bugün

Hz. Yunus Kur'an'da bir kaç surede geçer; Tevbe, Saffat, Enbiya, En'am. Bunlardan başka birde onun adına Yunus Suresi vardır. Kur'an'da Zin-nun denmektedir, anlamı balık sahibi demektir. Hz.Yunus'un balık karnında kalışına değinilmiştir.

Hz.Yunus'un kavmi putlara tapıyordu. Otuzüç yıl kavmini Allah'a inanmaya ve ibadet etmeye çağırmış. Nineva halkı sürekli peygamberlerini yalanlamış, küfürlerinde direnmiştir.

Hz.Yunus buna daha fazla dayanamayıp dağa çıkmıştır. Gene Allah'tan gelen uyarı üzerine yeniden dönmüştür. Onlara kırk gün süre vermiştir, bu da karşılıksız kalınca bunlara Allah'ın cezasının geleceğini anlayınca oradan ayrılmıştır. Sabah kentin üzerinde siyah bulutlar belirmiş, tüm kenti kaplamıştır. Halk yok olma ile karşılaştığını anlayıp Hz. Yunus'u aramış, ama bulamamışştır.

Cebrail, Hz.Yunus'un yanına gidip ona halkına gitmesini söylemiştir. Hz.Yunus bir kaç kez buna karşı koymuş, sonra da kızıp çekip gitmiştir. Oysa halk yola gelmişti. Hz.Yunus bir gemiye bindi. Gemi yalpalanmaya başlayınca bunun nedeni olan günahı aradı. Hz.Yunus kavminden kaçmakla kendisinin günahlı olduğunu anlar. Gemidekilerden kendisini denize atmalarını ister. Onlar bir peygamberi denize atmak istemezler. Bunun üzerine kura çekilir, kura Hz.Yunus'a çıkar. Bu, bir kaç kez yinelenir. Bunun üzerine Hz.Yunus denize atlar. Bir balık Hz.Yunus'yutar. Hz.Yunus balığın karnında uzun süre kalır. Daha sonra balık Hz.Yunus'u Nineva'ya götürüp orada kıyıya bırakır. HZ.yunus kıyıya bitkin bir biçimde çıkar. Burada bir bitkinin altında dinlenip toplanır. Allah ona kavminin yanına dönmesini buyurmuşdur. Hz.Yunus böylece kavminin yanına döndü. (Enbiya S.87 88 , Saffat S. 140 148, Kalem S. 48 50 )
Yasami mitolojiyi andıran onlarca peygamberden biridir.

--
Via MebApp.com
ninova şehrine gönderilmiş peygamberdir. münacatı ile meşhurdur.
Soyu, bünyamin vasıtasıyla hz. Yakub aleyhisselama ordan da hz. Ibrahim aleyhisselama dayanır.
--spoiler--
''Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minazzâlimiyn''
--spoiler--
Balık avlayıp
geçinirdi, balıkçıların piri idi
yunus balığı

küçük bir kız öğretmeni ile yunuslar hakkında konuşuyordu.,
öğretmen bir yunusun insanı yutmasının fiziksel olarak imkansız olduğunu söyledi, çünkü yunusun boğazı çok küçüktür.
küçük kız yunus peygamberi bir yunusun yuttuğunu söyledi,
sinirlenen öğretmen yunusun insanı yutamayacağını tekrarladı, bu imkansızdı.
küçük kız şöyle dedi:
cennete gittiğim zaman hz. yunusa soracağım.
öğretmen ya hz. yunus cehenneme gittiyse? diye yanıtladı.
küçük kız  o zaman sen sorarsın dedi..
hayatımız boyunca dualar ediyoruz, isteklerimizi, tövbelerimizi bildiriyoruz. dünya, ülkemiz, sevdiklerimiz, ailemiz ve kendimiz için iyi dileklerde bulunuyoruz. bu dilekler kabul olsun isteriz. buna inanıp öyle açarız ellerimizi.
işte hz yunus' un hikayesi duanın nelere kadir olduğunu anlatan bi hikaye. sabır ve tövbenin sonuçları..

