bugün

Duvarı yıkacak gücüm yoksa, onu yıkmak için kendimi paralayacak halim yok tabii ki, fakat önümde duvar var diye ona boyun eğecek de değilim.

(bkz: Yeraltından notlar)
Not: kopyala yapıştır yaptım..
“Biliyorum. Bana tutku verecek herhangi bir şeye ya da kimseye artık rastlamayacağımı biliyorum. Birisini sevmeye kalkışmak, önemli bir işe girişmek gibidir, bilirsin. Enerji, kendini veriş, körlük ister. Hatta başlangıçta bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır. Düşünmeye kalkarsa atlayamaz insan. Bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum.”

sartre-bulantı
"yerini yitiren,
yeniden yerleşemez."

-yürüme
görsel
görsel
"Gülü senin için değerli kılan ona harcadığın zamandır."
Sürgüne gidip de geri dönmüş gibi hissediyorum kendimi, hem hancıymışım hem de ebedi göçebe, gördüğüm, duyduğum her şeyin yabancısıymışım, kendimden yaşlanmışım..

Pessoa
Yolun sonunda beni bekleyen sen olduğun için asla kaytarmadım. Bilir misin, huzur içinde uykuya dalmak nedir, tamamen unuttum. Doyasıya uyumuş halde yataktan kalkmayalı milyonlarca yıl olmuştur.

j.l
"Bir cümlede ben eklemek istiyorum:
Yaşamla ve ölümle hesaplaşmak için yazıyorum."
"Neden yazılır? Dünya acılı olduğu için yazılır. Duygular taştığı için yazılır. insanın kendi zavallılığından sıyrılması çok güç bir işlemdir. Ama insan bir kez bu zavallılıktan sıyrılmayagörsün, o zaman yaşamı kendi egemenliği altına alabilir. işte böylesi bir egemenliği bir iki kişiye daha anlatmak için yazı yazılır. (Ya da kendi kendine kanıtlamak için). Çünkü, insanın kişisel özgürlüğü, kendi dünyasına egemen olmasıyla başlar. Dünyasına egemen olan insan; acıları coşkuya, bunalım yaratmaya, sevgisizliği sürekli aşka dönüştürebilir."
"Birisini sevmeye kalkışmak, önemli bir işe girişmek gibidir, bilirsin. Enerji, kendini veriş, körlük ister.
Hatta başlangıçta bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır. Düşünmeye kalkarsa atlayamaz insan.
Bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum."

(bkz: bulantı)
(bkz: jean paul sartre)
"Hayat, hastalıklı bir insanın yorgun gözlerini yakan güçlü bir ışık gibiydi. Uyanık geçirdiği her an, etrafında ve üzerinde çiğ bir öfkeyle parlıyordu. Acıtıyordu. Dayanılmaz bir acı veriyordu."
Cehennemdeki ızgaralar üzerinde kızaran bir grup kayıp ruhtuk. Şeytandan farksız makinistse bize yalnızca dışarıdaki soğukta donma seçeneği sunmuştu.
j.l
Kitap okuyorsun ve yapayalnız buluyorsun kendini.
sefil bir kimseyi insanlar aralarından uzaklaştırmak için sopa kullanmazlar, süpürgeyle süpürürler; onu daha çok aşağılama içindir bu ve hakları da yok değildir böyle davran­makta, çünkü sefilliğe düştüğünde kişioğlunun ilk kendisi hazır olmalıdır kendini aşağılamaya.
~ fyodor dostoyevski, suç ve ceza
"Onu öylesine çok, öylesine feci ve öylesine ümitsizce seviyordu."
“ o an geldiğinde kişinin yaşamak için intihar etmekten daha çok çaba göstermesi gerekir “

(bkz: albert camus)
"bana en çok dokunan, suçlu olsam da olmasam da her zaman bir çeşit tabiat kanununa uyar gibi, herkesten önce kendimi suçlu görmemdi."

Yeraltından Notlar - Dostoyevski
"Kütüphane dolduracak kadar yazmak, kendi hayatını kaybeden adama ne fayda sağlar?"
"Beni hemen anlamalısın çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz; yaşarken anlaşılmaya mecburum. ben Van Gogh'un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız."
... Ne kadar az konuştuk... Birbirimize söyleyecek bir şeyimiz yok muydu? Neden?.. Neden uzun uzun dertleşmedik? Belki ki o zaman birçok şeyler başka türlü olurdu...
"Bu çalışma dilin (konuşmanın motor kontrolü, anlam, çalışmalar) sol yarıkürede lateralleştiği kuramını büyük ölçüde sorgular hale getirmektedir. Bazı araştırmacılar dilsel becerilerin farklı ölçülerde lateralize olduğu ve motor kontrolde sol işlevlerin öne çıkmasına rağmen anlamanın daha önce zannedilenin aksine çift taraflı olduğu görüşünü desteklemeye başlamıştır. Solun yürütücü kontrolü büyük ihtimalle yoktur fakat buna rağmen sol yarıküre lezyonları olan afazik hastaların bazen yemin edebildikleri, bilinen şarkıları söyledikleri veya çok tekrarlanan ifadeleri yineledikleri bilinmektedir." Nörofelsefe kitabından.
(img:#2336878)
ders çalışıyorum, buyurun birlikte okuyalım.
"Kitaplar haklıydı."
“Ne günlerdir bugünler, nasıl kederli, nasıl ağır, nasıl ümitli, nasıl aydınlık, nasıl kahraman günlerdir. Nasıl acı çekiyoruz, nasıl ümitli ve kahramanız, nasıl sevdayla, iyilikle, nefret ve kinle doluyuz. Birbirimizden uzak olmak, birbirimize sokulamamak ne korkunç sey, fakat bu korkunçluğun ne tuhaf ne acı bir tadı var. Nasıl oluyor da iki insan birbirini bu kadar çok sevebiliyor, bu insanlardan biri ben olduğum halde, bunu bütün genişliği ve derinliğiyle kavramaktan acizim. Beni aşan bir iş yapıyorum.

Seni sevmek ne tuhaf şey? Neyini, nereni, niçin ve nasıl seviyorum? Yüreğini mi, evet, aklını mı evet, huyunu mu evet. etini mi evet? Hepsi bu kadar mı? Hayır. Daha bir şeyler var, daha bir şeylerini seviyorum, asıl ve en mühimi de onlar. Ama onlar nelerdir? Neyindir? Bilmiyorum..”

Nazım hikmet ran - piraye’ye mektuplar