bugün

entry'ler (114)

n10 tv

Online televizyonculuk kavramını Türkiye'ye sokmaya çalışan bir grup insanın takdire şayan oluşumu. tabii önce online kavramını doğru şekilde türkiye'ye sokmak lazım. (bkz: beyninizekuvvet)

nextras

n10 tv'nin video paylaşım kanalı olarak kullandığını öğrendiğim youtube kanalıdır. facebookta karşıma çıkan 'Amerika'ya tepki olsun diye $100 yırtan adam' videosuyla kendilerini keşfettim. Pokemon GO'yla dalga geçtikleri videolar favorim. takip edilesi. (bkz: troll) https://www.youtube.com/c.../UCrtpCPEGAxS4rQSe3OOlONQ

2015 dünya tiyatro günü bildirileri

Bu sene 27 Mart bildirisini Polonyalı Yönetmen Krzysztof Warlikowski ve Türk Oyun Yazarı Serhan Alben yazdı. Warlikowski'nin bildirisini Tiyed tarafından Refik Erduran çevirisi ile Alben'in bildirisini ise Kulis Tiyatro Dergisi Mart Sayısından elde ederek bir araya getirdim.

---

*tiyatro duvarların ötesine bakmalı

Tiyatronun gerçek ustalarını bulmanın en kolay yolu onları sahnenin çok uzaklarında aramaktır. Genelde öyleleri tiyatronun gelenek kalıbı sürdüren ve klişe kopyalayan bir makine gibi kullanılmasıyla ilgilenmezler hiç. Onlar atan nabzın peşindedirler; gösteri salonlarının ve şu ya da bu dünyayı kopyalama derdindeki insan yığınlarının açığından geçmeye yatkın canlı akımları ararlar.

Biz seyircilerle tartışmaya ve yüzeyin altında kabaran duygulara odaklanmış dünyalar yaratacak yerde, mevcudu kopyalama yoluna gidiyoruz. Oysa gizli coşkuları tiyatro kadar başarıyla dışa vuran başka bir şey yoktur.

Benim en sık peşine düştüğüm kılavuz geçmişte yazılmış kimi metinlerdir. Onları kaleme alanlar neredeyse yüz yıl önce Avrupa tanrılarının yavaş yavaş çöküşünü kâhin gibi ama abartıya kaçmadan gözler önüne serdiler. Beni sabah akşam düşündüren o yazarların anlattığı, uygarlığımızı bugün hâlâ dağıtılamamış bir karanlığa gömen ışık kaybıdır. Aklımda Franz Kafka, Thomas Mann ve Marcel Proust adları var. Bugün o kâhinler grubuna John Maxwell Coetzee adını da ekleyebilirim.

Bu kişilerin ortaklaşa sezdikleri, dünyanın sona ermesinin kaçınılmazlığı idi – gezegenin değil, insan ilişkilerinin bugünkü modeli anlamındaki dünyanın. Dipten gelen kabarmalar toplum düzenini alt üst etmekte. O sezgi bütün acılığıyla bizim için bugün ve burada da geçerliğini koruyor. Dünya sona erdikten sonra da yaşamayı sürdüren bizler için. Her gün yeni yeni yerlerde suçlar ve çatışmalar patlak vermekte. Bu öyle hızlı oluyor ki her yerde hazır ve nazır günümüz medyası bile haberlerine yetişemiyor. Yangınlar çok geçmeden lginç olmaktan çıkıp basın bültenlerinden siliniyor, bir daha da göze görünmüyor. Biz aciz kalıyor, dehşete kapılıyor, kendimizi köşelere sıkışmış hissediyoruz. Artık kuleler dikmek gelmiyor elimizden. Duvar yapımını inatla sürdürüyoruz ama çektiğimiz duvarlar bizi hiçbir şeyden korumuyor artık. Tersine, bakım ve savunma gerektirdikleri için biz onları korumak zorunda kalıyoruz; yaşam enerjimizin büyük bir bölümü öylece heder oluyor. Kapının ötesinde, duvarın gerisinde ne bulunduğunu görmeye çalışacak gücümüz de kalmadı. Tiyatronun varlığını gerektiren ise tam bu işte. O kendi gücünü tam burada aramalı. Bakmanın yasak olduğu yerlerin iç taraflarını gözetlemeli.

