bugün

sineğin yağını hesaplayan adamdır.
küçük kalmaya mahkum adamdır.
asla istediği yere ulaşamayacaktır.

(bkz: there is only one way to become a champion)

(bkz: never fuckin lose)

(bkz: gannicus)
*
-laptopun ekran parlaklığını azaltsak daha az şarj gider. ayda 2 lira elektrik parası lan işte.
şimdi aşağılama amacı gütmeden belirtiyorum küçük hesapların adamı bildiğin mahalle bakkalıdır. küçük çocuğun teki gelir 2 bisküvi alır, kola alır çıkartır 3-5 liralık hesap. ama süpermarket öyle mi. gittiğinde aylık pirincinden şekerine, çöp poşetinden meyvene kadar alıyorsun 150-200 tl veriyorsun tek seferde.
(bkz: bakkal)
(bkz: süpermarket)
Kanka beşyüz bin liran varmı diyen adamdır.
(bkz: mini çakal)
(bkz: yaban çakalı)
dar cepli kot giyer bunlar..
küçük hesaplarıyla sadece kendini değil etrafındakileri de üzen insan modelidir.
iki dilim ekmek ve beş zeytini eşit lokmada bitirecek şekilde ayarlar. her lokmaya bir zeytin düşecek şekilde böler ekmekler kafasında.
genelde memurdur.
Paraya tapan adamdir. Maddiyat onun icin her seydir. Para icin her boku yiyebilecek hayvanin, got verenin tekidir.
minimal kazanclari dag buyukligunde gorur.
küÇücük hayalleri olan adamlardır.
Boş vakti çok olan insandır.
kahvede içilen 4 çayın kendisine kalmaması için hile yapabilecek dahada ileri giderek kavga çıkarabilecek insan modeli.
kısaca cimridir.
bizim bi arif vardı, kel kafasına sıçtığım.. suratına baksanız, meymenet bulmak için arama kurtarma timini sevk ederdiniz, o derece habis bir tipi vardı. kafası da kel dedim ya, sırf adama bakınca bile sinirlerim ayağa kalkardı bu kombinasyonla...

bu arif amiriyle anlaşamazdı. türlü yalanlar, kıvırmalar, alttan girip üstten çıkmalarla beş kuruşluk çalışmadan işini gördüğünü sanırdı, ama amiri sadece o vakitlik yutardı. hepimiz amirin ne zaman patlayacağını bekliyorduk dört gözle. nihayetinde zamanı geldi ve amir artık daha fazla dalavere duymak istemediği an sazı eline aldı ve arif'le uğraşmaya başladı. sürekli arif'e iş veriyordu amir ve sonuna kadar takip ediyordu. her dalaveresinde hesabını soruyor, sonuna kadar gidiyor, ümüğünü sıkıyordu eski zamanların hıncını alırcasına. zor günler geçiriyordu arif.

arif'in eşi türbanlıydı. bunu zaten bilmeyen yoktu, zira çalışanların hepsi ailecek birbirlerini tanıyorlardı ve eşi türbanlı olan bir çok kişi vardı bizim grupta. arif'in eşinin türbanına gelirsek; bu arkadaş bir dedikodu çıkardı. "amir benim eşim türbanlı olduğu için benimle uğraşıyor" diye. kulaktan kulağa yayıldı, herkes bunu bilir oldu. tabi genel kanı, iktidarın yönelimini kullanıp, amirini korkutup sindirmek isteyen arif'in şark kurnazı olduğu yönündeydi.

gel gelelim, arif sağlam bir içiciydi. arada yaptığımız mangal seanslarına, en az içkiyle gelip en çok içkiyi mideye indirme amacıyla katılırdı. su gibi içerdi pezevenk. çıkarttığı dedikodudan sonra arif'i bir daha sahalarda göremedik. öyle ki, arif'e mangal deseniz huylanıp garip garip bakmaya başlamıştı "içki mi? o ne yau?" dercesine. bir de namaza başladı arif. hele cuma günleri arkasında toz bulutu bırakırdı mü'min..

bu geçmişi bilen bizler, arif'in kendini bile inandırdığı palavrasına, inanmamıştık haliyle..

ama arif efendinin planı, bizim düşündüğümüz kadar sığ değilmiş, aradan geçen iki yıldan sonra öğrendik şaşarak..

meğer bizim ayyaş arif, bu söylentiyi çıkartarak etrafında dini bütün bir kamuoyu yaratıp, emekliliğinde iktidara mensup bir belediyeye kapak atmayı planlıyormuş. ve bunu becermiş de ibnetor. vay amk...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar