bugün

şu sıralar herkesin facebook ta büyük bir merakla aradığı aşklardır.

ilkokul aşkları da facebook a düşmüştür. * * * *
yaz geldimi sezonu kapanan aşklardır.
(bkz: ahmet) ben uzadım o kısa kaldı .
çoktan unutulmuş aşklardır. çünkü anlarsınız ki çocukça ve çok saf duygular beslenerek sevilmiş kişilerdir.

ancak şimdi ki çocukların aşık olduğunu gördüğünüzde de kesinlikle kendi ilkokul aşkınızı da hatırlarsınız.
kendini beğendirmek için yaptığın saçma hareketler gelir insanın aklına. güler, geçersin.
unutulmaz ve olur olmadık yerde akla gelip kahkaya basmaya sebebiyet verir.
http://img224.imageshack....php?image=mektupppbh2.png

budur.
kötü duygulara bulanmamış, iyi niyetin hat safhada olduğu, aşk değil de, aşkın arkadaş gibi sevme olaylarının yaşandığı zamanlardır.

aşık olunan kızın, hayatının kahramanı olmak istersiniz. en büyük ilham kaynağı da izlenen çizgi filmler. döneminde ne varsa; zorolar, şirinler vs. basit ama güzel.

onun için, neden olduğunu bilmeden karşındaki ile kavga edersin. kavga etmede öyle bir kavgadır ki; azğındaki çürük dişleri sıkıp, karşındakinin yanaklarını mıncıklayıp, ona vurmayarak kavga edersin. zarar vermeden, usulca. şimdiki kavgalardan çok farklıdır.

zaten bir garantisi vardır. bir kıza, en az iki kişi aşık olur. çünkü sen iki- üç kişiye aşık olursun. eee mecburiyettende ortalama bu olur.

aşık olunan kız için teneffüslerde yapılan kavgalar meşhurdu o zamanlar. teke tek minyatür kale maçlar, ağaçlardan koparılan dalların kılıç görevi görmesi. bu kavgalarda yenilsem bile, ilkokul aşkım beni o durumda da seviyordu. öyle bir zevk vericiydi ki o metallica tişörtüyle, dudaklarının kenarında salça kalmış arkadaşımla yaptığım kavgalar:

+ olum, kaçışın yok bugün! suzan benim!
suzan: veli ağızlarının kenarını yine silmemişsin ya, yine! büyüdüğümüzde nasıl şey yapıcaz biz? süleyman' a bak! erkekim benim! yen şunu!

filinta gibiyim o zamanlar bile. amma velakin veli, o sinirle tabiiki beni yener. nasıl sevinir, koşar dudaklarının kenarındaki çıkmak bilmeyen salça kırıntılarını çıkarmaya. öyle bi salça ki o da; tam bir ev salçası. biberli miberli deli bişey. yedim biliyorum. neyse geleyim veli' nin saflığına. tualetten koşa koşa gelen veli başardığını zannedip, beni okuldaki geminin yanında suzan' ı mıncıklarken gördüğünde... siz düşünün. siz de çocuk oldunuz, psikolojiyi düşünün.

veli o günden beri, benimle sidik yarıştırmayı tercih etmedi. öyle geçti, gitti.

veli, suzan' ı söz bulacam. anneme de o salçanın aynısını yaptıracam. gel ilkokulu tekrar yaşayalım. her sabah zoro' yu konuşalım, suzan' ı ikimizde isteyelim, birimiz sevinsin. ama her zamanki gibi okul çıkışında mortal kombat oynama gidelim, sani orada da yeneyim. mustafa' yı oynamak için ikna etmeye çalışayım ama sen yine de karı soymacaya git. veli hadi ama yeme beni.
dansa davet günleri.. umutsuz aşkların başlangıcı.

kız çok güzel sırma saçları bin bir emekle örülmüş gibi, hem yakalığı bile diğerlerinden farklı. bu öğlen beslenme dersinde sanki bana da baktı, geçen günde kalem açma bahanesiyle yanıma gelmemiş miydi ki?
.
ya dansa davet dedikleri bir oyun var. ama ben çok utanıyorum ya oynayamam ki. ben kızarırım, utanırım ya hem dalgada geçerler benimle, oynayamam ki ben! bu tenefüs top oynamasam(top: kimi zaman ezilmiş kola kutusu, kimi zaman irice bir taş) dansa davet oynasam belki o zaman daha yakın oluruz zeynep'le. hadi bi cesaret..
.
ve gelir o gün, kızarmalar, utanmalar, çevreye kaçamak bakışlar eşliğinde oyun durumuna geçilir, sıra sıra dizilinir. benim sıra ne umurum da. zeynep tek sıra halinde karşımda, ne güzel duruyor hem bugün farklı kordelasıda var kesin benim için bu, bana bir şekilde mesaj gönderiyor olmalı. ne mutluyum. hem hiç aklıma gelmiyor top oynamak...
ilk zeynep çıkar atağa ve gelir. bakar gözlerime, geçer yanımdan kağan'a el uzatır.. kağan sınıfın zenginlerinden ilk maymun desenli 'lcw' tişörtü onun üzerinde görmüştüm. zeynep ne kadar uysalsa kağan bir o kadar şımarık.. neden kaan'ı seçmişti ki?? lcw tişört içindi yoksa beni seviyordu o da. ben emindim. hem ben ona yardım da etmiştim matematik dersinde, kaan hiçbir şey yapmamıştı ki onun için...

