bugün

kadınlar, ilişkiler konusunda çok meraklı olmalarına rağmen, bir o kadar da tembeldirler. ilişkinin sağlıklı yürümesi için gereken pek çok şeyi beraber oldukları erkekten beklerler. onlara göre; sürprizleri, hediyeleri, jestleri, iltifatları vs, hep erkek tarafı yapmalıdır. yani erkek sürekli kadının peşinden koşmalı, onu korumalı, ona destek olmalı, morali bozulduğunda (sanki erkeğin morali hiç bozulmuyormuş gibi) düzeltmek için türlü şaklabanlıklar, büyük eforlar sarfetmeli, şiirler yazmalı, maniler düzmeli, ve kadınına sanki bir tanrıçaymış gibi davranmalıdır. kadınlar, bunu, kendilerinde "bulunmaz bir mücevherin karşı taraftan arzulanması ve onların da bunu verip vermeme konusunda karar aşamasına varmaya çalışmaları" şeklinde yorumlarlar. yani onlarda değerli birşey vardır ve erkek bunu istemektedir. bunun farkında olan, daha doğrusu ilişkinin bu şekilde devam etmesini isteyen(!) kadın, erkeğin ona güzelliği dışında başka bir sebepten yaklaşması gibi bir durumda sudan çıkmış balığa dönecektir, ki döner. ve güzelliği, veya "elde edilmeye çalışılan mücevheri" olmadan, erkeğin "kadın kaprislerine" dayanamaması gibi bir sonuçta, kadın buna anlam verememeye başlayacaktır. çünkü tüm filmler, diziler, efsane aşklar, romanlar, kadına "erkeğin onun peşinden koşması ve 'güzelliği' karşısında her istediğini yapması gerektiğini" öğütlemekte ve örneklendirmektedir. bunu yapmayan bir erkek normal olmamalıdır ki, sanırım en büyük hata da budur. yani ilişkilerin, yüzyıllardır erkekten kadına şekillenmesi. sanırım bu yüzden "aşkını deliler gibi haykıran erkekler" çok normal karşılanırken, bunu bir kadın yaptığında "tuhaf" olarak adlandırılıyor. ve sanırım o yüzden yüzyıllardır aşk şarkılarını erkekler kadınlara ithaf ederken, kadınların yaptığı şarkılar, ya ağıt şeklinde, yada (günümüzdeki şarkıları kastediyorum >) terkedilme-ayrılma-kızma şeklinde oluyor. sırf burdan bile kadınların ilişkilere bakışı rahatça anlaşılabilir. ilişkiler konusunda tembeldirler. bunda, bazı kendini bilmezlerin "aşırı kadın meraklılığı" da büyük bir etkendir.

edit: hatalı kelimeler düzeltildi.
çoğu bayanın ilişki konusundaki bakış açısı, her adımı karşı cinsten beklemektir bence. evlenme teklifi, çıkma teklifi, çiçek alma olayı, buluşma teklifi, ilk mesaj gibi durumlar.. bu gibi istekler ve bakış açıları eşittir sorun demektir.
(bkz: bencillik)
sonuna kadar katıldığım ve entyrde bahsedilen tarzda yaşadığım için ayıptır söylemesi hiç abaza kalmadığım durumdur. türk kızlarına bok atıyoruz ama onları o hale getiren yine bizleriz.
edit: imla vs
kadınlar filmlerdeki, hikayelerdeki, romanlardaki gibi bir ilişki istemektedir. bunu hayal ederler tabi ki avantajlı durumda olan onlar olmakta niye hayalleri böyle olmasın ki fakat bir gerçek vardır ki erkek kadınını sever kadın ise aşkın getirdiği o hissi sever. ne kadar o romantik komedi filmlerindeki gibi bir ilişki olursa o kadar hoşuna gider. bu erkeğini sevdiğinden değil şımartılmayı sevdiğinden dolayı hoşuna gider.

eyy kadın, şunu bil ki dünyada bir çok kadın var ve tüm kadınlar da kendisinin en iyi şeylere layık sanıyor. eğer sen de en iyi imkanlara kendini layık görüyorsan bir tek neden bul seni diğer insanlardan ayıran. bulamazsan da erkeğine boşuna zulmetme. bil ki bir gün o aşk ateşi söndüğünde o filmlerde gördüğün mutlu sahneler senin için sadece geçmişte kalan hoş anı olacaktır. belki o anı yaşadım benim kazancım bu diye bakarsın belki de o erkek her şeyimmiş meğer dersin. hangisini dersen de vakit geç olacak. bunu ilişkinin sonunda değil başında farketmen daha güzel zaman geçirmeni sağlar.
(#13212657)

Bugunun kadınları ve erkekleri filmlerle büyüdüler. herkes kendini başrol oyuncusu sanmakta. Herkes kendi hayatının başroludur elbette ancak bu hayat holywood değil. Kimse mükemmel değil ve bütün ilişkilerde sorun yaşanır. Hatta insanın normalde kendisiyle bile anlaşamayan bir varlık olduğunu düşünürsek, bu son derece doğal. Zamanımızın filmlerinin ver gazı etkisiyle daha da böyle oluyor.

Filmlerdeki gibi romantizm isteyen kızlar ve filmlerdeki gibi kahramanlara özenen erkeklerden sağlıklı bir bakış açısı beklemek yanlıştır. Evet, insan er geç öğrenir ancak dili yana yana... Ve bu acı deneyimlerden sonra da bu sefer kimse elini taşın altına koymak istemez. Bu da yanlıştır.

Daha öncekilerin dengesizliklerinin acısını, o sırada hayatında olan ve belki de daha önceki gibi olmayan birinden çıkartmak bir başka dengesizliktir sadece...
genelde evlilik. yani bu zamana kadar ilerde evlenmeyeceğimi düşündüğüm bi adamı beğenmedim bile. ha hemen koca meraklısı diye damgalamayın. belki doğru belki yanlış belki yetiştirilme tarzı. 3 gün onla 5 gün bunla gezelim diyemedik biz hiç. sevdiğimiz adama gelin olmayı hayal ettik hep. olmadı kısmet değilmiş orası başka.
erkeklerde olduğu gibi adamına göre davranırlar. karşıdaki erkek ciddi ise ciddi, yok eğleneyim kaçayım diyorsa para yiyim kaçayımcıdırlar.
Osmanlı imparatorluğunun iii. Ahmet döneminde geçtiği kafes sistemi ni uygulamak isterler erkeklere genellikle.

He bir de "o ağızlarıyla yemek yiyiyorlar" beyler. Haberiniz olsun.