bugün

"'benim yaşamım çok tekdüze," diye anlatmaya başladı. "ben tavuk avlıyorum, insanlar da beni. bütün tavuklar birbirine benziyor, bütün insanlar da... bu yüzden çok sıkılıyorum. ama beni evcilleştirirsen yaşamıma güneş doğmuş gibi olacak. duyduğum bir ayak sesinin ötekilerden farklı olduğunu bileceğim. öteki ayak sesleri beni köşe bucak kaçırırken, seninkiler tıpkı bir müzik sesi gibi beni çağıracak, sığınağımdan çıkaracak. hem bak, şu buğday tarlalarını görüyor musun? ben ekmek yemem. buğday benim hiçbir işime yaramaz buğday tarlalarının da hiçbir anlamı yoktur benim için. bu da çok üzücü. ama senin saçların altın sarısı. beni evcilleştirdiğini bir düşün! buğday da altın sarısı. buğday bana hep seni hatırlatacak. ve ben buğday tarlalarında esen rüzgârın sesini de seveceğim... "
tilki uzun bir süre küçük prense baktı. sonra da, "lütfen... evcilleştir beni!' dedi."

bunları okuduktan sonra aşk belki de evcilleşmekti. tüm insanlara yabaniyken o' na evcil olmaktı.

canı cehenneme yetişkin kitabı denilen o saçma kitapların hepsinin.

okumam, sonra tekrar okumam, sonra tekrar tekrar okumam gereken,
okuman, sonra tekrar okuman, sonra tekrar tekrar okuman gereken kitap.
Nietzsche felsefesinden esinlenmiş daha doğrusu bu felsefe merkeze alınarak yazılmış kitaptır. Çocuk kitabı görünümünün altında değer felsefesi kavramları yatar aslında. Her insanın yücelttigi baş tacı yaptığı değerleri aslında yine kendisinin nasıl düşürdüğünü nasıl basitleştirdiğini anlatır.
Koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi?
Çocuklar, içi çocuk kalanlar ve yüreğiyle görebilenler için...
Her okunduğunda farklı etkiler bırakan, her seferinde farklı şeyler farkedip farklı gözle bakmanızı sağlayan kitap. En azından benim için öyle.
--spoiler--
"çok gizemli bir ülke şu gözyaşları ülkesi"
--spoiler--

--spoiler--
"ama gözler kör; yüreğiyle bakmalı insan"
--spoiler--

--spoiler--
"it is only with the heart that one can see rightly; what is essential is invisible to the eye"
--spoiler--
ufuk açıcı çocuk kitabıdır. filmi de yapılmıştır. fakat tam izleyemedim.

http://www.dailymotion.co...le-prince-1974_shortfilms

beni düşündürür. herkesin bir dünyası var acaba benimki nedir?
" insanlar nerde? " diye sessizliği bozdu sonunda Küçük Prens. "Çölde insan yalnız hissediyor kendini. "
" insanlar arasında da yalnızdır insan, " dedi yılan.
popüler kültürün yine içini boşalttığı ve
-abiiee bash ucu kitabeem. gibi sonuçlara neden olduğu nadide edebi eser.
ulan tamam güzel kitap, farklı okuyuşlarda farklı anlamlar çıkartılabilen bir kitap* ama nedir bu abartı, bu fulya. hayatında bir tane klasik okumamış insanların, sırf sosyal medyada kesitleri bu denli paylaşılıyor diye alıp okuduğu; ve her ne hikmetse bu insanların hepsinin, küçük prens çıkıverdiği mındar edilen sevdiğim kitap. mübarek biz dışında herkes o rakamlardan başka bir şey anlamayan büyüklermişde, bir tek biz küçük prens olmuşuz.

bakalım sırada ki talihli yazar kim olacak?
(bkz: küçük prens)
“Geceleri gökyüzüne baktığında, yıldızlardan birinde benim yaşadığımı ve orada gülüyor olduğumu bileceksin. Bu yüzden sana sanki bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek. Bütün dünyada yalnızca senin gülen yıldızların olacak.“

Ve bunu söyledikten sonra yine güldü.

