Detay değil hatta koskocaman bir şey:

Bir yıl daha bitiyor ama
Savaş bitmeyecek
Katliamlar bitmeyecek
Tecavüzler bitmeyecek
Adeletsizlik bitmeyecek
Hırsızlık bitmeyecek
Sömürü bitmeyecek
Bombalar bitmeyecek
Çocuk ölümü bitmeyecek
Cahillik bitmeyecek
Ağlayan annelerin gözyaşları bitmeyecek

Bunun neresi yeni yıl herşey aynı dururken 365 günlük döngü tamamlandı diye yeni mi oluyor?
hayata dair mi hayatın kendisi iç burkucu.
asla aradığımız huzura kavuşamıyor olmamız. hayatın koca bir yalan olması. bakıldığında bu durum pek detay gibi görünmüyor ancak çoğu kişinin gözünden kaçan ve farkına varıldığında iç burkan bir detay aslında.

görsel
şehit annesi/babası...
Burnumu bile dışarı çıkarmaya çekindiğim şu soğuklarda tir tir titreyen köpek yavrusu görmek.

insanoğlu neden dünyayı sadece kendisi için sanıyor!
oldukça değer verdiğim yetim bir arkadaşım var.

geçenlerde bi bebek görmüş, benle paylaştı.

En son "Allah mutlu büyütsün" diyiverdim.

"Allah analı babalı büyütsün denir zeki" dedi.

"Aa pardon ehehe" filan dedim artık.

Bilmiyordu ki onun üzülmemesi için öyle söylediğimi.
iki öğrencim babaları başka yerde çalışmaya gittiği için okuldan sonra çöp toplamaya gidiyolarmış. duyunca o kadar üzüldüm ki saddam ve mustafa üstelik çokta zeki çocuklar,yaşam dolular hayat cidden adaletsiz.
görsel
finaller bitti derken bütler is coming.
Izmir'de şu an hava eksi 4 derece. Ve evi, yakacağı olmayan hatta yattığı yerde pencere camı olmayan insanlar var.
Bundan 3 hafta önceydi.Çocuk kliniğinde stajer hekimlik yapıyordum. O gün klinik boştu biz de arkadaşlarla oturup çok zorlu bir dersin vizesine çalışıyorduk randevulu hastamız yoktu.Acilen ağrılı bir çocuk geldi.12 yaşındaydı benim sıramdı ve muayene için aldım. Üstünde başında pek bir düzgün kıyafet yoktu kışın ortasında olmamıza rağmen. Annesi ise sarınıp sarmalanmıştı.Kliniğe girerken eti senin kemiği benim diye arkamızdan bağırdı ağrılı çocuğunun yanında olmayı bile istemiyordu. Biz çocuklara ne kadar şevkatli bir şekilde yaklaşıp ağzımızdan acı sözcüğü bile çıkmamasına gayret edecek şekilde yetiştirilmiş hekimleriz bir annenin kendi çocuğu hakkında böyle demesine bir anlam verememiştim.Muayene esnasında çocuğun göz teması,el kol koordinasyonu ve kendini ifade edişi yaşıtları gibi değildi.Engelini sınıflandıramıyordum normal gibiydi ama değil gibiydi de. Detaylı bilgiler için annesini çağırdım geldiğinde bir daha önce geçirilmiş hastalığı var mı diye sorduğumda pişkince yok dedi düzenli kullandığı bir ilaç var mı diye sorduğumda da aynı tepkiyi verdi grip ilacı kullanıyordu ama bitti tarzı konuştu kendi çocuğunu engelli olarak tanımlamıyordu bu işte bir iş vardı zaten sorunu benim çözebileceğim gibi değildi çocukta durmuyordu hocamı çağırdım ama gerekli bilgilendirmeyi yapamadım çocuğa engelli diyemezdim çünkü ailesi demiyordu bu benim stajım için pahalıya patlayacak bir hata olurdu hocam da görür görmez çocuğu annesine başka böyle olan çocuğunuz var mı diye sordu kadın pişkince bir de ablası var 2 kardeşler dedi soruyu anlamamazlıktan geldi hocam benimle başbaşa görüşmek için odasına çağırdığında kadın arkamdan siz 5 dakikada bıktınız ben 12 senedir uğraşıyorum bununla dedi sanki kendi çocuğundan bahsetmiyor da bir çöpten bahsediyordu.Hocamla görüşmemiz sonucunda başka bir hekime yönlendirdik büyük ihtimalle bebeklik döneminde görülen bir şiddet veya kullanılan bir ilaç normal bir çocuğu bu hale getirmişti. Haftalar geçti stajım değişti o kadını ve o çocuğu hiç unutmadım,kolay kolay da unutmam. Dünyaya bir çok kadın tek bir çocuk dünyaya getirmek için uğraşırken o belki de çok sağlıklı olacak çocuğunu bu hale getirmişti. Anne olmak bir seçimdir buna mecbur değildi ama olmuş malesef. Haftalardır ara ara içim acımaktadır o çocuğa aklıma geldikçe. Hayat çok adaletsiz.
görsel

