bugün

artık maria puder, yaşamak için kendisine kayıtsız ve şartsız muhtaç olduğum bir insandı.

http://sanatkaravani.com/kurk-mantolu-madonna/
garip bir şekilde günümüze damga vurmuş bir paragrafı aşağıdadır. ne bir eksik ne bir fazla.
eline sağlık güzel insan. insan dedim, evet insan.

--spoiler--
Bu âlemin tezahürlerini dışarı vermediklerine bakıp onların manen yaşamadıklarına hükmedecek yerde, en basit bir beşer tecessüsü ile, bu meçhul âlemi merak etsek, belki hiç ummadığımız şeyler görmemiz, beklemediğimiz zenginliklerle karşılaşmamız mümkün olur.
Fakat insanlar nedense daha ziyade ne bulacaklarını tahmin ettikleri şeyleri araştırmayı tercih ediyorlar.
Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.
--spoiler--

sabahattin âli'nin başucu eseri.
ergenlerin en sevdiği kitap. sivilcelere iyi geliyor herhal.
Ergenlerin kutsadığı kitap. He kötü mü? Asla ama bu bokunu çıkartma nedir? Karı kız düşmüyor la kitapla. *
tek kelimeyle overrated. hatta gördüğüm en overrated kitap.
türk edebiyatında özellikle serveti fünun dönemine damga vurmuş köy romanlarından biri. kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.
okunması gereken romadnır.

kürk mantolu madonna diyorum ki "eskisini getir yenisi verelim"
Insanlar birbirlerini tanimanin ne kadar guc oldugunu bildikleri icin bu zahmetli ise tesebbus etmektense , korler gibi rastgele dolasmayi ve ancak carpistikca birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayi tercih ediyorlar.
yıllardır evde duran ve bir şekilde okumaktan kendimi çektiğim bu sabah yolda okurum diye elime aldığım ve metroda durakları kaçırmama yanlışlıkla taksim gezi parkına gitmeme neden olan kitap. bir bankta oturdum, yaşlı bir amca çay satıyor, saat 2 olmasına rağmen hiç siftah yapmamış, (kitabınızı alıp okuyun ve ondan bir çay için derim, zira kendisi çok kibar bir amca) kendisinden çay aldım ve kitabı bitirene kadar oradan kalkmadım, tasvirleri o kadar etkileyici ki, yapılan tüm mimikleri zihninizde canlandırabiliyorsunuz, böylesi bir eseri okumak için bu kadar geç kaldığım için üzüldüm. altları çizilecek ve tekrar dönülecek satırlar var.
ankaranın tozlu gri caddelerinde ruhunu yitirmiş bir adamın kendini kaybetme sebebini, bizlerin de tam içinde bulunduğu yüzeysel ilişkilerin kendimizi kandırmaktan ibaret olduğunu ve aslında bu koca dünyada hemen hemen hiçbirimizin gerçek manada yaşamadığını göstererek öğreten nadide eser.
before sunrise isimli şahane filmi çekerken bu kitaptan mı esinlendiler lan acaba dedirtecek kadar harika bir aşk felsefesi yapan, son sayfalarında bulunduğum, mükemmel bir türkçeyle yazılmış sabahattin ali romanı.
tek solukta bitirilebilecek olmasına rağmen bitmesi istenmediğinden yavaş yavaş okunulan ve bittiğinde tuhaf bir boşluk hissi oluşturan, tekrar tekrar okunası muhteşem eser.
"hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim." raif,kürk mantolu madonna- sabahattin ali.
klibinin bu sözle başladığı vera'nın romandan ilhamlı şarkısı

http://video.uludagsozluk...k-mantolu-madonna-110896/+

kitabı okuyalı çok olmuştu bu şarkıyı ilk dinlediğimde. roman hayatımın kesitiymiş gibi şarkıyla birlikte anılar (kitaptan alıntı parçalar) aktı gitti hafızamdan. şarkının bana yaşattığı duyguyu çok sevdim.
Gerçekten çok ustaca yazılmış Sabahattin Ali'nin güzel bir romandır. Klasik aşk öykülerinden değildir. Psikolojik çözümlemeler etkileyicidir.

Şu var ki şu sıralar çok okunduğu için popüler olduğu için yok ergen kitabı yok abartılı gibi yorumlar yazılmış. Bu kişilerden uzak durun. Kendilerini çok üstün biri sanıyorlar. Sanki usta bir eleştirmen gibi. Sizi tedirgin eden popülerleşmesi mi? Bu tür kitaplar popüler olmayınca ''halkımız da edebiyattan anlamıyor. böyle kitaplar okunmuyor.'' diyen sizler değil misiniz? Saçma sapan romanlar popüler olacağına bu tür güzel romanların popüler olması beni çok sevindiriyor.
dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?
az önce bitirip, bitirdiğim için ağlamaklı hallere büründüren roman.

