bugün

birçok erkeğin anlamlandıramadığı bir hadisedir. çoğu erkek alışverişten nefret ederken bir kadın bütün gününü alışveriş merkezlerinde geçirerek tek bir şey almadan günü bitirebildiği gibi ocağını da yakabilir. moralleri bozuk olduğunda paraları da varsa veya kredi kartlarını finanse edecek birilerine sahipseler muhakkak soluğu alışverişte alırlar. taksitle dünyayı verseniz düşünmeden alabilirler. nerde ne var, hangi stil hangi firmanın modelidir tarzı binlerce gereksiz ayrıntıda ustalardır. bu hastalık bir süre sonra marka hastalığına dönüşebilme potansiyeline de sahiptir. birçok alışveriş hastası kadının bilmediği noktalar vardır hayata dair. sevgilileri/eşleri alışveriş sırasında kendilerinden soğurlar. bir erkeği alışverişte sıkmak kadar tehlikeli bir hadise yoktur. zira kendimden pay biçecek olursam bir şey seçmeye karar vermem için bir ürüne 2 saniyeden fazla bakmak fikrimi değiştirmez. birçok erkek için de böyledir. bir erkek bir mağazaya girer, bir turda bütün ürünleri süzer ve neyi sevip neyi sevmeyeceğini bilir. eleme mantığını pratik kullanabilir. lakin bu mantık kadınların fazla içselleştiremediği bir hadisedir. sevmediği renklere bile almayacağı halde bakarlar. mağazada ellenmedik ürün bırakmazlar. birçok alışveriş hastası kadının tedaviye ihtiyacı vardır.
(bkz: ay bayılazam)
ister yüzde elliye varan indirimler ister yüzde bilmem kaç bindirimler olsun, genetik bir durumdur. çünkü mağazalarda henüz erkeklerin keşfedemediği gizli mıknatıs sistemi vardır ki kadını içine çeker, alışveriş böylelikle bir hastalığa doğru ilerler.
kadınların alışveriş hastalığı norveçli bilim adamları tarafından onaylanmış gerçek bir sorundur. erkekte baş ağrısı, bunalma, erken yaşta antrapoz ve bazı nadir vakalarda erkeğin ömrünün yarı yarıya inmesine sebep olabilir.
Kadinlar kendilerine yeni birsey alinca mutlu oluyorlar, bazilari icin terapi gibidir.
Kaşıkçı elmasını verseler mutlu olmaz kadın aldığı bir elbiseyi çantasına tıkıştırıp evin yolunu tutarken.
kadınlar can sıkıntılarını ertelemek veya dağıtmak alışveriş yaparlar. bir nevi hobi terapidir onlar için.
bize düşen eşlik etmektir. *
küçükken bu kadınlar harbi salak derdim buyuyunce kendim bu hastaliğa yakindim.
alisveris hastaligi her kadinda genetikmis meğer.
bende olmayan hastalıktır. mağazaya girince ne yapacağımı bilemeyip arkadaşlarımın yanında geziyorum ya da onları taklit ediyorum. kozmetik mağazaları hariç...
alışveriş bir hastalık değil terapi yöntemidir.. en azından kadınlar kendilerine son açıklama olarak bunu bulmuştur.
bunun bir tedavisi olmalııı !!!
Bütün hastalıklar böyle olsun ayol.

Ooh sefamız olsun kızlar*
Cana geleceğine mala gelsin durumu.
Hastalık değildir bence ihtiyaç olmasa alınmaz. Her parça her parça ile uyum göstermediği için yrni alımlar şarttır.
Kadınların hastalığı gibi görünse de çoğu zaman altında yatan borderline kişilik bozukluğu veya bipolar bozukluk (iki uçlu duygu durum bozukluğu) gibi psikiyatrik hastalıkların sebep olduğu dürtülerdir. Alışveriş dürtüsünün kadın kelimesi içine yontulmasının sebebi de muhtemelen kadınlarda bu tür hastalıkların erkeklere oranla daha fazla seyir göstermesidir.
BENDE de var. Giysi alıyorum giysi almasam kitap kitap almasam eve ıvır zıvır alıyorum.kendime alacak bir şey bulamasam kardeşime yeğenime falan alıyorum. benim de Tedavi olmam lazım galiba.
Gecen sosyal medyada okudum kizin teki sey yazmis 6 gundur kendime bir sey almiyorum bugun mutlaka bir seyler gidip almam lazim eve kargocu da 10’gundur falan hic gelmiyor. Soyle bir dusundum de kadinlar galiba cidden surekli bir seyler satin alip psikolojilerini rahatlatma pesindeler sanirsam arkadas bu nedir ben aylardir yiyecek içecek haric kendime bir sey aldigimi hatırlamıyorum gereksiz masraf yapmiyorum durduk yere sirf iyi hissedecem diye. Ki bu bir cesit kendini kendine ispatlama cevrenin onayina gore yasama hali bakin iste ben de alabiliyorum hep farklı seyler giyiyorum takiyorum sizde yok mesaji.Kadinlarla falan da ayni evde yasamadigim icin bilmiyorum ama galiba her gun bunlarin zirt pirt bir yerlerden kargolari geliyor eve allah sabir versin ailelerine de eslerine de. Bu kafayla giderseniz hayatta bir boka sahip olamazsınız bunun da altini cizeyim.
Mesele tamamen Dopamin etkisiyle alkalıdır. Ödül-mutluluk döngüsü diyelim biz ona.

Ben bunu Bataryası bozulmuş telefona benzetiyorum.

Takarsın Şarja 45 dk gibi bir Sürede dolar Ama çıkardığın anda başlar tekrar batarya seviyesi hızlı Bi şekilde düşmeye. Bi yarım saate yine pil zayıf uyarısı gelir. Sonra bunu tekrar etmen gerekir falan filan.

Alışverişin verdiği mutluluğun ve heyecanın süresi de bu misaldeki gibidir.

Ama yadırgamamak lazım. Bu içtiğin sigara ya da alkolde de böyle, sözlükte açık oylama bildiriminin verdiği mutlulukta da böyle.

Kötü Bi şey tabi ama hepimiz bu döngünün kölesiyiz.
Çalışıyorlar, para kazanıyorlar, harcıyorlar. Kime ne yani!