bugün

Pet şişesine su yerine meyve suyu koyması.

O zaman garip ve gösterişli gelmişti.
48 parça pastel kalem, faber marka kalemler, her gün yenilenen silgi. bunlardır.
yere basınca ışık çıkaran spor ayakkabı.
her tenefüs elinde yiyecek olması.
Kullandığı kalem silgi vs. Faber castell olur. Kantinden tost ya da hamburger alır.
Yedekli oldugu icin eskimemis forma.
Fakirlerle zenginlerin, ayni okulda okumadigi bir dunyada yasiyoruZ. Kolejden devlet okuluna gecmisligim var. Dunya ve mars kadar farkli.
48li pastel boyası, faber castell kalemleri, tekerlekli okul çantası, havalı okul yakaları, orijinal adidas eşofmanları, beden dersine özel getirdiği orijinal nike/puma/adidas spor ayakkabıları ve ekstra olarak kramponları bulunur.
sizin daha önce hiç görmediğiniz tuhaf şekilli boya kalemleri olur. benim en yakın arkadaşımdı ilkokul 2deyken hiç unutmam bir tek bana kullandırıyordu, çok da acayip bir şey ha.
Kokulu silgi yemesidir herhalde. Fakir çocuklar tadını merak etmiştir hep.

En azından ben merak ederdim.
hani kolunuzu incittiğinizde kolunuzu askıda tutmak için bir zımbırtı var ya, odur.

görsel

sizin kolunuz tülbentle boynunuza tutturulurken, zengin çocukları bu omuz askısıyla gezerler. hatırlıyorum çok koymuştu o zaman.
bizim zamanımızda marka bir saat ( evet daha o yaşta ) , tekerlekli orjinal disney çanta ve bomba geliyor 48 li pastel boya tabikide .
bir ilkokullu cocugun zengin veya fakir oldugunu en iyi dogum gununde anlarsiniz.
resim dersleri. eleman bir gelirdi son model faber castell, armoni boya kalemleriyle biz tabi cem yılmaz usulü bizim elimizdeki boyaları çocuğa saplamaya çalışırdık kıskançlıktan. bebe de kasım kasım kasılırdı her resim dersinde. sanki bana ferrarisi var. çocukluk işte.
saç kesimidir ya, şöyle biraz uzun saçlıdır, saçı düz ve parlaktır.
Okula çeşitli yeni oyuncaklar, kartlar getirip milleti özendiren ve bütün sınıfa yayan tip.
Biz okula yürürken onlar, escortla gelir.
-amerikan tarzı kesilmiş saçlar; benimki asker traşı gibiydi, berbere gidince jöle bile sürmeme kızarlardı.
-powerade şişesinde meyvesuyu; benimki tek suluk görünümlü 3lü suluklarda olurdu genelde, hatta bi kere bi gözünden su içerken diğer gözündeki ayran üstüme dökülmüştü.
-orijinal takım forması, ilk üstünde hologram olan formayı o zaman görmüştüm; benimki pazardan alınmıştı, söylememe gerek var mı bilmiyorum.
-orijinal adidas-nike top; bizim orda ahmet bakkal vardı, kames aldık mı mutlu olurduk biz.
-çantada getirilen sandviç tarzı salamlı falan yiyecek; beslenme çantam vardı benim, hatta bi kere annem sucuk koyduydu da mutlu olduydum. yetersiz beslenmekten olsa gerek kokuyu hiç düşünmemiştim. sevdiğim kız "öretmeniiim mahmut kokuyor" demişti. lisede öğrendim ki bu zengin çocuğunu seviyormuş bu kız da. * *
-öğleci olunca kışın hava erken kararırdı, bunlar nerden aldıklarını hala bilmem değişik küçük el lambalarıyla okulun duvarlarına ışık tutup oyun oynarlardı. ben de izlerdim.
-almanya'daki hala. bilmiyorum ama hep vardı. benim halam bile yoktu, hala yok *.
-bilgisayar, sanki milyon yıldır ordaymış da artık usanılmış gibi kullanılmazdı bi de; bende atari vardı, annem televizyonu bozuyo diye eski 37 ekran siyah beyaz bi tv de oynatırdı hem de.
-biyanki bisiklet * ; türkiye gazetesinin kuponla verdiği kırmızı bisanlardan vardı bende. büyük geldiği için kaldırıma ayağımı basmadan inip binemezdim, kıyafetlerim gibi sonra da kullanırım diye büyük almışlardı. orta okulun sonunda amörtisör taktırmıştık ön tekerine. ama yaylanmıyordu.
-doğum günleri. her seferinde arkadaşlarını toplar, herkes hediye getirirdi bunlara; benim doğum günlerim aile içinde olurdu. annem pasta yapardı, diğer aile büyükleri işi olduğu için hediye alamaz bir milyon lira verirdi. *
-bayram harçlıkları genelde benim bir yıllık meybuz ve ucuz ketçaplı cips stoğumu karşılayacak kadar olurdu. ben bayram harçlığımla çıtıpıtı alırken bunlar maytap kız kaçıran torpil falan alırdı.*
-içinde beyazı bile olan pastel boyalar. beyaz pastel boya ne boka yarıyosa artık diyip avuturdum kendimi.
-büyük boy tasolar, aile boy cipslerden çıkardı bunlar, metal taso mu deniyordu ne deniyordu. bizimkiler küçük boydu, küçücük.

aklıma gelenler bunlar.
saçları hiç bir zaman üç numara olmaz.
fikirtepe, Münevver Şefik ilköğretim Okulunda okumuş oan şahsım inanın bir tane zengin çocuk hatırlamıyorum. olsa bile hepimiz birbirimize benziyorduk elimizde link meyve suları, leblebi tozları arkasında da yummy yum denen saçma şekerleme ellerimizde koşup oynayan çocuklardık biz. aramızda sosyal farklılıklar olmazdı, zengin veya fakir.
Çocukların psikolojisini baya olumsuz etkileyen (anlaşılan) şeydir. Yetişkin olunca insan az çok hazmeder de küçücük çocuğun aklında neler kalabilirmiş demek ki. Hoş değişen şeylerle sosyal farklılıklar git gide daha çok göze sokuluyor. Biraz da suç o çocuğu o kadar lükse alıştıran da. Yani ben küçükken ne yiyeceğimi ne giyeceğimi çevremdekileri düşünürdüm. Kimsenin gözü kalmasın diye bir şey vardı yani..çok kötü lan..keşke küçücük insanken bile başlamasa şu ayrılıklar.
orijinal ben10 sırt çantası. *
Yemeği öğlen babasının özel şöförü tarafından getirilen çocuktur.
beslenme çantasına konulan ekmek arası domates-peynir' i yemek zorunda almayıp her tenefüs tost,cips,kebap vb yiyecekleri götürmesi !

(bkz: allah onların birliklerini bozsun)
yasi ilerledikce ah biz eskiden sunu yapardik muhabbetlerine katilamayan cocuktur.. anlamaz kumbarada umut biriktirmenin ne demek oldugunu
tempra ile okula bırakılması. bizim çocukluğumuzda böyleydi. (bkz: tempra)