentte, spor, eğitim, öğrenim ve hatta fiziki anlamda güzel, yakışıklı, atletik öğrenciler yetiştiren bir üniversite çevresinde, sistematik ve profesyonel cinayetler işlenmeye başlar. duruma bir polis komseri el atar, olaylar gelişir....
kitabı okurken dersinizki bu komser mutlaka jean reno'dur.
beklenilen gerçekleşir, roman sinemaya uyarlanır ve komser gerçekten jean reno olur. fakat sinemada aynı keyifi alamazsınız, anlatım zenginliği gitmiş, tüm heyecan yok olmuş neticesinde film vasatın altında kalmıştır.
diğer eserleri için
(bkz: kurtlar imparatorluğu)
(bkz: taş meclis)
(bkz: leyleklerin uçuşu)
grange'nin en kötü romanlarından. daha iyisini beklerdim.
jean christophe grange tarafından yazılmış olan ve tarafımdan okunmuş olan en iyi romandır.romanı okurken,birbiriyle bu kadar alakasız şehirler,insanlar ve olaylar, nasıl olacakta kurgu-mantık hatası olmadan birleşecek diye merak hatta tereddüt etmiştim; fakat ilerledikçe tüm taşlar yerine oturmaya başladı ve sonuç:tahmin edilmesi pek mümkün olmayan mükemmel bir final.benim için olumsuz tek yön, romanın türkiye'de-diğer tüm j.c.grange kitapları gibi- doğan kitap etiketiyle çıkıyor olmasıdır.yeni baskıları yapılıyor mu bilmiyorum ama polisiye-gerilim türüne merak salmış kimselerin kesinlikle okuması tavsiye olunur.bu türün müdavimleri ise tahmin ediyorum bahse konu yazarın tüm kitaplarını zaten okumuşlardır.
jean christophe grange kitabıdır. pek bi karışıktır.otobüs köşelerinde okursanız bi bok anlamazsınız. ilerde isimler, olaylar içinden çıkılmaz bir hal alır.
400 sayfalık bir takoz.
leyleklerin uçuşu ile beraber en beğendiğim grange romanıdır. ne taş meclisi gibi uydurma, zorlama; ne de siyah kan gibi nispeten tahmin edilebilir bir finali vardır. grange en iyi yaptığı şeyi yapmış ve yine kitabın başlarındaki küçük detayların sonlara doğru aslında ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.
diğer kitaplarının yanında çok berbat kalan kitap, diğer kitaplarını okuduktan sonra okuyorsanı "bunu o mu yazmış?" diye hayret ediyorsunuz.
jean christophe grange in sinemaya da uyarlanmış romanı. tipik bir grange romanı. okutuyor kendini vesselam.

filmi roman kadar başarılı değil. fakat kar manzaraları harika. izlenebilir..
gerilim macera polisiye tarzı kitapları seviyorsanız, bu kitaba tapabilirsiniz. grange'ın nasıl akıcı ve etkileyici bir anlatıma sahip olduğunu çok net gösteren kitaptır. şiddetle tavsiye edilendir.
henüz 120 sayfa okudum ve bu romanı nasıl olucak da toparlıyacak yazar diye merak edip duruyorum,
başları baya sıkıcı geldi baana ama burdan okuduğum yorumlara bakılırsa bırakırsam ilerde pişman olucağım bir kitap görüntüsü çiziyor.
sonunda ne olacak acaba demekten kendimi alıkoyamadığım polisiye gerilim romanıdır.
filmini izleyip 2 saat kayıp edeceğinize kitabı edinip 2 gün eğlenin romanlarından bir tane daha.
dünya üzerinde kitabını okuduktan sonra filmini de zevkle izleyebileceğimiz bir yapıt yok mu lan?
kitabı, filmine bin basan eserdir.
--spoiler--
kitap boyunca niemans ı jean reno olarak düşünmeye çalışsam da beceremedim. bir defa alabros saç ne lan ? ancak abdouf karakterini imgelemek zor olmadı. taxi serisindeki jamaikalı eleman sağolsun pek fransız kalmadım arkadaşa.

kitap güzel ve sürükleyici ancak 2 ana karakterin buluşması biraz geç kalmış gibi. koloni kitabındaki ekip havasını yakalamak biraz zor.

