bugün

islamiyet'in başlangıcından beri süregelen bir paradokstur...

kaderi allah tarafından yazılan insan, ayni kaderle niçin mahşerde yargılanıyor?

bu paradoks; cüzzi-külli irade ile de açıklanamaz. zira hiçbir irade, allah'ın iradesinden üstün değildir, insan kaderini iradesi ile değiştiremez.
Allah'ın insanın yapacaklarını biliyor olması, yani kaderini biliyor olması , olanların, yani kaderin öyle olmasını tasarladığı anlamına gelmez. allah zaten kaderi, yani tüm insanlığın yapacakları şeyleri ilmi ile bilmese o zaman kusurlu olurdu.

allah bunları bilir. kaderde, yani levhi mahfuz'da da bunlar yazılıdır.
ateist olduğu kesin olandır.

yargı allah'ın işidir.
X kişisinin Y kişisi tarafından XX/YY/XXXX tarihinde Y kişisinin psikolojik sorunları, fazla alkol tüketimi, kişilik sorunları neticesinde yolda giderken başından vurulmak sureti ile ölümü X kişisinin kaderidir. Bu bağlamda bu kaderi gerçekleştirmiş olan Y kişisinin kaderi ise bu eylemi gerçekleştirmektir. O zaman kaderi X kişisini öldürmek olan Y kişisi neden suçludur? Y kişisinin bu eylemi kendi iradesi ile mi işlemiştir? O zaman azrail ne iş yapar ? gibi derinlenmesine incelenebilir konu.
Öncelikle ateistim belirteyim, islam bu konuda çelişmez.

Yaptığımız tercihlerin sonucu olarak başka tercihler karşımıza çıkar ve ölene kadar zincirleme şeklinde devam ederler. Sonuçta bir adedini yaşar ve ölürüz Fakat yaşayabileceğimiz, tercih edebileceğimiz binlerce farklı olasılık daha vardı.

Tabi tüm bu eylemlerin sonucunda islam dininin tanrısı senin x versiyonunun da y versiyonunun da a versiyonunda da hangi sonuçta cehenneme mi cennete mi gideceğini bilir fakat bu varyantlardan birini yaşayan kişi sadece kendi x versiyonundakini bilir.

Bir evrendeki formun cennete giderken başka paralel evrendeki formunun da cennete gitmesi olasıdır.

islam’da kaderin iki çeşit olmasının temelinde de bu sebep yatar.
kaderini önceden bilip yazması, senin iradene müdahele ettiği anlamına gelmiyor.