--spoiler--
allah hz yunus u görevlendirmiş. ninova halkını imana çağıracakmış. (ninova ırak'ta musul a yakın bi yer)
o tarihlerde yüz bin nüfuslu bi şehirmiş. halk puta tapıyormuş. her ne kötülük ararsanız varmış. zaten halklar azdığında uyarılmaları için peygamber gönderilir.
yunus peygamber anlatmış, doğru yola girmelerini öğütlemiş. dinlememişler. allah, başlarına 40 gün içinde büyük bi felaket geleceğini, tövbe etmeleri gerektiğini bildirmiş. hz yunus bu haberi iletmiş. onlar yine inanmamışlar. 37. gün felaket belirtlileri başlamış, hava kararmış, etraf korkunç bi hal almış. hz yunus defalarca tövbe edin demiş.
sonunda hz yunus onlara çok kızmış ve şehri terk etmiş. bir gemiye binmiş. denizde çok fena fırtına çıkmış gemidekiler " içlerinde bi günahkar" olduğunu düşünmüşler. hz yunus da kendisi olduğunu söylemiş. denizciler onu denize atmışlar ve bir balık yutmuş. balığın karnında kırk gece kalmış. yaptığından çok pişmanlık duymuş ve sürekli tevbe etmiş. kur'anda ayet olarak geçen dua sonucunda da affedilmiş ve balığın karnından bir çizik bile almadan çıkmış.
--spoiler--

ettiği dua şöyle:
"senden başka ilah yoktur. sen yücesin, ben gerçekten zulmedenlerden oldum"(enbiya,87)

karşılığındaki ayet de şu:
"bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. işte biz, iman edenleri böyle kurtarırız"(enbiya,88)
yunus balığının mümin halidir.

yıllar yıllar önce arap denizinde yüzen bir yunus dile gelmiş ve namaza başlamıştır sonra da ermiştir.
Yaşadığı rivayet edilen bir insan.
işid coşmaya devam ediyor. işte budur gerçek islam, işte budur tevhid inancı. allahtan başkasına ortak koşulan türbelerin havaya uçurulması kadar islama uygun bir şey var mıdır?
buradan eksileyecek müslimlere sesleniyorum, islamla alakanız yok lan. cahil cühela takımından başkası değilsiniz. her şeyi bildiğinizi sanıyor, kendinizi evrenin merkezinde görüyorsunuz. bari işid i örnek alın da gerçek islamı yaşayın. şirkten, bidattan, mekruh olan kerih görülen her şeyden sakının. böyle buyurdu mami...
türbesi ışid tarafından bombalanmıştır.
http://mutlulugunsifresi....min-duasinin-sirlari.html
hakkındaki hadislere ve dizisine baktımda aşırı yakışıklı biriymiş.
bir rivayettir ki balığın karnında yaşamış olması.
inanç, insana güç veren tek şey; insan dağa, taşa bile olsa inanmalı... Bir şeylere sığınabilmeli, kendinden daha üstün bir gücün varlığını duyumsayabilmeli.

Ben hep acizliğimden güç buldum; aciz olmak, başta dipte olduğumu hissettirse de beni o dipten çıkardı. Mantralar, tapınaklar, putlar neden var böyle zamanlarda idrak edebiliyorum; duayı anlamlı kılan bizim ona inanıyor oluşumuz.

Hz. yusuf hem acizdi denizin ortasında, hem de kurtulacağına inancı tamdı. Keşke acizlik duygusunun aşağılık duygusuna dönüşmesine izin vermesem, işte kul olmakla olamamak arasındaki ince çizgi...
yunusların genel özellikleri sürekli gülümseyebilmeleridir.
Doğrusu Yûnus da, gönderilen peygamberlerdendi. Hani o, dolu gemiye binmişti.

Gemide olanlarla karşılıklı kura çekti­ler de yenilenlerden oldu. Yûnus, (gemide bulunanlara Allah'a karşı yaptığı ile ilgili) kendisini kötülerken onu bir balık yuttu.

Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar balığın karnında kalırdı. Halsiz bir vaziyette iken kendisini dışarı çıkardık. Ve üstüne (gölge yapması vb. şeyler için) kabak türünden geniş yapraklı bir bitki bitirdik.

Yûnus'u, yüz bin veya daha çok kişiye Peygamber olarak gönderdik. Sonunda ona iman ettiler. Bunun üzerine Biz de, onları, bir müddete kadar yaşattık.

Sâffât 139-148.

Ayrıca dünyada Allah (c.c) azabını kaldırdığı tek kavim yunus a.s kavmidir..
öyle bir mücadele içindeydi ki yunus peygamber, yenildiği zaman değil yorulduğu zaman kaybetmiş olacaktı. hepimizin her an içinde bulunduğu savaşı veriyordu anlayacağınız.
allahın emriyle insanlara tevhidi anlatırken, kendisine inanmayan insanlara karşı verdiği mücadele değildi onun zorlu savaşı. umutsuzluğa, bıkkınlığa, yorgunluğa, atalete karşı veriyordu o da savaşını, aynı bizim gibi.
dört kitabın manası: girdiği yol ağır geldi yunus peygambere, yoruldu. yoruldum dedi, kaybetti. kaçmaya çalıştı omuzlarındaki yükten, ilhamından, cevherinden, peygamberlikten, yunus olmaktan, Allah ağır geldi ona, allahtan kaçmaya çalıştı.
Ninova'dan akdenize indi, bir gemi buldu kendisini uzaklara götürecek, kendini zar zor attı gemiye. bir fırtına vurdu gemiyi, bir sağdan eserdi rüzgar bir soldan vururdu yağmur. deniz yarılmaya başladı gök delinmeye başladı, semalardan esmalar duyulmaya başlandı.
anlaşıldı ki gemide bir günahkar var, onu denize atmak gerek. kura çekildi, yunus peygamber seçildi. atıldı dalgalı denizlere. bir büyük balık gördü onu, yuttu.

dört kitabın manası gizlidir der batıniler, kuran furkandır. sır içinde sır gizlidir, hakikat içinde hakikat. yunusu yutan balık bunalımdır derler. bizim dört kitap balığın, midesinde yunus peygamberle, yunusun gitmeyi düşündüğü tüm kıyılara gittiğini, diyar diyar gezdiğini en sonunda ninovaya vardığını Allaha tövbe eden yunusu ninovaya kustuğunu söylerler.

hikayemiz burada bitti. 33 yıl kendisine yalnızca iki kişinin inandığı yunus peygamber, tekrar girdi yola. 100 binden fazla kişinin inandığı söyleniyor kendisine yeniden var oluşundan sonra.
kendine has tripleri olan birisidir.
tanrı git şunları uyar der... ulan oraya gidersem beni öldürürler diyerek kaçmaya çalışır. gene kurtulamaz.
neyse nineve'ye gelir, asur şehri. tövbe edin 40 gün içinde gazap yağacak üstünüze diye. ulan adamlar başlarındaki kral dahil ciddiye alırlar... küle oturur çul kuşanır eski yaşamlarını terk ederler. tövbe ettiklerinde de tanrı gazaptan vazgeçer... bu sefer tanrıya trip atar...
hatta tanrı örnek vermek için gölge olsun diye kabakgillerden bir bitki çıkarır dibinden... ertesi gün bitki solduğunda bu defa da tanrıya trip atar.
yunus balığına ismini veren.
Hz. Yûnus (a.s)'m ismi, Kur'ân-ı Kerîm'in; Nisa, En'âm, Yûnus ve Saffât Sûresinde olmak üzere dört yerde geçmektedir.

iki yerde ise, Allah'ın ona taktığı lakap ile anılmaktadır. Bunlardan biri, "Zünnûn" (Balık sahibi)'dur. Onun bu lakabı, Enbiyâ Sûresinde şöyle geçmektedir:

"Zünnûn (Yûnus) 'a gelince, o öfkeli bir halde (halkını bı­rakıp) gitmişti. Bizim, kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zan­netmişti. Nihayet karanlıklar içerisinde: 'Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben, zalimlerden oldum.' diye niyaz etti."