son olarak yazarın niemans ın ölümü kararını pek beğenmedim. amatör polis karim kurtulurken yaşlı kurt karakterin ölmesi pek uygun düşmemiş.
--spoiler--
filmini izlemediğim ama kitap olarak büyük bir zevkle okuğum romandır.kitapta müteselsilen gelişen olaylar mükemmel bir kurguyla birleşiyor ve ortaya inanılmaz bir eser çıkıyor.gerçekten polisiye gerilim romanlarına meraklı kişilerin kızıl nehirleri okumasını şiddetle tavsiye ederim.
az önce bitirdiğim ve yarım saattir kendime gelemememe neden olan kitap. ulan böyle mükemmel bir kitap mı olur? resmen ağlamak istiyorum ama ağlayamıyorum sözlük. şimdilik bu kadar yazabileceğim. yarın kendime geleyim, ayrıntılı görüşlerimi paylaşacağım.

lan vurun beni, içimdeki bu boşluk, bu üzüntü, bu kin yedi bitirdi beni..
bir grange klasiği roman.
belki de grange bu kitapla grange olmuştur.
kitabı ilk sayfasından sonuna kadar göz kırpmadan okursunuz. heyecanla. ancak sonu nedense kitap boyunca gelen gerilimi karşılamaz, aynı şekilde doyurucu değildir.
sanki daha da tatminkar bir son beklemekteydiniz okuduğunuz sürece hep. "ee yani" dersiniz bitince. şimdi?
jean christophe grangenin muhteşem eseri okuyun okuyamıyosanız filmini izleyin onuda yapamıyosanız s*ktirin gidin bu konuyu niye inceliyonuz.
kitabı okuyun ve filmden hayatınız boyunca kaçın.**
grange'ın gene döktürdüğü kitaptır.birbirinden alakasız 2 farklı olayı çok iyi bağlamıştır.filmi izlemezseniz hiç birşey kaçırmazsınız.hatta daha da iyi yapmış olursunuz.
kitabını okumak daha iyidir. filmi, kitabının yanında çok sığ kalmış.
Filmi izlemeyiniz.kitabını mutlaka okuyunuz.*
polisiye romanları sevmeyen birinin bile kitabı bitirmeden bırakamayacağı muhteşem romandır.
bugün bitirdiğim jean christophe grange romanı. başlarında canımı inanılmaz sıktı. hatta tam bu iki ayrı hikaye böyle mi gidecek yahu hiç birleşmeyecekler mi diye düşünürken, birleşti. iki hikaye birleşince roman heyecanlı olmaya başladı. yani olaylar aslında iki hikaye birleşince başlıyor. gerçi biraz daha okuyunca, grange'i okuyan biri katili tahmin edebiliyor. en azından ben ettim. ama kitabın sonu hiç tatminkar değildi. böyle bitmemeliydi.
bogucu ve sıkılgan cuma akşamlarının en büyük eglencesi sinemaya gitmekti. yurttan cıkıp bir an evvel kapağı egs park'a atmak, d&r'da kitaplara göz atarken filmi beklemek... programlanmış bir saat gibi işlerdi tıkır tıkır, güncel kitaplara ait kısa okumalar birbirini takip ederken bir kitap dikkatimi çekti.

jean reno ve vincent cassel'ın birlikta çekilmiş ve kırmızıya boyanmış bir resmi vardı kapağında. bir sinemaseverin tercih edeceği türden bir davet gibiydi. yavaşça elime alıp sayfaları cevirmem ve kitap sonu röportajları aklımda yer etmeyi bildi.

ancak o an kitabı alamadım.

nedense her cuma gözüm hep o kitaba takılıyor ama bir türlü -sanki bir kıza çıkma teklif edemeyen cesaretsiz çocuk misali- bir ürkeklik yaşıyordum.

nerden bilebilirdim ki beni bu kadar saracak bir dünyanın kapısı oldugunu.

bir kış günü nihayet kitabı satın aldım. nasıl aldım hatırlamıyorum.

tek hatırladıgım 8sa içersinde o kitabı bitirdiğim.
polisiye tarzı beni baysa da bu kitabı beğendim açıkçası.

başı ve sonu ağır bir kitap olmuş; ancak ortası tam bir heyecan fırtınası; oldukça sürükleyici bir halde. olaylar zaman zaman çok karmaşık bir hal alıyor. tabi kitabı okunur yapan kısmı bundan sonra geliyor. bu karmaşadan akılcı açıklamalarla çıkmayı başarmış grange abimiz. sonunu tahmin etmek oldukça zor.

genel olarak durağan yerleri olsa da sürükleyici ve okunasıdır.

vesselam...