bir babanın çocuğu için yapabileceklerinin inanılmaz hikayesi.
görsel
-hayat güzeldir-
the pianist filmi gibi zihne işleyen film. amerika'nın son sahnede verdiği kurtarıcılık imajı komikti.
bu kadar sevilmesinin nedeni; filmin akıcılığı, babanın çocuğunu mutlu etmek için neler yapabileceği. bu sahneler dışında bilinçaltına işlemeye çalıştıkları düşünce, düşünen insanları etkilemez.
müzikleri, oyuncuları, replikleri ile hafızalara kazınan az sayıda filmlerden biridir. italyan yapımı olup ikinci dünya savaşı'nda insanların ne kadar vahşileşebileceğini izah etmeye çalışmıştır. bu vahşet karşısında tek bir babanın haklı isyanı hüzne boğar.
"üstün ırkı" aciklarken kulak memesimden ornek veemesi, olanca ırkçı uygulamalar karsi bile cocuguna bunu hissettirmemeye calismasi,olume giderken bile "oyunu" bozmayayim tavri, bir cocuk icin neler yapilabileceni gosteren bir adet aktor barindiran filmdir kendisi. hostur, guzeldir, komedidir,dramdir,trajedidir bu film.
http://www.youtube.com/watch?v=o25TOxA_NGg şu sahne ile gülmekten öldüren bir drama filmi. Dünyanın en güzel drama filmi.
https://www.youtube.com/watch?v=jD_MkSpf9Jo şu sahne de yukarıda ki kadar komiktir. Bir drama filminde bu kadar gülmek tuhaf.
joshua: köpekler ve yahudiler giremez. peki neden köpekler ve yahudiler giremiyor baba.
guido: ee çünkü köpeklerin ve yahudilerin girmesini istemiyorlar joshua. ee bildiğim başka bir toptancı dükkanına da atların ve ispanyolların girmesi yasak. bak ilerde bir eczane var geçen gün kangurusu olan çinli bir dostumla geziyorduk girebilir miyiz dedim, yoo hayır kangurular ve çinliler giremez dediler, onları istemiyorlar.
joshua: biz dükkana herkesi sokuyoruz.
guido: yo yo bizde bir şeyler bulalım dimi. sen nelerden hoşlanmıyorsun?
joshua: mesela örümcekler sen?
guido: ee ben vizigotlardan. yarın bizde örümcekler ve vizigotlar giremez yazalım diymi. evet vizigotlardan bıktım artık.
şimdi tekrar izleyeceğim dünyanın en güzel filmini.
Tek bir film anca bu kadar duyguyu bir anda verebilirdi, sırf bu yüzden bile en sevilen filmlerden biri olmalı.
Ağlamam/duygusal değilim imajımı yerle bir eden film. Neyse ki evimde izledim. Başım deli gibi ağrıyor sözlük. Dram filmlerini neden sevmediğimi bir kez daha hatırladım.

Ayrıca çoğunluğun komik bulduğu almanca çeviri sahnesinde de hüngür hüngür ağlamıştım ben.

Baba olmanın ne demek olduğunu çok çok güzel anlatan film.

Mükemmel film, mükemmel ötesi film.
Baş karakter oldukça zeki, hiperaktif ve sevimli bir tip. Bu üçü yanyana kolay gelmez. Zeki biri olduğunu şak diye belli ediyor, dorayı elde etmek için giriştiği oyunlar, arabayla onu alıp götürdüğü sahnede dedikler ve kırmızı halıyı doranın ayaklarına serip ona bu günü daha önce yaşadık gibisinden şeyler söylemesi bunu kanıtlıyor e bir de adamda konuşma yeteneği var tüm bu özelliklerle tavlayamayacağı hatun kalmaz.
(bkz: buongiorno principessa)
Gelmiş geçmiş en iyi film olmasının dışında, gelmiş geçmiş en güzel soundtracklerden birisine sahiptir.
Daha ben 7 yaşındayken evimize vcd alınmıştı gazete ekiyle birlikte bu filmde gelmişti.
Sürekli tekrar başa sarıp sarıp izledim o yaşta bir çocuk için yeni film bulmak imkansızdı olayları anlamıyordum yahude ne nazi ne demek hiç birşey bilmiyordum ama film çok güzeldi sonradan herşeyin farkına vardık yaş ilerleyince.