Diğeri ise, "Sahibu'l-Hut" (Balık sahibi) 'tur. Bu lakabı da, Kalem Sûresinde şöyle geçmektedir:

"Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. "Balık sahibi" (Yûnus) gibi olma. Hani o, dertli dertli Rabbine niyaz etti. Şa­yet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka çırıl çıplak kınanacak bir halde oraya atılacaktı."(3)

Görüldüğü üzere, Hz. Yûnus'un ismi, Kur'ân-ı Kerîm'in dört yerinde "Yûnus", bir yerinde "Zünnun" lakabı ile diğer bir yerinde ise "Sahibu'1-Hut" lakabı olmak üzere toplam altı yerinde geçmektedir.(4)

Hz. Yûnus (as), israiloğulları peygamberlerindendir. Soyu, Hz. Yakûb (as)'un oğullarından Bünyâmîn'e ulaşır. Bünyâmîn ise, Hz. Yûsuf (as)'un öz kardeşidir.

Hz. Yûnus (a.s), Şam bölgesindeki beldelerden Ninova'ya giderek oradaki halkı Allah'a davet etti. Fakat halk, onun da­vetini kabul etmeyerek risaletini yalanladılar.Yüce Allah, bu tür memleket halkının çoğunun durumu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

"Biz hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri, 'Biz, size gönderilmiş olan şeyi hemen inkar ediyoruz.' derler."(6)

Hz. Yûnus (a.s), Ninova halkına; öğüt veriyor, nasihat edîyor ve onları Allah'a davet ediyordu. Bu şekilde aralarında yıllarca kaldı. Fakat Hz. Yunus (as), onlardan; hakka tıkanmış kulaklar ve kılıflı kalplerden başka bir şeyle karşılaşmadı. Onları Allah'ın yoluna getirmede gücü yetmedi. Daha sonra onlara, eğer Allah'a iman etmezlerse, başlarına ilahi azabın geleceğini vaat etti. Kavminin durumunda bir değişiklik olmayınca, kendi­lerine üç gün sonra ilahi azabın geleceğini vaat ederek kızgın bir şekilde aralarından ayrılıp gitti.

Hz. Yûnus (a.s), Yüce Allah'ın, kendisine oradan çıkması ile ilgili emri gelmeden önce aralarından çıkıp gitmişti. Çünkü Hz. Yûnus (a.s), memleketini terk edip ailesiyle birlikte oradan çıkması ile ilgili Allah'ın emri gelmeden önce çıkışından dola­yı kendisini hesaba çekmeyeceğini ve sıkıntıya düşürmeyece­ğini sanmıştı... Yüce Allah'ın şu sözü, bu görüşü desteklemek­tedir:

"Zünnun (Yûnus)'a gelince, o, öfkeli bir halde (halkını bı­rakıp) gitmişti. Bizim, kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti."

Abdullah ibn Mes'ud, Mücahid ve Seleften bir topluluk dediler ki: "Hz. Yûnus (a.s), onların aralarından çıkıp gidince ve onlar da başlarına gelecek olan azabı hak edince, Cenab-ı Allah, onların kalplerine pişmanlık ve tövbe bıraktı. Peygam­berlerine yaptıklarından ötürü pişman olup Allah'a yöneldiler. Canlarına eziyet vermek için de kıldan örülmüş giysiler giyin­diler. Sonra da Yüce Rablerine feryadı figanla yalvarıp yakar­dılar. Hayvanlar ile yavrularını birbirinden ayırdılar. Allah'ın huzurunda boyun büküp sükunet gösterdiler. Erkekler, kadın­lar, oğullar, kızlar ve analar hep ağlaştılar. irili-ufaklı hayvan­lar, davarlar ve binekler bağrıştılar. Hz. Yûnus (as)'a yaptıkları haksızlık nedeniyle Cenab-ı Allah; kendi gücü, şefkati ve merhameti gereği-karanlık gece parçaları gibi başlarının üstünde dönen azabı, onların üzerinden kaldırdı. işte bundan dolayı Yüce Al­lah şöyle buyurmaktadır:

"Yûnus'un kavmi müstesna, (halkını yok ettiğimiz mem­leketlerden) herhangi bir memleket halkı, keşke (kendilerine azab gelmeden) iman etse de imanları kendilerine fayda ver­seydi. Onlar iman edince, onlardan dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir müddet daha (dünya nimetlerinden) faydalandırdık."

