bugün

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Karanlık suların sivri yapıların dibinde
Çırpınıp durdu bir kırmızı yaratık
Boğuldu ve kurtuldu kendi kirinde
Yağmaktan bıkmış bir yağmur gibi dindim

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Dağılmış cambazhane, dikenli tel
Güneşli bir günün derin uykusu
Derinleşen uykusu otuz iki yılın
Güneyden batıya öksüren tren,
Rüzgara sayfa açan sözcük delisi
Ansızın kapanan kapı: kendiliğinden

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Yalan söyledim çocuklara ve kadınlara
En çok da bahçe katlarında
Başlayan öykülere sesimi verdim
Bir gemi yaklaşırken bir başkasına
Korsan kılıçları gibi keskin ve acımasız
Kimse sızamadı acıma: kusursuz yalnız

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Tek kişilik bir vagondum yük trenine eklenen
Sonunda beklenen oldu bir tünelden geçerken
Ray değiştirdi güneyden batıya öksüren tren
Derin bir uykudan, çarpışmayla irkildim
Kırmızı bir yaratığa çarpmıştı kalbim
Ne olduğunu otuz iki yıldır öğrenemedim

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Kristal sandım gecede ki cam bardakları
Şarabı saat on ikiden sonra içtim
Bir güzel kanattım öptüğüm dudakları:yanılgı
Paslanmaktan tedirgin demirden bir at
Çocukluğumu yeni zamanlara taşıdı

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Mutsuzluğa eklenen bir gülüş gibi
Uzatmaya çalıştım gölgesini günün
Eğildim derin sandığım sığ sulara:başkaları
Mora çalan yalancı şafakların izinde
Arayıp durdum morötesi şafakları

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Yırtık bir güzellikle sevişen yumuşak ten
Efsanelere süzülmüş av yorgunluğu
Derin hiçliklere gizledi sesimi...
Bir ata bindim, sonra bir gökten indim
Irmakların gürültüsü sildi ayak izimi
Düelloda kırmızı bir yaratığa yenildim

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Sesleri çoğaltan sessizlik korkusu
Feci bir kazada hayatını kaybeden tren,
Karanlıkta parlayan uyumsuz çığlık,
Merhem tanımayan vazgeçilmez yanık,
ikiz kardeşi korkulu uykuların...
Sığ sanılan derin ve karanlık suların
Belki de en derin yerinde yittim.

Hayatta ben en çok kendimi sevdim... * *
(bkz: sen benim kim olduğumu biliyor musun)