bugün

geçen gün yine namazı fazla kaçırmış olacağım ki yarı uyanık yarı uykulu bir biçimde kendimi seccadeye kapaklanmış buldum. ya allah seni inandırsın her zaman söylüyorum inanmıyorlar dizimde namaz kılmaktan allah yazısı belermeye başladı inanmazsan screenshot (ekran görüntüsü) alıp göndereyim.

neyse işte gel namaz git namaz insanları düşünmeye başladım kimileri var akıllı kimileri var aptal. dedim acaba bu neye göre şekilleniyor? bir anda kafamda ampul yandı (ulu önder erdoğan'a salatu selamlar olsun). dedim ki şimdi insanlar iki kategori; ak partililer (inançlı) ve ak partisizler (bazen inançlı bazen inançsız genelleme yapmam). aslında olay ne kadar açık! ak partili, namaz kılan müslüman kesim gördüğümüz üzre gayet aklı başında, koyun olmayan, devletin aksaklıklarını da yeri geldiğinde protesto edebilen, içinde bulunduğu koşulları anlık değil ömürlük değerlendirmeye tabi tutan bunun yanında da saf kalb ile iman eden gayet zeki, çevik ve yakışıklı bir kesim. peki diğer kesim nasıl? (kendi çevrem için yazıyorum)tövbebismillah yüzünde meymenet olmayan, adını vermek istemediğim solcu geçinen bir partinin kömür mömür dağıtmasına tav olan, koyun gibi güdülmeye alışmış, namazdan bihaber, devletin meydana getirdiği aksaklıklarda gıkını dahi çıkarmayan bildiğin bağnaz bir kesim. işte oğlum dedim işte! hayatın anlamını çözdün! bu kadar basit aslında.

şimdi bu anlattığım durumu aynen ateisler ve inançlılar için de uygulayın siz de göreceksiniz ve tüyleriniz diken diken olacak! kafanızı namazdan namaza vurup tevbe kapılarını yumruklayacaksınız, biliyorum...
akıllı uslulardır, öyle olmaları gerekir yani, hem korkup hem sevecekler bir de bu da depresyon çağırır, akıllı olucam derken.. işleri zor.
aslında mükemmel bir tespittir. akıl kelimesi arapça'da etimolojik olarak 'bağ kurma' anlamından gelir. akıl tam anlamıyla 'bağ' kurmaktır. ateistler de Allah ile evren arasında 'bağ' kuramadıklarından, akılsızdırlar.

allah ile evren arasında bağ kuranlar, allah'tan bağımsız yaşamazlar. allah'ın hükümlerine göre yaşarlar. onun dinini hayatın 'her' alanında tatbik etmeye çalışırlar. ateistlere de bu ağır geldiği, haz merkezli bir yaşamı tercih ettikleri için allah'ı evrenden kovmaya kalkışırlar. önemli nokta burasıdır. yani 'tanrı yoktur' tespitine vardıktan sonra yaşama dönmezler, yaşadıktan sonra 'tanrı yoktur' tespitini yaparlar. çünkü içinde bulundukları batıl yol onları çıkmaza sürükler. bu çıkmazı sindirmek için, üstünü örtmek için de bu çıkmazı 'meşru' gösterecek sahte bir argüman üretirler. çünkü bu sorumluluk onlara ağır gelmiştir. ancak şu bir gerçek ki, bu dünyanın sonu vardır ve dolayısıyla dünyadaki sorumluluktan kaçanlar ahirette nasıl bir yükün altına gireceklerini göz önünde bulundurmaları gerekir.