bugün

farkında olduğun şeyler farkında olamayacaklarının teminatıdır. hayat akıl ile zeka arasında bir voleybol maçıdır. bir zeka vurur smacı , bir akıl vurur. önemli olan bir ömür boyu file hakemi olup o maçı idare etmektir. popüler konfüçyusçuluk yapar bir havada gördüm kendimi ancak konu derin ne yapayım.*
edit : kalbi ile beyni arasındaki yolları kapatanlar için yazılmıştır.
(bkz: anestezik farkındalık)
tembelliğin hat safhasıdır.
içkiye başlamak için ideal zamandır.
korkmak yada olayla ilgili açık vermekten çekinmek. herşeyin farkındaysan ilk önce kendini biraz yüreklendirip olayı açığa çıkarmak yada üstüne gitmek lazım. aman be deyip geçmek çok kolaydır ama inandığın değerlerin sonucuna ulaşmak insanı inanılmaz motive ediyor ve kendine olan güvenini artırıyor. inanıyorsanız kendinize, yürüyün be kardeşim kim tutar sizi.
ölümcül bir hastanın nabzının düşüşünü seyretmek gibi.
(bkz: awake)
iddaadan sürekli olarak kaybetmektir. yeni kuponlar yapıp kaybettiklerini geri alma istegidir. ancak yeni kuponarında kaybettigini görünce kalınan çaresiz durumdur aslında.
(bkz: aslında hiçbirşeyin farkında olmamak)*
yapılcak olan herşeyi yaptıktan sonra yapılması gereken en doğru davranış.
*
farkında olan birşey yapar. örneğin eliniz yansa hızla ısı kaynağından uzaklaştırırsınız. şeker hastası iseniz ayağınız yanar farkında olmazsınız. yani hiçbir şey yapmıyorsanız bir şeylerin farkında değilsiniz demektir. tarihten bir örnek: istanbul hükümeti yapacak birşey yok diye beklerken anadolu'dan yokluk içinde aksiyon hareketi başladı. demekki anadolu olayın farkındaydı istanbul farkında değildi.
yapılması gerekeni bilipde yapılamıyorsa demek ki cesaret eksiktir. yok eğer yapılması gereken de bilinmiyorsa önce oturup akıl yürütmek lazım herhalde.
bir yerde elinin kolunun bağlı olması durumudur.

kanser olan annene öleceğini söyleyememek, aldatılan abine aldatılıyorsun diyememek gibi durumlarda daha sık görülmektedir.
şöyle bir de hikayede geçmekte olan durumdur. kurtarmak için bir şey yapamasak da, gülümsetmek için daime çaba sarfetmek gerektiğinin örneğinidir.

anne altı yaşındaki lösemiyle savaşan oğluna bakarken dalıp gitmişti. kalbi acı içinde olmasına rağmenkararlılık duygusunun da etkisini hissediyordu. her ebeveyn gibi o da oğlunun büyümesini ve umutlarını gerçekleştirmesini istemişti. ama bu artık mümkün değildi. löseminin buna fırsat tanıması olası değildi. oysa o oğlunun hayallerini gerçekleştirmesini istiyordu. - "bob! büyüyünce ne olmak istediğini hiç düşündün mü? hayatında neler olmasını dilediğin ve hayal ettiğin oldu mu?" diye sordu. - "anneciğim ben büyüyünce hep itfaiyeci olmak istedim". anne gülümsedi ve.. ''dileğini gerçekleştirebilecek miyiz bir bakalım'' dedi. daha sonraarizona'daki itfaiye müdürlüğüne gitti ve orada yüreği en az arizona kadar büyük itfaiyeciler ile tanıştı. ona oğlunun son isteğinden söz etti ve oğlunun itfaiye arabasına bınip şehirde küçük bir tur atmasının mümkün olup olmadığını sordu. - ''bundan daha iyisini de yapabiliriz. eğer oğlunuzu çarşamba sabahı saat yedide hazır ederseniz onu o gün şeref konuğu yapar itfaiyeci kimliğine büründürürüz. bizimle itfaiye müdürlüğüne gelir bizimle yemek yer yangın söndürmeye gelir. hatta bize ölçülerini verirsen ona üzerinde arizona itfaiyecilerinin sarı renk üzerine işlenmiş ambleminin olduğu gerçek bir itfaiyeci kostümü diktirir lastik botları ısmarlarız. hepsi arizona'da üretiliyor.'' üç gün sonra itfaiyeci bob'u aldıona elbisesini giydirdi ve hasta yatağından itfaiye arabasına kadar eşlik etti. bob itfaiye arabasına kuruldu ve müdürlüğe doğru yol almaya başladı. kendini çok mutlu hissediyordu. o gün arizona'da tam üç yangın ihbarı olmuştu. değişik itfaiye arabalarına hatta itfaiye müdürlüğünün özel arabasına da binmişti.yerel televizyonlar da onu izleyip çekmişlerdi. hayallerinin gerçek olması gösterilen sevgi ve ilgi bob'u o kadar etkilemişti ki doktorların söylediğinden tam üç ay daha fazla yaşamıştı. bir gece bütün yaşam belirtileri dramatik bir şekilde yok olmaya başlayınca hiç kimsenin yalnız ölmemesi gerektiğine inanan başhemşire aile bireylerini hastaneye çağırdı. daha sonra bob'un itfaiyede geçirdiği günü hatırladı ve itfaiye müdürlüğüne telefon açıp bob'un bu dünyaya veda ederken yanında özel kıyafetleri içinde bir itfaiyecinin bulundurulmasının mümkün olup olamayacağını sordu. itfaiye müdürü; - ''bundan daha iyisini de yapabiliriz. beş dakika içinde oradayız. bana bir iyilik yapar mısınız? sirenlerin çaldığını duyduğunuzda yangın olmadığı anonsunu yaptırabilir misiniz? sadece itfaiyecilerin önemli bir meslektaşlarını ziyarete geldiklerini söyleyiniz ve lütfen onun odasının penceresini açınız'' diye yanıtladı. yaklaşık beş dakika sonra hastaneye çengel ve merdiven taşıyan kamyonet ulaştı. merdiveni açtı ve bob'un 3.kattaki odasına doğru yaklaştı. tam ondört itfaiyeci bob'un odasına tırmandılar. annesinin izniyle onu kucakladılar ve ona onu ne kadar sevdiklerini söylediler. ölümle pençeleşen bob itfaiye müdürüne baktı ve; - ''efendim ben şimdi gerçekten itfaiyeci miyim?'' diye sordu. - ''bundan şüphen mi var bob?'' diye yanıtladı müdür. bu kelimelerden sonra bob gülümsedi ve gözlerini sonsuza dek kapattı.
canının canını sıkan histir.
izlemekle yetinilir. beklenilir bi müddet, savaşmaya başlanır sonra. bittiği anlaşılır bazı şeylerin veya bitmediği ama bitirilmek zorunda kaldığı, aldığı her solukta canı yanar, kendi başına kalınılır, tek taraflı düşünceleri vardır artık. titreyen ve anlattıkça haykırarak ağlayan gözleri vardır, kısılmış bi ses vardır. ağlamak için bi omuza ihtiyacı vardır.

