bugün

20 yuzyilin en buyuk filozoflarindan birisi kabul edilen fransiz dusunur. varolusculuk felsefesini ortaya koymustur. ama asil bombayi kendisine layik gorulen nobel odulunu reddederek patlatmistir.
varoluşçuluk felsefesinin yaratıcısı ateist fransız filozoftur.egzistansiyalizm ve bulantı en önemli eserleridir.
eski oy üzerine edit: uleeeaan insafsızlar bilgi yazdık buraya bunun neresini kötülüyorsun o kadar anket doldurduk onları kötüleseniz bişeyu demiyeceğim..
21 Haziran 1905'te Paris'te doğdu. Babası o çok küçük yaştayken öldü ve annesi de ailesinin yanına döndü. Sartre, hep örnek çocuk olarak gösterildi. La Rochelle Lisesi'ne devam etti, ama olgunluk sınavını Louis le Grand Lisesi'nde verdi. Eğitimini Ecole Normale Supérieure'de, isviçre'deki Fribourg Üniversitesi'nde ve Berlin'deki Fransız Enstitüsü'nde sürdürdü.

1929 yılında Simone de Beauvoir'la tanıştı. Çeşitli liselerde öğretmenlik yaptı. 2. Dünya Savaşı sırasında, Almanlar tarafından hapse atıldı; hapisten çıktıktan sonra Direniş Hareketi'ne katıldı. "Sinekler" adlı tiyatro oyunu, onun Direniş Hareketi'nde olduğunu bilmeyen Almanların izniyle oynandı (1943). Aynı durum, "Varlık ve Hiçlik" adlı oyununda da meydana geldi (1943). Oyunlarının her ikisi de baskı karşıtıdır; "Varlık ve Hiçlik"te Sartre, ilk kez felsefesini ortaya koydu.

1945 yılında öğretmenliği bırakarak "Les Temps Modernes" adlı edebi-politik dergiyi kurdu. Kitaplarının çoğunda edebi ve politik sorunları işledi. Savaş sonrası dönemde özellikle politik etkinlikleriyle öne çıkan Sartre, eleştirilerini saklamasa da SSCB'ye destek veriyor, Fransa'nın Cezayir'e karşı yürüttüğü savaşa karşı çıkanların başında geliyordu;Les Temps Modernes, sömürgelerdeki savaşlara karşı 1953'ten başlayıp, 1957'de yoğunlaşan bir savaş yürüttü.

Sartre, "121'lerin Bildirgesi"ni imzaladı, 1961-62 yılındaki büyük gösterilere katıldı. 1964 yılında Nobel Ödülü'nü geri çevirdi; böylesi bir ödülün, yapıtlarının bütünlüğünü zedeleyeceğini düşünüyordu. 1966-67 yılları arasında Vietnam Savaşı'nda meydana gelen katliamları sorgulamak üzere kurulmuş olan Russel Mahkemesi'nin de başkanlığını yaptı.

1968 yılında, Sovyetler'in Prag'a müdahalesinin ve Fransa'daki öğrenci hareketlerinin üzerine, Sovyet sosyalizmini ve kendi klasik aydın tutumunu sorgulamaya girişti. O dönemde Maocularla da bir yakınlaşması oldu. 1973 yılında Liberation'u kurdu.

1974 yılında gözleri büyük oranda görmez oldu, bu nedenle etkinliklerini yavaşlatarak, daha çok Doğu Ülkeleri üzerindeki baskıların sona erdirilmesi, insan haklarının korunması gibi konularda çalışmaya başladı. Pierre Victor'la (Benny Levy'nin takma adı), aydının rolü, bireyin tarihteki yeri, şiddet ve kardeşlik konuları hakkında "Pouvoir et liberté" adında bir yapıt hazırladı.

Siyasal etkinliklerinin, yazar tarafını bazen maskelemiş olmasına karşın, Sartre, son derece düzenli bir zihinsel çalışma yürüterek, gününün altı saatini yazmaya verdi. Edebi nesne Sartre'a göre "Yalnızca hareket halindeyken varolan bir topaçtır. Onu ortaya çıkarmak için, adına okumak denen somut bir eyleme ihtiyaç vardır." Yazmak, okurun özgürlüğüne çağrıda bulunmaktır. Sartre, 15 Nisan 1980'de Paris'te öldü. Sartre'ın önemli kitapları arasında Özgürlüğün Yolları, Bulantı, Gizli Oturum, Kirli Eller, Sözcükler, Duvar sayılabilir; bunun yanı sıra, yayınlanmış ya da bitirilemeyerek yayınlanmamış birçok yapıtı vardır.

Sartre'ın adıyla birlikte anılan varoluşçuluk, aslında 17. yüzyıldan beri vardır; Blaise Pascal'le başlar; ama Sokrates'in felsefesinde, hatta incil'de varoluşçuluğun izlerinin bulunduğu düşünülürse, Pascal'i varoluşçuluğun kurucusu olarak kabul etmek de doğru olmaz. Soren Kierkegard ise, modern varoluşçuluğun kurucusu olarak kabul edilir. Nietzsche, Heidegger ve tabii Sartre varoluşçudurlar. Camus ve Dostoyevski de, diğer çok ünlü varoluşçu yazarlardır.

