efem içinde ne oluyor onu bilmem zira ağzıma içki kondurmamışım bugüne değin. uzaktan bir izleyici olaraktan söylüyorum bunları ki, gördüğüm en acı gerçektir bu.

diyelim ki ben bir rüya gördüm. rüyamda kaçkar dağlarında mahmut diye bir arkadaşım var. kaçkar'lı mahmut diyorum ona. iğrenç bir espri ama rüyamda o kadar manidar, nükteli ve de yarıcı geliyor ki gülmekten yerlere yatıyorum. sadece ben değil, rüyamdaki mahmut (ki kendisi bildiğimiz üzere beynimin bana oynamış olduğu oyundan ibarettir.) da karnı ağrıyana kadar gülüyor. onun gülmesine bakınca gülmemin şiddeti daha bir artıyor ve biz birbirimize sarılarak ve anırarak gülüyoruz. neticede gülüyoruz eğleniyoruz bitiyor. uyanıyorum.

uyandığımda bu rüyanın vermiş olduğu neşeyle günüme güzel başlıyorum. çayımı içiyorum, kahvaltımı yapıyorum ve işe gidiyorum. buraya kadar her şey normal. ta ki iş arkadaşlarımdan birine gece çok eğlendiğimi, çok güzel bir gece olduğunu ve mahmutla yaşadıklarımızı anlatmaya teşebbüs edene kadar. çünkü hem mahmut diye biri yok, hem de başımızdan geçen olay komik değil. eğer bunu anlatırsam bana gülerler, bir daha aralarına almazlar, insan içine çıkacak yüzüm kalmaz.

fakaaaat içki içen arkadaşlar ne yapıyor abi? alkolün etkisiyle yaptıkları sıkıcı ötesi işlerden (ki ne kadar sıkıcı olduğunu anlamak için alkol almadan onların yanında bulunup gözlemlemek yeterlidir.) müthiş eğlendikleri yetmezmiş gibi (ki buraya kadar itirazım yok, haklarıdır.) bir de ertesi gün bunu hem birbirlerine hem de başkalarına anlatıp yaşadıkları bu sıkıcı şeylere gülmemizi bekliyorlar. hiç değilse sırıtmak zorunda kalıyoruz yani.

bir gün hepsine "hiç de eğlenceli değil amskym." demek ve kapıyı vurup gitmek istiyorum beyler. mağaralara yerleşmek, inzivaya çekilmek istiyorum.
alkol birini tanımana yardımcı olan önemli bir unsurdur. alınan alkol oranı ile doğru orantılı olarak bilinç altı, bilinç üstü her şey yüzeye çıkar.
biri her içtiğinde sıkıcı oluyorsa o insan sıkıcıdır.