Keşke yaşasaydılar.
16 yıl okuyup mühendis olup şantiyelerde projeden hiç bir bok anlamamasına rağmen iki iş makinasını yönlendirdiği için kendini proje müdürü sanan kibirli mhndslerle birlikte çalışmak zorunda olmak.
yerler buz tuttuğu için 2 dakikalık yolu sırf kayıp düşmemek için rezil olmamak icjn 13 dakika da geldim. karıncalar gibi adım atıyordum.
Vizesinden 87 alınan dersin finalinden 20 almak.
çok çirkin ve şişko kızın sana mı kaldım demesi.
şeytan tırnağını gereğinden fazla derinden koparmak.
Abi biz ne zaman rahat bir nefes alıcaz? Bitmiyor arkadaş hayatın sıkıntısı çilesi bitmiyor. Köpek gibi calisip iyi bi lise kazandım, lisede hayatımın en güzel yıllarını dersanelerde kütüphanelerde geçirdim, 3 yıl usanmadan fitness yaptım övüneceğim bir vücuda sahip oldum derken universite kazanmak icin sporu bıraktım bütün emegim boşa gitti. En sonunda hukuk fakultesini kazandım. Iyi dedim biraz rahatlarız. Ama yok arkadaş hayatımın çogu dönemin yaşadıgım stresi yine yasıyorum. Üstelik bu kez hiç yasamadigim bi stresi sınıfı gecme çilesiyle bogusuyorum be basarili oldugumds söylenemez. Aileme de bisey anlatamıyorum. Avukat olacagım, diye ne hayallerle geldim universiteye. Yalan yok fazla idealist bir insan degilimdir. Guzel paralar kazanıp rahat bir hayat yasamaktı amacım. Ama şuan yemin ediyorum. Parası bir yana polis olmak istiyorum. Bu kadar alengirli işle uğraşmak istemiyorum. Fakültedeki insan tiplerini görünce bölümden daha çok tiksiniyorum. O kadar samimiyetsiz bir ortam ki çıkar peşinde insanlar vs. 12-13 yıldır okulla boğusuyorum rahat bir hayat için 12-13 yıldır uğraşıyorum. Üstelik 19 yaşındayım. Hayatımın yarisindan fazlası okulda gecti. Ne icin para, saygınlık, refah, makam? Değer mi peki bilemiyorum. Sadece içim buruk.
(#34126526)

Yan komşum birkaç ay evvel kaza yapmış ve o elim kazada küçük oğullarını kaybetmişti. Az evvel pencere kenarında yıldızlara bakıp karanlığı dinlemek isterken genç kadının sesini duydum. Başta kuran okuyordu. Sonra bitirince ağlamaya ve küçüğün adını söylemeye başladı. Hıçkırıklar içerisinde gürültü yapmadan ağlamaya çalışıyordu. Acısını sessizce bedenine gömmeye çalışıyordu ama Etinden taşıyordu sesi. sanki gözlerimin önündeydi. Evladını kaybetmek, Anne olmak böyle bir şeydi işte. Vefat haberini duyduğum ilk günlerde sürekli çocuk aklıma geliyor ve ağlıyordum. Aradan aylar geçince ölümün etkisi silinmeye başlamıştı üzerimde. insan kendi saçma sıkıntılarından burnunun dibindeki hüznü geçiştiriyordu. Duyarsızlaşmasa da farkına varamıyordu. Bir kez daha anladım evlat acısı şu dünyadaki en büyük acılardan biri. Ve anne olmak, öylesine zor, kutsal ve ağır bir görev ki... çocuğun eski eşyalarını verip tüm odasını boşaltmalarına rağmen kalbinde evladının izlerini asla söküp atamayacaktı. Allah yardımcısı olsun. Umarım daha fazla hasar görmeden atlatırlar bu travmayı. Dua etmekten başka elimizden bir şeyin gelmiyor oluşu ne acı.
"yaptım ama" diye başlayan cümleleri "ama"dan sonra diyecek bir şeyiniz olmadığı için kuramamak.
5 gündür geçici olduğunu umduğum işitme kaybı yaşayan oğlum, dün akşam yemeği esnasında eşimle konuşurken, bi babasına bi bana baktıktan sonra "anne ben duymayayım diye mi alçak sesle konuşuyosunuz?" dedi... o esnada boğazım düğümlendi. saçmalama fındığım bugün biraz sesim kısık sadece derken kocaman bi kahkaha attım kendisine, gözümün kenarında bi anda biriken yaşı görmesin diye de yemek koymaya kalktım..
Bakış açınıza göre değişir iç burkan mı yoksa müthiş bir hayat mücadelesi mi en iyisi izleyip karar verin https://twitter.com/Muthi...status/823271661894041602
görsel
Adam sandığınız insanların biraz ilgi çekmek uğruna bütün değer yargılarını ayaklar altına alması.
Bu yüzlerine vurulunca da çirkefleşmesi.
Mide bulandırıcı şeyler bunlar.
Yaşaldıkça beden beynin düşündüğü gibi tepki vermiyor. Beynin bitirdiği hareketi beden bitiremiyor.