“Efsane açıklanamayacak şeyi açıklama çabasında. Temeli gerçek olduğu için, sonunda açıklanamayacak bir yerlere ulaşmalı.” Kafka Prometheus efsanesindeki dönüşümden böyle söz ediyordu. Kesinlikle inanıyorum ki aynı sözler tiyatro için de geçerli olmalı. Onun emekçilerinin hesabına, yani sahnedekiler kadar seyirciler arasındaki emekçilerinin de adına, bir dileğim var. Öyle bir tiyatro olsun. Gerçekliğin temeline otursun ve hedefini uzanacağı açıklanamaz sonlarda bulsun. Bütün kalbimle diliyorum bunu.

Krzysztof Warlikowski

---

*sanatı sanatçılardan kurtarın

“Merhaba” dedi Küçük Prens.

“Merhaba” dedi demiryolu makasçısı.

“Burada ne yapıyorsun?” diye sordu Küçük Prens.

“Yolcuları biner biner ayırıyorum.” dedi makasçı.

“Onları taşıyan trenleri bazen sağa bazen sola yönlendiriyorum.”

Tam o sırada, gök gürültüsü gibi gürleyerek geçen ışıl ışıl bir ekspres, makasçı kulübesini sarstı.

“Pek telaşlılar.” dedi Küçük Prens. “Neyin peşindeler?”

“O trenin makinisti bile bilmez bunu.” dedi makasçı.

Işıl ışıl ikinci bir ekspres, bu kez ters yöne doğru geçti gürleyerek.

“Hemencecik dönüyorlar mı?” diye sordu Küçük Prens.

“Bunlar o gidenler değil, karşıdan gelen tren bu.” dedi makasçı.

“Kimse olduğu yerden memnun değil mi, yani?”

“Kimse bulunduğu yerden memnun olmaz ki.” dedi makasçı.

O sırada ışıl ışıl gelen üçüncü bir ekspres sarstı ortalığı.

“ilk trendeki yolcuların mı peşindeler?” diye sordu Küçük Prens.

“Hiçbir şeyin peşinde değiller.” dedi makasçı. “Ya uyuyor ya da esniyorlardır şimdi. Yalnızca çocuklar, burunlarını cama yapıştırmış dışarıya bakıyorlardır.”

“Yalnızca çocuklar ne aradıklarını biliyorlar.” dedi Küçük Prens...

Konservatuvardayım, “Tiyatro nedir?” diye sordum ben, “insanı insana insanla insanca...” diye zırvaladı bir hocam. Tatmin olmadım, başka birine yeniden sordum. “Ayna” dedi biri, “Gerçek” dedi, “Mucize” dedi biri, “Hayatın ta kendisi!”. Yeniden sordum başkalarına “San ’at” dedi biri, “Din” dedi, “Aşk” dedi, alıntıladı hemen biri çıkıp “Dünya bir oyun sahnesi...” dur dedim, durun!

Bu, genç bir “tiyatrocu” tarafından yazılmış, Dünya Tiyatro Günü bildirisi. O genç adam diyor ki size; tiyatrocular tiyatronun ne olduğuna karar verene kadar gitmeyin tiyatroya!

Ne istediğimizi sadece çocukken bilebildiğimiz bir çağda, çocuklarınıza iki kalas arasına gerilmiş bir bez önünde “saçmalayan” tiyatrocuları boykot edin, gitmeyin tiyatroya. Bir çocuğu tiyatroyla eğitmek yerine tiyatrodan soğutan, büyüdüğünde de tiyatroya gitmediği için onu, yani eğitemediği kendi toplumunu suçlayan tiyatrocuların tiyatrolarına gitmeyin!