zeynep'ler yine uysal,güzel.. kağan'lar yine bir o kadar şımarık...
yillar sonra karsilasildiginda hep evlenmis coluk cucuga karismis oldugu gorulen insan toplulugu...
birbirinden silgi isteyince baslayan, birbirinin kalemini kaybedince biten ask turudur.
Hey gidi o gunler aynı sırada oturmak için can atardık
aynı sırada oturulandır. o elini osuruk böceği yapıp gezdirirdi sırada. ben de böcek ölsün diye geçirirdim bi tane. vay be olaylara bak derim hatırladıkça.
yıllar sonra bulmuştum kendisini malum sitede. ilkokulun 4 ve 5.sınıfında aynı sınıftaydık. okula sonradan gelmiştim. sessiz bir çocuk olduğum için hatırlaması biraz zor oldu ama hatırlatmıştım kendimi. hem ilkokul bittikten sonra ortaokulda aynı sınıfa da düşmemiştik. o zaman güzel bir kız çocuğuydu. yaşı ilerledikçe afetin biri olup çıkıvermiş. üstelik bekardı ve hayatında kimse yoktu. bir iki güzel mesajlaşma, iltifatlar, komplimanlar falan. facebook chat üzerinden konuşmaya da devam ediyoruz. ve gayet iyi ve samimi bir şekilde konuşuyoruz. elimden geldiğince kibar olmaya, pot kırmamaya çalışıyorum. bir resmine bir yorum yapmıştım. aradan bir süre geçti. resimdeki yorumu silmişti. sonra baktım, beni listesinden silmiş, attığım mesajlara da cevap vermiyordu. daha sonra hiç bulamamaya başladım ki büyük ihtimalle engellemişti beni de. neden böyle bir şey yaptı, hiçbir zaman anlamadım ve anlayamayacağım.

o okulda 4-8 arası sınıfları okumuştum. kabus gibi 5 yıl geçirmiştim. o okuldan hatırladığım tek iyi olay bu kızdı. o okulla ilgili tek güzel anımdı. ama sağolsun, o anıyı da bok etmeyi başarmıştı kendisi.
esra, nur, dilara, kardelen, ayşenur, sadece birinden haberim var tıp okuyor.
nuran, nurcan, nurgül, nurettin.

ne kadar nurluyum aah.
13 yıl oldu heralde kendisini görmeyeli, hala merak ederim napar ne eder diye.
güzel tatlı ve saf olandır. dostçadır genelde.
(bkz: alpay- eylülde gel)
en masum, en saf olanıdır.
hiç unutmadım, hala görüyorum, bakışır dururduk, hiç sevgili olamadık, şişman ve çirkin olmuş ama yine de bakarım. yazık.
ne güzeldi la.
hiç unutmam, daha birinci sınıftayım.

örtmen şöyle demişti;

- anneniz babanız size nasıl hitap eder çocuklar?

platonik aşkın tanımını bilmezdim o zamanlar, aşık olmuştum işte lan en temiz duygularımla.

ve aşık olduğum kız kaldırdı minik ellerini

+ annem bana ceylan ım der örtmenim.

ve günler geçti ceylan kelimesi kazındı aklıma. ne zaman bu kelime geçse hiç açılamadığım ilkokul aşkım gelir gözlerimin önüne ve buğulanır gözlerim.
En yakın arkadaşım ve ben Tolga' ya aşıktık. O zamanlar bi' sırada 3 kişi oturuyorduk. Tolga ortada oturur, elimizi tutardı. Yıl sonu yaklaştı. Dönem sonu balomuz olacaktı. Sırf Tolga onunla dans edeyim diye bana şeker almıştı. Hiç unutmam kremini çilekli. Balo günü biraz geç girmiştim içeri. Başak beni kapıda bekliyordu. Tolga seni bekliyor, seninle dans etmek istiyor demişti yüzü asık. Ben de biz dans edince o üzülür diye Tolga yanıma geldiğinde karnım ağrıyor diyip ağlamaya başlamıştım yalandan. Başakla dans etsenize demiştim. Sonra masaya oturup onları izlemiştim. Ikisi de mutluydu. Kalbim ilk kez o zaman kırılmıştı benim.
uzaktan uzaktan hala takip ediyorum. ama çoooook uzaktan.