Hz. Yûnus (a.s), kavminden ayrılıp denizin kenarına vardı. Orada yolculuğa hazır bir gemi buldu. Gemiye binmek için gemi halkından izin istedi. Onda bir hayır olduğunu anladılar ve onun gemiye binmesine izin verip onu gemiye bindirdiler.

Denizin ortasına vardıklarında, şiddetli rüzgar esmeye ve deniz dalgalanmaya başlayınca:

- "Aramızda bir günahkar var." dediler. Bunun üzerine ara­larında kura çekmeye ve kura kime çıkarsa, onu denize atmaya karar verdiler. Kura, Hz. Yûnus (as)'a çıkınca, ona, başından geçe­ni sordular. O da, kavmi ile arasında geçeni anlatınca, hay­ret edip onu denize atmak istemediler. Onu deniz sahiline bı­rakmaya karar verdiler. Fakat Hz. Yûnus (as), Allah'ın, onlara olan gazabının dinmesi için kendisini denize atmalarını istedi. On­lar da, Hz. Yûnus (as)'u denize attılar. Allah'ın emri ile, onu, bü­yük bir balık yuttu. Balık, Hz. Yûnus (as)'u, Allah'ın koruması ve himayesi altında karanlıklar içerisinde gezdirdi. Mucize ta­mam olunca, Allah, balığa; Yûnus peygamberin etinden bir şey eksiltmemesini ve kemiklerini kırmamasını vahyetti.

Balık, onu taşıdı ve Hz. Yûnus (as)'u, Allah'ı tesbih ve istiğfar eder bir vaziyette denizin karanlıklarında diri olarak gezdirdi.

Hz. Yûnus (a.s), denizin karanlıkları içerisinde:

"Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben, zalimlerden oldum." (Enbiyâ: 21/87) diye niyaz etti.

Allah'ta, onun bu duasını kabul ederek onu kederli halden kurtardı. Allah, balığa, Hz. Yûnus (as)'u sahilde düz ve geniş bir alana atmasını vahyetti. Hz. Yûnus (as), kurtuluşun­dan dolayı Allah'a hamd etti. Allah, onun üzerine gövdesiz bir ağaç bitirdi. O da, o ağacın meyvesinden yedi ve gölgesinde oturdu. Böylece Allah, onun rahatsızlığını giderdi ve duasını kabul etmiş oldu.

Yüce Allah, Hz. Yûnus (a.s)'ın gemiye binişini ve ondan sonra başına gelenleri şöyle anlatmaktadır:

"Doğrusu Yûnus da, gönderilen peygamberlerdendi. Hani o, dolu gemiye binmişti. Gemide olanlarla karşılıklı kura çekti­ler de yenilenlerden oldu. Yûnus, (gemide bulunanlara Allah'a karşı yaptığı ile ilgili) kendisini kötülerken onu bir balık yuttu. Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar balığın karnında kalırdı. Halsiz bir vaziyette iken kendisini dışarı çıkardık. Ve üstüne (gölge yapması vb. şeyler için) kabak türünden geniş yapraklı bir bitki bitirdik. Yûnus 'u, yüz bin veya daha çok kişiye Peygamber olarak gönderdik. Sonunda ona iman ettiler. Bunun üzerine Biz de, onları, bir müddete kadar yaşattık." (11)

Hz. Yûnus (a.s), (sağlığına kavuşup) yürümeye güç yetirince, kavmine döndü. Kavmini, Allah'a tövbe edip Allah'a iman etmiş ve emrine uyup onu tasdik etmek için peygamber­leri Hz. Yûnus (as)'un dönüşünü bekler vaziyette buldu. Onların içerisinde kalıp onlara (Allah'ın emri ile yasaklarını) öğretiyor, kılavuzluk yapıyor, Allah'a giden yolu gösteriyor ve onları dosdoğru yola iletiyor.