“Ve üzüntün geçtiğinde – çünkü zaman bütün acıları iyileştirir- beni tanıdığına memnun olacaksın. Daima benim dostum olarak kalacaksın. Benimle birlikte gülmek isteyeceksin. Ve zaman zaman, sadece bunun için gidip pencereyi açacaksın... Gökyüzüne bakarken güldüğünü gören arkadaşların buna çok şaşıracaklar. Sen de onlara: “Ah, evet, yıldızlar beni hep güldürürler” diyeceksin. Onlar da senin deli olduğunu düşünecekler. Görüyorsun, sana ne kadar kötü bir oyun oynadım...”

Ve bir kez daha güldü.

“Aslında ben sana bir sürü yıldız değil de, kahkaha atabilen bir sürü zil vermiş gibi oldum.”
--spoiler--
-insanlar nerede? Çölde biraz yalnızlık duyuyor insan.

-insanların arasında da yalnızlık duyulur, dedi yılan.

--spoiler--
'çocuğum sana söylüyorum yetişkinim sen anla' kitabı.
Kesinlikle ama kesinlikle yalnızca bir çocuk kitabı değil.

--spoiler--
küçük prens: "insanlar ekspres trenlere doluşuyorlar, ama ne aradıklarını bildikleri yok" dedi. "telaş içinde dört dönüp duruyorlar..."
sonra da ekledi: "boşuna..."
--spoiler--
Filmi yapılmaktadır, ekim 2015'te sinemalarda olacakmış. Ilk fragmanı ise şöyle;
Le Petit Prince - La Bande annonce officielle: http://youtu.be/I9L1zRAlYYQ
Sabah sabah fragmaniyla heyecanlandirmis artik filmi olacak olan kitap. Meslegime baslamamin ilk adimi. Ilk ceviri incelemem, ilk okumam. Ataturkun bir ceviride diktator, bir digerinde devrimci olarak cevrilmesi nedeni. Baslangic...
Küçükler için yazıldığı sanılan fakat hayat felsefesi olarak bile kullanıldığına bizzat tanık olduğum eser.

"Çiçeğim çok savunmasız ve ben onu gezegenimde yapayalnız bıraktım."
'diyelim, öğleden sonra dörtte geliyorsun, saat üçtten itibaren içim mutluluktan kıpır kıpır olmaya başlar.'
insanlar ikiye ayrılır, koyunun çiçeği yediğini düşünenler ve yemediğini düşünenler.
kesinlikle çocuk kitabı değildir. her yetişkin insanı şaşırtacak çok kısa ve çok anlamlı bir kitaptır.
animasyon filminin çıkması da bir hayli mutlu etmiştir.
ayrıca bir çok yayınevi basmaya başlamış. sanırım telifi bitmiş. umarım bedava fiyatlara satıp kitabı değersiz hale getirmezler.
bu kitabı okumadan ölmeyin.
(bkz: ölmeden okunması gereken kitaplar)
Küçük Prens gönüldaşlara emanet
Dostluğu yücelten, “aşk, masumiyet, yalnızlık” gibi yetişkin temalarını derinlikle işleyen Küçük Prens, 71 yıldır pek çoğumuzun “hayat kitabı”. Eserin Tomris Uyar ve Cemal Süreya’nın elinden çıkan efsanevi çevirisi yeniden raflarda.
http://kitap.radikal.com....onuldaslara-emanet-412868
''insanların hiçbir şey öğrenecek vakitleri yok artık.
Her şeyi satıcılardan hazır alıyorlar.
Ama dost satan bir satıcı olmadığından, insanların dostları da yok artık."
Şu an itibari ile şunu anladım ki medyaya cidden inanmamak lazım. 1985 yılında Can Yayınlarından çıkma Küçük Prens var. Bu sene telifin serbest olması ile tekrardan bastı ve kütüphanemde olsun dedim. Çeviri olarak Cemal Süreya ve Tomris Uyar diye kocaaaamaaan yazmışlar. Eski kitaba baktım sadece Tomris Uyar çevirisi yazıyor. Sonra içeriğine baktım birebir aynı. Yayınevini aradım ve editör bölümüne bağlanmak için 20 dakika savaştıktan sonra bilgi istedim. Cevap veremediler mail atın dönüş yapalım dediler. Resmen insanları salak yerine koymaya çalışıyorlar.
Ayrıca sorduğum şeylerden biri de kitabın hangi dilden çeviri olduğuydu. Tomris Uyar'ın Fransızcası yok. Cemal Süreya Fransızcadan çevirmiş olsa bile Tomris Uyar çeviriye destek olamaz. Sadece okumasını ve düzenlenmesini yapabilir.

Ayrıca gelen maili burada paylaşacağım.
”alışmak mı?” diye sordu küçük prens..

tilki devam etti:

“evet. örneğin, sen benim için sadece küçük bir çocuksun. diğer küçük çocuklardan hiçbir farkın yok benim için. sana ihtiyacım da yok. aynı şekilde, ben de senin için dünyadaki yüz binlerce tilkiden biriyim sadece. bana ihtiyaç duymuyorsun. ama beni evcilleştirirsen eğer, birbirimize ihtiyacımız olacak. sen benim için tek ve eşsiz olacaksın, ben de senin için.”

”..beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. şu ekin tarlalarını görüyor musun? ben ekmek yemem. buğday benim hiçbir işime yaramaz. bu yüzden de bu tarlalar bana hiçbir şey hatırlatmazlar. buna üzülüyorum. ama sen beni evcilleştirseydin, bu harika olurdu. altın renkli saçların var senin. ben de altın renkli başakları görünce seni hatırlardım. ve rüzgarda çıkardıkları sesi severdim..”
——
sustu tilki ve uzun bir süre küçük prensi izledi.
“senden rica ediyorum. lütfen beni evcilleştir!” dedi.
“elbette” dedi küçük prens. “ama pek fazla vaktim yok. yeni arkadaşlar edinmem ve birçok şeyi anlayabilmem gerekiyor.”
“sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “insanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. her şeyi dükkandan hazır alırlar. ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de, hiç arkadaşları olmaz. eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”

“ne yapmam gerekiyor peki?” diye sordu küçük prens.
“çok sabırlı olman gerekiyor. önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın. ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. sözcükler yanlış anlamalara neden olurlar. ama her gün, biraz daha yakına gelebilirsin.”
ertesi gün küçük prens yine geldi.
“her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. mutluluğun bedelini öğrenirim.”
böylelikle küçük prens tilkiyi evcilleştirdi. ve ayrılma vakti geldiğinde “ah! sanırım ağlayacağım” dedi tilki.
“bu senin hatan” dedi küçük prens. “ben sana zarar vermek istemedim. seni evcilleştirmemi sen istedin.
“doğru, haklısın” dedi tilki.
“ama ağlayacağını söyledin!”
“evet, öyle.”
“o halde bunun sana hiçbir yararı olmadı.”

“hayır, oldu. buğday tarlalarının rengini gördükçe seni hatırlayacağım...”

insanın her okuduğunda mı tüyleri diken diken olur, her seferinde mi ürperir içi?
ha bir de sonunda acaba çiçeğe ne oldu sorusu vardır ki, oturup dakikalarca düşündürür insanı buğulu gözlerle... sahi, sahi, yoksa koyun çiçeği yedi mi?
cemal süreya ve tomris uyar çevirisine en sonunda kavuşulan kitap. bildiğimiz bir masal, bildiğimiz güzel insanlardan okunuyor artık. daha da önemlisi o iki güzel insanın o çeviri anlarına ortağız. daha ne olsun!
Neden bu kadar pahalı olduğunu anlamadığım kitap.