insanın içinden 'aha da burada raif efendi bana benziyor, burada da maria bana benziyor' diyerek parçalar bulunduran kitap, listemin en üst sıralarında beni etkileyen kitap olarak hafızamda saklanacaktır. kesin. çünkü raif efendinin o saf ve duygularını içten içe büyüterek yaşaması insanı sızım sızım sızlatıyor. 'hay ben senin mızmızlığını seveyim adam' diyerek ahh dedirtiyor.

daha az önce bitti ama tekrar açıp eksik kaldığım yerleri tamamlamak istiyorum. tadı damağımda kaldı açıkçası. tereddütleri olan ve benim gibi kitabı okumadan önce hakkındaki entrylerini okuyan insanlar, arkadaşlarım, canlarım. okuyun bu kitabı. okuyun!
Okuyan birini gördüğümde hep sonunu söylemek istediğim kitap. Zor tutuyorum kendimi.
roman değil yeşilçam filmi mübarek.
okuduğum en iyi aşk romanıdır.
Yazarı sabahattin ali olup güzel bir aşk romanı.
Ikinci kez okumayı hak eden kitaptır.
Edit; Ve kitap bitmiştir tekrar.
tebrikler! son dönemde piç olmuş kitaptır.
defalarca okunsa bıkılmayacak kitap.
"her şeyi, her şeyi, bilhassa ruhumu hiç bulunmayacak yerlere saklamalı..."
çoğu okuyucu sabahattin ali'nin bu hikayeyi 1928 de eğitim için gönderildiği almanyada, Frolayn Puder isimli bir bayanla yaşamış olduğu yoğun duygusallığın bir sonucu olarak hakikat gazetesinde 48 bölüm olarak 1940-1941 tarihlerinde yazıldığını bilmez. madonnayı bir bayan ismi olarak algıladığı için raif efendinin önünde günlerce hayranlıkla seyrettiği madonnanın sıradan bir bayan olduğunu zanneder. raif efendi karakteri, bir bakıma sabahattin alinin kendini sakladığı kendi ruhunu giydirdiği bir karakterdir. zaten 1948'te fransaya kaçmak istemiş ve bulgaristan sınırında öldürülmüştür -ki zamanında başbakan yardımcılığı yapmış olan Samed Ağaoğlu, sabahattin ali'nin aykırı düşünceleri nedeniyle hükümet tarafından öldürüldüğünü söyler-, zaten katil olarak tutuklanan şahıs bir kaç hafta sonra hapisten çıkar. şu an mezarı bile yoktur.

gelelim hikayeye.kahramanımız raif efendinin dışarıya dönük olan pasif ve pısırık kişiliğinin altında, ayrılıkla sonuçlanan maria puderle olan ilişkisi olduğu kadar küçüklükten beri gelen mahçub ,çekingen biraz daha ileriye taşırsak korkak biri olması yatmaktadır. ve bu pısırıklık yıllar sonra kızıyla karşılaştığı zaman bile sürer. kendini izole etmiş, hakaretlere horlanmalara ses çıkarmayan ve bunu güya iç dünyası ile halleden, evinde çocukları tarafından bile adamdan sayılmadığı halde umursasa dahi düzeltmek istemeyen kendine acı çektirmekten hoşlanan mazoşist bir tip olarak çıkar karşımıza. ve bir soğuk algınlığı sonucu kendini ölümün kucağına bırakarak vefat eder.

Maria Puder ise hem aradığı insanı bulamamak hem de toplumsal-ahlaki değerlere uyum sorunu olduğundan raif efendi gibi aykırı ve yalnızlık düzleminde birleşirler. ama raif ve marianın kişilik yapıları farklıdır: biri dominant feleğin çemberinden geçmiş, atlantis barda çalışan,asi bağımsız; diğeri ise köy yaşamından çıkıp gelmiş mahçup, pısırık, gözleri açılmamış biridir. ilişkiyi yönlendiren evirip çeviren başlamasına veya bitmesine karar veren mariadır. raif efendinin ilişkideki rolü yaprak misalidir. belki de bu yüzden kitabın bilhassa bayanlar tarafından kabul görmesi bu yüzdendir. tutunamayanlar da yıllar sonra gündeme geldiğinde erkekler tarafından olmazsa olmaz olarak tanımlanmıştı. ve ilişki raif efendinin memleketine dönmesi marianın vefatı ile noktalanır. fakat bu ilişkinin meyvesi olan kızları yıllar sonra karşısına çıkar fakat o kadar bezmiş, o kadar çaresiz ve acınacak haldedir ki kızım bile diyemez.

eser psikolojik tahlillerle, betimlemelerle, türkçeyi kullanımındaki akıcılık ve sadelikle bu türü sevenler tarafından okunması gereken bir kitaptır. ama ne kurgusu, ne konusu, ne de karakterler açısından aman aman denilecek kadar ahım şahım bir abartıya layık değildir. ama okuyanda kendinden bir şeyler bulması belki de bu kitabı bu kadar popüler yaptı.