Sartre, varoluşçuluğun iyimser bir felsefe olduğunu söyler; çünkü tüm insanlar birbirinin aynıdır; bir kahraman ya da bir alçak olmak tamamıyla onların elindedir; insan önceden-tanımlanmamıştır; ne bir kahraman olarak doğar, ne de bir alçak. Ama aynı felsefeye göre, insan varlığının durumuna da güvenmemelidir, çünkü o halde kalacağının hiçbir güvencesi yoktur. Özet olarak, Sartre insanın tek yazgısının, elinden geldiğince "bağımlı" olmak olduğunu söyler. Bu da, kendini bütünün içinde düşünebilmekten geçer. *
yasadıgını anladıgı her an midesi bulanan düsünür *
nobeli reddetmiştir..
1964'de..
nobel'i reddetmesini (kendi düşünceleri doğrultusunda)mantıklı biçimde açıklamış büyük düşünür ve yazardır.

(bkz: Altona Mahpusları)
(bkz: Akıl Çağı)
(bkz: aydınlar üzerine)
(bkz: Baudelaire)
(bkz: Bulantı)
(bkz: Çark)
(bkz: Denemeler)
(bkz: duvar)
(bkz: edebiyat nedir)
(bkz: ego nun eşkınlığı)
(bkz: estetik üstüne denemeler)
(bkz: Hepimiz Katiliz Sömürgecilik Bir Sistemdir)
(bkz: Hümanizmin özü)
(bkz: iş işten geçti)
(bkz: materyalizm ve devrim)
(bkz: Özgür Olmak Antisemit in Portresi)
(bkz: sözcükler)
(bkz: tuhaf savaşın güncesi)
(bkz: tükeniş)
(bkz: uyanış)
(bkz: varoluşçuluk)
(bkz: yahudi sorunu)
(bkz: yaşanmayan zaman)
(bkz: Yazınsal Denemeler)
(bkz: Yöntem Araştırmaları)
kitapları türkçeye çevrilmiştir(benim görebildiğim kadarıyla).
de beauvoir'la zorunluluk olarak nitelendirdigi enteresan bir iliski yasamistir.
descartesin,'düşünüyorum öyleyse varim' sözünü 'hiçbirşey düşünmeyi beceremedigim için varim' diye daha tatlı bir hale getiren filozof.
üşenen, vakti olmayanlar için kısaca biyografimsisi:
20. yüz yılda yaşamış filozof, roman yazarı, deneme yazarı ve dramatürj; komünizme yakın bir politik tavır takınmıştır.
1964'te(59 yaşındayken) uzun süren kararsızlıklardan sonra otobiyografisini yayınlamıştır, les mots.
aynı yıl nobel edebiyat ödülünü hak etmiş ancak reddetmiştir. **
(bkz: simone de beauvoir)
yakın bir zamanda varlık ve hiçlik adlı eseri aziz yardımlı tarafından türkçe'ye * çevrilen fransız düşünür, yazar. camus'yle ayrı düşmeden evvel kanka olan kişi.
varoluşçu kişiliğiyle allah nedir bilmeyen insan. iş işten geçti adlı kitabında çok güzel yazmıştır*. ancak gene de savunduğu düşünceler dinlenmeli en azından konuşma hakkı tanınmalıdır. ülkesinin düştüğü durumu ona uygulamak yersizdir. *
"en büyük keyfim, karımla beraber beyoğlunda kahve içmektir" demiş olan yazar.
özdemir incenin pariste birkaç blok ötesinde oturduğu ve birçok eserini seine nehri kıyısındaki cafelerde yazmış ünlü filozof.
haklı olarak; dünyadan midesi bulanmıştır.
sözde entellerin eserlerini hiçbir zaman anlayamayacağı, özgünlüğü, cesurluğu ve özgürlük çığlığını atmasıyla avrupa' nın aydınlanmasında önemli yeri bulunan filozoftur. kendi ülkesinin toplum farklılıklarını ve bireyselliğini eleştirmekten geri durmamış şahıstır.
ergenlikten yeni çıkmış bünyelere tavsiye edilmeyen filozof-yazar (bkz: bulantı) (bkz: uyanış)
nobel ödülünü ret konuşması şöyledir;

"Resmi payeleri hep reddettim. Legion d'Honneur'ü de kabul etmemiştim. Fransız akademisine de girmedim. Yazar kendisinin bir kuruma dönüştürülmesini reddetmelidir. Bu onur verici bir paye dahi olsa bunlar kişisel nedenlerim. Ayrıca şu da var: Ben iki kültürün barış içinde bir arada yaşayabilmesi için uğraşıyorum. Elbette çelişki ve çatışma var ve olmalı. Burjuva bir ailede yetiştiğim halde sosyalist oldum. Sempatim ondan yanadır. Bir de bu yüzden, bu ödülü verenlerin konumundan dolayı, kabul edemem."