Cenab-ı Allah, Ninova halkına; Hz. Yûnus (as), onların içinde kaldığı sürece ve ondan sonraki müddet içinde, (sapıtıp bozulmadıkları ve) inanmışlar olarak kaldıkları sürece çeşitli ni­metler verdi. Fakat onlar daha sonra bozulup sapıtınca, Allah, onların şehirlerini yerle bir eden kişiyi, onların başına musallat etti.

Abdullah ibn Abbas'ın rivayetine göre; Hz. Yûnus (a.s), sayısı, 120.000 kişi olan bir kavme peygamber olarak gönde­rildi.
Hazreti Yunus (aleyhisselam) denize atılmış ve büyük bir balık onu yutmuş. Deniz
fırtınalı, gece dehşet verici ve karanlık, her şeyden ümit kesilmiş bir haldeyken "La ilahe illa ente sübhaneke. inni küntü minez-zalimin" yakarışı, ona süratle kurtuluş vasıtası olmuş.

Bu yakarışın büyük sırrı şudur:

O vaziyette sebepler tamamen aciz kalmıştı. Onu bu halden kurtaracak öyle bir Zât
olmalıydı ki, hükmü hem balığa, hem denize, hem geceye, hem de gökyüzüne geçsin.
Çünkü “gece, deniz ve balık” Hazreti Yunus’un aleyhinde birleşmişti. Ancak bu üçüne
birden sözü geçen bir Zât onu kurtuluş sahiline çıkarabilirdi. Bütün insanlar onun
hizmetkârı ve yardımcısı olsalar bile beş paralık faydaları dokunmazdı.

Demek ki, sebeplerin hakiki tesiri yoktur. Hazreti Yunus, bütün sebeplerin gerçek sahibi
ve yaratıcısı olan Cenâb-ı Hak’tan başka bir sığınak bulunmadığını bizzat yaşayarak
görmüş, ve bu yakarış birdenbire geceyi, denizi ve balığı ona boyun eğdirmiş. O tevhid nuru ile Cenâb-ı Hak balığın karnını bir denizaltı hükmüne geçirmiş, dağ gibi yükselen dalgaların dehşeti içinde denizi emniyetli
bir ova ve üzerinde gezilen bir meydan kılmış. O nur ile gökyüzünden bulutları süpürüp ayı bir lamba gibi Hazreti Yunus’un başının üstüne yerleştirmiş. Her taraftan kendisini tehdit ve rahatsız eden varlıklar, dost yüzlerini ona göstermiş. Ve Hazreti Yunus selametle sahile çıkıp yaktîn ağacı altında o Rabbanî lütufları görmüş.

işte biz, Hazreti Yunus’un (aleyhisselam) birinci vaziyetinden yüz derece daha müthiş
bir haldeyiz. Gecemiz, istikbaldir. istikbalimiz, gaflet nazarıyla bakıldığında onun
gecesinden yüz derece daha karanlık ve dehşetlidir. Denizimiz, şu başı dönen, şaşkın
yerküremizdir. Her dalgasında binlerce cenaze bulunan bu deniz, onun denizinden
bin derece daha korkunçtur. Bizi yutan balık ise nefsimizin kötü arzularıdır, ebedî
hayatımızı mahvetmeye çalışıyor. Bu balık, Hazreti Yunus’unkinden bin kat daha
zararlıdır. Çünkü onun balığı en fazla yüz senelik bir hayata son verir. Bizimki ise
yüz milyonlarca senelik, sonsuz bir hayatı mahvetmeye çalışıyor.

Madem gerçek vaziyetimiz budur. Biz de Hazreti Yunus’a (aleyhisselam) uyarak bütün
sebeplerden yüz çevirip doğrudan doğruya sebeplerin asıl sahibi Rabbimize sığınmalı "La ilahe illa ente sübhaneke. inni küntü minez-zalimin" demeliyiz.