Kendini toplumundan soyutlayan, ulaşılmaz kılmaya çalışan, muhalif olmak adına, cahilce, bilinçsizce propagandist tavırlar ve oyunlarla trenleri sağa ve sola ayıran makasçıları boykot edin!

Wolfgang Amadeus Mozart ilk bestesini beş yaşında yaparken yahut Orhan Veli Kanık otuz altı senelik ömrüne bir akım sığdırabilirken, eleştirdikleri politikacılardan farksız davranan, koltuk sevdalısı, geri kafalı tiyatrocuların her genç fikre, her genç beyine karşı gelmesini, kibirli tutumlarını, “ben bilirimci” hallerini görmezden gelmeyin! Çocukların fikirlerini “çocukça” bularak geçiştiren, kaygılı tiyatrocuların, çocuklar için döktükleri gözyaşlarına kanmayın!

Memleketi ve toplumunu geliştirmek için birleşmeyen, daima yabancı ile övünen, bildiğini paylaşmayan, muntazaman birbirlerinin kuyusunu kazan tiyatroculara itibar etmeyin!

“Halk bunu istiyor.” yaftasıyla sizleri değersizleştiren, tiyatro salonlarını kına gecesi etkinliklerine, pilav günlerine kiralayan, karaktersiz salonların önlerinde eylem yapın!

“Tiyatrolar kapatılmasın” eyleminde, tiyatroya destek vermek için gelmiş seyirci, bir gazeteye röportaj verirken “Siz çekilin lütfen, basın bizim için burada!” diyerek, nutuk çeken, sizleri küstüren, öteleyen gösterişçi tiyatrocuları, saf kan olanlardan ayırt edin!

Eğer sizler bilinçlenip, gerekli duyarlılık ile tiyatroya yaklaşırsanız, tiyatrocuların yapamadığını yapabilirsiniz. Sizler isterseniz eğer kapanmaz tiyatro salonları, sizler isterseniz artar oyun kalitesi, sizler isterseniz elenir zayıf halkalar. Sizler ilgi gösterirseniz daha çok mesai yaparlar, sizler isterseniz memleketimizin tiyatrosu kimliğini bulur, yerli oyunlar yazılır, yerli oyun yazarları teşvik olur, sizler isterseniz, tiyatrocuların çabası size yetişmek olur, sizler isterseniz herkes bulunduğu yerden memnun olur!

Ne zaman ki seyirci tiyatroyu bir eğlence olarak görmez, ondan öğrenebileceği ve ona öğretebileceği bir şeyi olduğunu fark eder, gelişmek ister, gelişmek için eleştirir, fikir verir. Kendi yaş gününü kendisinin kutlamasına müsaade etmez de onun yanında olur, ona destek olur, işte o zaman Dünya Tiyatro Günü kutlu olur.

Şimdilik Dünya Tiyatro Günü tiyatrocuların beylik laflar ettikleri öylesine bir gün olarak, bir köşede dursun.

Serhan Alben

bu film mahkemede biter

Az önce facebookta karşılaştığım bir gönderiyi aynen paylaşıyorum. Yeşillenelim bu tip çakal carlos arkadaşlara prim vermeyelim.

--
FiLM SEKTÖRÜNDEKi ARKADAŞLARIMIN DiKKATiNE...!!

BU FiLM MAHKEMEDE BiTER...

‘YAĞMUR – Kıyamet Çiçeği’ isimli sinema filmi projesinin yönetmeni Onur Aydın, projenin yapımcıları olan Gülay Kuriş ve Şaban Tokdemir ile maddi haklarını alamadığı için mahkemelik oldular. Aslında alacak davasından daha önemli bir başka davanın daha muhatapları durumundalar. Filmin vizyona girdiği aşamada asılan billboardlar ve gala davetiyesinde yönetmen ve aynı zamanda senarist konumunda olan Onur Aydın’ın adını yazmadıkları için manevi tazminat davasının da tarafları oldular.