işte bunların hepsini görüp izlemekte yetinmektir, ihtiyacı olan o omuzu sunamamaktır. iç yer. seni kendinden alır, ona koyar.
ama hiçbir şey yaptırmaz. yaptıramaz.
işte o an birilerine patlama ihtiyacı olur.
nefret mi? sevgi mi? karşı çıkmak mı?
yo, sadece bi şişe şarap.

(bkz: hiçbir şey yapamamanın verdiği his)
eli kolu bağlı olmak . . .
basiretin bağlanır bazen.
şaşkınlıktan mütevellit kalakalırsın olduğun yerde.
beklersin ki biri gelsin seni itsin.

ya da mecbur hissedersin kendini sessiz kalmaya.
bi konuşsan, hani tek bir laf çıksa şimdi ağzından değişecek sanarsın her şey.
yazıkki korkarsın akıbeti değiştirmekten.

görmezden gelirsin sonra.
duymazdan gelirsin.
ondan bundan fikir alır, kulak asmazsın
ya da
onun bunun dediklerini yapıp dibi boylarsın.

kar küresine benzer o vakitten sonra hayat. biri gelir evirir çevirir, kar o kadar yavaş hareket eder ki suyun içinde, izlemekten sıkılır -hızlansın diye- durmaksızın sen çalkalarsın bu sefer elinde.

soluklanmayı bilmezsin hareket etmeyi beceremediğin gibi.

içerlersin.
bazen yok yere kendini kahreder,
yanıbaşındakilere dünyayı dar edersin.
hep bir bahanen vardır ama.
içinde bulunduğun durum sebeptir tüm bunlara.

her şeyin farkında olduğunu iddia ederken sen,
bonkör davranır harcarsın zamanını.

hiçbir şey yapamadığını iddia ederken sen,
düzelmiştir belki her şey kendiliğinden.

düzeldiğini göremediğin gibi kendi elini kolunu da bağlarsın aklından geçenlerle.

ben diyeyim, aslında sen çok şey yapıp hiçbir şey farkedememişsindir bunca sürede.
işte budur bağladığın düğümlerin çözülmeme nedeni.
herşeyin farkındayım herşeyin. yönetimin dini kullandığının. halkı dini yönden ele geçirip müslümanız hepimiz propagandası yapan masonların. kürdistan hayali diye bize yedirilmeye çalışılan gerçekleşmekte olan olan kürtçü hayallerinin. sözde demokratikleşmenin. milliyetçiliğin faşistçilik olmadığının fakat gereksiz bir akım olduğunun. insan olmanın yaşamaya çalışmaktan ibaret olduğunun farkındayım. fakat insan olduğumun farkına varamıyorum, yapılan zulumler ve katledilen insanlar. başkalarının fantezileri ile yönetilen ülkelerin içinde bulundukları siyasi belirsizlik ortamının.dünyanın insan egomanyasında katlettiği onca hayvanın, bitkinin, canlının... hepsinin farkındayız, hepimiz yaşamak istiyoruz. en azından bu dünyadan göçerken son kez ardımıza bakıp gülümseyebilmek istiyoruz. her dönem kötülüğün olduğu bu dünya düzenine bir çomak sokup yeter artık sadece yaşayalım ve ölümü tadalım demek istiyorum. haykırmak istiyorum. ölümsüzlük sevdasıyla ülke yönetenlerin ölümü tadarlerken geride bıraktıkları acıların hesabını vermesini istiyorum fakat birşey yapamıyorum.
(bkz: atalet)
(bkz: her şey seninle başlar)
(bkz: this terrible silence stops me)
(bkz: çaresizlik)
(bkz: bir şey yapmalı)
insan olduğunuzun en büyük kanıtını hiçe saymaktır.
(bkz: oturup ağlamak)
çaresizliğin boğulmamanın mümkün olmadığı derin,uçsuz bucaksız bir deniz olduğu gerçeği...
düzene muhalif olmaktan kaynaklanan durumlardan bir tanesi.