(bkz: alıntıdır)
burjuvazi gelenekleri reddeden ve bu yüzden hayatının son 10 senesi yıkanmadığı söylenen ünlü fransız filozof.
(bkz: insan özgürlüğe mahkumdur)
hadi uluengin' in belirttiğinin aksine, insan özgürlüğünü savunan ve hümanist bir yapı taşıyan ünlü fransız filozof ve yazar. kierkegaard, heidegger ve avon' un başlattığı varoluşçuluk felsefesini taçlandıran dehadır. 1905 yılında doğdu, çocukluğunda geçirdiği çocuk felcinden dolayı sol gözü hafif şaşılaştı, ancak bu fiziksel kusurunu kendine özgü bir bakış ve bakıştan çok üstün zekasıyla unutturmuştur. daha çocukken, köylülere işkence eden zalim bir kralı anlattığı romanı, zekasının inceliğini belli etmektedir. sonunda isyan eden köylüler, finalde, onu saat kulesine bağlar ve saat 12' yi vurduğunda başını koparacak halde bırakıp gider. kendisi, çocukluğundan itibaren zamanını, babasının ölümü sonrası yerleştiği, dedesinin evinde, büyük kütüphanesinde geçirir ve oyundan nefret ederdi. arkadaşlarına hediyeler alır ve aristokrat bir tarz kazanmak için, lüks cafe ve restoranlarda bulunurdu. zamanının büyük bölümünü, düşünerek ve yazarak geçirirdi. gençliğinde, seine kıyısındaki cafelerde genelde yalnız rastlansa da, kısa zamanda çevresi dolardı. felsefesini biçimlendiren, avon ile yaptığı konuşmalardır. tanrı' yı reddeder gibi görünse de, asıl anlatmak istediği, toplumun kemikleşmiş yapısına hapsolmuş insanın çaresizliğidir. vatanı herşeyiydi, 2. dünya savaşını bir sınır karakolunda geçirdi, fransa' nın yeniden yapılanmasında, siyasi fikirleri önemli birer yol gösterici olmuştur. burjuvazi geleneklere karşıydı, bu yüzden ömrünün son 10 senesi yıkanmadı. simon de beauvoir ile yaşadığı ilişkide, iki taraf ta serbestti, özgürlüğün hayat prensibi olduğu aşikardı.
sözcükler adlı yapıtıyla kazandığı nobel ödülü' nü reddetti. gerekçesi, düşüncesi ne olursa olsun bir yazarın, düşüncesini kendi olanaklarıyla savunması gerektiğidir. aynı sebepten ötürü, legion de honour gibi, fransa' nın en büyük onur nişanını da geri çevirdi.
en bilinen eserleri, özgür iradeyi yücelttiği, özgürlüğün yolları üçlemesinde yer alan akıl çağı, yaşanmayan zaman, yıkılış, ayrıca varlık ve hiçlik ve bulantıdır.
1980' de öldü, cenazesi, çok sevdiği cafelerin yer aldığı seine nehri' nin iki kıyısından da geçirildi.
fransa' da yaşayan azınlıklara takınılan sert tavrı sert bir dille eleştiren fransız filozof.
inançlı bir komünisttir...dikkatli bir göz "nobel ödülünü reddediş mektubundan" bile anlayabilir.
20 .yuzyılın varoluscu fransız filozofu.1959 nobel edebiyat odulunu reddetmistir ancak oyle dusunceli bir adamdır ki bunun icin bir bilgilendirme mektubu yazmıs ,yarattıgı skandal icin ozur dilemistir.odulu kabul etmemesinin nedeni odullerin her ideolojiyi esit sekilde temsil etmedigi dusuncesidir yani odullerin saf edebiyattaki basarı nedeniyle verildigine inanmamasıdır.ve odulu aldıgı zaman o kurumu temsil ediyor gibi dusunulmesinide sevmezmis.bu arada orhan pamuk da sartreden etkileniyorum falan demis.demis demesinede goturdu valla odulu.
(bkz: bulantı)
insan doğasını, bulantı adlı eseriyle gözler önüne seren fransız filozof. fransız toplumunun yozlaşmışlığını derin ifadelerle eleştirmiş ve bu ifadeleri özgürlüğün yolları serisinde korkusuzca barındırmıştır.
tiyatro ve roman gibi edebi neşriyata nüfuz eden j. paul sartre denen hastalıklı bünyenin, varlığımızın tabii ve hayati yapısından doğarak dışımıza çevirilen istekleri yaşamanın samimiyet ve hakikat olduğunu iddia eden felsefesi, imansızlık çevresinde soysuzlaşmış psikopat bir zümreyi az zamanda çileden çıkarmaya kafi gelmiştir.

çildeden çıkan soysuzların kim olduğu ise malumunuzdur.