Her şey bu kadar değil maalesef. Sizlerle paylaşmak istediğim çok daha önemli, çok daha hassas ve sansasyonel bir husus var. Yapımcılar Gülay Kuriş ve Şaban Tokdemir, mahkemeye sundukları dilekçede büyük bir iddia ortaya attılar. iddialarına göre, Onur Aydın, Altın Koza Film Festivalinde SiYAD en iyi film ödülünü alırken siyasi içerikli bir konuşma yaptığı için Antalya Altın Portakal Film Festivalinden elenmek sureti ile çıkarılmışlar. Yani Altın Portakal ön jürisi ikinci kez sansür iddiaları ile gündemdedir. Onur Aydın’ın ödül konuşması aşağıda ki linkte mevcuttur. Festival ön jürisinde bulunan Alin Taşçıyan, Sevin Okyay, Serkan Çakarer ve Mehmet Eryılmaz, bu iddia ile töhmet altındadır. iddianın tarafı olarak kamuoyuna açıklama yapmaları gerekmektedir.

iddia sahibi Gülay Kuriş ve Şaban Tokdemir, bu iddialarını bir bilgi dahilinde ortaya koyuyor iseler bunu kamuoyu ile paylaşmak zorundadırlar. Ama bu iddia çirkin ve mesnetsiz bir iftira ve karalama ise müfteri durumuna düşerler ki, başta yönetmen kardeşimiz Onur Aydın olmak üzere, Altın Portakal jürisi Alin Taşçıyan, Sevin Okyay, Serkan Çakarer ve Mehmet Eryılmaz’dan, biz sinema sektörüne gönül vermiş tüm yönetmenler, senaristler ve emekçilerden, ve sinemaya gönül veren seyircilerden, kamuoyu önünde özür dilemek zorundadırlar.

Ayrıca, yapımcıların dava dilekçesinde hakarete varacak düzeyde bir çok söylemleri bulunmaktadır. Altın Koza gibi ülkenin en önemli iki festivalinden biri olarak kabul edilen organizasyonda, gerek SiYAD en iyi film, gerekse Halk Jürisi en iyi film ödüllerini almış bir film için, yönetmeni suçlayıcı ifadeler kullanılmış, kurgusunun hatalı olduğu bu nedenle başarısız olduğu söylenmiş. Bir filmin başarılı sayılması için ne gerekiyor diye sormak lazım. Ayrıca, ilk filmini çeken yönetmen için, yaptığımız film ile yönetmen payesi kazandırdık, davacı olmak yerine teşekkür etmesi gerekir gibi çiğ ifadeler kullanışmış. Daha önce sektörde hiç bir deneyimi olmayan birini yönetmen yaptıklarını söyleyerek bir yapımcıya yakışmayacak, bir yönetmene söylenmeyecek sözler söylemişler. Onur Aydın’ı yakından tanıdığım için biliyorum ama tanımayanlar sinematurk sitesinden geçmişine bakabilirler. 15 seneye yakındır sektörde yönetmen yardımcısı olarak çalışan, 8-9 sene yardımcı yönetmenlik yapmış, bir çok usta isimi asiste etmiş, 2 tane sinema filmi senaryosu yazmış, bir tane roman yazmış, ve bunu film olarak beyazperdeye uyarlamış birisi için, biz yönetmenlik payesi verdik demek, kimsenin hakkı da değildir, haddi de değildir. Bu kardeşimiz çalışarak, çabalayarak hak ettiği yere gelmiş, bir çok usta yönetmenin, gerek duruşuyla gerek bilgisiyle ve birikimiyle takdirini kazanmıştır.