Tank meraklısı çocuğunu naziler tarafından tank ile ödüllendirilceğiz diye kandıran babanın dramatik hikayesini anlatan dram dolu film.
nazi askerinin söylediklerinin gerçek tercümesi kısmen şöyledir:

herkes dinlesin bir kez söyleyeceğim.
bu kampa transfer edilmenizin tek bir nedeni var: çalışmak.
sabotaj etmeye çalışan herkes anında ölümle cezalandırılır.

unutmamanız gereken üç kural:
ilk olarak kaçmayı denemeyin
ikinci olarak emirleri yerine getirin
üçüncü olarak her bir ayaklanma denemesi asılarak ölüm cezasına neden olur
anlaşıldı mı?
burada çalıştığınız için şanslısınız. kurallara uyan kimseye bir şey olmayacak.
itaat her şeydir.
bir şey daha;
bu ıslıkla herkes hızlıca dışarı çıkacak. ikili sıra oluşturacak.
şu arkada işe başlayacaksınız. bu kampın sağını solunu kolayca öğrenirsiniz.
ingilizce adı Life Is Beautiful olan, Başrollerinde Nicoletta Braschi ve Roberto Benigni'yi izlediğimiz, ağlama garantili şahane bir film.
Filmin başlarında ki bisiklet sahnesi ne kadar güldürüyorsa da sonrası bir o kadar üzüyor. Birileri çıkıp "Yine mi Yahudiler" dese de bir propagandadan ziyade daha önce alışmadığımız bir şeye, bir baba' nın neler yapabileceğine şahit oluyoruz. Saf ve karşılıksız sevginin işlendiği en iyi filmlerin başında geliyor ve izledikten sonra yaptığınız başı şeylerden de utanabiliyorsunuz.

https://www.planetdp.org/...life-is-beautiful-dp25500
Filmi iki kısım olarak düşünecek olursak, ilk kısmı daha çok beğendiğimi söyleyebilirim. Guido'nun çocuksu ruhu, muzipliği beni fazlasıyla güldürdü. "örümcekler ve vizigotlar giremez" sahnesi ve oyun kurallarını çevirdiği(!) sahne harikaydı. Fakat bende artık savaş filmlerine karşı bir doygunluk oluşmuş sanırım, toplama kampında geçen kısımlardan pek keyif alamadım, benzer sahneleri daha önce de izlediğim için beklentim daha yüksekti.

Filmin sonunda yine bir Amerikanları kutsama sahnesi mevcut. Giosue neden babasını aramak yerine tanka binmeyi tercih etti muamma. Dora da çıkıp demiyor ki "benim Guido diye bir kocam vardı, acaba hâlâ burada mı?"

Melek gibi adamı aramadılar bile yahu, içime oturmadı değil.

Puanım 7, 1 puanı Guido amcaya moral olsun diye verdim. Film kesinlikle kötü değil ama, 8.6'lık da değil bence. -Roberto benigni hariç- oyunculuklar 8.6'lık değil mesela.
2. Dünya savaşı sırasında toplama kampına alınan bir aileyi anlatan film denebilir. Ayrıca izleyicilere her duyguyu ucundan kıyısından da tattırıyor ve bence ebeveynlere de içinde bulunulan zor durumları çocuklara nasıl yansıtması gerektiğinin de iyi bir örneği. Kesinlikle izlenmesi gereken filmlerin başında geliyor.
vcd döneminde hergün izlediğim film saf bir çocuk olduğum için nazi nedir nazi ne iş yapar nazi acaba nazik oldukları için mi nazi demişler hiçbirşey bilmiyordum ama film harikaydı ama filmin sonunda mantık hatası vardı.

--spoiler--
o kadar esirin arasında bu çocuk annesini nasıl buluyor yada annesi nasıl çocuğu buluyor çözemedim
--spoiler--
izlerken ağlamamak için kendimi zor tuttuğum film. Bir gün baba olacaksan eğer guido gibi bir baba olayım, yada hiç olmayayım.
sinemada izlediğim ve unutamadığım film. ilk yarısı gülmektem kırarken, ikinci yarı ağlatmaktan izletememiştir.
bu nazi askerlerini bilerek çirkin seçmişler heralde, sevimsiz bulalım diye.
imdb'de puanı şu anda 8.6 olan 1997 yapımı italyan filmi. ben de tamı tamına aynı puanı veriyorum.
Herkesin başroldeki adama üzüldüğü filmdir.