Yönetmenler olarak bizlere düşen, bu genç kardeşimize, meslekdaşımıza sonuna kadar sahip çıkmak ve bu durumun takipçisi olmaktır.
--
(bkz: yağmurkıyametçiçeği) (bkz: onuraydın)

bir erkeği etkilemek için yapılması gerekenler

En etkili yöntem bir şey yapmamak, olduğun gibi olmak.

can alıcı şiir dizeleri

"Ölünce biz de iyi adam oluruz." -Orhan Veli

arzuların onlardan vazgeçildiğinde gerçekleşmesi

Mörfi yasasıdır kendisi mörpi kanunu diye de bilinen morphyie esaslarına uygun düşünce biçimidir. (bkz: lanbuadamınadınasılyazılıyor)

seks denilince akla gelen ilk obje

Efenim ayıptır söylemesi finiküler.

evlenilecek kadında aranan meslek

En etkileyici kız mesleği olarak (bkz: cosmonot)

şiirin gereksizliği

Şiirin yanlış anlaşılma oranına göre haklı sayılabilecek önerme.

alttan ders alan öğrenci

Mesleğini en iyi şekilde icra eden kişidir. (bkz: öğrencigibiöğrenci)

namus

iki bacak arasında olmadığı aşikar kavram.

16 santimlik penise burun kıvıran kezban

Kafası kendinden güzel. (bkz: halilsezai)

kendinizi 5 yıl sonra nerde görüyorsunuz

hayırlısıyla asteroid-b612 cevabını verdiren sorudur. (bkz: uzaylarda bulusacaguk)

görmesendeolur

Tiyatro Laboratuvarı tarafından atılmış takdire şayan adımdır. Kadıköy Belediyesi ve TAK iş birliği ile Tiyatro Laboratuvarı Genel Sanat Yönetmeni Serhan Alben öncülüğünde yapılan bir yazarlık atölyesidir bu. #görmesendeolur adı altında düzenlenen bu tiyatro oyunu yazarlığı atölyesini geçtiğimiz hafta kadıköy rasimpaşa'da dolanırken billboardlarda gördüm, daha sonra TAK Atölyesinde düzenlenen atölyenin ilk dersine katıldım ve çok heyecanlandım. Bu atölye görme engellilere oyun yazma teknikleri öğretmeyi amaçlıyor, tabii her görme engelli yazar adayının bir de gören bir partneri oluyor ve bu iki kişilik ekipler kafa kafaya verip oyun yazacaklar. Atölye bitiminde yazılan oyunları Tiyatro Laboratuvarı okuma tiyatrosu olarak sahneleyecek ve seyirci karşısına çıkaracak.

'Yazman için gereken tek şey hayalgücü, görmesendeolur!' sloganıyla başlayan atölye ile ilgili detaylı bilgiyi şu linkten edinebilirsiniz. Gidin görün destek olun!

(bkz: tiyatro laboratuvarı)
http://www.tiylab.com
http://www.engelsizkadikoy.org/haber10.html

geceleri sokakta havlayan köpekler

şaşırmış köpektir, yetkililerin konuyla acilen ilgilenmesi gerekmektedir.

akbank

Borçlusunu tefeci gibi tehdit eden bankadır.

eski kaşar

Bazı antibiyotikler ile çakışınca zehirleyebilen gıda! (bkz: gerçek bir hayat hikayesinden alınmıştır)

tovbekar hacker

Memleketimizde Sedat Peker'in yeğeni kadar boldur. (bkz: patlatırdım şimdi onun hesabını ama tövbeliyim)

geceleri uyuyamamak

Yatağa çekildiğinde (bkz: youtube a düşmek) ile başlayan ve çıkışı olmayan eylem. Sabahın ilk ışıkları gözünü kamaştırırken bülent kayabaş'ın ölüm sahnesini izliyor olmak muhtemeldir. Ayrıca sigara satıcılarına ciddi anlamda ekmek kapısıdır, çünkü en az 2 paket sigara tükettirir bu eylem.